Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: MAKROKOZMOS-MİKROKOZMOS İLİŞKİLERİ -15  (Okunma sayısı 2964 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 09, 2009, 12:37:23 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



RUHSAL ENERJİ

Bu, anlaşılması biraz zor bir konudur. Önce birtakım açıklamalar yapmayı gerektiriyor.

Işık veren herhangi bir nesne, aynı zamanda elektromanyetik türde dalgalar ve “foton” adı verilen bir takım cisimcikler yayar.

20. yüzyılın ilk yarısında, birçok ünlü bilim adamının bir teori olarak ileri sürdüğü bu olgu, diğer birçoklarınca da yansınıyordu. Einstein’ın yaşamının yarısı belki de bunu kanıtlamaya çalışmakla geçmişti. Ancak şurası bir gerçek ki, böyle bilimsel bilgilerin kanıtlanması, büyük bir bilim adamının bile yaşamına sığamayabiliyor. Fotonun gerçekliğinin kanıtlanabilmesi 1970’li yılların sonlarını buldu.

Tıpkı herhangi bir ışık kaynağı gibi, yüksek dereceli sinir merkezleri de ruhsal enerji hazneleridir. Hayvanlarda (elbette insan da buna dahil) bu merkezlerin en önemlisi beyindir.

Gerek beyin gerekse daha az önemli olsa da bedendeki diğer merkezler, hem ruhsal dalgalar yayımlayan hem de dıştan gelen benzer dalgaları algılayan birer aygıt gibidir. Bunu herhangi bir telsiz iletişim aygıtına benzetebiliriz ama o aygıt bu işi yalnızca ses dalgaları için yapar.

Ruhsal enerji dalgalarının da tıpkı ışık dalgaları gibi birtakım cisimcikler taşıdığı söylenmektedir. Nasıl ışığın sürüklediği cisimciklere “foton” deniyorsa, ruhsal dalgaların taşıdığı cisimciklere de “psikon” adı verilmiştir.

Fotonların varlığının bilimsel olarak kanıtlanmış olmasına karşın, ne yazık ki psikonların bu kanıtlama için daha biraz zamana gereksinmeleri var gibi görünmektedir. Bu cisimciklerin gerçekliği şimdilik sadece bir varsayımdır.

İnsanda düşünceyi maddi bir biçimde neyin oluşturduğu, öteden beri bilim adamlarını uğraştıran bir sorundur. Eğer psikon teorisi doğruysa, bu soruna bir çözüm getirme olanağı doğmaktadır.

Böylece, düşünme etkinliğinin bir ürünü olan “düşünce”, sadece bir dalga değil, kuantum fiziğindeki diğer maddelere benzer biçimde hareket eden canlı bir varlık olmaktadır. Bir diğer deyişle fotonların cansız cisimcikler olmasına karşılık, psikonlar canlıdır.

Bu teoriye “Hilozoizm” adı verilmiştir.

Hilozoizme göre; tüm varlık ve bu arada bilinç ile ruh, asıl nitelikleri bakımından “evrenden ayrı” ya da “evren dışı” değildir. Hepsi de aynı ya da benzer öğelerden oluşmuştur. Bundan ötürü insan, evrendeki tüm diğer yaratıklarla bir ilişki içindedir ve bir “ortak bütün”ün öğesidir.

Işık, incelenmek üzere herhangi bir nesnenin üzerine yöneltildiğinde, o nesne tarafından ya yansıtılır, ya kırılır ya da polarize edilir. Eğer ışığın tayfı bundan sonra yeniden incelenirse, yöneltilmiş olduğu nesnenin özelliklerine ilişkin bilgiler elde edilir.

Ruhsal enerji alanında da benzer bir durumun varlığından söz edilmektedir.

Buna göre; insanın beyni psikonlar taşıyan dalgalar yayımlar. Bu düşünce yayımı diğer beyinler üzerine varınca oralarda birtakım izlenimler oluşturur. Bir diğer deyişle, bir beyin tarafından yayımlamakta olduğu düşünceler, diğer beyinlerce algılanır. Böylece, her bir beyin ile ondan yayınlanan dalgalarla ilişkiye girmiş olanlar arasında sürekli ruhsal diyaloglar kurulur.

Hilozoizmde bu işin aslında beyin ile bitmediği, insanın bedeninde daha birçok sinir merkezi bulunduğu ileri sürülmektedir.

Bu ise, konunun anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. Çünkü hem alıcı hem verici bir telsiz aygıtının nasıl çalıştığını anlayabilmek için elektronik bilgisine gerek vardır. Bu düşünce yayımına ilişkin alış verişi anlayabilmek için ise ileri düzeyde bir nöroloji bilgisi gerekir.

Algılamak, duyumsamak ve anlamak kavramlarını birbirlerine karıştırmamaya da özen göstermeliyiz. Çünkü beyinlerin yayımladığı düşüncelerin algılanması ile bunların anlaşılabilmesi hatta böyle bir yayımın duyumsanması bambaşka şeylerdir.

Gerek düşünce yayımı gerekse bu yayımların algılanması, genellikle insan bilincinin (üst bilincin) dışında kalır. İnsan, zaman zaman birtakım düşünce yayımları yaptığının da, aynı anda ve birbiri ardınca birçok kaynaktan yayımlanan çok değişik türde düşünceleri algılamakta olduğunun da farkına varmaz. Çünkü bunlar insanın kontrolü altında tutamadığı alt bilincinde gerçekleşir.
Var olduğu açıkça belli, nedeni ve nasılı ise tam ve kesin bir biçimde anlaşılamayan birtakım olaylardan sık sık söz edilir. Bunlar genellikle birbirleriyle ilgisiz adlarla anılır: “Telepati”, “hipnotizma”, “ilham”, “nazar”, “önsezi” gibi...

İnsanlardan kimilerinin bu olaylara ve bu tür etkilere karşı hayli yüksek düzeyde duyarlılığı vardır. Çoğu insanların ise bu bakımdan duyarlılığı düşüktür. Her insanın düşünme yeteneği vardır ama gerek düşünce dalgalarını üretme, gerekse bunları algılama yeteneği farklıdır. Halk arasında “medyum” olduğu ya da “gaipten haber aldığı” söylenen kişiler, aslında sadece bu bakımdan diğer insanlara oranla biraz daha yetenekli olan kişilerdir.

Bu konuyu “ruh çağırma seansları yapmak”, “ruhlarla konuşmak”, “olağanüstü güçlerle alış veriş etmek” hatta “sihirbazlık yapmak” gibi başlıklarla özdeşleştirmemek gerekir.

Bu bir palavra ya da şarlatanlık değil, ciddi ve aslında henüz bilim alanına girememiş olsa da bilimsel yönelimli bir iştir.

İnsanın düşünce dalgalarını algılayabilmesi, bu bağlamdaki yeteneğinin geliştirilmesi için birtakım deneysel yöntemler uygulanmaktadır. Bunlardan yer yer başarılı sonuçlar da elde edilmektedir. Ancak, olan bitenlerin kapsamındaki “neden ve sonuç ilişkisi” henüz bir türlü çözümlenemediğinden, böylece ilişkiler kurulup açıklanamadığından, sonunda bu olayların yasası ortaya konulamadığından, kısacası işin iç yüzü tam olarak bilinmediğinden,.tüm bu ve bununla bağlantılı konular bilimin henüz kapı dışarı ettiği, en azından rafa kaldırdığı sorunlardır.

İşte burada bunların bazılarından örnekler vereceğim.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
4409 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 28, 2009, 06:04:48 ös
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
2635 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 06, 2009, 10:07:49 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3856 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 07, 2009, 08:11:26 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2421 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 07, 2009, 11:55:04 öö
Gönderen: ADAM
3 Yanıt
3774 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 09, 2009, 10:25:40 ös
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
2719 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 08, 2009, 06:54:38 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3276 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 09, 2009, 03:13:39 ös
Gönderen: ADAM
6 Yanıt
5481 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 10, 2009, 08:11:09 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
6474 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 10, 2009, 08:17:51 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2488 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 10, 2009, 11:30:28 öö
Gönderen: ADAM