Masonlar.org - Harici Forumu

Mason ve Masonluk Nedir? => Bana Gore Masonluk => Konuyu başlatan: enelsır - Temmuz 23, 2012, 01:47:09 ös

Başlık: Levrek, Masonluk ve Atatürk
Gönderen: enelsır - Temmuz 23, 2012, 01:47:09 ös
Konu başlığı sizi şaşırtmış olabilir. Belki biraz çocukça bulabilirsiniz, fakat gördüklerimin şu büyümeyen çocuk zihnimde ve gönlümde uyandırdıklarını yine aynı "çocuk " zihin ve gönülle aktarmaya çalışırken başka türlü bir başlık kuramadım.

Geçtiğimiz günlerde tatil için ailecek cennet Ege'mizin cennet ilçelerinden birine gittik. Benim zıpkınla balık avlamak merakım vardır. Bir ikindi vakti bütün techizatımı kuşanıp uğur olsun diye kızımın yanağını ısırıp ( benim uğurumdur kızım) daldım denize. Yüzen insanların zarar görebileceği bir kazaya sebebiyet vermemek için çok açıkta zıpkınımı kurdum, şnorkelimi taktım ve başımı suya gömdüm... İşte o anda binde bir denecek bir olay yaşadım. Dört beş metre derinlikte dipte iki  levrek yemlenmekte. Binde bir deyişimin sebebini zıpkın avı yapanlar hemen anlamışlardır... Ben zıpkını kurarken ve şnorkelimi takarken kim bilir ne sesler çıkartmış ne hareketler yapmıştım. Normal zamanda bu irilikte iki levrek için suyun üstünde saatler geçirmek gerekir, hem de paletleri kullanmadan, sessiz sessiz... Neyse uzun bir takibin sonunda levreklerden birini ( tahmin edebileceğiniz gibi küçük olanını) vurmayı başabildim.

Suyun içinde, levreklerin peşinde geçiridiğim iki saate yakın zaman öylesine hoşuma gitti ki akşam kaldığımız evde de hem o iki saati hem de kaçırdığım diğer levreği düşünüp durdum. Üzerimde tatlı bir yorgunlukla gözlerimi kapatıp hayallere daldım... Bunlardan bazılarını sizlerle paylaşmak istediklerimi aktarmak isterim.

Bu forumda masonların Masonluğu tanımlarken kullandıkları bir benzetme var: " Masonluk bitecek, sonuçlanacak, işlevi bitebilecek bir olgu değildir. Masonluk hep sürecek uzun bir yolculuktur". Yani anlatılmak istenen Masonluğun daha iyi ve daha güzel bir dünyaya uzanan bir yol olduğu, masonların da bu yolda yürüyen yolcular olduğu anlatılmakta... Ne güzel.

Yıllar önce televizyonda bir tartışma programında Atatürkçü tartışılyordu katılımcılardan birinin şöyle bir konuşma yaptığını anımsıyorum: " Kendisinden önce, kendisyle aynı dönemde hatta kendisinden sonra yaşamış bir çok lider tarih sayfasından silinip gitmişken, neden Atatürk'ün hala bütün canlılığıyla var olduğunu hiç düşündünüz mü? Atatürk'ün hem kendisi hem de bütün insanlık için gösterdiği hedefler henüz ulaşılmış hedefler değildir. Hatta bunu şu şekilde açıklayabiliriz ortada ulaşılacak bir hedeften ziyade hiç durmadan ve yılmadan yürünmesi gereken bir yol söz konusudur. Bu özelliğiyle ulaşılacak her nokta bir son değil, yeni bir hedefin başlangıç noktasıdır. İşte bu sebeple Atatürkçü düşünce bitecek ve sonlanacak bir şey değil, her gün yenilenen bir şeydir. Atatürk ve düşüncesi bitmez".

Başta da söylediğim belki size çocukça gelebilecek gibi bir levreğin peşinde geçirdiğim iki saat bana neler düşündürdü neler... Yani asıl olan levreği vurmak değilmiş, onun peşinde geçirilecek uğraşılı süreyi yaşamak ve o süreyi de  sevmekmiş... Ne güzel.