Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: İnsan ve Mutluluk  (Okunma sayısı 10223 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 15, 2011, 10:01:33 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 199
  • Cinsiyet: Bay

   Geçenlerde forumda bir yazı okumuştum. Hangi üyenin yazısı olduğunu hatırlayamıyorum. Yarım yamalak hatırlıyorum gerçi ama yine de "Hatırladığım kadarıyla.." diye cümleye başlayıp yanlış bir isim vermek istemem. Onun için ne okuduğumu aktarmaya girişeceğim bir an evvel.
   
   Elbette o yazıyı bulamadığım için yine hatırladığım kadarıyla anlatacağım.

   Fransız bir antropolog insanların yaşayış tarzlarını incelemek için Hindistan'da küçük bir kabilenin bulunduğu coğrafyaya gitmiş. Amacı kültürel farklılıkları incelemekmiş. Ve bu Fransız antropolog, işini gerçekten iyi yapmak istiyormuş. Kendini dış dünyaya soyutlamış, dış dünyayla tüm bağlantılarını kesmiş. Ve 2 ay boyunca Hindistan'daki kabileyle olabildiğince kaynaşmış. Onlarla beraber yaşamış. Ve tabi bu 2 aylık süre zarfında mesleğinin gereği ve bu coğrafyaya gelişinin nedeni olarak burada yaşayan insanları incelemiş. Bu insanların paraları yokmuş. Yiyecekleri de azmış. Yani fakirlermiş. Bu insanlar öylesine fakirlermiş ki ayaklarına geçirecek ayakkabıyı zor buluyorlarmış. Ama yine de Fransız antropoloğu şaşırtan şeyler de yok değilmiş. Bu insanların ayakkabıları yokmuş ama saadetleri varmış. Ellerini her ceplerine attıklarında para çıkaramıyorlarmış ama her daim yüzlerinden gülücük eksik olmuyormuş. Bu insanlar mutlularmış. Hem de şaşılacak derecede fazla. Çünkü kafalarına takacak sorunları yokmuş.
 
   Sonunda Fransız antropolog araştırmasını bitirmiş ve doğru ülkesine doğru yola koyulmuş. Koyulmasına koyulmuş da uçakta bir gariplik seziyormuş. İnsanların yüz ifadeleri öylesine gergin ve öylesine üzüntülüymüş ki ülkede bir şeyler olduğu her hallerinden anlaşılıyormuş. Fransız antropolog ülkede ne tür bir felaketin boy gösterdiğini meraklanmış, üzülmüş. Ama gelin görün ki ülkede hiçbir şey olmamış. Her şey eskisi gibiymiş. Araştırmacımız, insanların o yüz ifadelerini buna yormuş. Çünkü o kabilenin neşesinden sonra, bu insanlar ona çok soğuk ve gergin gelmiş.

   Forumumuzun sayın üyesi, hikayesini "Gerçek olup olmadığını bilemiyorum..." diyerek bitiriyordu.
 
   Tabii bu hikayeyi hatırladığım kadarıyla anlatıyorum. Farketmeden eklemeler veya çıkarmalar yapmış olabilirim. Umarım kusura bakmazsınız.

   Evet, bu hikayeyi buraya aktardım. Çünkü kafama bazı sorular takıldı. Ve bu soruları sizinle paylaşmak, hatta cevaplar bulmak istedim.

   Ben hayattan şunu anlayabiliyorum. Çok şey bilen kişinin kafasına takacağı şey sayısı da aynı oranda çok oluyor. Ama her şeyle ilgilenmeyen, çok fazla araştırmayan, okumayan kişiler yine aynı şekilde bilgileriyle orantılı sayıda şeyi kafasına takıyorlar.

   E insan bilmediği, farkında olmadığı şeyi kafasına takacak değil ya!  Dünyanın sorunlarıyla ilgilenen insanlar bunu kafasına takıyorlar. Ülkenin sorunlarıyla ilgilenen insanlar bunu kafasına takıyorlar. Tarihle ilgilenen insanlar, tarihteki olayları kafasına takıyorlar. Etraflarında gördükleri olayları, bilgileri çerçevesinde yorumluyorlar. Ve bildikleri, pek de hoş olmayan olaylar onları mutluluktan uzak tutuyor. Örneğin bir insan, diğer aç insanlar için ağlayabiliyor. Çünkü başka yerlerde aç insanlar olduğunu biliyor. Ve ya bir insan, dünya üzerinde çıkan savaşlara üzülüyor. Ağlıyor. Hiç bir zaman mutlu olamıyor.

   Ama bilmeyen insan, araştırmayan insan pek bir şeyi kafasına takmıyor. Evet, herkesin derdi kendine. Ama yine de kafasına takacağı şeyler kendi dünyasıyla sınırlı. Hep mutlu olarak yaşıyor. Etrafındaki sorunları görmeyerek...

   Benim aklıma takılan noktaysa burası işte. Acaba, bazen bilmemek, bilmekten iyi midir? Her zaman bilgili olmak mı kazandırır insana?

   Evet, bilgili insanlar toplumu yükseltir. Ama toplumu yükseltenler mutlu olabilir mi ki? İnsanın temel gayesi değil midir mutlu olmak? Sen hayatını daha basit yaşarsan daha mutlu olmaz mısın?

   Yoksa tüm bunlar, bilmeyene verilen bir lütuf mudur? Merak ediyorum.

   Biraz uzun oldu ama derdimi umarım anlatabilmişimdir. Umarım güzel katkılarınızla beni mutlu edersiniz.

   Saygılarımla...

                                                                                                                                             MMT
Size ne yapacağınızı söyleyebilirler ama ne düşüneceğinizi asla!


Ağustos 17, 2011, 12:16:26 öö
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 199
  • Cinsiyet: Bay

   Okunma sayısı 26 defa yazıyor. Cevap sayısına baktım. Göstermeyince üzüldüm. E dedim ben bir cevap yazayım bari kendime...
   
   Sonra tam cevap yazmaya başlarken dedim ki:

   "Bu ne şaklabanlık yahu? Sitede bir konu açıyorsun, cevap gelmeyince üzülüp cevap yazıyorsun. Yoksa tribünlere mi oynuyorsun?" dedim vazgeçtim.

    Bu iletiyi konu tekrar gündeme gelsin diye atıyorum. Aklıma öylece takılıp kalmış bir konu. Umarım sitedeki bilgili arkadaşlarım bana güzel yorumlarıyla yardımcı olurlar.

   Saygılarımla...
Size ne yapacağınızı söyleyebilirler ama ne düşüneceğinizi asla!


Ağustos 17, 2011, 09:11:20 öö
Yanıtla #2
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Mmt

Yazıyı ben koymuştum adı Mutluluk.

Serzenişinde hoş olmuş o yazıdada hiç yorum yok.Yazıyı okuyunca anafikri hoşuma gitmişti benim onun için paylaşmıştım.Mutluluk o kadar göreceli bir kavramki hiç birşeyleri olmayan o kabilenin doğal olarak çokta sorunu yok ama uçaktaki insanların yetiştirecek o kadar çok problemleri varki mutluluk hep aralarda biryerlerde kalyor.Mutluluğu biz insanlar hiç aramıyoruzki lazım olduğunda yanıbaşımızda durduğundan arada bir kullanıyoruz bazende anlık.

O kabile niye mutsuz olsunki karnını doyurduğu an gerisi hikaye ne fatura derdi ne tatil nede başka hırsıları var.Bizi yok eden hiç bir şey yok orada,biz aslında bazen kıskanıyoruz onlarıda farkında olmuyoruz.Bir fenerbahçenin küme düşüp düşmemesi ülke sorunu haline gelebiliyorken onlar için tek problem mideleri,sonrasını düşünmek yarına kalmış.Karar verin şimdi en fazla şeyi elde edenmi mutluluktan nasibini alıyor yada en azından bile olsa en azdan bir mutluluk çıkaranmı.

Saygılar
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ağustos 17, 2011, 10:56:49 öö
Yanıtla #3
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın MMT’nin bu yazısıyla ilgili ilginç bir şey oldu.

Bir kere ben bunu atlamış, okumamıştım. Okuyunca biraz kızdım kndi kendime niçin okumadım diye.

Bir görüş yazısına giriştim. Epeyce de yazdım. sonra bir yanlış tuşa bastım. Yazdıklarımın tümü güme gitti.

şimdi aynısını bir kez daha yazmam olanaksız.

Şöyle şeylerden söz etmiştim:

Kişi vardır: yoksul. Para kazanır, mutlu olur, Daha çok para kazanır, mutluluğu artar. Çok daha fazlasını kazanır; mutsuzluğa boğulur.

Kişi vardır: kendi halinde. Bir yerde mevki sahibi olur, mutlu olur. Daha da yükselir; mutluluğu artar. Çok tepelere çıkar yönetim aşamalarında; mutsuzdur şimdi.

Kişi vardır: becerisiz. Çalışıp bir şeyler yapar, mutlu olur. Daha çok çalışarak güç elde eder; mutluluğu artar. Gücü sınırsız bir boyuta yükselir; mutsuzluğundan geçilmez.

Oktay Akbal, bir yazısında “Gerçek mutluluk başkalarını mutlu edebilmektir.” gibi bir lâf etmişti. Belki öylesine, uydurulmuş gibi görünen ama öyle pek de yabana atılmaması gereken bir lâf bu.

Goethe çok yıllar uğraştıktan sonra sanırım 1790 yılında bitirmişti Faust’u. Asal konusunun başlangıcını hatırlar mısınız?... Her şeyin bilgisini edinmişti Dr. Faust. Bilmediği tek bir şey kalmıştı: Mutluluk. O bilgiyi de edinebilmek için sözleşme yaptı Mephisto ile.

Bilgi ve mutluluk. Çok tehlikeli her ikizi de. İnsanı vezir de eder rezil de…

Işık bunların neresinde, hangisinde acaba?

Bilgi de mutluluk da çok önemli iki kavramdır Masonlukta. Hatta Masonluğun evrensel amacının bir bölümünün tüm insanların ve tüm toplumların barış içinde mutluluğu olduğu bile söylenir.

Masonluktaki ışık bunun simgesidir bir bakıma…

Nitekim Goethe’nin ölmeden önce başına dikilip son görevini yapan rahibin, son dileğinin ne olduğuna ilişkin sorusuna verdiği yanıt da şöyle: “Işık, ışık, hep ışık, her zaman daha çok ışık.”

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ağustos 17, 2011, 12:26:04 ös
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 342
  • Cinsiyet: Bayan


Bilgi zihnin ışığı,mutluluk yüreginin ışığı ........

Birden boyle tanımlamak geldi icimden...
Bilen insan karanlıklara ısık olur cozum getirirken .
 Mutlu insanların  yüzlerinde tebessüm,gözlerinde ışık vardır ..sıcacıktır o bakıslar gülüsler yüregi ısıtır  :))


Ağustos 17, 2011, 12:31:06 ös
Yanıtla #5
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Aklınıza sağlık çok doğru ve güzel bir tanımlama.Unuttuğumuz mutluluk kavramları bunlar hep ne kadar çok çoğalırsak o kadar sorunlarıyla geliyorlar insanoğlunda bu kadar sorunu çözme becerisi olamadığından genelde mutsuzluk hemen başlıyor.Yanılıyorsam düzeltin lütfen Şair can yücel bir adada tek başına doğa ile başbaşa geçirdi ömrünün son yıllarını.Bu duygunun sürüklediği o kadar belliki mümkün olduğu kadar az şeyle ama mutlu bir yaşam.

Saygılar
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ağustos 17, 2011, 07:49:09 ös
Yanıtla #6
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 199
  • Cinsiyet: Bay

   Bakalım, kendi soruma ne cevap verebilirim;
   
   Yıllardır diyoruz ya, "Mutluluğun resmi" diye. Hala hiç kimsenin yapamadığı, ama herkesin peşinde koştuğu resim.

   Hatta bir de cevabı vardır o "Bana mutluluğun resmini çizebilir misin?"in. Neydi?
 
   Tam hatırlayamadım ama sanırsam "Çizerim ama sen anlar mısın?" gibi bir şeydi.

   Aslında mutluluk değişken bir şey değil ama, mutluluğa giden yol çok farklı. Kimisi oturduğu yerden mutludur, hiçbir şeyi takmaz kafasına, kimisi oturduğu için mutsuzdur "Niye bu kadar basit yaşayıp gidiyorum?" diye sorar kendine.

   Kimisi "Tanrı var mıdır?" diye düşünür bozar mutsuzluğunu, kimisi de "Bahçedeki çiçekler neden açmıyor?" der bozar mutsuzluğunu. Kimisi "Takımım küme düştü!" der kimisi "Demokrasi gerekli mi?" Kimisi "Şu notlarım düşük!" der, kimisi "Karnım aç." Kimisi "Evde kalacağım" der ağlar, kimisi "Neden hala bizimkiler uzaya uydu gönderemedi?" der ağlar.

   Bu uzar gider. Ama insanların kafalarının içleri farklı farklıdır. Bambaşka şeyler dolaşır o kürelerde.

   Ama mutluluk deyince, işte o biraz farklıdır. O ne bilgidir ne sevgi. Ne heyecandır ne aşk. Ne korkudur ne zevk.

   Aslında hem hepsidir, hem hiçbiri. Mutluluk bence insanın kafasındadır. Çünkü kimi olur dünya kadar sorunu olur mutlu olur, kimi olur her şey yolundayken ağlar durur.

   O halde mutluluk hiçbir şeye bağlı değildir. Ne açlığa ne tokluğa, ne paraya ne pula... İnsan o mutlu olma işini kafasında bitirmeli bence.

   Bir insan aynı şartlar altında bugün mutludur, yarın mutsuz. O halde sorunlarla alakalı olabilir mi mutluluk?

   Bence sorunlarla alakalı değildir, tamamen insanla alakalırdır.

   Evet, soruyu kendim sordum ama... Sorarken bunlar hiç aklımda yoktu. Yorumlar zihinleri açtı, zihinler kelimelere düştü.

   Saygılarımla...
 
                                                                                                                                                     MMT
Size ne yapacağınızı söyleyebilirler ama ne düşüneceğinizi asla!


Ağustos 17, 2011, 09:52:55 ös
Yanıtla #7
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Bir insanin nekadar mutlu oldugunu onun hayattan bekledikleri ile hayattan aldiklarinin uyumu veye uyumsuzlugu belirler diye düsünüyorum. Tabi hayalperestleri isin disinda tutuyorum.


Ağustos 18, 2011, 12:21:45 öö
Yanıtla #8
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1803
  • Cinsiyet: Bay

       Ben bu yazı ile ilgili sadece sayın ADAM'ın bir cümlesi üzerinde duracağım. "Epeycede uzun yazdım. Sonra bir yanlış tuşa bastım. Yazdıklarımın hepsi güme gitti"
       Ben bunu o kadar sık yapıyorum ki; kelimelerle anlatamam. Bunu bilgisayar tekniğindeki yetersizliğime veriyorum. Zaman zaman da bir yazıyı birden çok gönderdiğim de oluyor. O zaman o kadar çok üzülüyorum ki.. Ama demek yanlız ben değilmişim yanlış tuşa dokunup emekleri bir anda yok oluveren. Bu da bana teselli.
       Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


Ağustos 18, 2011, 12:42:16 öö
Yanıtla #9
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 342
  • Cinsiyet: Bayan

o hınzır tus hangisiyse hepimizin kabusu :))


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
MUTLULUK

Başlatan arte Diger Konular

0 Yanıt
3189 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 05, 2009, 12:05:06 öö
Gönderen: arte
İnsan Ve Mutluluk Yemini

Başlatan kudüs prensi Insan

9 Yanıt
9652 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 01, 2009, 02:40:57 ös
Gönderen: kudüs prensi
1 Yanıt
3897 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 19, 2010, 02:05:53 öö
Gönderen: Genius Loci
0 Yanıt
3248 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 17, 2010, 07:38:34 ös
Gönderen: enelsır
0 Yanıt
3122 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 18, 2010, 11:43:06 ös
Gönderen: enelsır
0 Yanıt
3213 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 20, 2010, 01:22:47 öö
Gönderen: enelsır
0 Yanıt
3194 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 09, 2011, 10:53:17 öö
Gönderen: karahan
Psikoloji-mutluluk

Başlatan Özer Baysaling Psikoloji - Ruh bilimi

0 Yanıt
5795 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 24, 2011, 01:58:36 ös
Gönderen: Özer Baysaling
2 Yanıt
3524 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 29, 2013, 12:36:32 ös
Gönderen: Felix Steiner
2 Yanıt
2736 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 01, 2014, 02:01:45 ös
Gönderen: ABCDEF