Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Hürriyetsiz Cumhuriyet olur mu?  (Okunma sayısı 5588 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 25, 2013, 05:45:26 ös
  • Ziyaretçi

Oldu: 1950 öncesi, Türkiye’nin yönetim biçimi “Hürriyetsiz Cumhuriyet”tir! CHP’nin sık sık, “Cumhuriyeti biz kurduk, demokrasiyi biz getirdik” şeklinde övünmesi ise koskocaman bir kandırmacadan ibarettir.
Zaten başka ne yapabilirdiniz ki? Saltanat ve hilafet devam etseydi, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakan olamayacaktınız! Yani, Cumhuriyeti kuranlar açısından, cumhuriyet bir “mecburi istikamet”ti.
Ancak isimden ibaretti! Ne “kuvvetler ayrılığı” (yasama-yürütme-yargı partiye bağlıydı) prensibi vardı, ne “özgür basın” (o zamanki deyişle “matbuat”) vardı, ne “bağımsız hukuk” vardı, ne “muhalefet” partileri…
Buna bal gibi “diktatörlük” denir! Zaten öyleydi: Her şey birkaç kişinin kontrolünde gidiyordu… Demokratik açıdan gelen gideni aratıyordu!
Öte yandan Osmanlı, Mutlakıyetten Meşrutiyete çoktan geçiş yapmıştı. Anayasa hazırlanmış, Mecelle yürürlüğe girmiş, seçimler yapılmış, parlamentolar açılmıştı. Bu bir süreçti ve sistem, bir benzeri hâlen İngiltere’de bulunan “demokratik monarşi”ye doğru ilerliyordu.
Demokrasi bu gidişin kaçınılmaz şekilde son aşaması olacaktı. Bugünkünden farklı olarak belki devlet başkanlığı makamında padişah oturacak, hilafet devam edecek, tabiatıyla hilafet müessesesinin dünyadaki etkisi de sürecekti.
Saltanatın ve hilafetin kaldırılması bu süreci uzattı. Türkiye 1950 yılına kadar adı konmamış katı bir diktatörlük altında geldi. Yeni devlet, bazıları hilafetin, bazıları saltanatın kaldırılmasından kaynaklanan bir sürü “isyan”la boğuşmak zorunda kaldı. Çünkü hilafet, ülkedeki Müslüman unsurları (Araplar, Arnavutlar, Kürtler, Lazlar, Çerkezler, Abhazlar, vesaireler) bir birine bağlayan manevi bir bağdı. Bu bağın kopması, tespih taneleri gibi savrulmamıza yol açtı. Hâlâ o savrulmanın acılarını yaşıyoruz.
Meşrutiyet döneminde hiç olmazsa çok sayıda siyasi parti ve dernekler mevcuttu. Cumhuriyet döneminde tümü yok edildi. Savaş şartlarından kaynaklanan sansüre rağmen saraya yönelik eleştiriler yapabilen “muhalif” gazeteler, çıkarılan “Takrir-i Sükun Kanunu”na dayanılarak kapatıldı. Çeşitli unsurlar ve fikirler “resmi ideoloji” çerçevesinde o ideolojinin önderliğini yapan “devlet partisi”ne (CHP) cebren bağlandı. Ne matbuat alanında (medya diyelim), ne de Meclis’te muhalefete izin verildi.
Bu denetimsizliğin zaman içinde öyle sakıncaları yaşandı ki, Atatürk bile dayanamadı, kendi eliyle Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı kurmak zorunda kaldı.
Ne var ki, buna da tahammül edilmeyecek ve birkaç ay sonra yeni fırkanın kapısına kilit vurulup, diktatörlüğe dönülecekti.
CHP’nin hâkim olduğu yıllarda şehirlerde “Polis Devleti”, köylerde “Jandarma Devleti” vardı… Vatandaşlar “parya” muamelesi görüyor, sırtlarına her türlü “angarya” yükleniyordu…
Millet yokluğun, kıtlığın, yoksulluğun yanında bir de ezansızlıktan dolayı acı çekiyordu… Bu yüzden eline geçen ilk fırsatta (14 Mayıs 1950 genel seçimlerinde) CHP’yi yerle bir etti. Öyle bir sille attı ki, bir daha ayağa kalkamadı, iktidara gelemedi. Bu gidişle de gelemeyecek: Çünkü hâlâ milletin tersine gidiyor.
Tek parti diktatörlüğü 1950’ye kadar kesintisiz devam etti. Demokrasiye bu millet, kısmen de olsa, Demokrat Parti iktidarından sonra kavuştu. Jandarma/ polis ve tahsildar korsunu ancak ondan sonra aştı. “Saygın birey” olduğunu fark etti. Bu yüzden de onca iftiraya rağmen, Başbakan Adnan Menderes’i milletimiz çok sevdi ve tüm seçimlerden galip çıkardı.
Ancak 27 Mayıs (1960) darbesiyle devirdiler. Demokrasiyi getirdiği iddia edilen CHP ise darbeyi ve darbecileri destekledi. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, 27 Mayıs darbecilerinin başında bulunan Orgeneral Cemil Gürsel’e “Emrinizdeyim” diyerek hulûs çekmekten bile geri durmadı.
“İhtilâl’ın içinde misiniz, dışında mısınız?” diye soran gazeteciye, “İhtilâlin ne içindeyiz ne dışında” diyen de odur… İdam sehpalarından geçirilerek ikram edilen iktidarı içine sindirip teşehhüt miktarı başbakanlığa razı olan da o…
Ama memleketin kalkınmasına, gelişmesine ilişkin bir projesi yoktu, hâlâ da yok. Türkiye’nin en eski partisinin ülke kalkınmasına ilişkin hiçbir projesinin olmaması, uzun iktidar döneminden kalma hiçbir temel yatırımının bulunmaması ne büyük talihsizliktir…
Şimdi bile CHP “yok”luğa oynuyor…Terörü sona erdirmeye ilişkin hiçbir alternatif teklifi yok!.. Hiçbir ekonomik modeli yok!.. Hiçbir alternatif politikası yok!..
Koskoca CHP, marjinal partilerin koluna girmiş, onlarla birlikte bağırıyor, yürüyor, eleştiriyor.
Gerçekten de hem CHP, hem de Türkiye için büyük talihsizlik!

Yavuz Bahadıroğlu


Nisan 27, 2013, 08:09:31 öö
Yanıtla #1
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Kaan adlı üyemiz burada ne yapmak istiyor; bunu açıkça belirtsin.

Bu sitenin üyesi olmayan bir bahtsız geri kafalı ticaninin hezeyanlarla dolu yazılarını bizim sitemize aktarmakla, Masonluğu da bu politize işe bulaştırmaya kalkıştığının farkında değil mi?

Nasıl olur da bu sitede Türkiye Cumhuriyeti'nin kökenin böylesine yıpratmaya çalışan bir ***** yazıları buraya getirilir? Bundan amaç nedir?

Kaan adlı üyemiz, Yavuz Bahadıroğlu aını kullanan o kişiyle (eğer o bir kişiyse) aynı görüşte olup olmadığını da açıklamalı. Tutumunu açıkça ortaya sermeli ve bu yazıların Masonlukla nasıl bağdaştığını da göstererek yorumunu yapmalı.

Burada böylesine uyduluklara izin vermeyiz. Bunu da iyi bilmeli.   

 
« Son Düzenleme: Nisan 29, 2013, 03:45:10 öö Gönderen: Arais »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Nisan 27, 2013, 08:19:11 öö
Yanıtla #2
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Deveye sormuşlar boynun niye eğri diye deve demiş nerem dogru ki... Bu yazı bastan sona öylesinden iste...

Satır satır elestirilebilir. Politikbilim acısından Hukuk bilimi acısından Tarih bilimi açısından ayrı ayrı eleştirilebilir.

Sığ siyasetin demagojik söylemlerinin ardı ardına sıraladığı, bu konularda bilgisiz ama o sığ siyasete eğilimli birisi yönünde "ne yazmış mübarek" denilerek okuyabilecek bir yazı. Ama gercek iste bu yazılanlardan nedense hep farklı.

Peki ama burada amac ne? Sayın Kaan bir zamandır bu Y. B.nin yazdıklarını burada paylaşıyor. Artık paylaşmayı bıraksa da ne dediğini bize söylese. Cunku fazla alıntı, aynen aktarım bir noktada kör kalıyor, sıkıcı oluyor. Bir yazıyı burada paylaşmak ayrı şeydir. Aynı yazarın yazılarını ardı ardına paylaşmak daha ayrı bir şeydir.

Sn Kaan, meramınız ne, derdiniz ne, bizlerden istediğiniz ne?


Nisan 27, 2013, 01:20:22 ös
Yanıtla #3

Saltanatın, halifeliğin kaldırılmasının hala acılarını duyan bir takım kimseler, harf devriminden tutun neredeyse bütün devrimlere karşı bir savaş açmışlardır. Bu kimseler halkın tarihi bilgi yoksanlığından faydalanmakta, bir takım sebepleri gizleyerek, kandırabildiklerini kandırmakta, kafalarındaki sığ ve kul köle dünyanın gerçekleşmesi için sürekli çalışmaktalardır. Erkek ve kız çocukların farklı sınıflarda okumasını isteyen, tüm kadınların kapanması gerektiği gibi hezeyan dolu düşünceleri savunan, asıl alfabemizin Arap alfabesi olduğunu iddia edebilecek kadar sapıtmış, okullarımızı dini eğitim yuvalarına çeviren ve asıl gerçeğin bu dünya değil de öte dünya olduğu için, bu dünyada bizi miskinliğe çağıran bu kimseler...

Hepsini tek tek ele almalı mıyım? Türklerin asıl alfabesinin Arap alfabesi olduğunu iddia eden bu kimseler, Osmanlı öncesi Türk tarihini ne yapmaktalardır? Ha evet, onlar İslam öncesi Türk tarihine nefretle bakmakta, onu adamdan saymamaktadır. Runik alfabeyi bilir mi onlar? Soğd alfabesinden geliştirdiğimiz Uygur alfabeyi? Kiril alfabeyi? Sorması ayıptır, bunlardan hangisi Türklerin alfabesidir? Arap alfabesi, Araplarındır. Bu kesin ve açıktır.

Arapların cahiliye döneminde kız çocuklarını diri diri toprağa gömüldükleri gibi iddialarla halkı aldatan bu kimseler, İslam öncesi Arap dünyasında kadın haklarının çok daha ilerde olduğunu neden gizlerler? Bir takım yalanlara başvururlar? Hele hele İslam öncesinde Türk kadınlarının devlet yönettiğini, evlenecekleri erkeği kendilerini seçebilecek kadar özgür oldukları da düşünülürse...

Atatürk diktatörmüş... Padişahlar döneminde zaten bir cumhuriyet vardı ya... Oysa çok partili hayata geçmek için kendi yeni partiler kurduran Atatürk, her daim Türkiye'nin bu derece olgunlaşamamış olmasının üzüntüsü duymuştur. Atatürk'ün dışında kurulan partiler, her daim eski yanlısı yobazların yuvası olmuş, Cumhuriyeti yıkıp şeriatı ve saltanatı egemen kılmak isteyenlerin barındıkları yerler haline gelmiştir.

Her neyse... Çok yazarız, çok yazılır. Ama bu öyle, sığ görüşlü yazılarla hele ki eski yanlısı, gözünü kin bürümüş yazarların yazılarının olduğu bir başlıkta hiç olmaz!

Umarız ki Sayın Kaan şu yazar denen kimsenin yazılarını buraya getirmekten vazgeçer... Kendi görüşlerini yazar da, gerekirse beraber tartışırız.

Saygılarımla.
• Laborare est Orare XXII.
• ... Bense daha önce duyulmamış, yeni şeyler söylediğim için onların ilenç ve lanetlemelerine maruz kalmaya devam edeceğim.... Simon Magus


Nisan 27, 2013, 02:26:21 ös
Yanıtla #4
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Hürriyet olmayınca cumhuriyeti konuşmaya bile gerek kalmaz zaten,hür olmayanın iradesi olmaz rejimi ne yapsın.En demokratik en hürriyetçi ,özgürlükçü diye lanse edilmiş sistemlerde bile hürriyet sınırsız değildir zaten olmamalıdırda ,senin hakkına tecavüz ettiğim noktada özgürlük kavramı biter sınırlı olması zaruridir.Yani aslında şunu anlamak lazım Atatüğrkümüzün bu memlekete kattığı en büyük değer ve devrim aslında hürriyetimizdir cumhuryetten falan önde.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Nisan 27, 2013, 03:38:40 ös
Yanıtla #5
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Bu politik bağlantılı, sapkın aktarmalar  dizisi söz konusu olduğunda, terimlerin üzerinde hiç durmadık.

İstenirse bu başlık ayrıca dil bilim ve sosyoloji asından açılır ve tartışılır. Politik sistemlerin genelde incelenerek tartışılmasına Masonluğun kendi içinde bile engel yok.

Ben hürriyet sözcüğünü biraz Osmanlıca bulduğum için özgürlüğü yeğlerim. Derim ki cumhuriyet ile özgürlüğü ille de birbirini bütünleyen iki öğe olarak görmeyelim. Özgürlük insana ve topluma özgü bir özelliktir. Cumhuriyet ise bir ülke yönetim biçimi, bir rejimdir. Rejimi meşrutiyetin ötesinde cumhuriyet olan bir ülkede bireylerin özgürlükleri olasıya kısıtlanmış olabilir. Tarihte bunun örnekleri görülmüştür.

Konu bu ise, ayrı bir yerde irdeleyip tartışabiliriz ama Kaan adını kullanan üyenin yapmak istediği bu değil ki...  Onun derdinin başka olduğu belli. Ancak buraya gelip derdinin ne olduğunu anlatamayacak kadar bile yüreği olmadığı anlaşılıyor.

       
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Nisan 27, 2013, 04:28:39 ös
Yanıtla #6
  • Forum ve Uye Yoneticisi
  • Aktif Uye
  • *****
  • İleti: 860
  • Cinsiyet: Bay

Sayın ADAM,

Sizin bu uyduruk dediğiniz, hikayeye türk halkının yüzde ellisi inanıyor. Bu hikayelerin uydurukluğunu ispatlarla açıklasanız yada açıklasak daha faydalı olmaz mı ? 
Masonluğa yakışır, bilimsel bir dille.



Saygılarımla.
« Son Düzenleme: Nisan 27, 2013, 05:19:03 ös Gönderen: Arais »
2050 de Türkiye çöl olacak ! Ağaç dikin, ağaç diktirin....
Sayğıdeğer üyeler, forumla ilgili her türlü soru ve sorun için lütfen tarafıma başvurunuz.


Nisan 27, 2013, 04:37:20 ös
Yanıtla #7
  • Mason
  • Aktif Uye
  • *
  • İleti: 645
  • Cinsiyet: Bay

Kesinilikle tek taraflı, sokak dedikodularıyla yazılmış bir yazıdır Sayın Kaan'ın paylaştığı. Demokrat Parti'nin neden kurulduğunu farklı bir açıdan değerlendiren bir akademisyenin tezini paylaşayım sizinle. 48. sayfada toprak reformu bölümünü inceleyiniz.
http://eprints.sdu.edu.tr/116/1/TS00282.pdf
Saygılarımla
* MASON OLMAK İÇİN KİŞİSEL YARDIM, DANIŞMANLIK VE REHBERLİK TALEBİNDE BULUNMAYINIZ.
* MASONLUKLA İLGİLİ SORULARINIZI ÖZEL MESAJ İLE  SORMAYINIZ, FORUMA BAŞLIK AÇARAK SORUNUZU FORUMDA PAYLAŞINIZ.


Nisan 27, 2013, 04:51:03 ös
Yanıtla #8
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Ben forumda kimseye bireysel, özel hitap ederek yanıt vermem; genele, herkese yazarım.

Ancak Sayın arais benim bir "uyduruk" sözcüğü kullanıdığımı belirtip, bunun öyle olduğunun kanıtını getirmemi öneriyor.

Ben de baktım bu başlık altında nerede kullandım o sözcüğü diye. O sözcüğü ancak doğrusunu bildiğim kasıtlı yanlışlar için kullanırım.

Bu başlık altında geçirdiğim terim ise uyduruk değil, "uyduluk".

Ben burada Kaan adını kullanan üyenin, art niyetlilere uyduluk ettiğini belirtmiştim.

Nitekim yaptığı iş o! Başkalarının emelerine hizmet; onların çevreasinde dolanmak.

Sayın MASON arada sırada siteyi dışarıdan nasıl çökertmek istediklerine ilişkin örnekler verir; siber saldırılar..

Bu başlık altında yapılmasına çalışılan ise siteyi içten çökertmek isteyenlerin eylemi. Bunun için önce üye olarak siteye sızıyorlar, buradaki özgürlük ortamını istismar ediyorlar, bu olanakları yanlış bir yola kullanıyor, politik yazılarla dolduruyorlar. Bunun arkasından nasıl bir beklentileri olduğunu da çok iyi biliyorum.

Bu tehlikenin farkına varılmalı ve gereken önlemler alınmalı.

 
« Son Düzenleme: Nisan 27, 2013, 04:56:35 ös Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Nisan 27, 2013, 05:47:46 ös
Yanıtla #9
  • Ziyaretçi

Sanırım bir açıklama yapmam gerekiyor.

Yavuz Bahadıroğlu'nun bir yazısını gördüm, okudum, beğendim ve daha sonra birkaç yazısına daha göz attım. Beğendiklerimi ise burada paylaştım ki bazı konular üzerinde konuşalım diye.

Fakat benim mesaj yazmam beklenmeden, ne yüreksizliğim kalmış, ne cahilliğim kalmış.

Masonluğu çökertmekten bahsetmiş Sn. ADAM. Burası bir tartışma forumu. Tıpkı diğer forumlardaki gibi. Ne çökertiliyor? Çok film izliyorsunuz sanırım.

Paylaştığım yazı ile alakalı da pek bir şey söylenmemiş. Genelde hakaretler var......


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
7040 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 14, 2006, 07:01:02 öö
Gönderen: MASON
47 Yanıt
18131 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 29, 2007, 04:00:26 ös
Gönderen: Ittihatci
17 Yanıt
7629 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 30, 2007, 09:27:12 öö
Gönderen: just_McCann
0 Yanıt
4367 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 02, 2007, 08:36:02 ös
Gönderen: MASON
1 Yanıt
2955 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 11, 2007, 03:40:47 ös
Gönderen: Ittihatci
1 Yanıt
3730 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 28, 2010, 04:04:25 ös
Gönderen: Prometheus
30 Yanıt
14011 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 28, 2012, 05:58:20 öö
Gönderen: NOSAM33
11 Yanıt
6203 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 31, 2012, 12:25:03 öö
Gönderen: NOSAM33
1 Yanıt
2724 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 06, 2016, 01:32:50 ös
Gönderen: Tık-Tik-Tak
0 Yanıt
2217 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 26, 2015, 10:04:08 ös
Gönderen: Risus