SONUÇ - YORUM
İçinde bulunduğumuz çağa erişilinceye dek, kendi alanında bilgin olarak sayılan kişiler evrenin bazı gerçeklerini açıkladıktan sonra, artık evren hakkında her şeyi bildiklerini sanarak büyük yanılgı içine düşmüşlerdir.
Evrende sonsuz bilinmedik alanlar olduğunu sezinleyen diğerleri de, bu bilinmeyenlerin yüceliği karşısında moral çöküntüsüne uğramıştır.
Bütün bunlardan çok, açıklaması yapılamayan evrensel gerçeklere hemen doğaüstü nitelikler yakıştırılmıştır. Bulunan gerçeklere ilişkin bazı teorilere hatta hipotezlere bile bir kesinlik ve değişmezlik damgası vurulmuştur.
Merkür gezegeninin yörüngesinde oluşan birkaç saniyelik bir düzensizlik, Newton’un yaptıklarının birçoğunu yıkmaya ve Einstein’ı haklı çıkarmaya yetmiştir.
Einstein, tanıtlanmamış hiçbir ilkeyi açık ve bellidir diye kabul etmek istemediği içindir ki, derinlerde yatan evrensel gerçeklere kendinden önce gelen bilim adamlarından daha iyi inebilmiş ve daha çok yaklaşabilmiştir.
Einstein’a göre evrenin boyutlarının anlaşılmasındaki asıl zorluk, insanın evrenin geometrisinin dünyadaki gibi ve kendi duyu organları ile algıladığı tarzda olduğu varsayımından ileri gelmektedir. Bu varsayım doğal, fakat temelsizdir.
Bir diğer deyişle, bugün varlıklarına inandığımız şeyler, mevcut alıcı sistemimize ve tekniğin geliştirebilmiş olduğu oranda yardımcı gereçlerimize göredir.
Yeteneklerimizin yetersizliği yüzünden bilemediğimiz bir şeye “yok” dememiz mantığa sığmaz. Varlığını algıladığımız ya da sezdiğimiz herhangi bir olay ya da olgunun nedenini ve niçinini bilemiyorsak; buna doğaüstü nitelikler vermek kaçamakçılık, bilgisizlik, bağnazlık, korkaklıktır.
Makrokozmos ile mikrokozmos arasındaki ilişkiler ve etkileşmeler büyük çoğunlukla bu alana girdiğinden, böylesine bir nitelendirmeye uğramıştır. Fakat evrime karşı direnen bu tür düşünüş ve davranışların giderilmesi için de bir umut ışığı yok değildir.
Einstein’ın 1949 yılında ortaya koyduğu Birleştirilmiş Alan Teorisi tümüyle anlaşıldığında makrokozmos ile mikrokozmos arasındaki açık kapanacak ve evrenin birçok bilmecesi bu geniş ilkenin ışığında çözüm bularak tüm evren tek bir yapı haline girecektir. Ancak bu arada Stephen Hawking adlı bir sakat bilim adamının Einstein’ın teorisini de kısmen yıkarak bazı parçalarını çöpe atmış olduğunu unutmayalım.
Kuşkusuz, toleransla yoğrulmuş bilim, akıl ve bilgelik el ele vererek tüm insanların yararına daha geniş ve daha gelişmiş aşamalara erişecektir. Bu umudumuzu da yitirmeyelim.
Bu yazı dizisinin başında “20 (SON)” yazıyor. Böylece, bitmiş oluyor, değil mi?
Hayır, bitmedi. Bundan sonra bir hafta kadar ara verecek, sonra şöyle bir diğer başlık ile devam edeceğim:
“Evrenin bir amacı var mı?”
Sevgiler.