M.Ö. 15. yüzyıla kadar uzanalım.
Artık Merovenjlerin soy ağacını izlemek bakımından ne yazık ki elimizde tek bir kaynak var: Tevrat.
Tarihsel bilgi bakımından Tevrat’ın güvenilirliği kuşkulu. Olayların tarihinden yüzyıllarca sonra yazılmış. Üstelik herhangi bir belgeye değil, bu süre içinde kulaktan kulağa aktarılmış olan anlatımlara dayanıyor. Üstelik tarihçilerin 17. yüzyıldan sonraki bilimsel araştırmalarında keşfettiği yanlışlıkları da var.
Aslında tarihin bu dönemine kadar izlenmiş olan soy ağacının ne denli doğru olduğu da kuşkulu. Buna karşın devam edecek olursak şunları görüyoruz:
Tevrat’ta adı “Darda” olarak geçen Dardanus’un babasının adı Zerah... İsrailoğulları’nın 12 kavminden Benjaminlerden geliyor.
Dolayısıyla, varılan nokta şu:
Merovenjlerin kökeni, İsrailoğulları’nın Benjamin kavmine dayanır.
Benjaminler, Hz. Yakup’un soyunu sürdüren ailelerdir. Tevrat’ın “Tekvin” başlığını taşıyan ilk kitabının 35. babında belirtildiğine göre; bu kavmin atası olan Benjamin, Yakup’un Raşel adlı karısından doğma küçük oğludur. Soyunu sürdürenlerin kimliği de 49. bapta ve “Tesniye” başlığını taşıyan kitabın 33. babında anlatılır.
Diyelim ki öyledir. Ne olmuş yani?
Çok şey!...
Tevrat’ın “Yeşu” başlıklı kitabının 18. babında anlatılanlara bakılacak olursa, İsrailoğulları vadedilen topraklara yerleştikten hemen sonra, bu ülke 11 kavim arasında bölünüp paylaştırılmış. 12 kavimden biri olan Leviler rahipler sınıfını oluşturduğu için bu paylaşımın dışında tutulmuş. Diğer 11 kavmin her birinin sahip olacağı bölgeler gayet güzel bir şekilde betimlenmiş.
Kudüs, Benjaminlere verilmiş.
İşte anlatmış olduklarımın odak noktası burası.
Başka bir olayı daha anımsatmalıyım: İsrailoığullarının Kralı Hz. Davut, Kudüs’ü kendine başkent edinmiş. Fakat burası kral ailesi olan Yahuda’nın malı değil. Benjaminler buna pek ses çıkarmamış. Ancak sonraki tarihlerde Benjaminler ile diğer kavimlerin arası açılmış. Fakat konu Kudüs’ün sahiplenilmesi değil, inanç sorunu… Benjaminler Hz. Musa’nın getirdiği dine bağlanmakta pek kararlı değiller; hatta Baal inancını benimsiyorlar. Aralarında çatışma çıkmış. Benjaminlerin çoğu katledilmiş; kaçabilenleri de önce Fenikeliler’e sığınmış ve sonra deniz yolu ile batıya, Ege Denizi’nin her iki kıyısına birden göçmüş.
Şimdi geriye “Birinci Haçlı Seferi” ile bağlantılı anlatımlara dönelim.
Kudüs Fatihi Godfrey de Bouillon’un soyunun Merovenjlere dayandığını belirtmiştim. Fakat onun için bunun pek önemi yoktu. Ancak bu kadarla da kalmayıp Merovenjlerin soyu Benjaminlere uzanınca iş değişmişti. Hem öyle bir değişmişti ki…
Godfrey de Bouillon’un Kudüs’e düzenlenen ilk haçlı seferine katılması, üstelik tüm olanaklarını bu uğurda kullanması, Lorraine’deki varını yoğunu tümüyle elinden çıkarıp nakte çevirmesi, hiç de “iyi bir Hıristiyan” oluşundan ileri gelmiyordu. Asıl amacı, bir “Benjamin” olarak öz yurdu olduğunu öğrendiği, buna inandırıldığı ülkeye giderek oraya sahip çıkmaktı. Aslında bu onun niyeti de değildi de bu doğrultuda kışkırtılmıştı. Bunu da işte o keşiş, Pierre d’Ermite tezgâhlamıştı.
Nitekim sonunda Godfrey de Bouillon Kudüs’e sahip oldu. Ancak bunun hayrını tek bir yıl sürebildi. O tek bir yıl da Kudüs’e sahip çıkma emelinin asıl nedenini gerçekleştirmeye yetmedi.
Demek ki bu işin arkasında başka bir neden daha vardı. O neydi? Sonra ne oldu?
Anlatayım ama Merovenjlerin Soyu konusunu burada noktaladık. Ötekine bir başka başlık altında bakmalıyız.