Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Kehanetmi?  (Okunma sayısı 2010 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 03, 2008, 01:42:56 öö
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 784
  • Cinsiyet: Bay

Tüm zamanların en ünlü gemisi Titanik, herkes tarafından bir deniz faciası nedeniyle tanınır oysa dev yolcu gemisinin ardında inanılmaz bir gizem saklı.
Titanik’in akıl almaz öyküsünü sunarken uyarıyoruz. Bir düşünün, Titanik’i batıran gerçekten bir buz dağı mıydı?
Hiç kimse onun dünyanın en büyük kehanetlerinden birisini yaptığını bilmiyordu. Hatta kendisinin dahi haberi yoktu. Adı; Morgan Robertson´du, Amerikalıydı, 1861´de doğdu, gençken denizcilik yaptı, sonra ise bir elmas eksperi oldu ve New York´da kuyumculuk yaptı. Sonra Kipling´in bir öyküsünü okudu ve yazar olmaya karar verdi. İlk öyküsü 25 $´a satıldı, daha sonra yazdığı 10 öyküden ise 1000 $ kazandı. Yazmak ona artık kolay ve kazançlı geliyordu. 1897 yılının bir kış gecesinde 24.Caddedeki dairesinde yeni bir deniz öyküsü yazmayı planladı. Bu bir uzun öykü olacaktı.
Hayali “Titan Kazas
Hayalinde dev bir yolcu gemisi vardı, asla batmayan bir gemi. Bir aşk teması üzerine kurulu olan öykünün kahramanları bu dev gemiye binip, İngiltere´den ABD´ye gidiyorlardı ve aşk hikayesi dünyanın en lüks gemisinde sürecekti. Ama öykünün hayali kahramanları beklenmedik bir sürprizle karşılaşacaklar ve bir deniz kazası batmaz denen gemiyi okyanusun dibine yollanacaktı. Robertson´un teması buydu, oturup yazmaya başladı ve öyküye iki isim verdi; "Futility"yani "Nafile" ve "Titan Kazası"... Evet, yanlış okumadınız; Titan... Şimdi beraberce Robertson´un romanından bİr bölümü; "Titan"ın batış sahnesini okuyalım.
"Gözcü haykırdı; ´buzdağı! Birinci subay, kaptana haber verdi ve derhal makine dairesine tornistan yani geri git emri verildi. Fakat dev gemi durmuyordu, hızını kesmesi için zaman lazımdı ve sisler arasında görünen buzdağı yaklaşıyordu. Aşağıdan ise orkestranın ve eğlenen insanların sesleri duyuluyordu. Sonra buzdağı gemiye ulaştı, bu arada gemi ters çalışan pervanelerin gayretiyle yan dönmüştü ama yetersizdi ve kaptanla yardımcılarının çaresiz bakışları arasında buzdağı Titan´ın sancak tarafına çarptı. Darbe hafifti hatta pek hissedilmedi, kaptan o anda ucuz atlattık diye düşünüyordu. Ama birkaç dakika sonra gemi birden yan yattı, buzdağı asıl yarayı su kesiminin altında açmıştı, yara öldürücüydü çünkü uğursuz buzdağı Titan´ın bordasını jilet gibi keserek, parçalamıştı."
Daha sonra Robertson öyküye; gemi hızla su aldığını. Alarm verildiğini, filikaların indirilerek, önce kadınlar ve çocuklar bindirildiğini, yardım çağrıları yapılırken, Avrupa´nın en ünlü ve zengin ailelerinin mensuplarnın birbirlerine ebediyen veda ederken, dev yolcu gemisi Titan’ın buzlu kutup sularına hızla gömüldüğünü anlatarak devam ediyordu.
İnanılmaz kehanet gerçekleşiyor...
Ve Robertson 1898 yılında öyküsünü küçük bir kitap olarak yayınladı. Kitap onu çok daha sonra ölümsüz yapacaktı, dünyanın en çarpıcı ve en dehşet verici kehanetini yazmıştı ama sonuç yayınladığı dönem için aynen kitabın adı gibiydi yani "Boşyere" Aradan 14 yıl geçti ve başka bir zamanda, başka bir gemi, asla batmaz denen dünyanın en lüks ve en büyük yolcu gemisi Titanik, İngiltere’nin Southampton limanından yeni dünyaya doğru denize açıldı. Sonra, 1912 yılında 14 Nisan´ı, 15 Nisan´a bağlayan gecede sisler arasından birden ortaya çıkan bir buzdağı batmaz denen Titanik’in katili olacaktı. Yukarda okuduğunuz Robertson´un romanındaki batış sahnesi aynen gerçekleşti. Sadece o kadar mı? Bakın Morgan Robertson Titanik´den 14 yıl önce yazdığı romanında daha neleri bilmişti;
Robertson´un romanındaki Titan adlı gemi Southampton limanından yola çıkıyordu ve 14 yıl sonra Titanik de aynı limandan yola çıktı.
Romandaki gemi ile, Titanik arasında sadece 4 metre fark vardı. Titan 248 metre, Titanik 252 metreydi.
İki geminin ağırlıkları da çok yakındı. Robertson romanında Titan´ı 70.000 ton ağırlığında yazmıştı; Gerçek Titanik ise 66.000 tondu.
Her iki geminin de üç pervanesi vardı ve her ikisi de 3000’er yolcu taşıyorlardı. Gerek romandaki hayali Titan´a gerekse de gerçek Titanik´e Avrupa´ nın sayılı zenginleri ve ünlü aileleri binmişlerdi.
Daha da ötesi var;
Robertson´un romanındaki dev Titan, New Foundland yakınında; Kuzey Atlantik´ de bir buzdağına çarparak battı ve işte inanılmaz ama gerçek; Talihsiz Titanik de 14 yıl sonra aynı koordinatta, aynen romandaki benzeri gibi bir buzdağına çarparak okyanusa gömüldü.
Ve her iki gemide de; yeterince cankurtan filikası yoktu; Robertson romanındaki gemide 24 filika bulunduğunu yazıyordu; Titanik´de ise 22 filika vardı ve bu yüzden can kaybı büyük oldu.
Sonra...Gerçek kazanın sonucunda 1513 yolcu boğularak öldü ve kayboldu. Aynen 14 yıl önceki romanda yazıldığı gibi... Robertson´un romanındaki Titan´da ise 1500 kişi ölüyordu. Her iki gemi de 3000 kişilikti ve Titanik´e 2224 kişi binmişti.
Aynı asla batmaz denen gemi,
Aynı yerden aynı yere yolculuk,
Aynı tarihte, aynı yerde kaza,
Aynı buzdağı ve aynı tür batış,
Aynı yolcu ve ölü sayısı,
Hatta iki gemi de batarken orkestranın ilahi çalmasına kadar...
Bir kez daha okuyun ve düşünün...
Büyük kehanet farkedilmiyor...
Morgan Robertson başarılı olamadı, kitabı satmadı, daha sonra yazdıkları da ilgi görmedi. Bunalıma girerek, bir hastanede psikolojik tedavi gördü. Sonra yeni biröykü yazdı, bir Fransız dergisinde yayınlanan bu öyküde de, denizaltılardan söz ediyor ve periskopu tarif ediyordu. Ama yine ilgi görmedi.

Robertson, Wiki'ye göre Beyond the Spectrum adını verdiği bir başka öykü yazıyor. 1914 yılında yazdığı bu öyküde de bir Japon-Amerikan savaşından bahsediyor bu savaşta Japonların San Fransisco'ya ani bir baskını söz konusu. Ayrıca bu öyküde Amerikalılar tarafından icad edilen ancak Japonların kullandığı bir silahtan bahsediyor. Bu silahın körlük, yoğun ateş ve yüzde yanıklar oluşması gibi sonuçları oluyor. Atom bombası ile benzeriliği bulunan bu silah ve öyküdeki kurgusal savaş ile 2.Dünya Savaşında gerçekleşen Japon-Amerikan savaşı arasındaki benzerlik bugün de pek çok kişi tarafından ilginç bulunuyor.

 Başarısız bir yazar olarak, Mart 1915´de bir otel odasında ayakta geçirdiği bir kalp kriziyle yaşama veda etti. Asıl inanılmaz olay burada çünkü Robertson mart 1915´de öldü. Yani gerçek Titanik´ in batışından üç yıl sonra...Ve hiç kimse Robertson´la ilgilenmedi, yine kimse farketmedi ve hiç kimse onun 14 yıl önce Titanik´i aynen nasıl anlatabildiğini merak etmedi.


kaynak : http://www.bakiyoruz.net/titanik-ile-ilgili-gercek-kehanet-t2767.0.html
                  http://mycogen.blogspot.com/2007/03/morgan-robertson.html
« Son Düzenleme: Ağustos 03, 2008, 01:47:17 öö Gönderen: dogudan »


Aralık 10, 2008, 02:45:54 ös
Yanıtla #1

Kehanet olup olmadığını bilmiyorum ama Filmi çok güzel ve etkileyiciydi. Duygusal ağırlıklı ve en önemlisi de Sevgi'nin görkemli güzelliğini de ön plana çıkaran romantik bir serüven :) Gerçi işin trajik yönü pek hoş değildi ama malum herşeyde bir güzellik bir çirkinlik muhakkak vardır. Önemli olan her durumda güzelliği yakalamaktır, yakalayabilmektir. Benim yaptığım gibi :D herşeyin bir ikilem olduğunu anladığımda yaptığım tek şey işe ya da olaya hep olumlu tarafından bakmak oldu ama bu işe yaradı da. Çünkü çift eğilimli olduğumuz için bir yerde sabitlenip tek yönde gitme şansımız sözkonusu olduğundan yaşanılan bazı olaylar ibret sinyalini uyandırmak için de olabileceğini akıldan çıkartmamak gerekiyormuş ve bence de en mantıklısı kargaşanın içinde düzeni bulmak olmalı..

Bir de filmin konusunu iştirak eden batmaz denilen geminin rahatlıkla batabileceğini de lanse etmiştir. Öyleki hesapta olmayan ya da nasıl desem gözden kaçan bazı noktalar birçok İnsanın ölümüne yol açabiliyor. Batmaz olan gemi nihayetinde battı. Çıkardığım Anlam büyüktü tabi (: ama ne olursa olsun evdeki hesap çarşıya uymazmış..

Saygılar,
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.