Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: ŞÜKÜR ve HUZUR  (Okunma sayısı 2750 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 29, 2009, 07:23:49 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

 
 
 
 
 
Yüzüstü uzanmış yatıyordu, dünyevi meşgalelere ara vermiş, beyni olabildiğince boş bir vaziyette...  Gözleri, tavandan aşağı doğru inipte karşıya doğru bakınca, oynattığı ayak parmaklarına takıldı. Gülümseyerek düşündü, nasıl da hâkimdi vücudundaki her uzvuna. Beyinden bir komut vermesi yeterli oluyordu. Yeter ki vereceği komuta yabancı olmasın, daha önce yaptığı bir şey olsun. İlminde ki bir hareketi, yapmayı murat ettiğinde, o komutu hemen yapmaya kadirdi... Ol dediği her hareket anında OLuverirdi.

-Vay be, dedi... Beynimden bir komut veriyorum ışık hızında istediğim bölgeyi istediğim gibi oynatabiliyorum.  Fakat bunun güzelliğinin ve öneminin hiç farkında olmadan yaşıyorum....

Öyle ya, eğer bu kadar sağlam ve kusursuz çalışan organlarımdan/uzuvlarımdan sadece bir tanesi bile olmasaydı acaba bunun ne kadar farkında olarak yaşardım. Mesela bir bacağım hiç olmasaydı... Hatta bırak koca bacağı, kolum... Onu da bırak elim... Hadi ondan da vazgeçtim, sadece bir parmağım... 9 tanesi sapasağlam dursa bile sadece bir başparmağım olmasaydı bu her gün kaç kere aklıma gelirdi acaba?

Her el sıkıştığımda, biriyle tanıştığımda, yazı yazarken, bir şey tutarken, yerken, içerken, işte evde otobüste, klavye kullandığımda, her işe kalkıştığımda belki günde 1.000 defa aklıma gelirdi...

O zaman dedi, sadece bir başparmağım için günde 1.000 defa şükretmem gerekmez mi? 1.000 er defa da diğer parmaklarım için, eller, kollar, ayaklar, gözler, kulaklar, tüm hücreler, tüm organlar... Peki, sadece bunlar mıydı elindeki nimetler? Annesi, babası, evladı, eşi, işi, aşı, arkadaşları, dostları... Aman ALLAH' ım dedi... Ne büyük varlık içinde yaşıyormuşum ki saymaktan acizim...

Hâlbuki Allah'ın nimetini saymaya kalksanız onu sayamazsınız. Şüphesiz Allah; çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.  (Nahl 18)

O, İstediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah'ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür.  (İbrahim 34)

Başımı hiç secdeden kaldırmamam, şükürde bir an duraksamamam lazımken, ben hala daha şu da olsa bu da olsanın hayallerini kuruyorum... Durup dinlenmeden, doymadan istiyorum... Bu nimetlerin şükrünü nasıl eda edeceğim diye düşünmem gerekirken, değerini hiç bilmeyerek nankörlük ediyorum... Yazıklar olsun dedi ve biraz rahatlamak için Kuran okuyayım dedi...

Aldı eline öylesine bir sayfa açtı ve gördüğü ilk ayeti okudu... İnanamadı gördüğüne, bir daha okudu. Sonra bir sonraki ayeti okudu hayreti daha da arttı...

“ Andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.”   

“Hiç şüphesiz buna kendisi de şahittir.” (Adiyat 6-7)

Aman ALLAH' ım dedi, bu ne ? 6.666  ayetten, bu iki sıralı ayetin tam zamanında gelme olasılığı nedir ? 44.428.890 da 1. Bu bile ne büyük nimet. Sadece şu olay için bile geri kalan 44.428.890 ihtimal kadar şükretmek lazım...

Sonra durdu düşündü tekrar... ALLAH sürekli bana nimetler yağdırıp duruyor. Her şeye gücü yeterken, ben O'na teşekkür etmek anlamında şükretsem ne olur, etmesem ne olur. Amaç ona teşekkür edecek bir kul olsa, hiç nimet vermeden de kendine teşekkür ettirebilirdi. Ama öyle değil, araya her şeyde olduğu gibi sebepler konmuş. O zaman bu şükür olayını biraz daha düşünmek lazım, en doğrusu nasıl olur, nasıl layıkıyla şükretmiş oluruz?

Şükretmek ALLAH' a bir şey kazandırmayacağına göre, bunun faydası mutlaka bana olacaktır diye düşündü. Aslında daha ayak parmaklarını oynatıp da, bundaki nimeti görüp, şükretmem lazım diyerek, diğer nimetleri de düşündüğünde içinde büyük bir huzur ve mutluluk hissetmişti bile. Yani zenginliğinin farkına varmıştı aslında. Şükretmemek kendi zenginliğinin farkına varmamak ve dolayısıyla kendini hep fakir, mahrum ve eksik hissetmeyi getiriyordu. Aynen Mevlana ile, o halinden şikayet eden adamın misali gibi ki;

“ Mevlânâ Celâleddin-i Rumî’nin huzurunda geçim darlığından ve fakirlikten şikâyette bulundu. Bunun üzerine Mevlânâ o kimseye: “Eğer sana, organlarından birini mesela gözünü alıp yerine bin altın verelim deseler, râzı olur musun?” diye sordu.

O da: “Hayır, râzı olmam,” diye cevap verdi.

Bunun üzerine Mevlânâ şöyle buyurdu: “Ey kardeşim! Mâdem ki râzı olmazsın, niçin geçim sıkıntısından şikâyette bulunursun? Fakirim diyorsun? Bu kadar altından daha kıymetli organlara sahipken, vücudun sıhhatte ve âfiyette iken, niçin bunları sana bedavadan bağışlayan Allah’a şükretmiyorsun ? ”

Ne de güzel açıklamıştı Rumi. O ki Şems ile tanışmasından, ölümüne kadar bu anlamda şükrünü yapmıştı dillere destan olurcasına, yüzlerce yıl unutulmamacasına. Demek ki; Asıl zenginlik kazanma ile mal ya da imkanların çokluğu ile değil, kanaatin ve şükrün çokluğuyla doğru orantılıydı. Daha önceki yaşamını ve çevresindekilerin yaşamını düşündü. Evet, varlıkları eskiye göre arttıkça artmasına, rağmen istekleri arzuları azalmamış, aksine çoğalmıştı. Gitgide fakirleşiyorlardı. Oysa dışardan bakınca sürekli zenginleşmekteydiler. O zaman şükrederseniz, çoğaltırım ifadesinin içeriklerinden biri de bu anlamda olmalıydı. Yani şükredersek, ALLAH'ın hoşuna gider o da hediye olarak bize arttırır diye çocukça düşünmeyi bir kenara atarsak, şükür arttıkça mutluluk, rıza ve kanaat artacaktı. Aynı oranda istekler ve ihtiyaçlar azalacaktı. İhtiyacın azalması demek, zengin olmak demekti. İmkânın artması demekti işte. Yani şükredersek, girdilerimiz artmasa bile, çıktılarımız azalacağından otomatikman, imkânlarımız artmış olacaktı. Zenginlik kazanma ile değil, harcamayla alakalıydı demek ki...

Bir başka açıdan şükretmenin oluşması için önce bir değerlendirme yapmak gerekiyordu. Hani demin parmağı hareket ettirdikten sonraki değerlendirme gibi ki; bunun neticesinde söz konusu nimetleri nasıl en güzel şekilde kullanabilirim arayışı oluşuyordu. Mesela elin başparmağını hırsızlıkta, iftira yazısında, fitnede kullanmak, nimetin kıymetini, sahibini bilmemek anlamına gelirdi ki bu ancak nankörlük olurdu. Hâlbuki nimeti sahibinden ayırmadan, O'nun tavsiye ettiği şekilde kullanmak, en güzel şekilde değerlendirmek olacağı gibi fiili bir şükür de olmuş olacaktı. Sonra bu şekilde değerlendirdiğini fark ettiğinde de yine şükredecek ve huzur bulacaktı. Şükrettikçe artan. Şükürden sonra huzur, huzurdan sonra şükür... Bu ne güzel bir paradokstu böyle..?

Şu anda ki bu düşüncelerinin bile, bir nimet olduğunun farkına vardı. İnsan olarak zenginliğini anladı. Huzurla sonsuz şükretti ve bu nimeti nasıl değerlendirebilirim de gerçek manada şükretmiş olurum diye düşününce, aklına yazıp sizlerle paylaşmak geldi.

Haydi, şimdi siz de şükredin ebedi olarak sürdürmek üzere....


ALINTIDIR.


Ben faydalandım.Umarım başkaları da faydalanır.


Saygılarımla
 
 
 
 

 
 
 
 

 
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Ekim 30, 2010, 03:11:36 öö
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 145
  • Cinsiyet: Bay

Hayatimda yasadigim ve beni ciddi anlamda olumsuz dusuncelere itebilecek kotu durumlarin daha kotu olabilirdi diye dusunerek ustesinden gelmeye calisiyorum. Bununla beraber olumlu dusunme ve belki de hosgoru duygularimin gelistigini hissediyorum..

Cok guzel bir yazi Sayin ceycet, tesekkur ediyorum..
Aşk için yanarken
Edindiğim kanatlarla
Uçup gideceğim ışığa doğru,
Hiçbir gözün bakamadığı.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
HUZUR

Başlatan MASON « 1 2 » Inanc Uzerine

17 Yanıt
6165 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 20, 2014, 09:17:31 ös
Gönderen: blackfriairs
2 Yanıt
3704 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 09, 2009, 06:32:56 ös
Gönderen: Makbenah
2 Yanıt
4060 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 26, 2013, 08:35:57 öö
Gönderen: ruzber
1 Yanıt
7245 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 18, 2011, 09:41:02 ös
Gönderen: hakan_34_06
4 Yanıt
3194 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 03, 2012, 11:20:36 öö
Gönderen: yazbenide
0 Yanıt
1735 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 21, 2015, 06:03:58 öö
Gönderen: Risus