John Bagnell Bury’nin “A History of Freedom of Thought” (Düşünce Özgürlüğünün Tarihi) adlı bir kitabı vardır. Çok değerli, çok okunmuş, ilgilenenlerin indinde çok ünlenmiş, konuyu derinlemesine işlemiş bir yapıttır bu. Dilimize de çeşitli tarihlerde çevrilmiş ve çeşitli yayıncılarca basılmıştır. Sanırım yeni basımları piyasada hâlâ bulunabiliyor. Özgün çalışmayı ne denli tam ve doğru aktardıklarını bilemem ama eksik ya da yer yer yanılgılı bile olsa, bu konu başlığının geneli bakımından alınıp okunmasını, kütüphanede buna özenli bir yer ayrılmasını öneririm. Nitekim ben de bu forum için bu başlık altındaki derlemeyi yaparken yararlanacağım özel notlarımı bir zamanlar düzenlerken, mutlaka o kitap da kaynakçam arasında yer almıştır.
Giriş
İnsanın, istediği zaman her ne istediğini düşünmekten alıkonulamayacağı sanılır.
Bu nedenle de düşünme özgürlüğü basit ve açık bir şeymiş gibi görünür; öyle sanılır.
Oysa insan, aslında doğuştan sahip olduğu bu özgürlüğü pek kısa bir süre içinde elinden kaçırmış olabilir. Düşünmede özgür olduğunu ileri süren birçok kişi aslında tutsaktır da bunun farkında bile değildir.
Çünkü insan, doğuşundan başlayarak, önce ailesindeki ve sonra yakın çevresindeki çeşitli ön yargıların, dinsel ya da batıl inançların, dogmaların, korkuların, umutların, heyecanların etkisi altında kalır. Bunlara kapıldığında, düşünme özgürlüğünü, dolayısıyla özgür düşünce üretme yeteneğini yitirebilir. Bunları yeni baştan elde edebilmesi için ise, kendisine ne içinde yaşadığı toplumun yasaları ne de genel kurallar yardımcı olabilir.
Toplumu oluşturan kişilerin düşünme özgürlüğü olmayınca, toplumsal boyuttaki düşünce özgürlüğünün de anlamı kalmaz.
Tarih boyunca hemen her yerde ve her dönemde toplumlarda birtakım egemen ya da çıkarcı güçler,.düşünce özgürlüğünü engellenmek için olağanüstü çaba harcamıştır. Bunun en başta gelen nedeni, bu özgürlüğün yeni görüş ve öneriler getirmesi, yeni görüş ve önerilerin ise toplumda kökleşmiş bulunan alışkanlık ve inançları sarsıp, yürürlükteki düzeni bozacağından, mevkilerin ve çıkarların yitirileceğinden korkulmasıdır.
Düşünce özgürlüğünü engellemeye çalışanların genellikle yaptığı ilk iş, söz özgürlüğünü ortadan kaldırmak, özgür düşüncelerin topluma yansımasını önlemektir.
İkinci aşama, bireyin özgürce düşünememesini, sadece önceden belirlenmiş kalıplara göre düşünmesini,hatta olanaklıysa hiç düşünmemesini, yalnızca kendisine söylenenleri olduğu gibi kabul etmesini sağlamaktır.
Bunun için de özgür düşüncenin karşısına “dogmalar” ve “batıl inançlar” çıkarılır.
Demek oluyor ki, aslında özgür düşüncenin ne ve nasıl olduğunu daha iyi kavrayabilmek için, önce ona karşıt bu iki kavramı tanımlayıp üzerinde durmak gerekiyor.
Şu halde bir sonraki başlığımızın konusu “dogma” olsun. Sonra da “batıl inançlar”a göz atalım. Tüm bunların Masonluk ile ne bağlantısı var? Konuyu toparlarken ona geleceğim.