Masonlar.org - Harici Forumu

Inanc => Diger Inanclar => Konuyu başlatan: GölGe - Ağustos 14, 2007, 06:51:59 ös

Başlık: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 06:51:59 ös
      Neredeyse ilk günah olayı sonuçlanana kadar Cennet Bahçesi'nin insanoğluyla birlikte lanetlenme olasılığı sürdü. Yalnızca insanoğlu lanetlendi, Cennet Bahçesi bunun dışında bırakıldı.
      Bilgi Ağacı'nın meyvesini yediği gün, Tanrı Adem'in öleceğini söyledi. Tanrı'ya göre, Bilgi Ağacı'nın meyvesini yemenin kesin sonucu ölüm olmalıydı, yılana göre (en azından böyle de anlaşılabilir) bu Tanrı gibi olmak demekti. Her ikisi de benzer nedenlerle yanlıştır. İnsanlar ölmedi ama ölümlü oldu, Tanrı gibi olamadılar ama öyle olabilmenin elzem yeteneğini elde ettiler. Her ikisi de aynı zamanda doğruydu. Ölen insanın kendisi değil ama Cennetteki insandır. Tanrının kendisi olamamış ama Tanrısalllığın bilgisine ulaşmıştır.
      Kötü Olan'ın o perişan bakış açısı: İyi ve Kötü'yü bilmeyi Tanrı'yla eşitlik sanıyor. Lanetlenmiş olması onu eskisinden daha kötü bir hale getirmemiş gibi görünüyor: yolun uzunluğunu karnının üstünde yerde sürünerek ölçecek...

( Aforizma 84 )
 
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 06:55:25 ös
                                                                     Yaşam Ağacı _ Yaşam'ın Efendisi

      Cennet'ten kovulduk ama Cennet yok edilmedi. Cennet'ten kovuluş bir bakıma iyi şanstır çünkü eğer kovulmuş olmasaydık Cennet'tin yok edilmesi gerekecekti.
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 07:00:11 ös
      İlk günahtan ötürü insanı cezalandırmanın üç olası yolu vardı: İçlerinden en hafifi uygulanmış olanıydı, Cennet'ten kovuluş; ikincisi Cennet'in yok edilişiydi ve üçüncüsü _ ki bu içlerinde en korkunç ceza olurdu _ ebedi yaşam kapısını kapatmak, herşeyi olduğu gibi nasılsa öyle bırakmaktı.
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 07:06:12 ös
   
 Cennette herzamanki gibi: Günaha yol açan da, günahı bilen de tek şeydir. Temiz vicdan kötünün kendisidir, öylesine kesin bir zafer kazanmıştır ki, artık kılını bile kıpırdatmaya gerek duymaz.
     Ayrıcalıklı kişilerin ezilmişler karşısında kendilerini bağışlatmak için omuzlarında hissettikleri kaygılar, aslında ayrıcalıklı kişlerin ayrıcalıklı kanunlarını koruyabilme kaygılarıdır. 
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 07:07:20 ös

''Cennet'ten kovulduktan sonra Adem'in ilk evcil hayvanı yılandı.''
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 07:12:28 ös

     ''Eğer, öleceksin'' şu anlama gelir: iyi ve Kötü hakkında bilgi, aynı anda hem ebedi yaşama giden yolda bir adım, hem de bu yolda bir engeldir. Eğer bilgiyi elde ettikten sonra ebedi yaşama erişmek istersen _ ve bunu istemekten başka birşey yapmak elinden gelmez çünkü İyi ve Kötü hakkında bilgi bu istektir_ kendini yok etmen ebedi yaşama, yok edişe giden yolu kurman gerekecektir. Dolaysıyla, Cennet'ten kovuluş bir eylem değil, bir olaydır.''
   
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 07:20:04 ös

     İradenin özgürlüğü şudur: Çölü istediğinde özgürdür, çölü geçmek için izleyeceği yolu, kendi yürüyüş biçimini kendi seçebileceği için özgürdür ama aynı zamanda çölden geçmek zorunda olduğu için özgür değildir, seçilecek her yol labirentsi bir biçimde çölün her bir parçasına uğramadan geçmeyeceği için özgür değildir.
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 07:31:45 ös

      Özgürük ve kölelik, temel anlamda aynı şeydir. Hangi temel anlamda? Kölenin özgürlüğünü yitirmediği; bundan dolayı bir bakıma özgür adamdan daha özgür olduğu anlamında değil.

      Kuşaklar zinciri senin doğanın bir zinciri değildir ama yine de birtakım ilişkiler vardır. _ Hangi ilişkiler? _ Kuşaklar tıpkı senin yaşamının anları gibi ölürler._ Ayrım nerede peki?

     Bir bakıma bu dünyanın varlığını yadsıyorsun. Yaşamı bir dinlenme anı, devinimin içindeki bir dinlenme anı olarak açıklıyorsun.

     Eğer ''yaşantı'' Mutlak'ın içinde bir dinlenmeyse, ''sezgi'' dünyanın içinden geçip dönerek Mutlak'a varan uzun kıvrımlı yol olabilir ancak. Ne de olsa herşey amaca ulaşmak ister ve yalnızca bir amaç var. Parçalanmanın yalnızca zaman içinde olmasına yani demem o ki her an olup bitmesine karşın aslında hiç gerçekleşmemesi bir uzlaşma sağlayabilirdi kuşkusuz.       
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 07:42:41 ös
                                                      günah, ıstırap, umut ve doğru yol üzerine

      Doğru yol, gergin bir ip boyunca gider; yükseğe değil de hemen yerin üzerine gerilmiştir bu ip. Üzerinde yürünmek değil de insanı çelmelemek içindir sanki.

      İnsanların tüm kusurları sabırsızlık, yaptıkları işte yönteme vaktinden önce son veriş ve sözde bir sorunu sözde bir çit içine almaktır.

      İnsanın belli başlı iki günahı vardır, öbürleri bunlardan çıkar: Sabırsızlık ve tembellik. Sabırsız oldukları için Cennet'ten kovuldular, tembelliklerinden geri dönemiyorlar. Ama belki de belli başlı sadece bir günahları var: Sabırsızlık. Sabırsızlıklarından ötürü kovulmuşlardı, sabırsızlıklarından ötürü geri dönemiyorlar.

      '' Belirli bir noktadan sonra geri dönüş yoktur. Bu noktaya erişmek de gerekir.''
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 07:45:14 ös

      '' Kötü'nün elindeki en ayartıcı silah, savaşa çağrıdır. Kadınlarla yapılan savaşa benzer ki sonu yatakta biter.'' ;)   
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 07:57:18 ös

      Sayısız sığınak vardır ancak kurtuluş yolu tektir; ama kurtuluş olasılıkları yine de sığınaklar kadar çoktur.
      Bir hedef var, ama yol yok, bizim yol dediğimiz şeybir duraksamadır. 

      Olumsuz davranışlarda bulunmak bizden istenir, olumlu davranışlar ise zaten bizimdir.
     
      Kötü'ye bir kere kapılarını açmaya gör, kendisine inanılmasını beklemez artık.
     
      Kötü'nün ondan birşeyler gizleyebileceğinize inanmanızı sağlamasına izin vermeyin.


Kıyamet Günü'nü böyle adlandırmamızın nedeni ancak bizim zaman kavramımızdır; aslında o, bir tür sıkıyönetim mahkemesidir.   
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 08:07:26 ös

      İnsan, içinde yok edilemez bir şeyin varlığından sürekli emin olmadan yaşayamaz; ancak gerek bu yok edilemez şey gerekse de bu güven kendisinden daima gizli olabilir. Bu sürekli gizliliğin kendini açığa vurma yollarından biri, kişisel bir Tanrı'ya inançta kendisini gösterir.

      ''Yılanın aracılığı gerekliydi: Kötü, insanı ayartabilir ama insan olamaz.'' ;)

      Tinsel dünyadan başka bir dünya yoktur; duyular dünyası dediğimiz tinsel dünyanın kötülüğüdür ve kötülük dediğimiz de bizim sonsuz gelişimimizde bir anın gerekliliğidir ancak.
      Alabildiğine güçlü bir ışıkla dünya eritilebilir. Zayıf gözlere katı görünür dünya, daha da zayıf gözler için bir yumruğa dönüşür, çok daha zayıfların önünde utangaçlaşır :-[ ve kendisine bakmaya yeltenenleri vurup devirir. >:(   
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 08:15:23 ös

      Herşey bir aldatmacadır: En az yanılmaya bakmak, normal ölçüler içinde kalmak, en aşırının peşinden gitmek. Birinci durumda ona ulaşmayı kendisi için kolaylaştırmaya çalışarak insan aldatır İyi'yi ve eline yetersiz silahlar vererek aldatır Kötü'yü. İkinci durumda, dünyevi işlerde bile ele geçirilmeye uğraşılmadığı için aldatır İyi. Üçüncü durumda ise, kendisinden olabildiğince uzaklaşılarak aldatılır İyi ve en aşırıya vardırılarak güçsüz kılınacağı umulduğu için aldatılır Kötü. Bunların içinden yeğlenebilir olarak içinci durum görünüyor, çünkü her durumda İyi aldatılırken, hiç olmazsa bu durumda, en azından görünüşte, Kötü aldatılmamaktadır. :D :D :D :D :D :D :D     
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 08:19:43 ös

      Dünyadan elini eteğini çeken herkes herkesi sevmelidir, onların dünyasından da elini eteğini çekmektedir çünkü. Böylece gerçek insan doğasının içyüzünü sezmeye başlar; bu varlık sevilmez de ne yapılır; ama bunun tek koşulu vardır: sevilenin dengi olmak. ;)
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 08:37:41 ös

      Eğer sadece Cennet'te yok edilebilir olduğu düşünülen şeyler yok edilebilir idiyse, o zaman bu kesin değildir; yok eğer yok edilemiyorsa, o zaman biz yanlış bir inançla yaşıyoruz demektir. :)

      Kendini insanlığa bakarak sına. Şüphe edeni şüpheye, inananı inanca götürür bu ;)

      Neden sürelki İlk Günah'tan ötürü yakınıp dururuz ??? İlk Günah yüzünden değil, Hayat Ağacı'ndan ötürü kovulduk Cennet'ten, onun yemişlerinden yemeyelim diye :D :D :D

      Sadece Bilgi Ağacı'nın yemişlerini yediğimiz için değil, Hayat Ağacı'nın yemişlerinden hala yemediğimiz için günahkarız. İçinde bulunduğumuz durumdan dolayı günahkarız, İlk Günah'tan değil.

      Cennet'te yaşamak üzere yaratılmıştık ve Cennet bize hizmet etmek için düzenlenmişti. Sonra yazgımız değiştirildi; Cennet'in yazgısında da bir değişikli oldu mu, bu hiçbir yerde belirtilmiyor   :D :D ;)

      Kötü, belirli geçiş durumlarında insan bilincinin saçtığı bir ışındır. Sadece görünüş olan tamamiyle duyular dünyası değil, fakat ondaki Kötü'dür; ne var ki bu, bizim gözümüzdeki duyular dünyasını oluşturur.   

      Yaşamının daha başlangıcında iki ödev: Giderek çevreni daraltmak ve kendini bu çevre dışında gizleyip gizlemediğini sürekli olarak denetlemek ;) :)   
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 08:53:56 ös

      İlk Günah'tan beri İyi ve Kötü'yü ayırdetme yeteneğimiz aşağı yukarı birbirine eşittir; ama yine de bu konuda hemcinslerimizden üstünlüğümüzü burada ararız. Ama işte gerçekte bu İyi ve Kötü bilgisinin çok ötesinde gerçek farklılıklar başlar. Bunun aksi bir görünüm olması şuna dayanıyor: Kimse sadece bilmekle hoşnut olamaz, aynı zamanda bilgisine uygun olarak davranmak ister. Ancak, bunu yapabilecek güçle donatılmamıştır, dolaysıyla kendini yok etmeye yazgılıdır, gerekli gücü ele geçirememe riski bile  onu engelleyemez, ama son denemeyi yapmaktan başka birşey de kalmamıştır ona. ( Bilgi Ağacı'nın yemişlerini yeme yasağının çiğnenmesine karşı ölümle tehditte yatan saklı anlam budur; belki eceliyle ölümün, başlangıçtaki anlamı da buydu.) Şimdi bu yapmaya korktuğu bir hamledir; İyi ya da Kötü bilgisinden vazgeçmeyi bile yeğler ( ''İlk Günah'' terimi, kaynağını bu korkudan alır ); ama bir kere olmuş olan iptal edilemez, sadece belirsizleştirilebilir. İşte bu amaçla birtakım mazeretler doludur, hatta gözle görülür bütün dünya bir anlık huzur arayan insanın kendini haklı çıkarmasından başka birşey değildir belki de. Bilginin önceden verildiği gerçeğini bozma, bilgiyi ulaşılacak bir amaca dönüştürme çabası.       
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 09:02:10 ös

      Putlara tapınmanın ilk nedeni, kuşkusuz nesnelerden korku, ama buna bağlı olarak nesnelerin gerekliliğinden korku ve buna bağlı olarak nesnelere karşı sorumluluktan korkuydu. Bu sorumluluk öylesine dayanılmaz bir şekilde ortaya çıktı ki, insan onu bir tek olağanüstü insanın omuzlarının üstüne yıkmayı göze alamadı, çünkü bir tek aracı da insanın sorumluluğunu azaltamayacaktı, yalnızca bir tek varlıkla ilşkisi gereğinden fazla sorumluluğu insanın bir yük gibi sırtında taşımasına yol açacaktı, işte bundan dolayı her nesnenin sorumluluğu nesnenin kendisine verildi, daha da ileri gidilerek nesneler en çok insanlardan sorumlu tutuldular :'(
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 09:18:30 ös

      Kötü, bazen insanın elinde bir alet gibidir; bilinsin ya da bilinmesin, eğer insan bunu yapmak istiyorsa, kaldırılıp bir kenara konulmasına sez çıkarmaz ;)

      Bu yaşamın hazları, yaşamın kendi hazları değil, ama bizim daha bir yüce yaşama yükselme korkumuzun hazzıdır; bu yaşamın eziyetleri yaşamın kendi ıstırapları değil, ama bu korkudan dolayı kendimize yaptığımız eziyettir :(

      Sadece burada ıstırap ıstıraptır. Bu demek değildir ki, burada ıstırap çekenler bir başka yerde çektikleri ıstıraptan ötürü ödüllendirilecek; bunun anlamı, bu dünyada ıstırap denen şeyin bir başka dünyada değişmeyip, yalnız kar
şıtından bağımsız kılınacağı ve mutluluğa dönüşeceğidir :)

      Evrenin sonsuz genişlikte ve zenginlikte tasarlanması, zahmetli bir yaratışla özgür bir içe bakışın en aşırıya vardırılmış alaşımının sonucudur.

      Şeytani olana ilişkin bir bilgi olabilir, ama içinde inanç bulunamaz çünkü ortada görünenden daha fazla şeytani olan yoktur :D :D :D

      Günah herzaman açıktan açığa gelir ve anında duyularla kavranabilir. Kökleri üzerinde yürür ve tanınmak için sökülüp çıkarılması gerekmez.

      Bu dünyanın baştan çıkarma aracı ile bu dünyanın sadece bir geçiş olduğuna ilişkin güvence, bir ve aynı şeydir. Böyle olması da gerekir, çünkü dünya ancak bir yoldan yaratabilir bizi ve bu da gerçeğe uygun düşer. Ama işin berbat yanı, ayartı başarıya ulaşınca biz güvenceyi unuturuz ve böylece İyi, bizi kandırıp Kötü'nün kucağına atar, kadının bakışıyla bizi yatağına çağırması gibi ;)     
           
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 09:29:50 ös

      Ebedi yaşamın bir vakit sürdürüldüğüne ilişkin olup, zamana bağımlılığımızı haklı gösteren en güçsüz inanış bile, günahkarlık içinde yaşadığımıza ilişkin şimdiki en merhametsiz inançtan ne kadar daha çok iç bunaltıcıdır. Ancak, saflığı içinde ikincisini bütünüyle kapsayan birinci inanışa katlanma gücüdür ki, inancın ölçüsünü oluşuturuyor.
      Birçokları, ilk büyük aldatışın yanında, her durumda kendi bireysel durumları için küçük çapta özel bir aldatışın düzenlendiği, üstelik de unun onların yararı düşünülerek yapıldığına inanır, örneğin sahnede bir aşk oyunu canlandırılıyorsa kadın oyuncusunun, oyundaki sevgilisine yapmacık gülümsemesinin dışında, üst galeride belirli bir seyirciye sinsi sinsi gülümsediği kanısındadır. Bu böyle sürer gider.....     
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 09:36:33 ös

      Çevremizdeki acıların tamamını bizim de çekmemiz gerekiyor. Hepimizin ortak bir vücudu yoktur, ama ortak bir büyüme yolumuz vardır ve bu ise, şu ya da bu biçimde, acılar içinden götürür bizi. Nasıl ki çocuk belli bir gelişim sonucu yaşamın tüm evrelerinden geçer ( her evre de istek ve korku bakımından bir önceki için erişilmez görünür aslında ), yaşlanır ve sonunda ölürse, biz de bunun gibi ( insanlıkla aramızdaki bağ, kendimizle aramızdaki bağdan güçsüz değildir ), yaşadığımız dünyanın tüm acılarından geçerek gelişiriz. Bu konuda adalete yer yoktur, acılardan ürkmeye ya da acıları üstünlük olarak nitelendirmeye de yer yoktur :)       
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 09:45:14 ös

      İnsan özgür irade sahibidir ve bu üç bakımdandır:
Birincisi, bu yaşamın istediği zaman özgürdü: şimdi, kuşkusuz geriye dönemez artık, çünkü bir zamanlar bu yaşamı arzulayan kişi değil artık, bir zamanlar arzulamış olduğunu yaşayarak gerçekleştiriyor olması dışında.
İkincisi, yaşamı boyunca ilerleyeceği yolu ve biçimi seçebilmesi bakımından özgürdür.
Üçüncüsü, yeniden dünyaya geleceğini düşünerek, tüm koşullar altında yaşam ve böylelikle kendine varan yolu bulmayı arzulaması bakımından özgürdür, ancak bir tercih işi olmasına karşın, bu yaşamın dokunulmazdık hiçbir köşesini bırakmayacak kadar labirent biçiminde olacaktır bu yol.
Özgür iradenin üç görünüşüdür bu, ama üçü de aynu zamanda var olduğundan bir birlik oluştururlar ve temelde öylesine tam bir birliktir ki, burada özgür olsun ya da olmasın hiçbir iradeye yer yoktur.   
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 09:53:12 ös

      Alçakgönüllülük, yalnız başına umutsuzluk içinde kıvranan kişi de içinde olmak üzere, insanla hemcinsi arasında en güçlü ilişkiyi sağlar, yeter ki tam ve sonsuz bir alçakgönüllük olsun bu :)Bunu yapabilir çünkü tapınmanın gerçek dilidir, hem tapınmanın kendisi hem de birleşmelerin en güçlüsüdür. İnsanın hemcinsiyle ilişkisi tapınmasıyla ilişkidir, insanın kendi kendisiyle ilişkisi çabayla ilişkidir; tapınmadan çaba gösterme gücü elde edilir.
      Sen, aldatmacadan başka birşey bilebilir misin ??? Aldatmaca yok edilse bile sen hiçbir zaman oraya bakmamalısın, yoksa bir tuz sütununa dönüşürsün :D   
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 09:56:04 ös

      Bir batıl inanç, bir ilke ve yaşamın kendini gerçekleştirmesine izin verilmesi: Kötülüklerin Cennet'i geçilerek Erdemin Cehennemi'ne ulaşılıyor: En kolayı batıl inanç.... 
Başlık: Re: CENNET
Gönderen: GölGe - Ağustos 14, 2007, 10:03:10 ös

      Susamıştır ve onu pınardan sadece bir çalılık ayırmaktadır. Ama iki parçaya bölünmüştür o: bir parçası bütün manzarayı görüyor, orada dikildiğini ve pınarın hemen yanı başında olduğunu görüyor; ama ikinci parçası hiçbirşeyin farkında değil, olsa olsa ilk parçasının herşeyi gördüğünü sezinliyor sadece. Hiçbirşeyin farkında olmadığı için de pınardan su içemiyor.
     
                                                            :D :D                T H E    END        :D :D 

Of çok yoruldum ya meğer acıkmışım da gidip birşeyler yiyim bari hazırda birşey varsa tabi :D