Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: COOKE EL YAZMASI – 3  (Okunma sayısı 3037 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Temmuz 15, 2010, 11:36:48 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay





Günümüzdeki Masonluğun ilk örgütsel düzeni kurulmadan önce, geleneksel inşaatçılık mesleği ve zanaatını sürdürmekte olup sonradan “operatif” diye anılmış masonların localarında da "spekülatif masonlar" bulunduğuna, o zamanlar onlara "kabul edilmiş" dendiğine, "özgür " olarak anılan öncekilerin ise Londra Büyük Locası'nın kuruluşuyla birlikte "kabul edilmişler"i ihanet ile suçladıklarına değinmiştim. Bunun tarihiyle, bu çalışmada inceleyeceğim Cooke El Yazması adlı belgenin kaleme alınış tarihi arasında üç yüz yıldan fazla bir süre var. Bu konu önemli olduğu için, daha önce bir baştka başlık altında anlatmış olsam bile burada yine biraz daha ayrıntısına gireceğim.

Aslında meslekten olmayan kabul edilmiş masonlar, öteden beri, üyesi oldukları locaların işlerine, hele yönetimine hiç karışmazdı. Denildiğine göre; 18. yüzyıl başlarında işte bu kişilerden bir bölümü kendi aralarında elbirliği ederek, Londra'daki (daha doğrusu Londra ile o tarihlerde kente bitişik bir kasaba olan Westminster'deki) birkaç locanın yönetimini ele geçirdi. Bunun arkası da âdeta "çorap söküğü" gibi geldi.

Aslına bakarsanız ben bunun böyle olduğuna inanmıyorum. Niçin inanmadığımı gerekçelerini de ortaya koyarak uzun boylu yazmış ve bu işin ardındaki asıl doğruları (bana göre) anlatmıştım. Ancak elbette kimin umurunda? Bana kim kulak asar ki? Asıl doğrunun benim anlattıklarım gibi olduğunun benimsenebilmesi için, bu bağlamda sözü dinlenir, benim gibi amatör değil, prfesyonel ve güçlü otoritelerin devreye girerek bu konuyu irdelemesi, Masonluğun tarihinde bilerek yapılmış ve öyle benimsenegelmiş yanlışlığı düzeltmeleri gerek. Bu nedenle de konunun o yönünü geçelim bir kalem de günümüzdeki Masonluğun ilk düzenli örgütü olan Londra Büyük locası’nın kuruluşunun sonrasına gelelim.

Önceleri geleneksel inşaatçılık mesleği ve zanaatını sürdürmekte olanların yakınmalarıyla karşılaştılar. Bu yakınmalar, kurumun geleneksel örgütlenme sistemine, kendi çalışmaları için daha elverişli olacak farklı bir biçimlenme getirmelerinden, belki de alışılagelmiş olanın tersine hızla ve "salt spekülatif" nitelikli yeni localar kurmaya girişmelerinden kaynaklanıyordu. Fakat henüz "salt operatif" niteliklerini sürdürmekte olan tek tük locanın dışında, bu yakınmalara pek aldırış eden çıkmadı. Çıkamazdı çünkü ötekiler tarih boyunca hep tek tek, hep bağımsız çalışırdı; hiçbir zaman düzenli bir örgüt oluşturmamışlardı. Onu da isteseler bile yapamazlardı çünkü toplumsal yapı ve otorite buna izin vermezdi.

İş bu kadarla kalmadı. Kabul edilmiş masonlar olarak nitelenen yeni örgütün kurucuları bir de "özgür mason" adını sahiplendi. Geleneksel inşaatçılık mesleği ve zanaatı ile aslında hiçbir gerçek ilgisi olmayan localarının üyelerine, ayırımsız olarak "özgür ve kabul edilmiş masonlar" dendi.

Daha da ileri gittiler… Kendilerini İngiltere’deki tüm inşaatçılık mesleği ve sanatının tek egemen otoritesi olarak nitelendirdiler. Zaten bunu yapmak zorundaydılar; aksi takdirde onların da günümüzde “dernek” dediğimiz tarzda, devletin doğrudan sahipliği ve denetimi dışında bir örgüt kurmalarına izin verilmezdi. Çeyrek yüzyıl kadar sonra belki ama o sıralarda henüz değil.

Operatiflerin onları engelleyebilecek, durdurabilecek güçleri yoktu. Bir zamanlar kendilerini çok tutan ve her bakımdan destekleyen kişi ve kurumları, özellikle devleti, Kilise'yi şimdi yanlarında göremiyorlardı. Ya olan biteni anlayamıyor ya da kabullenmeye yanaşamıyorlardı: Zanaatları artık zaten gözden düşmüştü. Geleneksel inşaatçılık uygulaması öteden beri "kral sanatı" (royal art) olarak da nitelenirdi ama kral ya da devlet artık onlardan yana değil, mesleklerini akademik eğitim yoluyla edinen mimar ve inşaatçılardan yanaydı.

Beri yanda "özgür masonlar" ile "kabul edilmiş masonlar"ı özdeşleştiren spekülatiflerin işi ise öyle pek kolay değildi çünkü onlar "özgürlük" kavramını bambaşka bir şekilde değerlendiriyordu. Masonluğun yenilenip biçim ve içerik değiştirdiğini kabul ettirebilmek için hayli uğraşmak zorunda kalacaklardı.

Sonunda geleneksel inşaatçıların çabaları sonuç vermedi; spekülatif masonların girişimleriyse en azından örgütlenme bakımından başarıyla sonuçlandı.

Bugün birçok mason kuruluşu, en azından örgütlerinin adları bakımdan, "Özgür ve Kabul Edilmiş Masonlar" terimini kullanmayı sürdürüyor ama "kabul edilmiş masonlar" çoktan tarihte kaldı.
Günümüzdeki Masonluktaki "kabul edilmişlik" artık bir başka anlamda, Masonluğun belli bir kanadında "bir masonik otoritenin düzenli olduklarını onayladığı" anlamında kullanılıyor.
Daha açık söylemek gerekirse; bu terim Anglosakson Masonluğu’na yani İngiltere Birleşik Büyük Locası'nın Masonluğun dünya çapındaki ana büyük locası hatta tek egemen otoritesi olduğunu benimseyen ya da kendi çıkarları gereği benimser gibi görünen masonik kuruluşların topluluğuna özgü. Bir diğer deyişle "Özgür ve Kabul Edilmiş Masonlar" terimi, 18. yüzyıl ortalarındaki "İngiliz Masonluğu" anlayışını tutucu bir yaklaşımla yansıtıyor.

Buna karşılık, Masonlukta hiçbir kuruluşun kendi başına dünya çapında bir egemen otorite olamayacağını benimseyen ve savunan özgürlükçü (liberal) mason kuruluşlarının benimseyişine göre; salt "özgür masonlar" terimindeki "özgür" sıfatı, bundan iki yüzyıl önce olduğundan da çok farklı, çağcıl bir anlamda değerlendiriliyor.

"Özgür Masonlar" ile "Özgür ve Kabul Edilmiş Masonlar" arasında, bireysel düzeydeki kardeşçe ilişkiler bakımından, Masonluğun öz ilkeleriyle çelişkiye düşülüp bağnazca bir tutum takınılmadığı sürece hiçbir sorun olmadığı görülüyor. Mason kuruluşlarının arasında ise, hem "örgütsel düzen anlayışı" hem de "masonik ilkeler" bakımından oldukça önemli farklar var. Bu farklar, "tutucu" ya da “gelenekçi” kanattaki mason kuruluşları ile "özgürlükçü" kanattaki mason kuruluşları arasında epeydir bir geçimsizlik ve anlaşmazlık ortamı yaratmış durumda. Henüz olumlu ve mutlu bir uyuşma sağlanmasına yönelik bir gelişme de görünmüyor.

Fakat tüm bu günümüzün olguları, tarihsel gerçekleri yadsımayı gerektirmiyor. Masonluğun, 17. ve 18. yüzyıllardaki "dönüşüm" biçimi her nasıl olursa olsun, Operetif Masonluktan söz edildiği sürece bu kurumun tarihsel kökenine ilişkin bilgileri unutmayı ya da göz ardı etmeyi haklı çıkarır bir nitelik taşımıyor.

Üstelik Masonluğun bu eski el yazması belgelerinde, günümüzde bile masonlara ışık tutacak, yol gösterecek, değerli öğeler var. Bu nedenle de bu belgeleri öncelikle masonlar okumalı.



Bu girişi hayli uzattığımın farkındayım. Ancak başta söylemiştim; bunlar bilinmeli ki asıl konu olan Cooke El Yazması arlı eski belge de bir anlam taşısın. Ne yazık ki henüz bitirmedim. Günümüzün Masonluğunda geçen “Landmarklar” ve “Eski Yükümlülükler” terimlerine de değinmem gerektiği kanısındayım.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Temmuz 15, 2010, 12:02:59 ös
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Kabul edilmişler,"Kabul etme"lutfunu otoriteleştirerek elegeçirmişler ve tüm dünyaya dayatmışlar.Neyaman çelişki...
Ben"O"yum,"O"ben değil...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
4779 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 29, 2014, 10:57:16 öö
Gönderen: ADAM
3 Yanıt
4113 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 30, 2014, 12:12:07 ös
Gönderen: ADAM
3 Yanıt
4224 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 30, 2014, 04:23:18 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3031 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 28, 2010, 04:59:38 ös
Gönderen: ADAM
3 Yanıt
3919 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 31, 2014, 09:12:48 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3494 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 31, 2014, 02:42:07 ös
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3552 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 31, 2014, 02:49:58 ös
Gönderen: ADAM
5 Yanıt
4763 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 31, 2014, 05:27:18 ös
Gönderen: ADAM
8 Yanıt
5696 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 05, 2014, 06:08:36 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2697 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 04, 2010, 03:04:37 ös
Gönderen: ADAM