Sn. ONE,
ifade ettiğiniz Mabedin / Sarayın cinlerin yardımıyla yapıldığı düşüncenin karşısında bazı görüşler de mevcuttur. Şöyle ki;
"Hz. Süleyman babasının zamanından devam ede gelen bir hükümdarlığın sahibi idi. Bu hükümdarlığı tesis ederlerken çeşitli savaşlar yapmışlar, bu savaşlardan aldıkları ganimetler yanında savaşan düşmanlardan esirler, köleler edinmişlerdi.
“Rabbinin izniyle, yanında iş gören CİNleri onun buyruğu altına verdik.” (Sebe/12)
“Dalgıçlık yapan ve bundan başka işler de gören ŞEYTAN1ardan da onun buyruğu altına verdik.” (Enbiya/82)
“Süleyman'ın CİNlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil ordusu toplandı.” (Nenıl/18)
“...Bina kuran ve dalgıçlık yapan ŞEYTANIarı, demir halkalarla bağlı diğerlerini onun buyruğu altına verdik.” (Sad/37-38)
Eğer emrinde böyle büyük bir güç mevcut olmasaydı, emeğe dayalı işlerin yoğun olduğu o dönemde Hz. Süleyman'ın yıllar sürecek binalar yapmaya girişmesi mümkün olamaz. Ayrıca ticaret ve diğer el sanatlarının yoğun olarak yapılması mümkün olmazdı.
Tevrat metinlerinde Hz Süleyman'ın insanlar üzerindeki egemenliğini, o dönemin İsrail krallığının, insan popülasyonuna ait demografik yapı şu ifadelerle anlatılmaktadır.
" Babası Davut'un yaptığı sayımdan sonra, Süleyman da İsrail'de yaşayan bütün yabancılar arasında bir sayım yaptı. Yabancıların sayısı yüz elli üç bin altı yüz kişi olarak belirlendi. " (2.Krallar,2/17)
" İsrail halkından olmayan Hititler, Amorlular, Perizliler, Hivliler ve Yevuslular'dan artakalanlara gelince: "
" Süleyman İsrail halkının yok etmediği bu insanların torunlarını angaryaya koştu. Bu durum bugüne kadar sürmektedir. " (2.Krallar,8/7,8)
" Kral Süleyman adına halkı denetleyen iki yüz elli görevli de İsrail halkındandı. " (2.Krallar,8/10)
Hz. Süleyman'ın büyük bir ordusu vardı. Bu ordunun mühim bir bölümü atlılardan, atlı arabalardan oluşan birliklerdi.
" Ancak İsrail halkından hiç kimseye kölelik yaptırmadı. Onlar savaşçı, birlik komutanı, savaş arabalarıyla atlıların komutanı olarak görev yaptılar. " (2.Krallar,8/9)
Bunun yanı sıra iki insan topluluğunun karşı karşıya gelerek çarpışması şeklinde yapılan savaşlarda ele geçirilen Cinler bazı yorumculara göre (esirler veya Tevrat ifadelerindeki deyimle angaryacılar) bu savaşlarda kullanılmış olsaydı, asıl ordu birlikleri daha çok yıpranırdı. Nemi Suresi 18. ayetinde verilen “Süleyman'ın CİNlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil ordusu toplandı.” Cin, insan ve kuş sıralaması, ordunun savaş düzeni hakkında bize, yukarıda serdettiğimiz Cinlerden kastın savaşlarda ele geçirilen esirler olabileceği ile ilgili fikirlerin isabetli olabileceğini ihsas ettirmektedir.
Bütün bu tespitlerden sonra, Süleyman’ın emrindeki cin ve şeytan olarak isimlendirilen kölelerin insan üstü yaratıklar olduğunu ileri sürenlere karşı, şunları da ifade etmekte yarar vardır.
1. “Demir halkalarla bağlı” ifadesi günümüz filmcilerinin tarihi filmlerde köleleri hep boyunları ve ayakları bağlı olarak tipledikleri gibi, boyunları ayakları zincirlerle bağlı “insan” esirleri ifade ediyor olabilir. Yoksa insan üstü varlıkların zincire vurulması gibi garip bir yorum yapmak gerekirdi ki; bu mantıksız bir yorum olurdu.
2. “Dalgıçlık yapan” Şeytanlar ifadesi ise İnci ve Sünger çıkarmak için denizin derinliklerine dalan insanları anlatmaktadır. Dünyanın bir çok bölgesinde halen bu tip insanlar vardır ve geçimlerini bu yolla temin etmektedirler. Kur’an’da denizin derinliklerinden çıkarılan inci ve mercan hakkında şu ayeti kerime geçmektedir. “Bu iki denizden de inci ve mercan çıkar.” (Rahman/22)
3. “Süleyman ‘in Cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil olan ordusu toplandı.” ayetinde cinlerin, ordunun en ön safında yer alması onların bir nev’i yem olarak öne sürülerek hem onların bu yolla cezalandırılması sağlanmış ve hem de karşı ordu yıpratılmış oluyordu. Esasen bu Cinler insanüstü varlıklar olsalardı arkadan “insan” birliklerinin sürülmesine gerek kalmazdı. Çünkü kılıç, ok, mızrak işlemeyen bir orduya karşı hiçbir ordu karşı koyamazdı.
Bütün bu esirlere Cin ve Şeytan denilmesi, onların ele geçirilen yabancı kavimlerden olmalarından ileri gelmektedir. Aynı zamanda bu köleler Hz. Süleyman’a karşı çıkan kafirler olmalarından dolayı bu sıfatlarla isimlendirilmiş olsalar gerektir.
“Cin kelimesi insanlar arasında bir sınıf için de kullanılmaktadır. Hatta Şeytan kelimesi bile Kur’an’da bir çok defalar insanlar için kullanılmıştır. Fena insanlardan bir çok yerlerde Şeytanlar adı ile bahsedilmiştir (2/14; 3/175; 21/82 vs. olduğu gibi). Fakat Arap edebiyatında cin kelimesinin insan için kullanılması İslamiyetten evveldir. Musa Ibn Cabir’in, Cinlerim de kaçıp gitmedi, mısraı (Cin gibi olan arkadaşlarım da kaçıp gitmediler) şeklinde tefsir edilmektedir. Burada cin kelimesinin insan manasına geldiği açıkça görülmektedir. Tirmizi de (Araplar, işinde çabuk ve zeki olan kimseleri Cinlere veya Şeytanlara benzetirler) der. İslamiyet'ten önceki şiirlerde Cin kelimesinin, büyük ve cesur insanlar için kullanıldığını gösteren misaller vardır. Sonra Arap dilcileri cin kelimesini “mu’zam al-nas” yani insanların ekseriyeti, yahut da beşeriyetin kısmı küllisi olarak izah ediyorlar.” [Mevlana Muhammed Ali, İslam Dini,s. 128,İstanbul, 1946]
Mantıken bir resulün emrine ŞEYTAN’ın verilmesi Kur’an esprisine uygun düşmez. Çünkü Rasul ve Şeytan iki zıt kutuptur. İkisinin yan yana gelmesi Vahy’e gölge düşürür.
" Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. " (Enam-112)
Dolayısıyla Süleyman @’ın emrindeki şeytanları ele geçirilen esirler olarak yorumlanması bizce de en tutarlı yorumdur. Doğrusunu Allah bilir."
yukarıdaki yazının alıntı olduğunu ancak açıklamalarının gayet mantıklı olduğunu belirtirim.
saygılarımla...