Ne kadar kötü bir başlıkla bu konuyu açmışım, özür dilerim. Peygamber olarak tanımladığımız İnsanlar ne gönderilmiştir ne de gelmiştir. Acaba kendilerini mi aşmışlardır? Tam olarak ben de anlayabimiş değilim.
ZÜLKARNEYN MESELESİ Kur’an-ı Kerim’de, Kehf Suresi’nde Zülkarneyn unvanı ile bir çihangirden bahsedilmektedir. Müfessirler, tarihe bakarak, bu cihangirin kim olabileceğini araştırmışlardır. Vanî Mehmet Efendi (ölümü 1684) ve ondan istifade ederek İsmail Hamî Danişmend gibi alimlerimiz bu konuyu etraflıca inceleyerek bu cihangirin Oğuz Han olduğunu söylemişlerdir. En büyük Türk müfessiri Hamdi Yazır da bu görüştedir. O, Zülkarneyn’in manevî bir set yaptığını, bunun da Türkler olduğunu söylemektedir. Türkleri güçlü hale getirenin de, ataları Oğuz Han olduğuna göre, bu kıymetli âlimimiz, zımnen, “Zülkarneyn Oğuz Han’dır” demektedir. O, milletini bozgunculara karşı set yapmıştır.
“Allah doğrusunu daha iyi bilir ya, Kur'ân'ın bahsettiği bu duvar, Zülkarneyn'den onun yapılmasını isteyen kavmin bizzat kendisidir. Onlar demir kütleleri gibi dayanıklı ve sağlam olan vücutlarına akıtılan Allah feyzi ile meydana gelmiş, maddî ve manevî bir set demek olur. Eğer bu kavim, tefsir âlimlerinin naklettikleri şekli ile Türk idiyse, burada, Zülkarneyn'e kuvvetle yardım eden Türklerin geçmişte yeryüzünü bozgunculuktan kurtarmak için ettikleri hizmetin önemi anlatılmış olduğu gibi, yüce Peygamberimizin gönderilmesinden sonra İslâm'a yapacakları hizmete de işaret edilmiş demektir. Ve şu halde Türklerin yok olması, Ye'cûc ve Me'cûc seddinin yıkılması ve yeryüzü düzenini bozulması demek olacaktır ki, kıyametin alâmetlerindendir.” (Hak Dini Kur’an Dili, 5/3291)
Zülkarneyn ile ilgili ayetlerin mealleri: 83. Bir de sana Zülkarneyn hakkında soru soruyorlar. De ki: “Size ondan bir haber anlatacağım.”
84. Biz onu yeryüzünde kudret sahibi kıldık ve kendisine her konuda (amacına ulaşabileceği) bir yol verdik.
85. O da (Batı’ya gitmek istedi ve) bir yol tuttu.
86. Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar (gibi) buldu.
Orada (kâfir) bir kavim gördü. “Ey Zülkarneyn! Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu
tutarsın” dedik.
87. Zülkarneyn, “Her kim zulmederse, biz onu cezalandıracağız. Sonra o Rabbine döndürülür. O da kendisini
görülmedik bir azaba uğratır” dedi.
88. “Her kim de iman eder ve salih amel işlerse ona mükafat olarak daha güzeli var. Ona emrimizden kolay
olanı söyleyeceğiz.”
89. Sonra yine (doğuya doğru) bir yol tuttu.
90. Güneşin doğduğu yere ulaşınca onu, kendileriyle güneş arasına örtü koymadığımız bir halk üzerine
doğar buldu.
91. İşte böyle. Şüphesiz biz onun yanındakileri ilmimizle kuşatmışızdır.
92. Sonra yine bir yol tuttu.
93. İki dağ arasına ulaşınca, bunların önünde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu.
94. Dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Ye’cüc ve Me’cüc (adlı yeryüzünde bozgunculuk yapmaktadırlar. Onlarla
bizim aramıza bir engel yapman karşılığında sana bir vergi verelim mi?”
95. Zülkarneyn, “Rabbimin bana verdiği daha hayırlıdır. Şimdi siz bana gücünüzle yardım edin de, sizinle
onların arasına sağlam bir engel yapayım” dedi.
96. “Bana demir madeni getirin” dedi. İki yamacın arasındaki boşluğu bir hizaya getirince “körükleyin!” dedi.
Demiri eritip kor yapınca da, “Bana erimiş bakır getirin, bunun üzerine boşaltayım” dedi.
97. Artık onu ne aşabildiler, ne de delebildiler.
98. Zülkarneyn dedi: “Bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin vaadi elince onu yerle bir eder. Rabbimin vaadi
gerçektir.
Kaynak:
http://www.eravsar.de/Buyuklerimiz/TANRIKUT%20METE.htm