Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Fikir ve Vicdan Hürriyeti Üzerine  (Okunma sayısı 9400 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 12, 2015, 02:42:32 ös
  • Mason
  • Aktif Uye
  • *
  • İleti: 512
  • Cinsiyet: Bay

Öğretmenler, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür nesiller ister.(Mustafa Kemal ATATÜRK)

Atatürk ne güzel bir öğüt vermiş...

Peki toplum olarak bu öğüte uygun yaşayabiliyor muyuz?

Fikir ve vicdan hürriyetine sahip nesillerin yetişmesinin tek sorumluları öğretmenler mi?

Tam anlamıyla fikri hür, vicdanı hür bir neslin oluşması nasıl sağlanabilir?

Her insan düşüncelerinde özgür olabilir fakat düşünceler ifaedeye dönüştüğü zaman birtakım kanuni kısıtlamalar ve toplumsal baskılar ile karşılaşıldığı görülmektedir.

Vicdan özgürlüğü ise her insanın manen duygu,düşünce ve inançları için geçerlidir. Vicdan özgürlüğü de ifadeye dönüştürüldüğü zaman yine kimileri kanuni kısıtlamalar ile birçoğu ise toplumsal baskılar vasıtasıyla kişilere ortak inanç düşüncesine empoze etmeğe çalışarak kısıtlandırılır.

Toplumumuzda herkes fikit ve vicdan hürriyetine zaten sahiptir. Tabi ifade etmemek şartıyla!..

Kişi olmayan ifade özgürlüğünü kullanmaya kalkışırsa toplumsal tepkiler,etiketlenme,dışlanma hatta fikren ve bedenen linç altına alınabilir.

Günümüz ülke yönetimine baktığımız zaman çıkarları uğruna kanunda yer almamasına rağmen kişilerin ifade özgürlüğünü kullanmaları sonucunda, toplumsal huzuru bozmaya yönelik davranışların içerisine dahil edilerek veya bir etiket yapıştırılarak kanuni yaptırımlar uygulanarak insanlar sindirilmeye çalışılmaktadır. Amaç toplumun huzur değil belli bir zümrenin çıkarlarını korumaktır...

Her birey fikir ve vicdan özgürlüğünü kullanırken karşıt düşüncede olanlara saygı duyması ve en önemlisi karşıt düşüncelere saldırıda bulunmaması gerekir.Ülkemizde vicdan özgürlüğü fikir özgürlüğüne göre daha kısıtlayıcı ve daha korkutucudur.Vicdan özgürlüğünü, inanç özgürlüğü olarak değerlendirdiğimiz zaman hem farklı inanclara hem kendi inanç yapısının içindeki farklılıklara (mezheplere) tahammülümüz olmadığını görebiliriz.

Fikir ve vicdan özgürlüğü sadece cumhuriyetle yönetilen toplumlara özgü olmayacağı gibi tek sorumluları da öğretmenler değildir. Bireyin bu hürriyetleri ilk olarak merkezde yani ailede oluşmalıdır.Temelde olmadıkça öğretmenlerin bu konuda yetersiz kaldığını söyleyebiliriz. Ailefe temelleri atıldıktan sonra öğretmenler vasıtasıyla genişler, zenginleşir.
Aile ve öğretmenlerin dışında en önemli yer ise toplumdur.Toplum kişinin fikir ve vicdan hürriyeti sonucu ifadesini yapacağı alandır. Toplumun bu duruma karşılık anlayışlı  bir tutum göstermesi toplumsal gelişme için önemli bir adımdır. Toplumun hoşgörü ile karşılamadığı zaman ise hem kişi hem de toplum için büyük sorunların oluşması sağlanır.

Ülkemizde fikir ve vicdan hürriyetinin tam anlamıyla oluştuğunu düşünmüyorum. Ne yazık ki olumsuz yönde ve giderek gerilemektedir.Ülkemizin hem bugününe hem geleceğine yönelik önemli bir sorunun temelleri atılmaktadır.Bu temelleri yıkmak, önüne geçmek için önce aile ve yakın çevreden başlamak üzere fikir ve vicdan hürriyetinin ifadesine izin vermeli,ifade edeceğimiz zaman cesur davranmalıyız. Tabi saygı kurallarına uyarak ve karşıt düşüncedekilere kendi düşüncemizi kabul ettirmeden,anlayışla yaklaşarak...

Geleceğe umutla bakan,düşünceleri hapsedilmemiş,yürekleri ülke ve insan sevgisiyle dolu,ruhen tutsak edilmeyen,idealist bir nesil yetiştirmek ümidiyle...

Masonların ve üyelerimizin konu hakkındaki düşünce ve çözüm önerilerini ilgiyle bekliyorum.
Görmek, varlığın yükselişidir.


Ocak 13, 2015, 12:29:58 ös
Yanıtla #1
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın mbulut getirmiş olduğu bu konuda Forumun “Düşünce Özgürlüğü” ve “Vicdan Özgürlüğü” bölümlerinde ayrı ayrı olmak üzere hayli irdeleme ve tartışma yapılmıştı.

Kuşkusuz oradaki irdeleme ve tartışmalar, bu konunun bir başka başlık altında bir kez daha ele alınmasını engellemez. Çünkü gerek Düşünce Özgürlüğü gerek Vicdan Özgürlüğü, sadece Masonlukta değil, genel olarak hemen tüm toplumlarda pek önemlidir. Hele Türkiye’de daha da önemlidir. Türkiye’den çok daha önemli olduğu ülkeler de var ama biz önce kendi sorunlarımızı çözelim ve bu bağlamda gelişme sağlayalım da öteye geçmek sonraya kalsın.

Bu başlık altındaki çalışmamızın gecikmesi ise, moderatörümüzden Sayın mbulut’un bu başlığının Forumdaki yerini değiştirmesini rica edişimiz, sağ olsun onun da bizi kırmayışı ama bunun zaman alması oldu.

Bu girizgâhtan sonra diyeceklerime başlayabilirim.



Düşünce ve vicdan özgürlüğünün ortak yanlarından biri, bu özgürlüklerin dünyanın bir ülkesinde tam, %99 sağlanamamış oluşudur. Gerçi bu bağlamda ileri gitmiş uluslar ve toplumlar vardır ama onların bire noksanlarından söz etmek olanaklıdır.

Acaba bu özgürlüklerin üstün bir düzeyde oluşu bir yüzdeyle gösterilebilir mi?...

Bilemem. Ancak geçmişteki bazı akademik çalışmalarda edinmiş olduğum deneyim, bu gibi sosyal nitelikli konularda %70-75 gibi bir rakamın hayli yüksek düzeyde bir başarı sayıldığıdır.

Sayın mbulut Atatürk’ün bir sözüyle başlamış. Ne güzel!... Aslında o söz öyle değil şöyledir: “Muallimler, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür , irfanı hür , nesiller ister." Demek ki işin içinde bir de irfan var yani seziş yeteneği.

Atatürk’ün gerek düşünce özgürlüğü gerekse vicdan özgürlüğü üzerine çok sözü, vecizesi vardır. Hepsini tutabilmiş olsaydık, günümüzde Türkiye’de bu özgürlükler, Batı ülkelerini kıskandırabilecek düzeye varmış olurdu.

Aslında bu “fikri hür, vicdanı hür , irfanı hür” üçlemesi, özgün olarak Tevfik Fikret’indir, bilirsiniz… Yoksa bilmez misiniz? Şöyle demiştir bir şiirinde:

Kimseden bir fayda ummam ben, dilenmem kol kanat
Kendi boşluk, kendi gökkubbemde kendim gezginim,
Bir eğik baş bir boyunduruktan ağırdır boynuma;
Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim.


(Şiirin tamamını internette birçok sitede bulabilirsiniz. Ben de onların birinden kopyaladım.)

Ancak ne olmuş yani önce Tevfik Fikret söylemişse… Atatürk bunu tek kişinin bireyselliğinden çıkarıp tüm Cumhuriyet çocuklarına yansıtmış ve öğretmenlere de ağır bir görev yüklemiş; vasiyet gibi…

Sayın mbulut sormuş “Fikir ve vicdan hürriyetine sahip nesillerin yetişmesinin tek sorumluları öğretmenler mi?” diye…

Benim yanıtım “Evet!”

Karşılarında büyük engeller var. En büyük engel de o nesillerin aileleri. Buna karşın sorumlu, yükümlü olanlar öğretmenler.

Bu nedenle de belki de öğretmenlik, bu ülkenin en değerli, en önemli, en kutsal işi ve mesleği…

Bir iş ve meslek oluşunun ötesinde bir zanaat… Masonluk gibi. Bir görev içeren, bir ülküye yönelmiş, ilkeli bir zanaat, bir meslek, bir iş…



Sayın mbulut tek bir kerede o kadar çok yazmış ki, benim nefesim aynı tempoda o kadar uzun boylu koşmaya yetmiyor. Bu aşamada biraz dinlenip nefes alayım. Sonra devam ederim. Bu arada belki başka katkılar da gelir.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 13, 2015, 06:26:27 ös
Yanıtla #2

Tam da benim yanıtım kocaman bir 'HAYIR' diyecekken okuduğum bir haber resmen dumura uğrattı beni.

Fikri, irfanı, vicdanı hür nesiller yetiştirmek sadece öğretmenlerin başarabileceği bir iş değil. Aileler, yaşadığı mahalle... Deyip uzun uzun yazacakken, yaşadığım ülkenin gerçekleri bir kez daha çarptı yüzüme.

Hakikaten üzülüyorum, kaygılıyım çocuklarımın gelecekleri için.

Ne diye soracak olursanız, bir Türkçe öğretmeninin yazdığı şiiri internette küçük bir araştırma ile bulabilirsiniz. Ancak uyarıyorum, okumanız ciddi anlamda asabınızı bozabilir, bu sebeple naçizane okumamanızı tavsiye ediyorum.

Vah benim ülkemin haline, vah benim ülkemin öğretmenlerinin haline!

Saygılarımla.
Vazife karşılığı olmayan hak mevcut değildir!
Mustafa Kemal ATATÜRK


Ocak 13, 2015, 08:39:08 ös
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

          Sayın ADAM'ın anlatısına büyük ölçüde katılıyorum. Yalnız katılmadığım husus "Fikir ve vicdan hürriyetine  sahip nesillerin yetişmesinin tek sorumlusu öğretmenler mi?"  (EVET)  ifadesidir.
          Neden mi ?
          Bilindiği üzere öğretmenler Milli Eğitim Bakanlığının tasarrufu ile atanırlar. Okullarda  hangi derslerin ne kadar süre ile okutulacakları bir devlet politikasıdır, dolayısı ile de bu bakanlık tarafından düzenlenir. Ülkemiz yönetiminin milli eğitime bakışı çok açıktır. Bilim veya fen olsa ne olur olmasa ne olur. Bunların hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur.  Onlar için önemli olan " imanlı bir nesil " yaratmaktır. Peki imanlı nesil nasıl yaratılır ? Fen bilgisi, matematik, mantık, felsefe okutularak "imanlı nesil" yetiştirilemiyeceğine göre; ilahiyat ve hurafe okutulmalıdır. Ve öyle yapılmaktadır.
            Son on yılda Türkiye genelinde kaç FİZİK öğretmeni, kaç KİMYA öğretmeni, kaç MATEMATİK öğretmeni ataması yapıldığını biliyor musunuz ? Buna karşın kaç bin  tane  DİN ve AHLAK bilgisi öğretmeni atandığını, ne kadar FEN ve MATEMATİK öğretmeni ihtiyacı , ne kadar da DİN BİLGİSİ öğretmeni ihtiyacı olduğunu hiç incelediniz mi?
          Bu platformda, hangi öğretmen "vicdanı hür, fikri hür, irfanı hür" nesiller yetiştirebilecektir.  Esasen "imanlı nesil " zaten hür fikir, hür vicdan, hür irfan sahibi  olamaz. Zira; "imanın" temeli  inançtır. İnanç ise akidelere kayıtsız şartsız biat etmektir. Yani hem biat hem bilim OALMAZ/OLAMAZ.
          Şahsen, Milli Eğitim sisteminin ,  siyasi iktidarların  tek tip insan yetiştirme politikaları üzerine kurulu olduğu  sürece öğretmenlerin yapabilecekleri pek bir şey olduğunu zannetmiyorum. Esas olan; Devletin iktidarların değişmesi ile değişimlere uğrayan eğitim sistemi  değil, ilkelere bağlı muassır medeniyet hedefleri olan programların uygulanması halinde öğretmenlerin rollerinin daha etkin olacağını düşünüyorum.
          Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


Ocak 13, 2015, 09:00:00 ös
Yanıtla #4
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Alşah benim dediğime karşı çıktığını söylerken, benim dediğimi destekliyor.

Ben sayın Alşah'ın genel durum betimlemesine karşı çıkmıyorum.

Zaten onun içindir ki en önemli görev öğretmenlerin omuzlarında, en ağır sorumluluk onların sırtındadır diyorum.

Konunun sonrasına da devam edeceğiz elbette.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 13, 2015, 09:18:15 ös
Yanıtla #5
  • Mason
  • Aktif Uye
  • *
  • İleti: 512
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Alşah'ın güzel paylaşımında katılmadığım bir nokta; öğretmenlerin bölümü ne olursa olsun ( Din,Fizik,Kimya) bence bunun bir önemi yok.Öğretmenin karakteri Atatürk'ün vecizesine uygun davranacak nitelikte ise hangi alanda eğitim verdiğinin ne önemi var.

Önemli olan öğretmenlik mesleğinin bilincinde öğretmen olabilmek.Toplumunu geliştirmeyi ilke edinmiş,idealist öğretmenlerin bu konuda olduğu kadar birçok konuda topluma katkısı olacaktır.

Ne yazık ki günümüzde öğretmenlik mesleğini edinenler mesleklerini hafife almakta veya birtakım siyasi çıkarlara alet olmaktadır.Tıpkı diğer kurumlarda olduğu gibi..
Görmek, varlığın yükselişidir.


Ocak 13, 2015, 09:25:59 ös
Yanıtla #6
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

          Sayın mbulut, ben sizi çok iyi anlıyorum ama sanrım siz benim ne demek istediğimi anlayamamış veya ben daha açık anlatmamış olabilirim.
          En basitinden şöyle düşünün : Siz çok kaliteli bir futbolcusunuz ama teknik adam size  takımın maçlarında yer vermiyor. Yönetim de "biz teknik adamın işine karışmayız" diyor. Nolucak şimdi !!!.
         Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


Ocak 13, 2015, 09:40:41 ös
Yanıtla #7
  • Mason
  • Aktif Uye
  • *
  • İleti: 512
  • Cinsiyet: Bay

Şu an tamam oldu.Önemli olan atanan Din ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerin sayısı değil,fikri,vicdani ve iradi özelliği..

Tabi günümüzdeki uygulamanın benim söylediklerim ile alakası yok.
Görmek, varlığın yükselişidir.


Ocak 13, 2015, 10:23:19 ös
Yanıtla #8
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

         ;) ;) ;)
         Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


Ocak 13, 2015, 10:27:22 ös
Yanıtla #9
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Alşah çokgüzel dedi.

Teknik yönetmen ya da onun üzerindeki yönetim, kimi sporcuları takıma almıyor. Tamam. Zaten takıma alınmayan sporcuların sorumluluğu olamaz. Sorumluluk takımda olanlarda.

Belki diyeceksiniz ki, düşünce ve vicdan ögürlüğü onların umurunda değil. Bilerek ve isteyerek ya da tutsak ve güdümlü olarak onlar buna karşı. Öyle olmasalar da yapabilecekleri bir şey yok.
 
Bu durum onların kendi özgürlüklerini terk etmiş olduklarını ya da tutsaklandıklarını gösterir ama sorumluluklarını kaldırmaz. Yapamamak, becerememek ya da yapmaktan kaçınmak isteyerek ya da istemeden, sorumluluğu kaldırmaz.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
7186 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 08, 2013, 03:01:31 ös
Gönderen: DehereLo
10 Yanıt
7325 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 17, 2014, 02:26:30 ös
Gönderen: Alşah
Vicdan x Beden

Başlatan Re-Harakhte Insan

1 Yanıt
3078 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 14, 2008, 08:28:36 ös
Gönderen: Prenses Isabella
2 Yanıt
2355 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 23, 2008, 01:13:55 öö
Gönderen: nietzsche
0 Yanıt
3326 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 01, 2009, 01:46:35 ös
Gönderen: ADAM
7 Yanıt
8564 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 03, 2009, 12:05:31 öö
Gönderen: aashooter
4 Yanıt
3827 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 05, 2010, 12:07:43 ös
Gönderen: redkit
4 Yanıt
3107 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 02, 2015, 06:59:20 ös
Gönderen: ADAM
19 Yanıt
6304 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 16, 2015, 07:44:46 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
2625 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 15, 2015, 12:21:33 ös
Gönderen: akcanmd