Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Seçkinlik ve Sıradanlık Üzerine-2  (Okunma sayısı 1786 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Haziran 17, 2016, 01:32:56 öö
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 631
  • Cinsiyet: Bay

Deha çifte akla sahip bir kimsedir. Biri kendisi için ve iradesinin hizmetinde, diğeri safi nesnel bir tavırla kavradığından ötürü aynası haline geldiği dünya için.

Dehanın güzel sanatlar, şiir ve felsefe alanında meydana getirdiği eser sadece bu düşünce ve hoşnutluk içinde izlemeye dayalı tavrın, belli teknik kurallara göre geliştirilmiş sonucu ya da özetidir.

Diğer taraftan sıradan insanın sadece tek bir aklı vardır. Buna dehanın nesnel aklına karşılık olarak öznel akıl denilebilir. Bu öznel akıl ne kadar keskin olursa olsun; dehanın çifte aklıyla asla aynı seviyede değildir.


Beyin bir tür asalağa benzetilebilir. İnsan bedeninin doğrudan iç ekonomisine katkıda bulunmaz. Ama onun bir parçası olarak bütün gıdasını ve besinini ondan alır. Bedenin en tepesinde güvenli bir şekilde konuk edilir ve burada kendi kendine yeterli ve bağımsız bir hayat sürer. Benzer şekilde denilebilir ki, kendisine büyük zihinler bahşedilmiş insan, herkes için ortak olan ferdî hayattan ayrı olarak ikinci bir hayat, tamamıyla zihinsel olan bir hayat sürer.

Bu sadece öğrenim ve bilginin değil, gerçek sistematik bilgi ve kavrayışın artırılmasına, düzeltilmesine ve genişletilmesine de adanmış bir hayattır. Peşinde koştuğu şeylere zarar vermediği sürece, üzerine birdenbire çullanan kader, onun sükûnetini bozmaz.

Dolayısıyla böyle bir hayat insanı yüceltir ve onu talihinin, onun iniş çıkışlarının üzerine yükseltir. O her zaman düşünerek, öğrenerek, tecrübe ederek, bilgisini uygulayarak çok geçmeden bu ikinci hayatı, aslî varoluş tarzı ve kendi şahsi hayatını da sadece kendisinden daha yüksek amaçların gerçekleşmesine hizmet eden ikincil bir şey olarak görmeye başlar.

...

« Son Düzenleme: Haziran 17, 2016, 01:39:38 öö Gönderen: İNSAN »


Haziran 17, 2016, 05:37:08 ös
Yanıtla #1

Sayın İNSAN;
Yorumlarımızı hangi renk üzerin de tutarsak,konunun gidişatın da daha verimli bir akış olur; karar veremiyorum.
Yazar ile mi başlanmalı ?
Yapıt ile mi ?
Başlık adına olan öznel düşüncelerimiz ile mi?

Konu: "Seçkinlik ve sıradanlık" olduğun dan; mütevaziliğe önem veren üyeler, suskun da kalmayı tercih edebilir.Cünkü eser bir deha'nın biyogrofisi tadın da.Yanlış düşünüyor da olabilirim.

Bu bölüm hakkındaki düşüncelerim: Yazar her dahi kişinin yaşadığı o derin karmaşa ile boğuşuyor.
İki kutuplu düşünebilenlerin, sürekli aradığı denge merkezi hakkın da, kendi içsel yolculuğunu tarif ediyor.


Sevgilerim ve Saygılarım ile.

« Son Düzenleme: Haziran 17, 2016, 05:50:50 ös Gönderen: Zig-Zag »
Sen Özelsin


Haziran 17, 2016, 06:15:09 ös
Yanıtla #2
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 631
  • Cinsiyet: Bay

Öncelikle teşekkür ederim.

Sayın İNSAN;

Konu: "Seçkinlik ve sıradanlık" olduğun dan; mütevaziliğe önem veren üyeler, suskun da kalmayı tercih edebilir.




Tevazu kendini olduğu konumdan daha aşağı konumda gösterme çabası değildir. Tevazu, olduğu konumun dışına çıkmamak ve ona sadık kalmaktır. Eğer herhangi bir üyemiz bilgilerini bu kılıfla söylemekten çekiniyorsa yanılıyordur. Eģer konumu dahilinde bildiği bir şeyler varsa, onların paylaşıma açılması lâzım. Bilgi dolaşmalı;  kafese tıkılırsa nefes darlığından gider...

Bunu böyle düşünmek durumundayız, çünkü bugüne kadar yazılmış olan kitaplar bir tevazu uğruna yazılmamış olsaydı kitapsız bir toplum olup çıkabilirdik. Dolayısıyla yorum yapmayan ve bildiklerini paylaşmayanlar için kullanılacak uygun kelime tevazu olmaz; olsa olsa tembellik olur.

Elbette konu hakkında araştırma yapmadan, bilmeden paylaşım yapanlarımız da oluyor. O kuru kalabalık için de uygun olacak kelime de herhalde gaflet olur.





Bu bölüm hakkındaki düşüncelerim: Yazar her dahi kişinin yaşadığı o derin karmaşa ile boğuşuyor.
İki kutuplu düşünebilenlerin, sürekli aradığı denge merkezi hakkın da, kendi içsel yolculuğunu tarif ediyor.


Yazarın bir zihinsel karmaşa sonucu bunlara vardığını söyleyebilir miyiz tam emin değilim. Ama her gelişimin içinde zik-zak çizen zihinsel kıvrımlar muhakkak olur.

Ancak bu şey bana göre kendiliğinden gerçekleşir.

Düşünce itilmez yani, düşer.

İtilen düşüncelerin kalpleri patlaktır.

...

« Son Düzenleme: Haziran 17, 2016, 06:24:06 ös Gönderen: İNSAN »


Haziran 17, 2016, 06:46:12 ös
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Ben sorularimi sorayimda kim cevaplarsa cevaplasin.

1. Deha nedir, nasil ölcülür?

2.Dehalik dogustanmi gelir ( Schoppenhauer´in tanriya inandigini ve insanin tanri tarafindan yaratildigini kabul ediyoruz ) yoksa sonradanmi edinilir?

3. Eger dogustan geliyorsa neden herkeste yoktur?

4.Neden kimi insanlar siradan insanlar olarak dogarlar?

5.Eger sonradan ediniliyorsa bu dehalik neden kimileri ediniyor ve kimileri edinemiyor?

Aslinda sorulacak o kadar cok soru varki , ama biraz yavas .


Haziran 17, 2016, 06:57:16 ös
Yanıtla #4
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Bu "Deha" kisi veya olayi  bizi  Nietzsche´nin "Üstinsan" yani "Übermensch"e götürmezmi?

Yani aralarinda bir paralellik veya benzerlik varmidir?


Haziran 18, 2016, 03:13:21 öö
Yanıtla #5
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 631
  • Cinsiyet: Bay

Bu "Deha" kisi veya olayi  bizi  Nietzsche´nin "Üstinsan" yani "Übermensch"e götürmezmi?

Yani aralarinda bir paralellik veya benzerlik varmidir?


Sayın Tij konuyu güzel bir noktaya çekti bence. Sorulan sorular arasından ben bunu seçtim, umarım cevap niteliğinde birkaç cümle yazabilirim. Ama sakın diğer sorular önemsenmiyor sanılmasın. O sorular için başka üyeleri bekleyelim dedim;  belki onlar da sorulardan birini seçip cevap vermek ister.


Bildiğim kadarıyla Nietzsche ile Schopenhauer arasındaki benzerlikler memleketleri veya içtikleri purolardan ibaret değil. Aralarında paralellik vardır diyemesem de ; bazı konularda benzerlik taşıdıklarını rahatlıkla söyleyebilirim.

Bir kere Schopenhauer, Nietzsche'nin ilk akıl hocalarından. Kendisinin etkilediği kişi sayısı, etkilendiği kişi sayısından çok çok daha fazla. Bunların başında da Nietzsche var.

Nietzsche'ye yansıyan yönlerinden biri  Sayın Tij'in değindiği "üstinsan" veya "süper insan" fikri.. Bu kavramlar bazı kesimler tarafından ütopya olarak da görülmüş zaman zaman...Her ne kadar böyle dense de,onlara göre tam da öyle değilidir; geçişin gerçekleşmesi yakın ve muhtemeldir. Bu bazı kesimler de öyle benim gibi sıradan insanlar değil tabi. Hegel gibi dehalardan bahsediyorum,ki onun Schopenhauer ile yaşadığı bazı fikirsel zıtlıklar, tartışmalar dillere destandır.

Nietzsche ve Schopenhauer'a dönecek olursak.

Bu iki filozof bahsi edilen bu ülküye farklı yerlerden yaklaşmaya çalışıyor.

Çünkü Nietzsche'ye göre üstinsan olmanın yolu ahlâktan geçer. Ama Schopenhauer'a göre bunun ana geçişi ahlak değil, iradedir. Her kitabında da usanmadan değinir.

Nietzsche üstinsana geçiş için Tanrı'nın iflas etmesi gerektiğini ifade ederken, Schopenhauer bu noktada öyle düşünmez, o daha çok istencin iflası üzerinde durur.

Ona göre önce istencin ölmesi gerek. Aslında bu açıdan bakıldığında Schopenhauer'ın  Doğu felsefelerine yakınlığı da görülebilir. Zaten kendisi, her şeyden el etek çeken, hayatının son zamanlarını yanından ayırmadığı köpeği ile geçiren bir adam. Küçük de bir koltukta tek başına öldüğü söyleniyor.

Bunu niyeyse Tolstoy'un son yıllarıyla benzeş buluyorum. Tolstoy da almış başını gitmiş diyorlar. Ama, en azından Schopenhauer seksen kez intihara kalkışmamış..Sonuçta pesimist, kalkıp böyle bir yolu seçebilirdi. Belki de seçseydi felsefesi çökerdi.

...

Son olarak konuyla alakalı olduğunu düşündüğüm iki kitap yazıp bitirmek istiyorum.


Sayın Tij'in bahsettiği üstinsan fikri ile Schopenhauer'un Nirvana fikri hakkında okuma yapmak istenirse, Böyle Buyurdu Zerdüşt ve İstenç ve Tasarım Olarak Dünya adlı eserler denenebilir. Birinci yazdığım Nietzsche'nin. İkincisi de Schopenhauer'a ait.

Böyle Buyurdu Zerdüşt, herkesi insanlıktan çıkmaya davet ediyor.

İnsanötesi olmak için...






« Son Düzenleme: Haziran 18, 2016, 04:17:43 öö Gönderen: İNSAN »