Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Yaradana İnanmak ve Masonluk  (Okunma sayısı 11637 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 24, 2012, 11:23:17 öö
Yanıtla #10
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3235
  • Cinsiyet: Bay

Sayın ADAM;

Üstadım bana soru sordu ŞAKA gibi  :)
Alıntı
Ne yazık ki yine NOSAM33... Yine kendi deyişi değil, aktarım ama soruyu ona soracağız.

Aktarım şöyle:

"1- Yuce bir Yaradana inanmak. (Bu Yuce Yaradan, Allah, Buda, God vs... olabilir. Ona ne sekilde hitap ettiginiz onemli degildir.)"

Soru da şöyle:

Bu aktarım Forumda kimin yazısından?

CEVAP : Sayın MASON 'a aittir.


Alıntı
07-01-2007, 22:25:06
 



MASON

Administrator
 Uzman Uye
 

İleti: 8812
 Cinsiyet:





Nasil Mason olunur? Mason olmak icin neler gereklidir?





Bu soru; bana son gunlerde en cok sorulan soru oldugu icin yazma geregi duydum. Mason olma kurallari ve gereklilikleri Dunyanin hemen hemen heryerinde aynidir. Ama arada kucuk farkliliklar vardir. Her Buyuk Loca kendi istegine gore bu gereklilik kurallarini belirli cercevede degistirebilir. Degismez kurallardan bazilari sunlardir;

1- Yuce bir Yaradana inanmak. (Bu Yuce Yaradan, Allah, Buda, God vs... olabilir. Ona ne sekilde hitap ettiginiz onemli degildir.)

Saygılar




audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Kasım 25, 2012, 08:58:07 öö
Yanıtla #11
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Kuşkusuz bu başlık altında daha yazılacak çok şey var...

Onlara gelmeden önce bir soru yöneltmiştik ve bunun yanıtını aldık; ona değinelim.

Demek ki 'Bu Yüce Yaradan, Allah, Buda, God vs... olabilir. Ona ne şekilde hitap ettiğiniz önemli değildir." sözünü Sayın MASON söylemiş.

Kimin söylediği de önemli değil çünkü böyle bir deyişin hiçbir öneri ve değeri olamaz.

Olamaz çünkü Masonluğu bir yana bırakalım,  Tanrı'ya bir hitap söz konusu edildiğine göre Tanrı'nın kişileştirildiğini, varlıklaştırıldığını da bir yana bırakalım, bu deyişin -ciddi bi deyişse-  "çok tanrıcı" (politeist) bir nitelik taşıdığını bile göz ardı edelim, demek Buda da bir ulu yaradanmış!!!

Siddhartha Gautama'ya elbette saygımız vardır ama o hiçbir zaman ne bir tanrı ne de ulu yaradan olma iddiasında bulundu. Onun izinden gidenler de ona böyle bir nitelik vermedi. bu ancak dışarıdan, Hıristiyanların bakışıyla ve bambaşka gerekçelerle (siyasal ve ekonıomik çıkar) oluşturulmuş bir değerlendirmedir.   

Kuşkusuz burada ben şimdi işi polemiğe sürüklemiş oluyorum ve denilmek istenen o değil. Fakat böyle bir aktarım yapılınca bundan çıkarılan o.

Mason olmak için bir yüce yaradana inanmak koşulunu irdelemeye devam edelim. Ancak bunu yaparken, ettiğimiz söze, bir başkasının yazısından yaptığımız alıntıya, deyişlerimizin ne anlama çekilebileceğine de dikkat edelim.

Bu konu henüz bitmedi. Devam edeceğiz.


   
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 26, 2012, 03:16:55 ös
Yanıtla #12
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Birkaç gündür bu başlık altında yazılanlara devam eden, bildiklerini, düşüncelerini, izlenimlerini aktarmayı sürdüren olmadı nedense…

İyisi mi, ben size birkaç kişiden söz edeyim…

Evrende bir ulu yaradanın bulunduğuna ve ruhun ölmezliğine inanan bir kişi, mason olmak üzere beriki locaya başvurdu. Kendisine sordular ulu yaradana ve ruhun ölmezliğine inanıp inanmadığını. İnandığını söyledi tüm içtenliğiyle. Onu Masonluğu kabul ettiler. Kabul edildiği öteki locada da öğrenildi. Öteki locanın üyeleri de yeni bir kardeş kazandıkları için sevindi.

Evrende bir ulu yaradanın bulunduğuna ve ruhun ölmezliğine inanan bir kişi, mason olmak üzere öteki locaya başvurdu. Kendisine sormadılar inanıp inanmadığını; onun başka niteliklerine baktılar. O da bir şey söylemedi sorulmayınca. Onu Masonluğu kabul ettiler. Kabul edildiği beriki locada da öğrenildi. Beriki locanın üyeleri onu kardeşten saymadı.

Evrende bir ulu yaradanın bulunduğuna ve ruhun ölmezliğine inanmayan bir kişi, mason olmak üzere öteki locaya başvurdu. Kendisine sormadılar bir dinsel inancı olup olmadığını; başka niteliklerine baktılar. Onu Masonluğa, aralarına kabul ettiler. Kabul edildiği beriki locada da öğrenildi; umursanmadı.

Evrende bir ulu yaradanın bulunduğuna ve ruhun ölmezliğine inanmayan bir kişi, mason olmak üzere beriki locaya başvurdu. Kendisine sordular ulu yaradana ve ruhun ölmezliğine inanıp inanmadığını. İnandığını söyledi o da. Onu Masonluğu kabul ettiler. Kabul edildiği öteki locada da öğrenildi ama sevinemediler; üzüldüler aksine ve yazıkladılar.

Evrende bir ulu yaradanın bulunduğuna ve ruhun ölmezliğine inanmayan bir kişi, mason olmak üzere beriki locaya başvurdu. Kendisine sordular ulu yaradana ve ruhun ölmezliğine inanıp inanmadığını. O da bunun kendi vicdan sorunu olduğunu söyledi. Onu Masonluğa kabul etmediler. Kişi öteki locaya başvurdu bu kez. Ancak öteki locanın üyeleri biliyordu onun beriki locaya kabul edilmediğini. Onlar da kabul etmedi o kişiyi aralarına.

Evrende bir ulu yaradanın bulunduğuna ve ruhun ölmezliğine inanan bir kişi, beriki locada Masonluğa girmişti. Kendisine sormuşlardı girerken ulu yaradana ve ruhun ölmezliğine inanıp inanmadığını. İnandığını söylemişti. Doğruydu. Onu Masonluğu kabul etmişlerdi. Fakat sonradan her ne olduysa oldu; koşullar değişti; yeni bilgiler edindi ve işte o mahut inancını yitirdi o kişi. Beriki locanın üyeleri anladı, öğrendi bunu. Kafalarını kaşıdılar şimdi ne yapmalı diye. Öteki locanın üyeleri bunu öğrenmedi; zaten onları ilgilendirmezdi.

Evrende bir ulu yaradanın bulunduğuna ve ruhun ölmezliğine inanmayan bir kişi, mason olmak üzere öteki locaya başvurmuş, kendisine sormamışlardı öyle bir inancı olup olmadığını. Onu Masonluğa kabul etmişlerdi. Fakat sonradan her ne olduysa oldu; koşullar değişti, güçlü bir Tanrı inancı edindi o kişi; bir dine bağlandı ve dinsel yükümlülüklerini düzenli olarak yerine getirmeye başladı. Locanın üyeleri için değişen bir şey olmadı. Beriki locanın üyeleri ise zaten onu kardeşten saymıyordu.

Evrende bir ulu yaradanın bulunduğuna ve ruhun ölmezliğine inanan bir kişi, uzaklarda yaşadığı için mason olmak üzere ne beriki ne öteki locaya, kendi bulunduğu o uzak ülkede bir locaya başvurdu. Kendisine sordular, sen evreni yaratan ve yöneten bir Tanrı’ya, onun tüm insanların babası olduğuna, insanların da bundan ötürü kardeş olduğuna, kaza ve kaderin ondan geldiğine inanıyor, ona dua ediyor musun diye… O bunların kendi duyumlarınca hesapta olmadığını, bunun ancak teist nitelikli belli bir dinin gereği olabileceğini söyleyince, ona canın isterse dediler, o zaman git inançlarını değiştir öyle gel. O da Masonluğa girmekten caydı bu nedenle.  Bunu öğrenen ve onu tanıyan beriki ve öteki masonlar çok üzüldü bu duruma çünkü dürüst, onurlu, erdemli, bilgili ve sevgi dolu bir kişiydi o; Masonluk için bir kayıp olmuştu onun da kardeşlik zincirine katılmayışı.

Şimdi burada ortaya nasıl bir sonuç çıkıyor?

Bir beriki loca var. Bu locanın kuralları diyor ki evrende bir ulu yaradan bulunduğuna ve ruhun ölmezliğine inananlar ya da inandığını söyleyenler, diğer tüm nitelikleri uygunsa, bize katılabilir. Sonradan değişim söz konusu olursa, şanssızlık, ne yapalım!

Bir de öteki loca var. O locanın kuralları da diyor ki, nitelikleri uygun kimseler bize katılabilir. Berikilere katılsalar da olur; bir şey değişmez. Sonradan bir değişim olursa da fark etmez; yeter ki o kişi dürüstlüğünü ve onurunu korusun.

Uzaklardaki locaya gelince… O da kendini hem berikinin hem ötekinin üstünde ve onlara egemen sanıyor ama bilmiyor ki şu andaki gücünü Masonluğun evrenselliğinden değil, kendi bulunduğu ülkenin ekonomik ve siyasal olanaklarından ediniyor, bunu bilse de umursamıyor zaten.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 26, 2012, 03:53:56 ös
Yanıtla #13
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 261

Masonluk, Ezoterizmin her ekolünde olduğu üzere, Tanrının insanın içinde bulunduğuna inanmaktadır. İnsanın, Tanrıyla özdeşliğini savunan Masonluk, Tanrı, Evren, İnsan birliğine inanmaktadır ve bu inanç doğrultusunda Masonluğun evrensel olduğu belirtilmektedir. Bireyin, tüm insanlıkla ve evrenle kaynaşması, aralarındaki ortak bağı, sevgi bağını bulmasını sağlar ve bu sevgi, Evrenin Ulu Mimarına ulaşmanın yegane yoludur. Evrenin Ulu Mimarı, Yüce Tanrının Masonluktaki tanımıdır. Masonlukta üstün tutulan, Tanrının Yüceliği ilkesidir. Bu nedenle insanlar arasında din farkı gözetilmez. Yüce Varlığa inanmak, ancak dinlerin bünyelerindeki her türlü dogmadan uzak kalmak, Mason olmak için aranan şartlardandır.İnisiasyon töreni, Masonun Tanrıya ulaşmasındaki ilk adımdır. Masonluğun hedefi, yukarıda ifade edildiği üzere üyelerini tekamül ettirmektir. Ancak bu tekamül, her bireyin kendi kapasitesi ile sınırlıdır. Eski bir deyişle, Masonluk bir denizdir, ancak her Mason ondan, kendi elindeki kabın büyüklüğü kadar su alabilir.

Tanrının Tekliği ve tüm insanların Tanrısı olduğu, kutsal kitapların, Masonlar için sadece birer ışık olduğu düşüncesi hakimdir. Bir Masonun en önemli görevi, Tanrıyı ve insanı sevmektir. Masonluğa göre, doğumdan ölüme uzanan yolculuğun amacı, Tekamül olmalıdır. Tekamül yolunda bilimin, akıl ve hikmete destek olduğu, bu nedenle de Masonluğun daima akılcılık ve bilimsellikten yana olduğu da vurgulanır.

Masonluk, tabiat üstü kuvvetleri ve mucizeleri reddeder. Aklın, uygun koşullar altında, dışardan gelecek her türlü engellemeye karşın Tekamül edeceğini savunur. Akıl, tekamülün birincil aracıdır. Tekamülün amacı ise, hakikati aramaktır. İnsanoğlunun bulabileceği en son hakikat, evrenin varoluşu ve yaşamın sırlarının açılımıdır. Ancak, bu sırlara ulaşabilmek için, sadece akıl yeterli değildir. Akıl, insanı bir noktaya kadar olgunlaştırabilir. Bu noktadan itibaren sezgi işe başlar, çünkü bazı şeyleri izahta, akıl yetersiz kalmıştır. Böylece diyebiliriz ki, ruhun gerçek tekamülünün ve Tanrıya ulaşabilmesinin en önemli aracı, Aklın rehberliğindeki Sezgi gücüdür. İnsan, Tanrıya ulaşma yolunda büyük bir aleve dönüşebilecek kıvılcımı, kendi varlığı içinde saklamaktadır. Önemli olan, bu kıvılcımın ortaya çıkartılmasıdır. Bu da ancak, uygun yönde verilecek bir eğitimin yanı sıra, sezgi gücünün tekamülüyle mümkündür.

Saygılarımla...
Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir.
(Socrates)


Kasım 26, 2012, 04:52:09 ös
Yanıtla #14
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Bizim bu başlığımız altında Sayın Symbol, farklı bir Masonluk tanımı yapıyor. O tanımla bence Masonluğu tam anlamıyla bir mistik tarikat kimliğine büründürüyor. Masonluğun en önemli simgelerinden birini kişileştiriyor. Masonluğu kişide (masonda) sonuçlandırıyor ve bu kurumun çevreye, tüm toplumlara, tüm insanlara yönelik evrensel amacını, bu amaç doğrultusundaki asal ilkelerini göz ardı edip, tümünü bir dinsel platformda topluyor.

İyi... Burada, bu Forumda belirtildiğine göre Sayın Symbol bir mason. Kuşkusuz sorma ya da araştırma değil benim yaptığım ama ben derim ki bence Sayın Symbol bizim bilmediğimiz bir ülkede ya da bilmediğimiz bir rit ya da jürisdiksiyonda benimsenmekte olan bir masonluk anlayışından söz ediyor.

Eh, öylesi de Masonluğa zenginlik katar. Biz Masonluğa dışarıdan bakanlar ondan da hoşnut oluruz. Kimilerinin özlemlerine de o yanıt verir çünkü. Ancak Masonluktaki çoğunluk benimseyişleri, benim görebildiğim, izleyebildiğim kadarıyla pek öyle değil. Hele Türkiye'deki Masonluk hiç değil.

Ha, Türkiye'deki Masonluğa böyle bir kimlik kazandırmak isteyenler olmadı mı? Bildiğıim, okuduğum, izlediğim kadarıyla olmuş. Bunların başında da bir zamanların ünlü büyük üstadı Ahmet Salih Korur geliyormuş. Gerek daha önceki tarihlerde gerek sonrasında başka eğilimler, başka akımların benimsetilmesi gayretleri olduğunu da izliyoruz. Fakat bunların hepsi Türk masonluğu'na az ya da çok zarar vermiş; onu da açıkça görebiliyoruz.

Böyle denemeler olur. Elbette, statik olmayan, değişen ve gelişen, kendini çağın gereklerine uyarlayan Masonluk gibi bir kurumda böyle sancılar çekilecektir ara sıra. Çekilmezse olmaz. Çaüğdaşlaşmak, evrimselleşmek öyle kolay iş değil; bedava da değil, bunun bir bedeli olacak.

Biz burada şöyle diyoruz: "Masonlukta şu inanç dayatmalarından cayın. Bunlar kuruma zarar veriyor. İnsanlar arasında ayırımcılık yapmayın. Sizin dinsel benimseyişleriniz dünya insanının büyük çoğuinluğunun benimseyişleriyle uyum göstermiyor. Onlara tolerans gösterdiğinizi söylemeniz yetmez. Onları içinize almalısınız. Üstelik bu işi siyasal ve ekonomik çıkarlar gütmeden yapmalısınız. İnsanların mutlu geleceği -hani o sizin ülkü mabedi dediğiniz- buna bağlıdır."

Biz diyoruz da kim kime dum duma.     

Ancak merak etmeyin... Sonunda dinsellik, tanrıcılık ve mistiklik değil, pozitif bilimsellik akıl ve sevgiyi de içeren bilgelik yani metafizik değil diyalektik kazanacak. Çünkü evren ketafizik olarak değil, diyalektik işliyor. İşte bu bir de eyleme geçirilip güzelleştirilince yahnni insanlarla aylırımsız iyi ilişkiler kurulunca, Masonluğun utkusu sağlanacak.



 
 

 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 26, 2012, 05:09:38 ös
Yanıtla #15
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Ben derimki, eger Masonluk bilimi ve bilimsel düsünceyi kendisine rehber edinmisse, ki genel kanida budur, Tanriyi veya kendi deyimleri ile Yüce Yaratici"yida tartismaya acmalilar.
Kendilerini 300 yil önce bu isi örgütleyenlerin, o gün icin dogru veya sartlarinin geregi olarak yaptiklari veya koyduklari kurallara körü körüne baglamasinlar veya baglamamalari lazim.
Bundan 300 yil önce ateist olmak veya Tanriyi tartismak hele hele Masonluk gibi bir olgüya veya örgütlenmeye Tanri kavramini sokmamak nekadar mümkündü tartisilmali.
Olayin bugününe gelirsek, sayin ADAM"in son cümlesi bence güzel bir aciklama veya sebep.
Biz hernekadar "her ülkedeki Masonluk kendibasina özgürdür" desekte, bunun pekte böyle olmadigi ve yasadigimiz kapitalist sistemde böyle olamiyacagini görmek icin müeccin olmaya gerek yok.
Birileri özellikle ekonomik olmak üzere daha bir cok üstünlügünü kullanip bu isin kanununu yazmaya devam ediyor.
Bence Tanri konusunda olsun, Kadinlar konusunda olsun asil konusmamiz gereken bu iki nokta var ve isin nedenlerini bu iki noktada aramak lazim derim.

Saygilarimla


Kasım 26, 2012, 05:23:59 ös
Yanıtla #16
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 498
  • Cinsiyet: Bay

İş buralara kadar geldiğine göre, aktarıma devam etmek de kaçınılmaz oldu. Aktarım deyince okumayan üyelerimizi ve ziyaretçlerimizi aydınlatmak adına şunu da açıklamak gerek. Bu ve başka bir başlık altında aktardığım alıntılar HKMBL'nin araştırma ve yayın organı olan Mimar Sinan dergisinin ön sözünde En Muhterem Büyük Üstadın seslenişinden alınmıştır. Böyle deyişimden eski tarihli bir sayı olduğu çıkarımı yapılmasın. Bilakis son sayısıdır ve seslenen de halihazırda HKMBL Büyük Üstadı En Muhterem Sayın Remzi Sanver'dir.

Bu dergi üyelere özel ( Sayın skullG'nin de kulaklarını çınlatalım) bir dergi olmakla birlikte benim alıntıladığım ve tamamını yayınlamayı düşündüğüm bölüm de dahil olmak üzere, içerisinde forumumuzun 17. Maddesine aykırı hiçbir durum yoktur.

Lafı fazla uzatmayayım. Sayın symbol aklın yetersiz kaldığını ( iletisinde bu durumu anlatmış) anlatan yazısını okuyunca bahsettiğim seslenişten şu alıntıyı yapmak kaçınılmaz oldu. Bu Sayın Sanver'in seslenişinin giriş tümcesidir:

"Masonluk insan aklının bir ürünüdür"

Bu yazıyı okuduktan sonra bir de Sayın symbol'ün yadıklarını üstüne koyunca... Bir harici olarak kafam karışıyor. Bazı gerçekleri anlayabilmek için akıl yeterli olamıyorsa, Masonluk da insan aklının bir ürünü ise... Şu halde gerçeği aramak adına Masonluk da yeterli değil... Ne bileyim? Anlayamamış da olabilirim. Kafam karıştı.
enelsır


Kasım 26, 2012, 05:26:06 ös
Yanıtla #17
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 261

Sayın ADAM,

HKEMBL  bağlı  mason olmak yolunda ilerleyen biriyim.Başka bir ülke veya rite mensup değilim.Benim masonluk ve yaradan inancım böyle sizin farklı olabilir.Buna saygı duyarım.

Saygılarımla...
Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir.
(Socrates)


Kasım 27, 2012, 05:00:52 ös
Yanıtla #18
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Son yanıt güzel...

Nitekim o son yanıt, Sayın enelsır'ın kafa karışıklığını da giderir nitelikte...

Birbirinden farklı Masonluklar var. Bunlarda farklı inanç gereklilikleri ya da gereksizlikleri söz konusu olabiliyor.

O Masonlukların yani kanatların berisinde ya da içeriğinde, birbirinden ayrı, her birinin bağımsız olması gereken mason örgütleri var. (Ne yazık ki kimileri bir diğerine bağımlı.)

Böylece şu Ulu Yaradan kavramının Masonlukta olup olmaması gerektiği, olacaksa nasıl değerlendirildiği de bir mason örgütünden diğerine farklı olabiliyor.

Böyle farklar nedeniyle anlaşılan o ki, Masonlukta kullanılan şu "Evrenin Ulu Mimarı" kavramını da bunlardan ayrı tutmak ve herhangi bir diğer kavram ile -örneğin Ulu Yaradan kavramıyla- ille de özdeşleştirmemek gerek; özdeşleşebilir ama özdeşleşmeyebilir de...

Bu arada elbette bir de Sayın Symbol gibi tümüyle kendine özgü bir inancı ya da dinsel benimseyişi olanlar var. Onlar da kendi inanç ya da benimseyişlerini Masonluğun inancı ya da benimseyişi gibi gösterme eğilimindeler.

Bir de bunun tam tersine Ateistler hatta daha da ileri her tür inanca karşı duranlar var. Onlar da o aşırı inançlılar gibi davranıyor.

Kimilerine göre ne Ateistler ne de o Ateist bile olmayanlar mason olabilir ama kimilerine göre ise -özellikle masonluğun evrensel amaçları öncelikli tutulunca- buna bir engel yok; hele 21. yüzyılda evrensel boyutta bir barış ve mutluluk öngörülüyorsa, olacak iş değil.

Peki 18. yüzyıldaki durum neymiş? Hani şu Anderson Yasası denilip de aslında Anderson Yasası olmayan 1723 tarihli anayasa ne diyor? (Anderson Yasası daha sonra, 1738 tarihli. Bu açıdan Masonlukta yer yer yanlış yapılıyor. Oysa Halep oradaysa arşın burada. Her şey apacçık ve belli çünkü belgeli.)

1723 tarihli anayasa bir masonun budala bir aeist ya da dine karşıt bir özgür düşünceci olamayacağını söylüyor. Akıllı bir ateist ya da dine karşıtlık etmeyen bir özgür düşünceci olamayacağını söylemiyor.

Böyle bir akıl yürütme de elbette demagoji olur. Akıl yürütülecekse, akıllıca yürütülmeli. Örneğin, neredeyse üç yüz yıl önce ortaya kıonulmuş olan bir yasanın bugünün koşulları altında artık geçerli olamayacağı söylenebilir. Bu daha akıllıca. 

Tutucu masonlar buna da karşı çıkarak, Masonluğun o eski kural ve geleneklerinin hiçbir zaman hiç kimse tarafından  değiştirilemeyeceğini ileri sürer. İyi de, bunun evrensel boyutta bir otoritesi yok. Şayet İngiltere Birleşik Büyük Locası ise o otorite, öncelikle kendisi değiştirmiş tüm bunları ve sonunda 1815 yılında kendi yasalarını ortaya koymuş. Bunların Masonluğun asıl yasaları, evrensel ölçekte geçerli olduğunu söylemiş.

Ne hakla?

Efendim, ilk büyük loca Londra'da kurulmuş da işte o hakla. Masonluk bir İngiliz icadıymış.

İngilizleri biliriz. Her şeyi kendilerince yeniden icat eder, sonra onun dünya çapında kendi icatları olduğunu ileri sürerler.

Ancak Ulu Yaradan onların icadı değil. Onların icadı Yüce Varlık (Supreme Being).

Kimilerine göre de bu ikisi aynı şey...

Eh, "şey" olursa aynı olmasa da benzer.

Oysa masonlar kendi aralarındaki tümm.bi çekişeleri bir yana bsıraksalar da Masonluğun evrensel amaçlarının gerçekleşebilmesi için, temel ve töresel ilkelerine sıkı sıkı sarılarak, el ele, omuz omza, kol kola, kardeş kardeşe güç birliği içinde çalışmaya girişseler ne güzel olacak. 

 


« Son Düzenleme: Kasım 27, 2012, 05:05:19 ös Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Temmuz 22, 2013, 01:53:43 ös
Yanıtla #19
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 405
  • Cinsiyet: Bay


Sayın  MYSTICPROVOCATEUR un forumda yazmış olduğu yazı galiba güzel bir cevap olabilir.Aşagıdaki yazı ondan alıntıdır...

Bir kere inanılması şart koşulan tanrı değil yüce bir yaratıcıdır.Şahsen bu yaratıcıya Tanrı,Allah v,s denmesini yanlış buluyorum.Bunlar dini kitap söylemleridir.Masonluğa girerken sorulan sualin doğrusu şu dur. "Yüce bir yaratıcının varlığına inanıyormusunuz?" Sorunun bu şekilde sorulduğunun anlaşılması durumunda sorunun üzerindeki dini boyut kalkar.

Bizler yüce bir yaratanın varlığına inanırız çünkü ruhun ölmezliğine de inanırız.Yani ondan geip ona dönme durumu mevzu bahistir.Yok oluş yoktur.Bu öğretinin en temel hususudur.Bu inanç ve düşünce olmadan üzerine masonik öğreti inşa edilemez.Tanrı tanımazlar hayatları bitince yok olucaklarını düşünürler veya başka bir boyutta var olacakları düşüncesini şiddetle red ederler.Dolayısı ile üzerine inşa edilecek Masonik bir yapı yoktur.Bu sebeple mason olamazlar Konu bukadar basit ve nettir.

Saygılarımla...
Çok güzel özetlemişsiniz sayın Sembol.
On saat dahi düşünsem bu özetlediğiniz şeyden fazlasını söylemeye bilgim de görüşüm de yetmez. Muhteşem bir özet olmuş ayakta alkışlıyorum.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
7 Yanıt
12749 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 26, 2007, 06:57:09 ös
Gönderen: paragon
43 Yanıt
24467 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 21, 2012, 01:20:01 ös
Gönderen: Trismegistus
8 Yanıt
18734 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 17, 2016, 06:51:04 ös
Gönderen: Tesla
1 Yanıt
9816 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 27, 2008, 02:54:49 ös
Gönderen: Isis
MASONLUK VE GUL

Başlatan bilmeliyimgalilei Evrensel Masonluk

2 Yanıt
9241 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 15, 2008, 01:22:06 ös
Gönderen: bilmeliyimgalilei
29 Yanıt
28490 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 16, 2011, 04:18:47 öö
Gönderen: Waldow
0 Yanıt
2734 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 06, 2010, 12:02:04 ös
Gönderen: karahan
3 Yanıt
10619 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 20, 2011, 09:51:07 ös
Gönderen: Cin Ruhi
5 Yanıt
6969 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 18, 2011, 10:40:39 öö
Gönderen: ceycet
25 Yanıt
22031 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 20, 2012, 09:52:24 öö
Gönderen: peacewings