Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Herbert Spencer  (Okunma sayısı 2770 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 06, 2013, 03:49:25 ös
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 856
  • Cinsiyet: Bayan

(1820 - 1903)

Ünlü İngiliz filozofu ve sosyoloğu.
1820 yılında Derby'de doğmuştur. Babası, George, geleneklere uymayan, Anglikan mezhebine bağlı olmayan bir okul öğretmeniydi. Babası da dahil olmak üzere birçok aile üyesi öğretmen olan Spencer, kırk yaşına kadar hiçbir eğitim görmemiştir. Garip bir gururla, "Ne çocukluğumda, ne de gençliğimde, hiç İngilizce dersi almadım, şu ana kadar gramer konusunda tek bilgim yok" demiştir. Sistematik bir eğitim almamasına, okumayı fazla sevmemesine karşın birçok bilim dalında binlerce fikir ortaya atmış, ve "evrim" teorisinde Charles Darwin'in bir numaralı rakibi olmuştur. Edindiği büyük başarıları mükemmel gözlem yeteneğine borçludur, doğrudan doğruya yaptığı gözlemlerle binlerce fikrini destekleyecek binlerce olguyu rahatlıkla bulmuştur.
1851'de yazdığı ilk kitabı "Toplumsal Statik", insan haklarının gelişimini, ve bireysel özgürlüklerin savunusunu evrimsel bir teoriyi temel alarak açıklar. 1858'de evrim teorisini biyoloji bilimi ile sınırlamayıp, bu teoriyi bütün bilimlere uygulamak fikri kafasında belirdi. Sağlık sorunları nedeniyle günde sadece birkaç saat yazabiliyor olmasına, ve maddi durumunun kötülüğüne rağmen, 1862'de dokuz ciltlik şaheseri Sentetik Felsefe'yi yazmaya başladı.
Sentetik felsefe kısaca birçok farklı bilim dalına evrim teorisini uygulamayı konu alır. Bu şaheserin en çok dikkat çeken, ve Spencer'ın da üzerinde en çok çalıştığı bölüm, sosyoloji'ye evrim teorisinin uygulanmasını, toplum evrimini inceleyen, "Sosyoloji İlkeleri" adlı 3 cilttir. "Biyolojinin İlkeleri" , ve "Ahlâkın İlkeleri" bu şaheserin üzerinde en çok konuşulan ve kuşkusuz bilim dünyasına en çok katkıda bulunan diğer bölümleridir.
1870'lerde ve 1880'lerin başında özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve İngiltere'de ünü doruk noktasına varmıştı. 1902'de Edebiyat dalında Nobel Ödülüne aday gösterildi. Bir çok ödülü ve övgüyü çoğu zaman reddetti. Uzun bir hastalık döneminin ardından 1903'te vefaat etti.
Herbert Spencer geniş bir alana yayılmış farklı türdeki bilgileri uyumlu bir şekilde birleştirerek Viktorya çağına damgasını vuran kişilerden olmuştur. Evrim kuramının gelişiminde ve kabulunde en az Charles Darwin kadar büyük bir rol oynamış, bugün evrim kuramını açıklarken kullanılan birçok terimi de ilk kez kullanan kişi, o olmuştur.
Herbert Spencer (1820-1903), ‘evrim’ (evolution) kavramının popüler bir kavram olmasını ilk olarak sağlayan kişidir. Darwinci çizgide Evrim Teorisi’ni savunan birçok biyolog, Evrim Teorisi’nin, her bir sonraki formun mutlak surette bir önceki formdan daha gelişmiş olması gerektiğini ileri sürmediğini (veya sürmemesi gerektiğini) söylemelerine rağmen; Evrim Teorisi, yaygın olarak ‘evrim’in, sürekli gelişmeyi ifade eden anlamında anlaşılmıştır. Spencer’ın Evrim Teorisi; ‘evrim’in, Güneş Sistemi’nden Dünya’mıza, Dünya’mızdan tüm canlıların bedenlerine, canlıların bedenlerinden sosyolojik yapılarına kadar gerçekleşen bir yasa olduğunu ileri sürer. Spencer, her alana uyguladığı ‘evrim’ kavramını dillere bile uygular ve dillerin, ortak ilkel bir kökenden yavaş aşamalarla evrimleştiğini savunur. Çeşitli kelimelerin ve tamlamaların kökenine inerek, genel ‘evrim yasası’nın dillerde nasıl rol oynadığını göstermeye çalışır. Spencer, dinlerin, ilk ve temel kaynağını atalara tapınmada bulduğunu söyler ve kişisel tanrılara tapınmaya geçişi de dildeki değişimlere bağlar. Ernst Cassier, Spencer’in bu görüşüne karşılık; “Insan kültürünü salt bir yanılsama ürünü, sözcüklerle hokkabazlık yapma ve adlarla çocukça oynama olarak düşünmek, çok inandırıcı ve akılla bağdaşır bir varsayım değildir” der.
Spencer, kendi döneminde büyük etkisi olan Newton’un fizik sistemi ile Comte’un toplumlara evrimci yaklaşımının ve pozitivizminin etkisi altındadır. O, etkisi altında olduğu fiziksel yaklaşımdan sosyolojik yaklaşıma kadar geniş bir alanı evrim ile birbirine bağlamıştır. Diyebiliriz ki, Hegel dahil hiçbir felsefeci, ‘evrim’ kavramına Spencer kadar felsefesinde merkezi bir rol vermemiştir. O, Hegel’in ‘evrim’i Mutlak’ın gerçekleştirdiği tinsel bir süreç olarak açıkça tarif etmesinden de etkisinde olduğu Comte’un pozitivizmindeki çizgisinden de ayrılır. ‘Evrim’in, bir zorunluluk olduğunu ve Bilinemez’in, Kavranamaz Kudret’in kendisini belli etmesine yarayan bir gerçeklik olduğunu söyler. Ayrı ayrı olguların değerlendirilmesinde evrimin sentetik bir düzen içinde anlaşılacağını ve tecrübelerimizi aşan gayesel bir gerçek olduğunu belirtir. Spencer’a göre, somut yorumlamaların hepsini birleştirip bütünleştiren tek gerçek; belirtileri daima değişen, ama geçmiş ve gelecek zamanda değişmez olan bir Kuvvet’i tanıyıp kabul etmektir. Bilimin de metafiziğin de teolojinin de kendisine gitmekte oldukları hedef böyle bir neticedir.
Spencer’ın biyolojik Evrim Teorisi evrensel bir ‘evrim’ yaklaşımının alt kümesidir. Bu yönüyle Lamarck’ın, Darwin’in ve Wallace’ın biyoloji merkezli Evrim Teorileri’nden ayrılmaktadır. Spencer’ın genel ‘evrim’ yaklaşımında, basit ve homojen bir halden kompleks ve heterojen duruma geçiş esastır. Aynı şekilde bireylerin gelişiminin de bu esas çerçevesinde oluştuğunu savunur, ünlü biyolog Wolff ve Von Baer’i takip ederek, homojen bir yumurtadan canlının değişik bölüm ve organlarının evrimleşmesini, iddiasına delil olarak gösterir. Bu daha önce incelenen sıralıoluş teorisi ile ilişki kurularak Evrim Teorisi’nin savunulmasıdır.
Spencer, her ne kadar ‘Sosyal Darwinizm’ ile özdeşleştirildiği için daha çok Darwin ile arasında bağ kuruluyorsa da aslında o, biyolojide Lamarck’ın takipçisidir. 1852 yılında, Darwin daha ‘Türlerin Kökeni’ kitabını yazmadan yedi yıl evvel, Lamarck’ın Evrim Teorisi’ni, embriyolojiden örneklerle birleştirip savundu. Spencer, Lamarck’ı takip ederek sonradan kazanılan özelliklerin aktarılmasının biyolojik evrimin temel mekanizmasını oluşturduğunu söyledi. Kendisi, kalıtım ile ilgili genel bir teori ortaya süren ilk kişi olarak gösterilir. Bu yaklaşıma göre; türe özel, kendini yenileyen fizyolojik parçacıklar çevreye cevap verme ve böylece sonradan kazanılan özellikleri aktarma yeteneğine sahiptirler.
Darwin, sonradan kazanılan özelliklerin aktarılmasını, ‘doğal seleksiyon’ mekanizmasının temel olduğu bir sistemin yan bir mekanizması olarak değerlendirdi. Weismann, sonradan kazanılan özelliklerin aktarılamayacağını deneyleriyle gösterip sadece ‘doğal seleksiyon’un yeterli olduğunu kabul etti. Bu, Lamarck’ın Evrim Teorisi’ni yıkıyor ve Darwin’in Evrim Teorisi’ni yaralıyordu. Fakat diğer yandan Evrim Teorisi’nin savunulması için ‘doğal seleksiyon’ ön plana çıktı ve zamanla Darwinizm’in rakibi Lamarckçılık (biyolojik bulgular arttıkça Weismann destek kazandı) tamamen gözden düştü.
Spencer, Weismann’ın sonradan kazanılan özelliklerin aktarılamayacağı görüşüne itiraz etti ve sonradan kazanılan özellikler aktarılamıyorsa evrimin de olamayacağını söyledi. O, yeni bir yapı evrimleştiğinde, vücudun geri kalanının ona uyum sağlaması gerektiğini ve tesadüfi değişikliklerin hep beraber doğru zamanda gerçekleşmesini beklemenin mümkün olmadığını ileri sürdü. ‘Doğal seleksiyon’ bir tek organdaki değişikliği açıklayabilirdi, ama birbirine entegre tüm bir vücudu açıklamakta yetersizdi. Ayrıca Lamarckçılık, kullanılmayan organların toptan yok olmasını açıklayabiliyorken, ‘doğal seleksiyon’ bütünüyle elenmeyi açıklamakta zorluklara sahipti. Spencer, kullanılan organların geliştiğini ve kullanılmayan organların yok olduğunu söyleyen Lamarckçılığın, evrim için açıklayıcı bir mekanizma ileri sürdüğünü düşünüyordu.121 Aslında Spencer, ‘doğal seleksiyon’un içinde bulunduğu zorlukları doğru tespit etmişti, yoksa, sosyolojik görüşünde ‘doğal seleksiyon’a yer veren Spencer’ın, eğer yeterli görseydi, ‘doğal seleksiyon’ merkezli bir Evrim Teorisi’ne itiraz etmesi için neden yoktu. ‘Doğal seleksiyon’, Spencer’ın evrimsel yaklaşımında itiraz etmediği, fakat ikinci dereceden önem verdiği bir mekanizmaydı. Bu tavır Darwin’inkinin tam tersidir. Gelişen biyoloji Weismann’ı haklı çıkardı, sonradan kazanılan özellikler aktarılamıyorsa evrimin doğru olamayacağını söyleyen Spencer, Weismann’ın görüşünün biyolojiye tamamen hâkim görüş olduğunu göremeden öldü.
Spencer’ın Evrim Teorisi açısından bir önemi de onun ‘evrim’ kavramını popülarize etmesinin yanında, ‘en uygun olanın yaşaması’ (survival of the fittest) deyimini ilk kullanan kişi olmasıdır. O, ‘var olma kavgası’nın (struggle for existence), ‘en uygun olanın yaşaması’na (survival of the fittest) yol açtığını söylemiştir (Spencer’ın bu ifadesi ile Nietzsche’nin Nazizm’e ve ırkçılığa yol açan ‘üstün-insan’ görüşü arasında bağlantılar kurulmuştur).123 Darwin, ‘Türlerin Kökeni’ kitabının beşinci baskısından (1869) itibaren Spencer’ın bu ifadesini kullanmaya başlamış ve günümüzde bu ifade Spence’dan çok Darwin ile özdeşleşmiştir. Darwin ‘evrim’ kavramını ise ilk olarak ‘Insanın Soyu’ kitabında, 1871’de, sonra 1872’de ‘Türlerin Kökeni’nin altıncı (sonuncu) baskısında kullandı. Daha evvel ‘evrilme’ (evolve) fiilini kullanıyordu ama ‘evrim’ (evolution) kavramını kullanmamıştı. Darwin, ‘Türlerin Kökeni’ kitabının sonraki baskılarında, Herbert Spencer’ın zihinsel gelişimin aşamalı oluşumuna dair fikirlerinin, gelecekteki psikoloji bilimini belirleyeceğini de ekledi. Ancak tüm bunlara rağmen Darwin’in, Evrim Teorisi’ni Spencer’a dayanarak oluşturduğunu söylemek hatalı olur. Her ne kadar canlıların evrim geçirdiğini Spencer daha önce söylemiş olsa da (1852), Darwin araştırmacılarının hemen hepsi, o dönemde, Darwin’in canlıların evrim geçirdiğine dair kanaatini oluşturduğu görüşündedirler. Ama her iki düşünürün birbirinden alıntıları ve birinin kullandığı kavramı sonra diğerinin de kullanması karşılıklı etkinin açık bir delilidir.
Spencer’ın günümüzdeki şöhretinin en önemli sebebi, genel evrimsel felsefesinden ve biyoloji alanındaki yaklaşımından ziyade, Evrim Teorisi’ni sosyoloji ve etik alanına uygulamasını ifade eden ‘Sosyal Darwinizm’ diye anılan görüşüdür. Buna göre, doğadaki evrimsel süreçten insanlar ve toplumlar için reçeteler çıkartılır.
Adequatio intellectus et rei


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
3391 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 27, 2011, 08:44:16 ös
Gönderen: ozkann
0 Yanıt
2513 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 05, 2015, 05:37:16 öö
Gönderen: Risus