Masonlar.org - Harici Forumu

Diger => Guncel Konular => Konuyu başlatan: amurdad - Haziran 10, 2009, 01:23:40 ös

Başlık: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: amurdad - Haziran 10, 2009, 01:23:40 ös
                                                                               OKULUN TARİHİ
Ortodoks din adamı yetiştirilmesi amacıyla ilk defa 1844 yılında, Patrik IV. Germanos’ un destekleriyle Aya Triada Manastırı bünyesinde teoloji eğitimi veren bir okul açılmıştır. Bilindiği gibi, İstanbul’ un fethinden sonra İstanbul Rum Patriği’ ne “Millet-Başı” ünvanı verilmiş ve kendisi Bab-ı Ali’ ye karşı Osmanlı İmparatorluğundaki tüm Ortodoksların lideri olarak kabul edilmiştir.
Okulun açıldığı yıllarda (1844) gerek İstanbul’ da gerekse Osmanlı İmparatorluğu’ nun sınırları içinde ve dışında yaşayan yüzbinlerce Ortodoks için iyi eğitim görmüş; dini vazifesini çağdaş bilim ve teknolojiyle birleştirerek en iyi şekilde ifa edebilecek din adamlarına ihtiyaç duyulmaktaydı.Batı Kiliselerindeki reformlar ve kültürlü din adamları bir yerde böyle bir okulun kurulmasını zorlamıştır.Böylece Heybeliada Ruhban Okulu 1844 yılındaki açılışından 1971 yılındaki kapanışına kadar Aya Triada Manastırı ile bütünleşmiştir. Çam ve deniz kokusunun birleştiği bir tepe üzerinde, geniş bir bahçe içinde, büyükşehirlerin her türlü problem ve gürültüsünden uzak bir ortam içinde yatılı olarak burada okuyan öğrenciler derslerde teorik olarak öğrendiklerini manastırın kilisesinde pratik olarak uygulayarak, eşsiz zenginlikteki kütüphanesi ile görgü ve bilgilerini arttırarak, birkaç dil öğrenerek buradan mezun oluyorlardı. Böylece Heybeliada Ruhban Okulu kısa zamanda dünya çapında şöhret yapmış ve her zaman saygı ile anılan bir eğitim ocağı olmuştur. Okul faaliyet gösterdiği süre içinde (1844 - 1971) 1000 yakın mezun vermiştir.Bu mezunlardan 12 tanesi İstanbul Rum Patrikliği makamına kadar yükselmiştir.2 kişi İskenderiye Patriği, 3 kişi Antakya Patriği, 4 kişi Otosefal Atina Başpiskoposu, 1 kişi Otosefal Arnavutluk Başpiskoposluğu görevine seçilmiştir.
Diğer 343' ü üst düzey ( Piskopos ) din adamı, 318' i ruhani ve geriye kalanlarda değerli teologlar olarak dünyanın çeşitli yerlerinde hizmet vermişlerdir ve vermeğe devam etmektedirler.
 

Okul bugünkü kapanma noktasına dört farklı dönem yaşayarak gelmiştir.
1-) 1844 - 1915 yılları arasında okul yedi sınıflıydı. Bunların dördü Lise, üçü Teoloji bölümüne aitti. 1915 - 1918 yılları arasında I. nci Dünya Savaşı nedeniyle İstanbul’ un birçok okulunda olduğu gibi eğitim durmuştur.
2-) 1918 - 1923 arasında Okul beş yıllık yüksek Okul statüsüne yükseltilmiştir.
3-) 1923 - 1951 arasında Cumhuriyet Türkiyesi’ nin Okulları ile uyum sağlayarak eski yedi yıllık eğitim sistemine dönmüştür.
4-) 1951-1971 yılları arasında dönemin İstanbul Rum Patriği Athenagoras’ın çabaları ile yeniden statü değiştirilmiştir. Liseden sonra dört yıllık eğitim verdiği halde Milli Eğitim Bakanlığının Talim ve Terbiye Dairesinin 25 Eylül 1951 tarih, sayı 2 ve 151.nci karar ile onayladığı Öğretim Yönetmenliğine göre, Sadece rahiplik mesleğine girecek öğrencileri yetiştirmek amacıyla faaliyet göstermekte idi.
1964 yılına kadar Balkan Ülkelerinden, hatta Afrika’ nın Mısır ve Ethiopia gibi ülkelerinden, Suriye’ den, İngiltere’ den yabancı uyruklu öğrenciler Heybeliada Ruhban Okuluna yatılı eğitim görmeğe geliyorlardı.
1964 -1965 ders yılında yabancı uyruklu öğrencilerin okula devam etmelerine yetkililerce izin verilmeyince, uluslararası alanda tanınan okul büyük bir darbe yemiştir.
1971 yılında Türkiye’ deki bütün Özel Yüksekokulların devletleştirildiği, ya da kapanmak zorunda kaldığı dönemde, Türkiye’ de muadili olan başka kuruluş bulunmadığından; Heybeliada Ruhban Okulu kapattırılmıştır.
1971’ den bazı araştırmacı ve yazarlar yeni bir dönem, bazıları ise son dönemin bir uzantısı olarak tanımlamaktadırlar. Bugün, İstanbul Rum Patrikhanesi’ ne bağlı bir manastır olarak işlevini sürdüren Aya Triada Manastırında 1993-1998 yılları arasındalar Teoloji ve Çevre Sorunları konulu bazı toplantı ve seminerler yapılmıştır. Manastırın ziyaretçileri oldukça fazladır. Dünyanın her tarafında yüksek mevkilere ulaşmış çok sayıda eski mezun uzun eğitim yıllarını geçirdikleri Okulu ve Manastırı görmek maksadıyla sık -sık gelmektedirler.
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: amurdad - Haziran 10, 2009, 01:35:12 ös
  Okulun kapalı olmasını siyasi buluyorum zamanında Yunanistan'a Bulgaristan'a karşı yapılan Kıbrıs meselesi ve

azınlık Türklerin baskı görmesine karşılık bir kapatma olarak algılıyorum,okulun şimdi açılmaması için hiç bir neden

yok ,hem AB sürecinde bizim işimize yarayacaktır hem de azınlıklara bir jest olucaktır dünyanın gözü Patrikanenin'de

İstanbulda olması nedeniyle bu şehrimize çevrilecektir.

   Bir çok ulustan gelen öğrenciler bizlerin misafirperverliğini gittikleri cemaatlerine anlatacaklardır.Bizim prestijimiz

için çok önemli,Akp hükümeti bunu yapmaya çalışsada bence derin devlet bunu engelliyor artık ismini ben koydum

siz hariciye'de diyebilirsiniz.Hala Yunanistan'daki müslüman azınlığın hakları açısından bir koz olarak

kullanılıyor.Ama yine devletimiz elma ile armutları karıştırıyor,bu konuyla o çok farklı bu konu bütün dünyada ki

ortodoksları ilgilendiriyor çünkü..

Saygılarımla..
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: Mozart - Haziran 10, 2009, 03:49:09 ös
Okulun kapalı olmasının nedeni; YÖK ya da Millli Eğitim Bakanlığına bağlanmak istememeleridir, siyasetle falan alakası yok, bilmeyenlere duyurulur. Bu ülkede bütün kurumlar eşittir, İlahiyat'ta YÖK'e bağlanmıştır ancak ilgili Ruhban okulu bunu kabul etmemiştir. Kabul etmiyorlarsa kendileri bilirler.
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: Genius Loci - Haziran 10, 2009, 04:23:30 ös
Patrikhane'nin istemi -benim bildiğim kadarıyla- 1971 öncesi statüde okulun açılmasıdır ki, bu statü MEB'e bağlı "özel okul" statüsüdür. okulun yönetimi Patriklikte denetimi ise MEB'de olmasıdır. ayrıca 1971'de kapatıldığında YÖK yoktu. Heybeliada'nın yüksek kısmı (4 yıllık Lise eğitiminden sonra ruhban olmak isteyenlerin devam ettiği 3 yıllık Teoloji kısmı), 8 Haziran 1965 tarih ve 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun bazı maddelerinin 12 Ocak 1971’de Anayasa Mahkemesi’nce iptali (E.69/31, K.71/3 sayılı karar) üzerine, İstanbul MEM tarafından 9 Temmuz 1971’den geçerli olmak üzere 101787 sayılı “gizli” yazısıyla kapatılmıştır.

Heybeliada Ruhban Okulu, Cumhuriyetin Kurucu Anlaşması olarak ifade edilen LOZAN'ın 40. maddesi kapsamındadır.  her ne kadar lise eğitiminden sonra girilen bir teoloji bölümü olsa da bu bölümden mezun olanların diplomaları normal Lise denkliğinde bir diploma olarak değerlendirilmiştir ki 71 öncesi Teoloji kısmı mezunları zorunlu askerliklerini er statüsünde yapmakta ve üniversiteye üniversite giriş sınavını kazanarak girebilmekteydiler. Heybeliada Anayasa Mahkemesi tarafından bazı hükümleri iptal edilen 625 sayılı yasa'nın yürürlüğe girmesinden çok evvel kurulmuş ve faaliyet gösteriyordu. O zaman yürürlükte bulunan Üniversiteler Kanununa göre (1472 s. K.) kapatılan bütün özel yüksek öğretim kurumlarının öğrencilerinin öğrenimlerine devam edebilmeleri amacıyla mevcut üniversite ve akademilere bağlanmışken Heybeliada Ruhban Okulu hakkında böyle bir tasarrufta bulunulmamıştır ki bu da idarenin de Heybeliadayı bir yüksek okul olarak görmediğini göstermektedir. Kaldı ki Ruhban okulu tartışmaları sırasında YÖK'e bağlanma düşüncesine en başta YÖK karşı çıkmıştır.



Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: amurdad - Haziran 10, 2009, 05:36:47 ös
 Sn.Skullg ve SnM.Akyol

Aşağıdaki köşe yazısında okulun açılmamasının ne gibi bir uluslararası hukuğu çiğnediği ve patrikanenin vatikan gibi emelleri olmadığını tarihsel süreciyle beraber irdelenmiştir.Bu okul 1971 'e kadar faaliyet gösterdi de bizler milli egemenlikten bir şey mi kaybettik bir sorun mu çıktı?

Hem bütün okullar 1971 de yükseköğretime bağlanırken yalnız HRO kapatılıyor bu olay sizce siyasi değil midir?Yök'e bağlı ilahiyat okulları oluyorda Hrisitiyan dini eğitimi veren bir İlahiyat fakultesi mi olmasın.Konu bence şöyle rahatlıkla çözümlenir okul özel vakıf statüsünde ne bileyim bir Kadis Has üniversitesine bağlanır ordan da Milli eğitime kazanılmış olunur.

Tevhid tedrisatını uluslar arası normlarda yaparsınız iş biter konu bu kadar basitken biraz bizde aşılmasını istemiyoruz gibiyiz.



                                                                   RADİKAL KÖŞE YAZISI

 Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmaya yüz tuttuğu günlerde, mevcut siyasal gelişmeleri doğru bir şekilde değerlendiremeyen Patrikhane'nin siyasete bulaşması böyle bir düşüncenin gelişmesinde etkili olmuştu. Patrikhane'nin faaliyetleri Cumhuriyet döneminde de uzun yıllar kuşkuyla izlenmişti. Ne var ki, bu durum tarihi gerçekleri tam olarak yansıtmamaktadır. Çünkü Patrikhane hem Bizans, hem de Osmanlı dönemlerinde mevcut siyasal iktidarların hâkimiyeti altında faaliyet göstermiştir. Dolayısıyla da, hiçbir dönemde bağımsız bir statüsü olmamıştır. Patrikhane'nin ekümeniklik iddiasına gelince, bu noktada da ciddi bir bilgi eksikliğinin varlığı göze çarpıyor.
Ekümeniklik Kavramı Neyi İçermektedir? Osmanlı Devleti ülkedeki Müslüman olmayan unsurları, millet sistemi olarak adlandırılan bir statü altında toplamıştı. Millet sistemi İslam hukuk anlayışına göre, İslam idaresine giren bir bölgedeki zimmi statüsüne sahip kişilerin hukuk ve himaye bahşedici bir ahidname ile İslam devletinin idaresi altına girmesiyle ortaya çıkan hukuki bir durumdu. Bu sisteme göre, zimmilerin belirli birtakım vergileri ödemek ve yükümlülükleri yerine getirmek kaydıyla başta ibadet olmak üzere birçok konuda özgürce davranabilme hakları mevcuttu.
Bu bağlamda Osmanlı topraklarındaki en büyük gayrimüslim topluluğu oluşturan Ortodokslar da ayrı bir millet olarak örgütlenmişlerdi. Ortodoksların yönetimi de en büyük dini kurum olması hasebiyle Rum Patrikhanesi'ne bırakılmıştı. Patrikhane'nin otoritesi ve egemenlik alanı cemaate yönelik bazı dünyevi işleri (evlilik, miras vs. gibi) içerse de, ağırlıklı olarak dini alanı ihtiva etmekteydi. Patrikhane'nin ekümeniklik statüsü siyasal olmayıp, dini bir otoritenin varlığına işaret etmektedir. Sanılanın aksine, kimi olağanüstü dönemler hariç tutulursa bu otorite hiçbir zaman dünyevi bir nitelik de kazanmamıştır. Dolayısıyla da, Vatikan benzeri bir oluşumun ortaya çıkması hem tarihsel, hem de dini gerçekler ile çelişmektedir.

Abartılı argümanlar
Ne var ki, açıkça ifade edilemeyen bu durum konunun dolambaçlı yollardan ve çok abartılı bir şekilde Patrikhane ile HRO üzerinden bambaşka argümanlar kullanılarak ele alınmasına sebep oluyor. Okulun Türkiye için tehdit oluşturduğunu iddia edenler, bu iddialarına yönelik kanıtları ortaya koyamamaktadırlar. Ayrıca bu uygulama ile Patrikhane'nin ruhban ihtiyacının sağlanması adına her geçen gün Yunan kilisesine daha bağımlı hale gelmesine yol açtıkları da bilinen bir vakıa. Hiç şüphesiz ki, bu da, bütün bu ulusalcı söylemler ile ciddi bir tezat oluşturuyor.
Bu konudaki ikinci tezat da, Patrikhane'nin ve HRO'nun bir Türk kurumu olduğunu söyleyip, sonrada bu kurumları Yunanistan'a karşı mütekabiliyet esası bağlamında yabancı bir kurummuş gibi kullanma yaklaşımında kendisini gösteriyor. Lozan Anlaşması'nda bu anlamda bir karşılıklılık ilkesi mevcut değildir. Anlaşmanın 45. maddesine gönderme yapılan durum, sadece bu maddeden önce Türkiye'dekiler için sayılan azınlık haklarının, Yunanistan'da da aynen geçerli olduğunu; onu da bağladığını işaret etmektedir. Dolayısıyla HRO'nun açılmasına karşı çıkanların argümanları, hem uluslararası anlaşmalar, hem de iç hukuk mevzuatı açısından sağlam gerekçelere dayanmamaktadır

  
  
  
HRO'nun Hukuki Durumu Üzerine Bir Değerlendirme
HRO Lozan Anlaşması'nın 40. maddesi kapsamına giren okullardandır. Yani azınlıklara mensup Türk uyrukluların dini ve sosyal kurumlar ile eğitim kurumları kurmak, yönetmek ve denetlemek hakkına sahip olmaları ile ilgili maddeye dayanmaktadır. Okul, kapatılmasına gerekçe olarak gösterilen 625 sayılı yasa ile açılmış olmayıp, faaliyetlerini 1844'ten beri sürdürmekteydi. Lozan Anlaşması imzalanırken var olan okulun sonradan çıkan bir yasaya dayanılarak kapatılması, uluslararası sözleşmelerin yasalardan üstünlüğü ilkesine ters düşer. Ayrıca 1971 yılında kapatılan özel yükseköğrenim kurumları öğrencilerinin öğrenimlerine devam edebilmeleri için 1472 sayılı yasa ile mevcut üniversite ve yüksekokullara bağlanmaları sağlanmışken, HRO hakkında böyle bir işlem yapılmamıştır. -Radikal-Mehmet Ali Gökaçtı
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: Genius Loci - Haziran 10, 2009, 05:41:51 ös
Sn. amurdad aynı görüşteyim ki sayın hocamız Prof. Dr. Ö. İlhan AKİPEK tarafından yazılan dava dilekçesindeki görüşleri de yukarıda özet olarak aktarmıştım siz de son mesajınızda değerlendirme başlığında bunu alıntılamışsınız. Görüşlerin Sayın Hocamıza ait olduğunu ifade etmek istedim sadece.
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: Mozart - Haziran 10, 2009, 08:19:53 ös
Ruhban okulu ne YÖK'e ne de Milli Eğitim Bakanlığına bağlanmak istemiyor. Kendileri diyorlar ki biz bağımsız olalım, özerk olalım.
Ayrıca bir yanlışı düzeltelim İlahiyat, üniversitelere bağlanmayı kabuletmiştir ancak, ilgili Ruhban okulu kabul etmemiştir. Böylece hala da devam etmekte olduğu başka düşüncelerden dolayı bir üniversiteye bağlı olmayı reddetmektedir. Ama burada yaşayan insanlardan dolayı değil, yurt dışı baskılı bir durumdur.
Diyelim ki M.E.B.'dan bağımsız bir açılmasına izin verdiniz, ozaman önüne gelen okul açar bunu da düşünmek gerekir.
Düşünülmesi gerekilen ikinci bir olay ise neden M.E.B.'ı çatısı altında ya da mesela İstanbul Üniversitesi çatısı altında olmayı kabul etmediğidir.
Patrik Bartholomeos'un neden Ruhban Okulu için özerklik istediği düşnülmelidir.
Burası din devletimi kardeşim, özerk din okulu olacak ya da Devletten bağımsız bir organ olacak. 2 gün sonra da Feth.Gül. ben de teoloji akademisi açarım diye çıkar meydana. Başımıza bela alırız.
Bu sorunun çözüm şu: Ya M.E. ya da bir üniversiteye bağlanabilirler. Kendileri çözmek istemiyor değil yurt dışı baskılarında dolayı çözemiyorlar.

Bu üste yazdıklarım olması gerekenlerdi. Şimdi geçelim benim gönlümden geçene İlahiyatta dahil olmak üzere, Ruhban Okulu devletten bağımsız istediğini yapsın. Çünkü devlet dinden elini çekmelidir, burası Laik bir ülke.
Ama biliyorsunuz Türkiye tarikat yuvasıdır, Ruhban Okulu bağımsız olarak açılsa, bütün tarikatlar açmak isteyecek. Ayrıca Ruhban Okulu'nun da bu olayda çok samimi olduğuna inanmıyorum, bundan dolayı bağımsız olmaması gerekir, ama gönlümden geçen bağımsız olmaları, umarım bir gün bu gerçeklerşir. Ama şuan bu imkansız, çoban gibi hepsini kontrol etmek lazım.
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: Waldow - Haziran 11, 2009, 02:18:27 öö
Bunun yanında sunuda unutmayalım heybeli adada bir ruhban okulu varsa onun hemen asagısındada Deniz Lisesi (askeri okul) bulunmaktadır. Bu gibi durumlarda bazı stratejik konularda devreye girer ki bir sebepte bu olabilir.

Ayrıca neden illa Türkiyede açılması gerekiyor baska yermi yok.
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: Mozart - Haziran 11, 2009, 04:00:45 öö
Birincisi; devletimiz için Patrikhane, uluslararası bir statüde değil, İstanbul’da yaşayan Rum azınlığın dini ihtiyacını karşılayan bir Türk kurumudur.

İki; Lozan’da azınlıklara imtiyaz değil, Türk halkıyla eşit muamele görme hakkı tanınmıştır. Anayasa’nın 12. maddesine uygun olması gerekir. (Yani Müslümanların İlahiyat Fakülteleri gibi devlet denetiminde)

Üç; 403 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu  gereği dini eğitim cemaatlere ve özel kişilere değil, devlet görevi olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nca verilir.

Dört; Anayasa’nın ikinci maddesi  Türkiye Cumhuriyeti Devleti laiktir; dolayısıyla dini öğrenim yapan özel okul açmak ve yönetmek yasaktır.

Beş; 625 sayılı kanunun 3. maddesinde  askeri okullar, dini eğitim ve öğretim yapan özel öğretim kurumları ile emniyet teşkilatına bağlı okulların aynı veya benzeri özel öğretim kurumu açılamaz.

Altı; Anayasa’nın 132. maddesi gereğince  vakıflar tarafından devletin denetiminde tabii yüksek öğretim kurumları kurulabilir, hükmüne göre Patrikhane, bir vakıf statüsünde olmadığı için Patrikhane’ye bağlı özel yüksek öğrenim kurumu açamaz. Sekiz; 1973 Milli Eğitim Temel Kanunu ve 1981 Yüksek Öğretim Kanunu ile belirlenmiş okul programının genel amaç ve temel ilkelere göre geliştirimlmesi zorunludur.

Kaynak : Bir kaç sitede var, ana kaynak hangisi bilemiyorum.
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: amurdad - Haziran 11, 2009, 12:49:19 ös
Sn.M.Akyol

Bakın sorun aslında uluslararası hukukun çiğnenmesi bundan önceki yazdığım tezleri tekrarlamıyacağım ama okulun statüsünü belirleyen Lozan antlaşmasının 40:maddesi şu şekilde özetlenebilinir;

Antlaşmanın 40. maddesine göre, Türk vatandaşı olup, Müslüman olmayan azınlıklar diğer Türk vatandaşlarıyla, hukuk bakımından aynı işlemden ve aynı güvencelerden yararlanacaklardır. Her türlü hayır kurumu, dinî kurumlar ve sosyal kurumlarla, her türlü okul ve diğer eğitim kurumlarını, giderlerini kendileri karşılamak şartıyla kurma, yönetme ve denetleme hakkına sahip olacaklardır. Bu okullarda kendi dillerini serbestçe kullanma hakkına sahip olacaklardır.


Madde 42 3.parargafTürk Hükümeti, söz konusu azinliklara ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve öteki din kurumlarina tam bir koruma saglamayi yükümlenir. Bu azinliklarin Türkiye'deki vakiflarina, din ve hayir isleri kurumlarina her türlü kolayliklar ve izinler saglanacak ve Türk Hükümeti, yeniden din ve hayir kurumlari kurulmasi için, bu nitelikteki öteki özel kurumlara saglanmis gerekli kolayliklardan hiç birini esirgemeyecektir.

Burdaki maddeleri okuyunca okulun kapalı olmasının bizim açımızdan ne kadar problemli bir konu olduğu açıktır.Okulun kapalı olması bizim karnemiz açısından çok üzücü okul 1971 de kapatılıyor oysa bizde ilk vakıf üniversitesi Bilkent ve o da 1984 'de açılıyor.Yani Lozanın bir hükmü olan azınlığın üniversite kurma hakkı 1971 ve 1984 arası çiğnenmiş oluyor.Ki sayın skullg 'un ifadesi doğruysa yök HRO'yu istemiyor.

Sonra eğitimi çağdaş modern ve barışçıl olduktan sonra herkes belki yökle denkliği olmaz ama Üniversite eğitim kurumu kurma hakkına sahip olmalı, Biz anayasa diyoruz değişsin diyoruz işte bunun için söylüyoruz benim açtığım diğer konuyu da okuduysanız...

Bu ülkede her okul, her eğitim kurumu direk M.E.B 'e bağlı olucak diye bir kanun görüş uygulama olmamalı M.E.B sadece deneyetliyici olmalı sürücü kursları da M.E.B'e bağlı ne oluyor kaza sayısı mı azalıyor.Böyle bir mantık olabilir mi devletin baskısı oteritesi bireysel haklardan önce gelmekte eğitimde bile sonuna kadar hissedilmekte bilim bilgi kalıp haline sokulmak istenmekte ben özgürlük diyorum seçim bu olmalı ve olucaktır bu devirde halen bu kısıtlayıcı sözde koruyucu sözde ülke milli menfaatlerini gözeten özde baskıcı fikirleri anlayamıyorum.

Saygılarımla..
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: Mozart - Haziran 11, 2009, 03:33:32 ös
Bay Amurdad

O dış destekli maşacılar Lozanı kabul etmiyor ki, Lozan'a göre hareket edelim, siz burada Lozan'dan söz edecekseniz öncelikle Amerika'nın Lozan ile çizilmiş sınırlarımızı neden kabul etmediğini sormanız gerekmekte.
Ayrıca karnemiz demişsiniz ne karnesi:) Sağlık karnesi mi yoksa siz Türkiye'yi sınavda zannedenlerdenmisiniz? Yoksa Avrupa Birliği mi, kim ister A.B.? Atatürk'ün böyle bir politikası yoktu. Belki de siz Laiklik olarak tanımlanan din ve devlet işlerinin ayrılmasını, Atatürk'ün Avrupalılardan öğrendiğini falan düşünmüyorsunuz değil mi.
Ayrıca Atatürk'ün Ruhban okuluyla alakalı düşüncelerini buraya yazmama gerek var mı, umarım biliyorsunuzdur.

Bay Amurdad kendimizi kandırmayalım, Lozan'da da açık bir şekilde ifade edilmiş, sadece Türk Vatandaşı olanlar bundan yararlanabileceklerdir, ayrıca herkezle eşit olmak zorunda.

YÖK başkanı açıklama yapmış isterlerse başvursunlar açalım demiş, onların amacı eğitim olsa zaten, başvurup açarlardı. Demek ki burada başka bir şey var. Yani anlayacağınız üzere kapalı olmasının nedeni kendi istekleridir.





Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: Genius Loci - Haziran 12, 2009, 06:37:37 ös
Birincisi; devletimiz için Patrikhane, uluslararası bir statüde değil, İstanbul’da yaşayan Rum azınlığın dini ihtiyacını karşılayan bir Türk kurumudur.
 

Buradaki yanlışlık Patrikhanenin bir türk kurumu olduğu iddiasıdır ki gerçekte Patrikhane ile ilgili herhangi bir yasa, tüzük, yönetmelik bulunmamaktadır. Yalnızca 1923 yılında ve 1971 yılında olmak üzere (ki ikincisi hiç uygulanmamıştır) Patrik’in Türk vatandaşı olması ve patrik seçilememesi durumunda İstanbul Valisi tarafından atama yapılması (uygulanmayan hüküm budur) hakkında iki adet Valilik Genelgesi vardır. Meşhur yanlış Patriğin Türk vatandaşı olmasının Lozan hükmü olduğu doğru değildir. Bu Osmanlı zamanındaki 1862 tarihli Rum Patrikliği Nizamnamesinde ifade edilen Patrik’in Osmanlı vatandaşı olma şartının bir devamı niteliğindedir ve 1923 tarihli İstanbul Valiliği Genelgesine dayanmaktadır. Lozan’da Patriğin TC vatandaşı olmasına dair bir düzenleme mevcut değildir. Patrikhane’nin Osmanlı zamanındaki dinsel egemenliğinin ötesindeki yetkileri Lozan görüşmelerinde evet kaldırılmıştır ve sadece dinsel yetkisi olduğu kabul edilmiştir. Bu da Osmanlıdaki millet sisteminden TC Ulus-Devletine geçiş yönünden mantıklıdır. Ancak dinsel yetkisi sürmektedir. Dolayısıyla eğer İstanbul Patrikliği Ortodoks alemde ekümenik olarak kabul ediliyorsa laik bir devletin buna karışması, karşı çıkması veya bunu kullanması kabul edilemez.


İki; Lozan’da azınlıklara imtiyaz değil, Türk halkıyla eşit muamele görme hakkı tanınmıştır. Anayasa’nın 12. maddesine uygun olması gerekir. (Yani Müslümanların İlahiyat Fakülteleri gibi devlet denetiminde)

Lozan Sulh Muahedenamesi’nin 37 – 45. Maddeleri arasında “Azınlıkların Himayesi” başlığıyla yapılan düzenlemelere kısaca göz atarsak;

37. madde 38den 44e kadar olan maddelerdeki düzenlemelere aykırı hiçbir kanun, idari düzenleme ve resmi işlem çıkartılamayacağı ve hiçbir kanun, idari düzenleme ve idari işlemle bunların kaldırılamayacağı TC tarafından taahhüt edilmiştir.

38. madde azınlıklar açısından negatif özgürlük düzenlemesini içermektedir. “Türkiye Hükumeti, tevellüt, milliyet, lisa, ırk veya din tefrik etmeksizin Türk ahalisinin kâffesine hayat ve hürriyetlerince himayei tamme ve kâmile bahşetmeği taahhüt” etmiştir. 38/2de din, mezhep ve itikadın genel ve özel ircaının serbest olduğu hükme bağlanmıştır. Gayrimuslimlerin de diğer TC yurttaşları gibi seyahat, yerleşme özgürlükleri olduğu düzenlenmiştir.

39. madde de azınlıkların medeni ve siyasal haklardan yararlanacakları ve yasa önünde eşit olacakları din ayrılığının kamu hizmetine girmede engel oluşturmayacağı düzenlemiştir. Ayrıca dil özgürlüğü 2. Fıkra ile tanınmıştır.

40. madde de ise, “Gayrimüslim akaliyetlere mensup olan Türk tebaası hukukan ve fiilen diğer Türk tebaaya tatbik edilen ayni muamele ve ayni teminattan müstefit olacaklar” dendikten sonra “VE BİLHASSA MASRAFLARI KENDİLERİNE AİT OLMAK ÜZERE  HER TÜRLÜ MESSESATI HAYRİYE, DİNİYE VE İÇTİMAYİYEYİ, HER TÜRLÜ MEKTEP VE SAİR MÜESSESATI TALİM VE TERBİYEYİ TESİS, İDARE VE MURAKABE ETMEK VE BURALRDA KENDİ LİSANLARINI SERBESTÇE İSTİMAL VE AYİNİ DİNLERİNİ SERBESTÇE İCRA EYLEMEK HUSUSLARINDA MÜSAVİ BİR HAKKA MALİK BULUNACAKLARDIR” denilmiştir.

41. madde de Türk Devletine eğitim yönünden yükümlülük yüklenmiştir.

42. madde aile hukuku ve şahsiyet hukuku konularında azınlıkların örf ve adetlerinde hal ve fasledilmesine müsait her türlü ahkam vazına Türkiye muvafakat etmiş ve azınlıklara ait her türlü kilise, havra, mezarlık vs.yi korumayı ve bunlara kolaylık sağlamayı taahhüt etmiştir.
42. madde gayimüslimlerin inançlarına aykırı davranışta bulunmaya zorlanamayacağı ve hatta bu inanç yüzünden yasanın öngördüğü bir işlemi yerine getirmemeleri durumunda haklarını yitirmeyecekleri düzenlemiştir.

44. madde ULUSLAR ARASI KORUMA maddesidir.

45. madde “İş bu fasıl ahkamı ile Türkiyenin gayrimüslim akalliyetleri hakkında tanınan hukuk Yunanistan tarafından dahi kendi arazisinde bulunan Müslüman akalliyet hakkında tanınmıştır” hükmünü barındırır. Ve fakat 44. Madde hükmünün Yunanistan açısından uygulanması bu madde yönünden düşünülemez çünkü tanınan hukuktan bahsedilmiştir. Dolayısıyla Türkiye’nin bahsettiği gibi bir “karşılıklılık” söz konusu bile değildir. Kaldı ki eğer Patrikhane bir türk kurumu ise o halde niçin karşılıklılık yönünden değerlendirilmektedir? Gibi ayrı bir sual sorulabilir.

Heybeliada Ruhban Okulu Lozan’ın 40. Maddesi kapsamında bir okuldur ve 40. Madde hükmü açıktır. Özellikle 37. Madde hükmü ile Türkiye çok belirgin bir bağıtlanmayla bağıtlanmıştır. Lozanla azınlıklar yalnızca bireysel olarak değil kurumsal olarak da korunmuştur.

1982 Anayasasının 90. Maddesi hükmü de açıktır ki “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7.5.2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”


Üç; 403 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereği dini eğitim cemaatlere ve özel kişilere değil, devlet görevi olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nca verilir.

TTK, ruhban Okulunun açılmamasına dayanak olamaz. Eğer TTK, Lozan’a aykırı hükümler barındırıyorsa bu Lozan 37ye göre geçersizdir. Kaldı ki 403 sayılı kanunun çıktığı 1924’ten Heybeliadanın kapatıldığı 1971’e kadar TTKya bir aykırılık görülmemişken bugün bunun ileri sürülmesi düşünülemez.

Dört; Anayasa’nın ikinci maddesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti laiktir; dolayısıyla dini öğrenim yapan özel okul açmak ve yönetmek yasaktır.

Yine Lozan 40 ve 37 diyeceğim. Uluslar arası hukukun en önemli ilkelerinden birisi “antlaşmanın taraflarından birinin, kendi iç hukukunun hükümlerini öne sürerek antlaşmayı uygulamaktan kaçınmayı meşru kılamayacağı” ilkesidir.

Laiklik yönünden yine ifade etmek gerekir ki Laiklik İlkesinin Anayasal bir düzenleme olarak hukukumuza girdiği 1937’den 1971’e kadar Heybeliada açıktı ve laiklik yönünden herhangi bir tartışma da yoktu.

Beş; 625 sayılı kanunun 3. maddesinde askeri okullar, dini eğitim ve öğretim yapan özel öğretim kurumları ile emniyet teşkilatına bağlı okulların aynı veya benzeri özel öğretim kurumu açılamaz
.

625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunun 25. maddesi, “Bu Kanunun yayımı tarihinde mevcut olup, 23 Ağustos 1923 tarih ve 340 sayılı Kanuna bağlı Andlaşmanın 40 ve 41 inci maddeleriyle ilgisi bulunan okulların özellik göstermesi gereken hususları yönetmelikle tespit edilir” demektedir. Bu düzenlemem 3. Maddenin bir ayrıksılığıdır. 340 sayılı Yasaya bağlı Andlaşma ise LOZAN’dır. Dolayısıyla Heybeliada Ruhban Okulunun açılması 625 s. K. açısından bir sıkıntısı oluşturmaz. Her ne kadar 625'in bazı maddelerinin Anayasa M. tarafından iptali üzerine MEB tasarrufuyla ve hukuka aykırı olarak kapatılmış olsa da

Altı; Anayasa’nın 132. maddesi gereğince vakıflar tarafından devletin denetiminde tabii yüksek öğretim kurumları kurulabilir, hükmüne göre Patrikhane, bir vakıf statüsünde olmadığı için Patrikhane’ye bağlı özel yüksek öğrenim kurumu açamaz. Sekiz; 1973 Milli Eğitim Temel Kanunu ve 1981 Yüksek Öğretim Kanunu ile belirlenmiş okul programının genel amaç ve temel ilkelere göre geliştirimlmesi zorunludur.
 

Eğer Okul kapatılmasaydı 1981 yılında çıkartılak YÖK’e aykırılığı ileri sürülmeyecekti. Türk yüksek öğretim sistemine egemen olan laiklik ilkesiyle bağdaşmazlık nedeniyle açılamayacağının söylenmesi yukarıda aktardığım uluslarası hukukun temel ilkelerinden olan antlaşmanın taraflarından birinin, kendi iç hukukunun hükümlerini öne sürerek antlaşmayı uygu¬lamaktan kaçınmayı meşru kılamayacağı” gereğince uluslararası hukukla çelişkilidir.

Ki zaten Patrikhane’de YÖK’te (şimdikini bilmiyorum ne der) Okulun MEB’e bağlı olarak açılmasına taraftardır. Patrikliğin kurumsal olarak korunması LOZAN 40. Madde ve 42. Maddede  yer almaktadır. Patrikhane eğer İHAM’a başvurursa büyük ihtimalle bu başvurusu kabul edilecek ve tüzel kişiliği olduğu İHAM tarafından kabul edilecektir. Hanya Katolik Kilisesi v. Yunanistan kararı bu noktada bir ön fikir verebilir.


Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: Prenses Isabella - Haziran 16, 2009, 02:57:46 ös
Bence Ülkenin her tarafına Patrikhane temsilciliğinde Okul açılmalı, daha faydalı olur. Bir ülkede ne kadar çok kültürel zenginlik varsa ve hür iradeyle dinini, kültürünü yaşıyorlarsa bu o Ülkenin Saygınlığını gösterir. Şekil (a) ve şekil (b)'de gözüktüğü gibi diyecem gene az gelişmiş ve gelişmiş ülkeler arasında bir kıyaslama yapacam ama gelgelelim gereksiz polemiklerin hiç lüzumu yok:)

Amerikada ne güzel bütün Irklar mevcut ve sadece anayasal kimliklerini kullanarak her türden Irk Biz Amerikalıyız diyorlar ve her İnsan Amerikan vatandaşı olduğu için eşit haklara sahiptirler ama bunun Ülkemizde uygulanması çok zor, neden diyeceksiniz? Çünkü her kafadan ses çıkıyor :D

Seçimimi yapayım:) a şıkkı.
 
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: quadriga - Temmuz 04, 2009, 12:04:47 öö
Okulun kapalı olmasının nedeni; YÖK ya da Millli Eğitim Bakanlığına bağlanmak istememeleridir, siyasetle falan alakası yok, bilmeyenlere duyurulur. Bu ülkede bütün kurumlar eşittir, İlahiyat'ta YÖK'e bağlanmıştır ancak ilgili Ruhban okulu bunu kabul etmemiştir. Kabul etmiyorlarsa kendileri bilirler.

Satın M. Akyol,

Bu ülkede bütün kurumlar eşittir diyerek mantıklı birşey söylemişsiniz. öyle olması gerekir ancak öyle değildir. Örneğin Pierre Loti Fransız Lisesi MEB'ye bağlı bir okul değildir direk olarak Fransız Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olup Anaokulundan Liseye kadar her türlü eğitim dönemindeki öğrenciye hizmet veren bir okuldur. Bu noktalarla Fransız Liselerinden ve diğer Yabancı okullarından ayrılır. Fransızlara bu ayrıcalığı veriyor Rumlara bu hak verilecekken neden gocunuyor devletimiz anlayamadım ben. Ya onlara da verilmemeli bu hak ya da Rumlar da bu haktan mahrum bırakılmamalı.

Saygılarımla...
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: Mozart - Temmuz 04, 2009, 01:02:22 öö
Bayım aradaki farkı anlamanız için konuya hakim olmanız gerekmekte, konuyu bilmediğiniz yazınızdan parıldıyor. En azından forumda yazılanları okuyabilirsiniz.

Okulun kapalı olmasının nedeni; YÖK ya da Millli Eğitim Bakanlığına bağlanmak istememeleridir, siyasetle falan alakası yok, bilmeyenlere duyurulur. Bu ülkede bütün kurumlar eşittir, İlahiyat'ta YÖK'e bağlanmıştır ancak ilgili Ruhban okulu bunu kabul etmemiştir. Kabul etmiyorlarsa kendileri bilirler.

Satın M. Akyol,

Bu ülkede bütün kurumlar eşittir diyerek mantıklı birşey söylemişsiniz. öyle olması gerekir ancak öyle değildir. Örneğin Pierre Loti Fransız Lisesi MEB'ye bağlı bir okul değildir direk olarak Fransız Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olup Anaokulundan Liseye kadar her türlü eğitim dönemindeki öğrenciye hizmet veren bir okuldur. Bu noktalarla Fransız Liselerinden ve diğer Yabancı okullarından ayrılır. Fransızlara bu ayrıcalığı veriyor Rumlara bu hak verilecekken neden gocunuyor devletimiz anlayamadım ben. Ya onlara da verilmemeli bu hak ya da Rumlar da bu haktan mahrum bırakılmamalı.

Saygılarımla...
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: quadriga - Temmuz 04, 2009, 01:12:41 öö
Bayım aradaki farkı anlamanız için konuya hakim olmanız gerekmekte, konuyu bilmediğiniz yazınızdan parıldıyor. En azından forumda yazılanları okuyabilirsiniz.

Okulun kapalı olmasının nedeni; YÖK ya da Millli Eğitim Bakanlığına bağlanmak istememeleridir, siyasetle falan alakası yok, bilmeyenlere duyurulur. Bu ülkede bütün kurumlar eşittir, İlahiyat'ta YÖK'e bağlanmıştır ancak ilgili Ruhban okulu bunu kabul etmemiştir. Kabul etmiyorlarsa kendileri bilirler.

Sayın M. Akyol,

Bu ülkede bütün kurumlar eşittir diyerek mantıklı birşey söylemişsiniz. öyle olması gerekir ancak öyle değildir. Örneğin Pierre Loti Fransız Lisesi MEB'ye bağlı bir okul değildir direk olarak Fransız Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olup Anaokulundan Liseye kadar her türlü eğitim dönemindeki öğrenciye hizmet veren bir okuldur. Bu noktalarla Fransız Liselerinden ve diğer Yabancı okullarından ayrılır. Fransızlara bu ayrıcalığı veriyor Rumlara bu hak verilecekken neden gocunuyor devletimiz anlayamadım ben. Ya onlara da verilmemeli bu hak ya da Rumlar da bu haktan mahrum bırakılmamalı.

Saygılarımla...

Sayın M.Akyol

Bilmediğim bir konuda yorum yapacak kalitede bir insan değilim. Önce bu noktada anlaşalım. Bu konuya da, siz anlayamamış olsanız da gayet vakıfım. Birşey söylemişsem aslı astarı vardır. Eğer bir şekilde yazdıklarımı çürütecekseniz bunu saygı çerçevesinde yapmalısınız yoksa düşen yalnız sizin saygınlığınız olacaktır. Ayrıca size göre nasıl bir parıldama olduğunu belirtebilir misiniz?

O okul FMB'na bağlıdır ve orada okuyan birçok arkadaşım olmuştur ve okulun tarihini ve işleyişini onlardan öğrenmişimdir. Dediğim gibi yukarıda yazılanlar harfiyen doğrudur. Kişinin vakıflığını denetlemektense, yazılanların doğru olup olmadığı konusunda küçük bir araştırma yapsaydınız o parıladama sizin içinizde olacaktı.

Saygılarımla...
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: Mozart - Temmuz 04, 2009, 01:40:17 öö
Bay quadriga;

1-Şaka yaptığınızı umuyorum, çünkü biri dini amaçlı bir okul. Siz elma ile armutu karşılaştırıyorusunuz.
Ayrıca size göre nasıl bir parıldama olduğunu belirtebilir misiniz?

2-Arkadaşlarınız Papaz mı oluyor Fransız liselerinden mezun olunca?
3-Ruhban okulu açılırsa hangi ülkenin milli eğitim bakanlığına bağlı olacak?
4-Türkiye'deki imamhatipler Arabistan Milli Eğitim Bakanlığına mı bağlı?
O okul FMB'na bağlıdır ve orada okuyan birçok arkadaşım olmuştur ve okulun tarihini ve işleyişini onlardan öğrenmişimdir.
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: quadriga - Temmuz 04, 2009, 01:51:55 öö
1.Şaka yapmadığımı belirterek sorunuza cevap vermek istiyorum. Dinsel eğitim elma diğeri armut diye birşey kabul etmiyorum. Eğitim ne olursa olsun eğitimdir. İki türlü de insanlığın bir şekilde ihtiyaçlarını karşılayacak bir mezun kitlesinden bahsediyoruz bu noktada. Dolayısı ile ikisi arasında bir fark bulunmamaktadır.

2.Sorun okuldan mezun olunca papaz olmaları mıdır size göre M. Akyol?

3.Orda demek istediğim bir şekilde Türkiye'ye has yönetim birimlerine bağlı olmayan okulların var olabileceğini açıklamaktı Sayın M. Akyol. Algıda seçicilik tehlikelidir.

4.Konunun imamhatiple falan ilintisi bulunmamaktadır. Özerk bir okulun kurulması ile ilgisi vardır. Konu ile ilgili birçok kanun ortaya dökülmüştür ama bunların bir değeri yoktur. Böylesine önemli bir okul için gerekli yasal düzenlemeler yapılabilir şeklindeki düşüncemi de beyan etmek istiyorum.

Saygılarımla...
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: Mozart - Temmuz 04, 2009, 02:08:28 öö
1- Siz kabul edin diye söylemedin, insanlar özgürdür kabul edip etmemekte.

Dinsel eğitim elma diğeri armut diye birşey kabul etmiyorum.

2-İnsanlığın derken hangi insanlığın? Bu ülkede ve Dünyada bir çok dinden, inanışdan insan var ama siz nedense sadece Ruhban okulu açılmasından söz ediyorsunuz. Hiç şamanist inancında olanlara bir okul açılması gerektiğini ve bu okulda dini liderler yetiştirilmesi gerektiğini savundunuz mu?

İki türlü de insanlığın bir şekilde ihtiyaçlarını karşılayacak bir mezun kitlesinden bahsediyoruz bu noktada.


3- Bir devletin, ülkesinde yarınları daha güzel yapan bireyler yetiştirebilmeleri için verdikleri eğitimle, bir ve birden fazla kişinin inandığı dinin, din eğitimini aynı kefeye koyamazsınız. Bunlar birbirinden farklı yollardır. Yani birbirleriyle hiçbir alakaları yoktur.

Dolayısı ile ikisi arasında bir fark bulunmamaktadır.

4- Hayır, devlettin kurallarından bağımsız olmak istemeleridir.
Sorun okuldan mezun olunca papaz olmaları mıdır size göre M. Akyol
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: quadriga - Temmuz 04, 2009, 02:21:51 öö
1.Tabi sizin kabul etme özgürlüğünüz nasıl sizde saklı ise aynı hak bende de saklıdır ama makbul olan mantıksal açıklamayı da yazıya ekleyebilmektir.

2.Burda konumuz Şamanizm ile ilgili bir okul açılması değildir, o nedenle değinmedim ama Şamanizm ile Ortodoksluk bu noktada birbirine karıştırmamamız gereken iki inançtır. O okul yüzlerce yıldır papaz yetiştiren, çok saygın bir kurumdur. Yani herhangi bir din okulundan çok farklı bir çizgidedir. Ayrıca kendisi İstanbul'da eğitime başlamış ilk okuldur. Böyle bir gelenekten ve yüce bir okuldan bahsediyorsak Şamanlık, Paganlık bizi uzaktan gıptayla seyreder.

3. Ordan mezun olan papazların dünyanın dörtbir yanındaki insanlara iyi ve doğruyu anlattığını hatırlarsak ve Ortodoksluğun ne denli büyük bir kitlesi olduğunu da gözardı etmessek hakkaten eşit değildir. Bahsi geçen okulun mezunları daha değerli kabul edilebilir.

4.Devletin kurallarından bağımsız okulların olabildiğini örneği ile açıklamıştım zaten. Dolayısı ile bu tezinize cevap vermeyeceğim.

Saygılarımla...
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: Prenses Isabella - Temmuz 04, 2009, 02:32:05 ös
Burada Sayın Quadriga'nın görüşlerini destekliyorum. Hemen hemen aynı fikirde olmamız ve olaya aynı yönden -benim açımdan tabiki- kendisi açısından söylemiyorum- kendi adıma konuşarak; baktığımızı gösteriyor. Kendileri çok güzel cevaplamışlar ve görüşlerini oldukça ayrıntılı olarak belirtmişler. Takdir edilmemesi bu durumda çok ayıp olur:)  

Unutulmamalıdır ki; bir Ülkenin gelişmişliğini, hoşgörüsünü ve kültür düzeyini farklı dinleri, düşünceleri, inançları kendi bünyesinde bulundurup, farklılıkları özümsemiş ve herşeyi eşit olarak görüp uygulaması belirlemektedir.

Saygılarımla,
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: quadriga - Temmuz 05, 2009, 03:32:31 öö
Sayın Isabella sizin gibi bireyler ile aynı havayı soluyor olmak ciddi anlamda bir mutluluk benim için. Teşekkürlerimi kabul edin lütfen. Dinlerini hür olarak ve hiçbir devlet baskısı altında sürdürmek zorunda kalmayan güzel insanlarla dolup taşan mutlu bir dünya arzusunda olmamız bizim yolumuzu aydınlatıyor.

Saygılarımla...
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: Prenses Isabella - Temmuz 05, 2009, 12:32:44 ös
Sayın Isabella sizin gibi bireyler ile aynı havayı soluyor olmak ciddi anlamda bir mutluluk benim için. Teşekkürlerimi kabul edin lütfen. Dinlerini hür olarak ve hiçbir devlet baskısı altında sürdürmek zorunda kalmayan güzel insanlarla dolup taşan mutlu bir dünya arzusunda olmamız bizim yolumuzu aydınlatıyor.

Saygılarımla...

Benim için de aynı şekilde.. inanın.. Sizin gibi güzel ve geniş düşünenlerden birini bulduğumda ve iletişim kurabildiğimde tıpkı bu dünyada en çok değerli sayılan mücevherden bile daha fazla gördüğüm bir duyguyu yaşıyorum.

Teşekkürlerinizi kabul etmek benim için bir şereftir.

Bu arada şu çok önemli son sözleriniz aklımı fazlasıyla kurcaladı;

 
Dinlerini hür olarak ve hiçbir devlet baskısı altında sürdürmek zorunda kalmayan güzel insanlarla dolup taşan mutlu bir dünya arzusunda olmamız bizim yolumuzu aydınlatıyor.

Bir birey olarak içimde tuttuğum üzüntüyü Sizinle paylaşmak istedim. Toplumda ship olduğum görüşlerimi, inançlarımı ve en önemlisi de elde etmiş olduğum bütün bilgileri yaşamıma geçirememek kadar bundan duyduğum büyük bir kahrolmayı hayatım boyunca hiç yaşamadım, sanırım.. Neden derseniz, çünkü hayatta en güzel şey, doğru-akılcı ve bilimsel olarak bilgi yüklü bir birey vasfına erişip de bunu önce kendi yaşamına uyalarması gerekmektedir. Bunu ben maalesef yapamadım. Her hayatıma geçirmek isteyişimde toplumumuzda gördüğüm ( kendi içinde bulunduğum bağnaz kişilerin çokluğu nedeniyle ) o denli algı seviyeleri o kadar derecede katılaşmış ve ilkel içgüdüleriyle tamamiyle derinden o kadar bütünleşilmiş ki bu olay maalesef uyanan-uyanmış hatta uyanacak bilinçlerin bir nebze de olsa ağır bir hüsrana uğramasına yol açmaktadır. Bulunulan şartlar ve koşullarda kişinin elde etmiş olduğu bilgileri kendi yaşamına uyarla -(ya)- madığı sürece ne anlamı kalabilir ki?

Önünüze konulan bir set gibidir. Açıkçası kendin için savaşım verdiğin bu hayat mücadelesinde kolay kolay, hiç umulmadık anlarda başkalarının yozlamış zihniyetlerinin açıkçası kurbanı haline rahatlıkla gelebiliyorsun. Bu ne biçim adalettir ki, herkesin sahip olduğu görüş doğrultusunda hareket etme istekleri başkalarını rahatlıkla olumsuz olarak etkiletibilsin, buna izin verilsin.. Benim Peygamberlerim bana yolumuzda Işık tutarken bir başka yozlaşmış zihniyetler de beni bu denli negatifleyerek yaşantımı alt üst etsin. Hayatıma mal olsun..

Biliyor musunuz ki bir İnsan, bu dünyaya kaç kez gelmiş ve ne gibi zorluklarla karşılaşmış, evrim denilen basamakları atlatmış tabi bunun çok kolay olmadığını 'Tekamülün gerçek anlamını bilenler için' bilindiğini farzsayıyorum ama buna rağmen tek celsede bu gibi Kişilerin bir anda evrim yaşatılarının mahvolması kadar üzücü ve vahim bir olay ben açıkçası göremiyorum. Bu benim için de geçerli ama ben bunları kendim için değil benden daha üst Evrimli Bilinçler için kastettiğimin de bilinmesini isterim. Çünkü kendim için söyleyecek olursam belki benim kaybım, kazandığımın yanında hiçbir önemi ve anlamı olmayabilir çünkü kendimden biliyorum benim yukarda bahsettiğim durumlara gelebilmem için daha çok zorlu yollardan ve aşamalardan geçmem gerektiğini ve daha istenildiği seviyeye, düzeye gelebilmemin şimdilik mümkün olmadığının bilincindeyim. Dilerim ki, son sözleriniz kendim için olmasa bile bahsı geçen Düzeyli Kişilerin yaşamında vücut bulsun.

Beni anlıyor olmanızı hissederek bu açıklamayı Size atfen yaptım Sevgili Quadriga..

Sevgilerle,
    
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: quadriga - Temmuz 05, 2009, 08:02:48 ös
Saygıdeğer Isabell

İnsanlara baskı uygulatarak kendi inancını yücelttiğini sanan insanlar malesef ki var ancak bana kalırsa onları kesinlikle önemsememeliyiz. Tabii içinde bulunduğunuz durumu ben bilmemem ama eminim ki size dayatılan olumsuzlukları aşmak için çabalarınız var ve bu da özgürlüğe atılan kocaman bir adımdır.

Kişisel düşüncelerim hep bana dayatılan ne olursa olsun ve hangi ortamda olursam olayım yalnız doğru ve mantıklı bildiğim davranışları sergilemem gerektiğini söylüyor bana ve ben böyle yaparak kendimi özgür hissediyorum. Tüm insanlığın özgür olmasını isteyişim özgürlüğün verdiği hazzı biraz olsun bilmemden ileri geliyor. Her türlü baskıdan arınmış-ama bu arınma hiçbir zaman insanlığa en ufak bir zarar verme hakkını vermiyor bize, amaç herkesi arındırmak- güzel insanlığın, güzal yarınları için çalışmak benim için bir varoluş amacıdır.
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: Prenses Isabella - Temmuz 05, 2009, 08:55:43 ös
Saygıdeğer Isabell

İnsanlara baskı uygulatarak kendi inancını yücelttiğini sanan insanlar malesef ki var ancak bana kalırsa onları kesinlikle önemsememeliyiz. Tabii içinde bulunduğunuz durumu ben bilmemem ama eminim ki size dayatılan olumsuzlukları aşmak için çabalarınız var ve bu da özgürlüğe atılan kocaman bir adımdır.

Kişisel düşüncelerim hep bana dayatılan ne olursa olsun ve hangi ortamda olursam olayım yalnız doğru ve mantıklı bildiğim davranışları sergilemem gerektiğini söylüyor bana ve ben böyle yaparak kendimi özgür hissediyorum. Tüm insanlığın özgür olmasını isteyişim özgürlüğün verdiği hazzı biraz olsun bilmemden ileri geliyor. Her türlü baskıdan arınmış-ama bu arınma hiçbir zaman insanlığa en ufak bir zarar verme hakkını vermiyor bize, amaç herkesi arındırmak- güzel insanlığın, güzal yarınları için çalışmak benim için bir varoluş amacıdır.

Sizi çok iyi anlıyorum Sayın Quadriga; görüşleriniz benim için büyük önem taşıyor. Görüşlerine değer verdiğim Kişilerdensiniz.

Ne var ki yürünen yolda ne yapıp yapmadığına karar verememek kadar acı bir şey yoktur sanırım. Hatta buna bazan çaresizlik de diyebilirim. Sanırım benim için yürüdüğüm yolun sonuna geldim. Herkese belirlenen bir yol vardır bu, muhakkak ki bir yerde son bulur, bulacaktır da.. Benim için bu hayatta yapmak istediğim çok şey var diyemem açıkçası ama şuna inanıyorum ki, benim için İnsanın ve İnsanlığın taşıdığı anlamın ne denli büyük mana ve önem taşıdığıdır. Hayat çok kolay bir şekilde maalesef kazanılmıyor, buradan kastım; dünyevi anlamda değil. Bir karar vermek için birçok şeyden vazgeçmek gerekiyor. Ama verdiğin karar yeter ki kendin için olumlu olsun..

Başkalarını da kendim gibi düşünmek zorundayım elbette ama bu ne bana ne de başkasına zarar vermemek şartıyla, bunun bilincindeyim.

Bazan insanın içinde o kadar çok şey olur ki, bunu ifade etmekte zorlanılır. Tıpkı şuanda olduğu gibi..

Sizi tanıdığıma memnun oldum. Bu sitede yaşadıklarıma artık kendim için bir son vermek zorundayım. Tanıdığım çok Değerli Kişiler mevcut ve > Onları tanıdığım için kendimi,  ( kendi adıma ) her zaman şanslı hissedecem.

Hoşçakalın..  
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: baris - Temmuz 06, 2009, 12:08:25 ös
Ruhban okulunun veya imamhatiplerin veya başka dini eğitim veren okulların açık olması beni pek fazla rahatsız etmiyor.Şöyle ki;Dini duyguları beslemek ve ibadetleri yapmak kişinin özgür iradesidir.Bu benim şahsi kanaatimce hoşgörüm içerisindedir.Dini konular manevidir ve haliyşe vicdani sorumluluklar taşır.Herkes kendi dini duygularını yaşamalıdır.
  Önemli olan bir şu noktadır ki;Yukarıda deüşüncelerimi belirttiğim noktaların dışında işleyen okullar mutlaka kapatılmalıdır.Kontrol mekanizması altında tutulmalıdır.Bu okullardan zaman zaman gerici,anti laik,cumhuriyet ve demokrasi düşmanları çıkmaktadır.Bunların sebebleri iyice araştırmalı ve gereken yasal düzenlemeleri yapılmalıdır.İmam hatip okullarının Ülkemiz yakın tarihinde yaşattığı sosyal siyasi sıkıntıları hepimiz bilmekteyiz.Bu noktada önlemler alınmak zorundadır.Tabiki camiye imam ilahiyat fakültelerine hoca gerekmektedir.Bunlar yaşadıkları toprakları başka emellerle hayal eden olmazsa olmazlarımızın üstüne fikir yürüten değil temel dini konuları tarafsız saptırmadan insanları Müritleştirmeden görevlerini icra etmelidirler.
Dünyanın en büyük emperyalizmi Dindir.Çünkü inançlı olan insanları dini ile kullanmak mümkündür.Dünün,bugünün gerçeğidir ki yarının da gerçeği olacaktır.Din temizliğinden arındıran veya arındırmaya çalışanlşar cemaatleşenler çıkar ilişkisi kuranlar hep olacaktır.
uhban okulunun eğitimine ihtiyaç duyanlar vardır.Dinini daha iyi öğrenmek isteyen doğru bilgi ile donanmak istiyenler vardır.Ruhban Okulunun açılması olumludur ama tabiki dileklerim ile.
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: baris - Temmuz 06, 2009, 05:54:11 ös
Şuan okuduğum habere göre Rus Patriği Kirill Ülkemize ziyarete gelmiş ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ile ve Başbakan ile görüşmüş.Rus Patriği Kirill, Ruhban Okulu açılacak mı tartışmaları üzerine sorulan soruya "Açılabileceği bilgisi bize ulaştı" cevabı vermiş.
Görünen o ki Ruhban Okulu açılacak.Umarım açılması ile güzel sonuçlar doğurur.
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: quadriga - Temmuz 06, 2009, 05:57:41 ös
İSTANBUL -Fener Rum Patriği Bartholomeos, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması konusunda "İnanıyoruz ki hükümetimiz bu konuyu da çözmeye kararlıdır'' dedi.
Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill, Fener Rum Patriği Bartholomeos ile bir araya geldi.
Kirill ile Bartholomeos, görüşmenin ardından gazetecilere ortak açıklama yaptılar.
Kirill, Moskova Patriği seçildikten sonra Ortodoks kiliselerine bir dizi resmi ziyarete başladığını ve Ortodoks Kilisesi protokolüne göre ilk sırada olan İstanbul Patrikliği ve Patrik Bartholomeos'u ziyarete geldiğini söyledi.
Patrik Bartholomeos ile Aya Yorgi Kilisesi'nde bu sabah birlikte ayin yapma şansı olacağını dile getiren Kirill, aynı zamanda 2 kilisenin ilişkilerini ele alma şansı bulacaklarını bildirdi. Kirill, Rusya'nın iyi komşusu Türkiye'yi ziyaret etmekten de mutlu olduğunu, bu fırsatla Türk halkına selamlarını ilettiğini kaydetti.
Patrik Bartholomeos da patrikhane olarak değerli bir konuğu kabul etmekten mutluluk duyduklarını, Kirill ile tanışıklıklarının yıllar öncesine dayandığını, Ortodoks kiliselerini ilgilendiren ortak konularda işbirliği yaptıklarını kaydetti. Bartholomeos, ''Bazen problemlerimiz oldu, ama kiliseler ve şahıslarımız arasındaki ilişkiler çok dostane. 2 saat süresince yaptığımız ikili görüşmemiz de aynı atmosfer içinde geçti'' dedi.
Kişisel konutunda bu akşam Patrik Kirill ile yemek yiyeceklerini belirten Bartholomeos, ''İkili görüşmelerin gerek Ortodoks alemi yararına olmasını, gerekse barışın tesisine katkıda bulunmasını temenni ediyoruz'' diye konuştu.
Bartholomeos, bir soru üzerine, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması konusunun gündeme gelmediğini belirterek, konuyla ilgili açıklamaları basından izlediklerini dile getirdi ve, ''Bu konuda müspet gelişmeler var. İnanıyoruz ki, hükümetimiz bu konuyu da çözmeye kararlıdır'' dedi.
Patrik Kirill ise, ''Antalya'da bir Rus kilisesi açılması girişimlerine'' ilişkin soru üzerine, çoğu Ortodoks birçok Rus vatandaşının Türkiye'ye geldiğini, karşılıklı evliliklerin de olduğunu hatırlattı. Kirill, Türk yetkililerle din turizmi konusunda görüşme yapmak istediklerini, koşullar uygun olursa bu insanların kendi inandıkları biçimde ibadet etmelerinin mümkün olacağını söyledi.

Kaynak: AA
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: hakan_34_06 - Şubat 20, 2011, 10:46:00 ös
İnanmak duygusu, ekmek kadar önemli. Gerçekten açlmas m yoksa açılmaması iyi olur bilemiyorum. Esasta açılmamas taraftarıym. Sonuçta bir insana yapılan bütün insanlara yapılan haksızlık olur kanaatindeyim.
Başlık: Ynt: Heybeliada Ruhban Okulu ülkemizin yüz akı olmalı
Gönderen: shakespeare - Eylül 25, 2011, 09:46:49 ös
dün okulu gezdim , çok güzel gerçekten uluslararası talep varsa açıl malı
adanın esnafı içinde ii  olur
sevgiler...saygılar...