ASİL ÜYELİK
Her masona aynı anda birden fazla locaya üye olma olanağının tanındığı bir büyük locada, o masonun hangi locanın asil üyesi olduğu karmaşık bir sorun haline gelebilir.
Eğer asil üyeliği tanımlamaya girişmek yerine “asil üye olunan loca”nın basit bir tanımı yapılacak olursa, sanırım bu sorun ortadan kalkar.
Bir masonun asil üyesi olduğu loca, bu locanın bağlı olduğu büyük locanın uygun gördüğü üyelik ödentisini yatırmakla yükümlü olduğu locadır. Bir mason aynı anda birkaç locanın birden üyesi ise, o büyük locanın kuralları uyarınca belki hepsine birden ödenti vermek zorundadır ancak binlerden bir teki öncelik taşın ve kaçınılmazdır; işte o mason o locanın asil üyesidir.
Büyük loca, üyelerin yıllık ödentilerini doğrudan üyelerin kendilerinden almaz. Çünkü bununla başa çıkamaz. Bu, üyeler için de çok zor olur. Ödentileri, üyelerin locaları toplar ve büyük locaya aktarır. Böylece, asil üyesi olduğu locasında bireysel düzenini koruyan bir mason, büyük locanın da düzenli bir üyesi olur. (Gerçi bu bağlamda bildiğimce Türkiye’de bir sorun var. O da Dernekler yasası’ndan kaynaklanıyor. Dernekler Yasası öyle locaymış, büyük locaymış gibi şeyler tanımıyor; sadece derneği tanıyor. Dernek üyelerini de falanca ya da filanca locanın üyesiymiş diye ayırt etmiyor; hepsi derneğin üyesi. Dolayısıyla ödentilerini de derneğin yetkilisine makbuz karşılığında ödemek zorundalar. Demek ki bu bağlamda konuya Masonluk açısından bakıldığında aslında localar sadece bu işe aracılık ediyor.)
Bir mason, asil üyesi olduğu locada düzenini koruduğu, locanın toplantılarına katılmak bakımından da yükümlülüklerini yeterince yerine getirdiği sürece söz sahibidir. (Bunu söylerken bazı büyük locaların bir geleneğini bilerek göz ardı ediyorum. O gelenek de ancak bir masonun üstat derecesini aldıktan sonra söz sahibi olabileceğine ilişkindir. Bazı büyük localar ise bu geleneğin üzerine çizmiştir.)
Asil üyesi olduğu locanın toplantılarına düzenli olarak katılmayan ya da ödenti yükümlüklerini zamanında yerine getirmeyen bir mason, kendi kendisini o locayı oluşturan üyelerden biri sayma hakkını yitirir. Bu konuda, locanın çok eski bir üyesi olmanın getirdiği gibisinden hiçbir ayrıcalık yoktur. (Pratikte buna biraz etik açıdan biraz hoşgörü gösterilerek ayrıcalık tanınır aslında ama teoride ya da kağıt üzerinde yoktur.) Yalnızca gerçek olanaksızlık, hastalık, izinli olma, toplantılara katılma bakımından büyük locada önemli bir görevin ya da bireysel olarak sürekli bir engelin (mazeretin) varlığı geçerli sayılabilir. Bunlardan hiçbiri söz konusu olmaksızın ödenti ve toplantılara katılma yükümlülüğünü yerine getirmeyen bir mason, tüzükler uyarınca gereği yapılarak henüz düzensizliğe çıkarılmamış olabilir. Loca, bu konuda hoşgörülü davranmakta, halk dilinde denildiği üzere “durumu idare etmekte” olabilir ama o mason aslında bireysel düzenini yitirmiştir.
Ancak unutmayalım: bu dediklerim bir masonun sadece asil üyesi olduğu loca bakımından geçerlidir. Nitekim o masonun hangi locanın asil üyesi olduğunu bir bakıma bu statü gösterir.
Bir büyük locadaki üye kayıtlarına Masonlukta “matrikül” denmektedir. Batı dillerinden dönüştürülerek alınmış olan bu sözcüğün Türkçedeki tam karşılığı “üye kütüğü”dür ama masonlar “matrikül” sözcüğünü seviyor; ben her ne kadar Türkçeden yanaysam da bunun bir “masonik terim” olarak kullanılmasına pek söz etmem. [Aslında haddime düşmemiş belki ama benim görüşüm de böyle işte. Nitekim Masonlukta kullanılmakta olan daha birçok terim var benim pek de uygun bulmadığım. Bir ara bir başka başlık altında bu terimleri didiklemek niyetindeyim.]
Matrikül, bir masonun kimlik bilgilerini içerir. Burada söz konusu olan kimlik bilgileri, kişinin Masonluktaki öz geçmişini de kapsar. Masonluktaki özgeçmiş denilince bu, ilgili masonun almış olduğu görevler, varsa disiplin cezaları, yapmış olduğu çalışmalar gibi bilgilerdir.
Bir masonun tek bir matrikülü bulunabilir; bu da asil üyesi olduğu locada tutulur. Bir büyük locada, eğer olanak varsa tüm locaların üyelerinin matrikülleri bir araya toplanır. Fakat dağınık yerlerde yüzlerce locası olan bir büyük locada, localardaki tüm masonların kimlik bilgilerini içeren bilgilerin arşivlenmesi gereksiz bir yük olarak nitelenmekte olabilir. Gerçi günümüzdeki bilgisayar olanakları bunu çok kolaylaştırmış durumda ama öyle büyük localar böyle bir sistem kurmuş mudur, kurmamış mı bilmiyorum. Sadece, büyük locanın bulunduğu ülkenin dernekler ile ilgili yasaları uyarınca zorunlu ise, (Türkiye’de olduğu gibi) üyelerin öz kimlik bilgilerini ve adreslerini içeren bir “üye defteri”nin ya da bunun bilgisayar ortamındaki karşılığının tutulması gerekli olabilir. Bu deftere “üye sicili” de denilebilir. (Dernekler Yasası açısından bir de “merkez” ile “şube” ayırımı olgusu var ama ben o ayrıntılara girmek istemiyorum. Buna girişince, Masonluğun öz niteliklerinden uzaklaşıyoruz gibi geliyor bana.)
Bir mason, bir locaya üç ayrı şekilde asil üye olabilir:
a) Masonluğa o locada girmekle;
b) O locanın kurucularından biri olmakla;
c) Bir başka locanın üyesi iken locasını değiştirmekle.
Şimdi burada ilginç bir olay ile karşılaşıyoruz… Demek ki bir mason ömür boyu Masonluğa girmiş olduğu locada kalmak zorunda değil. Hani yeni bir loca kurucuları arasında yer alanın oraya geçmesini anlıyoruz da, bu arada loca değiştirmek de söz konusu olabiliyor demek!
Evet oluyor ve Türk Masonluğunda buna “matrikül taşınması” (tebenni) deniyor. Her masonun buna hakkı var. Ancak bu konuda bazı büyük localar sınırlayıcı koşullar koymuş. Örneğin “Bir mason ancak locanın bir yıllık üyesi ise locasını değiştirebilir.” diye bir koşul görülebiliyor. Bu gibi koşullar bir yana bırakılsa bile, elbette böyle bir işlemin akla yatkın bir nedeni ya da gerekçesi olmalı.
Bir mason locasını değiştirmeyi niçin ister?... Bu konuda geçerli nedenler olduğu gibi, geçerli sayılamayacak nedenler de var. Önce geçerli nedenleri sıralayalım:
Yeni bir locada “kurucu üye” olarak yer alması; (Bunu biliyoruz.)
Sürekli olarak ya da uzunca bir süre için, locasının toplantılarına katılamayacak ya da katılmasını çok güçleştirecek uzak bir yerde bulunmak zorunda olması veya göç etmesi; (Bu bir nedense, elbette öteki yerde başka bir loca olmalı.)
Locasının toplantı günü ve saatlerinin, işiyle uyumlu olmamasından ötürü toplantılara katılmakta güçlük çekmesi hatta hiç katılamaması; buna karşılık bir başka locanın toplantı günü ve saatlerinin kendisi için daha elverişli olması; (İşin ilginç yanı, birçok mason bu nedenle locasını değiştirmeyip olduğu yerde kalıyor ve sonunda düzensiz duruma düşüyor.)
Üyesi olduğu locada yerini doldurabilecek birçok masonun bulunmasına karşılık, bir başka locada onun niteliklerine sahip masonlara gereksinme duyulmakta olması;
Üyesi olduğu locanın kapanması ya da çalışmalarını süresiz olarak tatil etmesi yani “uykuya girmesi”. (Eh, bu kaçınılmaz bir durum zaten.)
Bir de Masonluğun Töresi bakımından geçerli sayılamayacak nedenler ya da gerekçeler var. İşin kötüsü, birçok masonun locasını bu neden ya da gerekçelerle değiştirmekte oluşu.
* Bir başka locada kendine daha yakın dostlarının (!) bulunması.
* Bir başka locanın bazı toplantılarına konuk olarak katıldığında, o locanın üyesi olan masonlardan kendi locasındakilere oranla çok daha fazla yakınlık görmüş olması.
* Locasındaki seçimlerde belli bir göreve seçilmeyi çok istemiş olmasına karşın seçilememiş olması.
* Locasının yaptığı çalışmaları beğenmemesi ve bir başka locanın çalışmalarını daha iyi ve daha güzel bulması.
* Üstad-ı muhteremin, diğer görevlilerin ya da locanın ileri gelenlerinden herhangi birinin tutum ve davranışlarını uyumsuz bulması; bunlardan herhangi birinin onu kırmış ve incitmiş olması.
* Bu locada sözünün dinlenmemesi; uyarı ve önerilerine aldırış edilmemesi; istediklerinin yapılmaması.
* Locasında sürekli olarak karşılıklı sert tartışmaların doğması; sık sık çekişmeler görülmesi, huzursuzluk oluşması ya da locasının masonik yöntem ve geleneklerle uyumlu bir çalışmayı gerçekleştirememesi.
Geçerli ya da geçersiz bir gerekçeyle olsun, bir masonun asil üye olduğu locasını değiştirmesi gerekiyorsa bence değiştirmeli. Yoksa az önce değinmiş olduğum üzere o mason locasının toplantılarına katılmayacak hatta belki ödenti yükümlülüğünü bile yerine getirmeyecek, böylece bireysel bakımdan “düzensizlik” (gayri muntazamlık) denilen olgu ortaya çıkacaktır.
Bundan sonraki bölümde, Masonluktaki “katılmış üyelik” statüsünü inceleye niyetliyim.