Ve de arkadaslar ben bu cümleden sunu anladimki, sayin Schopenhauer´in en büyük "dehasi ve secilmisi" dahi dis kosullar uygun degilse hic bir seydir.
Dış koşullar uygun olmayınca, dâhi kişinin meziyetleri hiçbir şey değildir demek yerine şöyle desek daha doğru olur:
Dâhi kişinin, dehasının işe yaraması için uygun koşulların da var olması gerekir.
Bu iki cümle aynı gibi olsa da, vurguları itibari ile birbirlerinden farklılar. Mesela doğa zekası çok ileri düzeyde olan kişi, dehasını boş bir odada; görsel-uzamsal zekası da çok iyi olan biri bu dehasını soğan tarlasında kullanamaz. Bazıları, deha eğer gerçekten deha ise bu koşulları da kendi başına oluşturabilmelidir diyor ama, bu işin romantik tarafı. Herkes kabul etmeli, soğan tarlasında otomobil yetişmez. Kimse de boş odasını gökyüzüne çeviremez.
Siz dünyanın en iyi santur çalabilecek kişisi olarak doğmuş olabilirsiniz. Bunu bilmiyoruz. Ama bunu keşfedebilmemiz için o enstrümanı hayatınızda en az birkez görmeniz ve ona daha önce bir kere dokunmuş olmalısınız. Öyle olmayınca da o özel kaslarla donanmış parmaklarınızla kürek tutacak ve onununla toprağa gömüleceksiniz. Ve siz de dâhil kimsecikler bunu bilmeyecek.
Bu sebepten dolayı deha, dış koşullardan mahrum kalmamalı,onlarla iç içe olmalı, ama yeri geldiğinde de kendini onlardan uzak tutabilmeli, ona yabancılaşabilmelidir.
İlk iki paragraf ne diyordu, hatırlayalım :
Özgün, alışılmadık hatta ölümsüz fikirlere sahip olmak için kişinin birkaç dakikalığına dünyaya ve eşyaya, en alışıldık nesneler ve en bilindik olaylar bütünüyle yeni ve yadırgatıcı görünecek derecede yabancılaşması yeterlidir.
Bu yabacılaşma sayesinde eşya ve hadisenin gerçek tabiatı aşikâr olacaktır. Fakat burada gerekli olan, talep edilen şey için yalnızca güç ve zor demek yeterli değildir. Tam tersine böyle bir şey bizim gücümüz dahilinde değildir; burası tam da dehanın yurdudur.
...