Masonlar.org - Harici Forumu
Mason ve Masonluk Nedir? => Turkiye`de Masonluk => Turkiye`de Masonlugun Tarihi => Konuyu başlatan: MASON - Mart 17, 2007, 07:48:53 ös
-
Mason Localarınin Kapanisi
Atatürk, aynı zamanda Mason olan dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ile görüşür ve ondan Masonların üst düzey yöneticilerine genel durumu açıklamasını ve yasaya gerek olmadan kendi kendilerini tatil etmeleri mesajını iletmesini ister. Sonunda 10 Ekim 1935 günü Mason yöneticileri tarafından imzalanmış bildirge Anadolu Ajansı tarafından yayınlanır:
“Mes’ul ve maruf imzalar altında Ajansımıza verilmiştir. Türk Mason Cemiyeti memleketimizin sosyal tekamülünü ve günden güne artan muazzam terakkilerini dikkate alarak ve Türkiye Cumhuriyetinde hakim olan demokratik ve cidden laik prensiplerin tatbikatından doğan iyilikleri müşahede ederek faaliyetine, bu hususta hiç bir kanun olmaksızın nihayet vermeyi ve bütün mallarını memleketimizin sosyal ve kültürel kalkınmasına çalışan Halk Evlerine teberruu muvafık görmüştür.”
Ayrıca Şükrü Kaya hükümet adına kamu oyuna yaptığı resmi açıklamada; “Türk Masonları kendi ideallerinin hükümetin esas programına dahil olduğunu görerek, kendi teşkilatlarını kendileri fesh etmişlerdir. Hükümetin bu iş üzerinde hiç bir teşebbüsü ve alakası yoktur” diyerek durumu belirtmiştir.
1946 yılında yeni Cemiyetler Kanununun yürürlüğe girmesiyle, masonlar da yeniden faaliyete geçerler ve 1948 yılında İstanbul Vilayetine verilen dilekçeyle Türk Mason Derneğini kurarlar. Aynı yıl İzmir ve Ankara şubeleri açılır.
Daha sonra, Ankara’daki localar birleşerek 1955 yılında kendi Büyük Localarını kurarlar, İstanbul ve İzmir’deki locaları bu Büyük Locaya katılmaya davet ederler. Aynı yılın sonunda, Merkez Ankara’da olmak üzere Türkiye Büyük Locası kurulur. Böylece Türk Masonluğu, masonluk ilke ve kurallarına aykırı olmayan bir şekilde, loca üyelerinin özgür iradeleriyle, dünyadaki diğer benzerleri gibi kurulmuş olur. Bu tarihten itibaren, Türkiye Büyük Locası kendi obediyansı içinde, kendisine eşit veya üstün bir güç tanımayan tek bir merkezi yönetim şekline gelmiştir.
Ancak sorun dünya masonluğu için çözülmüş değildir. Çünkü Büyük Locayı oluşturan Locaların tümü kendiliğinden oluşmamış, Yüksek Şura tarafından kurulmuştur. Türkiyedeki masonlar bu localarda masonluğa kabul edildiklerinden, dünya masonluğuna göre hem localar, hem de Türk masonları mason olarak tanınmazlar. Bu olay, Türk masonluğunun tanınması için masonları 22 yıl daha uğraştıracaktır.
-
1935 yılında türk yükseltme cemiyeti adı altında dernek statüsünde çalışan türkiye büyük locası kendi çalışmalarını bizzat kendisi tatil etmiştir.
ülkede oluşan siyasal ve sosyal ortam göz önüne alınarak, türk ocakları, kadınları himaye cemiyeti, muallimler derneği, izcilik teşkilatı gibi kuruluşlar yasayla kapatılmış ve parti denetimi altına alınmıştır.
atatürk, aynı zamanda mason olan dönemin içişleri bakanı şükrü kaya ile görüşür ve ondan masonların üst düzey yöneticilerine genel durumu açıklamasını ve yasaya gerek olmadan kendi kendilerini tatil etmeleri mesajını iletmesini ister. sonunda 10 ekim 1935 günü mason yöneticileri tarafından imzalanmış bildirge anadolu ajansı tarafından yayınlanır:
“mes’ul ve maruf imzalar altında ajansımıza verilmiştir. türk mason cemiyeti memleketimizin sosyal tekamülünü ve günden güne artan muazzam terakkilerini dikkate alarak ve türkiye cumhuriyetinde hakim olan demokratik ve cidden laik prensiplerin tatbikatından doğan iyilikleri müşahede ederek faaliyetine, bu hususta hiç bir kanun olmaksızın nihayet vermeyi ve bütün mallarını memleketimizin sosyal ve kültürel kalkınmasına çalışan halk evlerine teberruu muvafık görmüştür.”
ayrıca şükrü kaya hükümet adına kamu oyuna yaptığı resmi açıklamada; “türk masonları kendi ideallerinin hükümetin esas programına dahil olduğunu görerek, kendi teşkilatlarını kendileri fesh etmişlerdir. hükümetin bu iş üzerinde hiç bir teşebbüsü ve alakası yoktur” diyerek durumu belirtmiştir.
-
selamlar, Yüce ATATÜRK neden kapanmanızı istedi ve gerçekten bu yüzdenmı kapandınız? Saygılar
-
Atatürk, aynı zamanda Mason olan dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ile görüşür ve ondan Masonların üst düzey yöneticilerine genel durumu açıklamasını ve yasaya gerek olmadan kendi kendilerini tatil etmeleri mesajını iletmesini ister. Bence Tatile girdiler yazıda olduğu gibi iyi akşamlar. :'( :'( :'(
-
Hep yakınılır, masonlar niçin kendilerine yöneltilen suçlamalara karşı sessiz kalmış diye...
İşte bir nedeni de şu son iki ileti gibi sözlerin edilişi.
Konuya böyle olmadık, böyle yanlış bir tarzla girilirse, masonlar buna nasıl yanıt versin? Niçin yanıt vererek bu polemiğe düşsünler ki?
Madem polemik yapılmak isteniyor, ben sorayım: her yaptığının arkasında Türk Milleti'nin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin yararlarını gözeten Atatürk'ün, böyle bir işe kalkışmasının -kalkıştıysa eğer- gerekçesi neydi?
-
Cumhuriyet yeni kurulmuştu iç ve dış bir çok tehdit hala ayak oyunlarına devam ediyordu.İç tehditler ise derneklerdi bu
derneklerin bir kısmı dışa bağımlı bir şekilde çalışıyordu.Atatürk ülkenin lideri olarak, adeletli ve mevcut düzenin koruması için
tedbirler alması gerekli ve TBMM ye olan ilgiyi de arttırması gerekli idi.Derneklerin bir kaçıda faaliyetlerini olumsuz yönde
sürdürünce yararlı ,yararsız demeden hepsini kapattı.Mason Localarına özel bir kapanış değil.Çözüm odağı TBMM olmalıydı
ona göre dışa bağımlı ve anti propaganda yapan hiç bir dernek olmamalıydı.Masonlar dan da bir kaç milletvekili vardı ö dönem
de TBMM de benim bildiğim kadarıyla
Saygılarımla
-
Selamlar,
Teşekkür ederım verdıgınız yanıtlar için sanırım Sayın ADAM, hakklı ben Bilgi sahıbı olmadan Fikir sahıbı oldum Kusura bakmayın eger MASON Yoldaşları kırdıysam özür dilerim...Bu konu hakkında bana kitap önerilmesını Saygıyla arz ederım.. SAygılarımla..
-
Aslında ulaşma imkanı olanlar için Mimar Sinan dergisinin 1978 yılında basılmış olan 27.sayısında faydalı bir yazı var. 1933 yılında bir olay isimli. Mason localarının neden kapandığını çok güzel anlatıyor. Aslında uzun olmasa tamamını aktarabilmek isterdim. Tarayıp aktarmayıda düşündüm ama sayfalar iyice eskimiş açarken bile kağıtlar dağılıyor o yüzden işimize yarıyacak bir kısmını yazıyorum.
Yeni gazetede "Bilmediğimiz yönleri ile Atatürk" adı altında bir sıra yazı çıktı. Necmi Onur'un "Cemal Granda Anlatıyor" dediği bu röportaj serisinin birinden şunları özet olarak alalım :
Bir yurt gezisinden dönerken İzmir'e geldik. O gece Naim Palas Oteline indirler. Recep Zühtü, Kılıç Ali, Tahsin Özer ve Salih Bozok bey sofraya otururken :
- Paşam, dediler. Dün gece Adliye Vekili Mahmut Eset bey Karşıyaka'daki Mason Cemiyetinin camlarına tabanca attırmış. Cemiyet üyeleride korkmuşlar.
Gazi, Bozok ile Tahsin beyi dikkatle dinledikten sonra, çenesini elinin içine alarak düşündüler bir müddet. Ondan sonra da:
- Bu ne biçim iş dediler. Bu ne biçim iş? Gecenin yarısında bir cemiyete silah atmak olur mu? Atılır mı? Eğer cemiyetin faliyeti zararlı ise, kanunla kapatılsın. Silaha ne luzum var. Burası dağ başı değil ki...
-
Bu konu başlığı altında Sayın ARCHITECT, Atatürk'ün Masonluk ile bağlantılı sözlerinden çok önemli olanlarından birinin örneğini vermiş. Orada Mahmut Esat (Bozkurt), bu bağlamda çok önemli bir isimdir. Kafayı çektikten sonra bir mason locasının bulunduğu binayı niçin kurşunlamış olduğu da bilinmeldir ki Masonluğa karşı tutum ve girişimlerinin temelinde ne olduğu iyi anlaşılabilsin.
Bu bağlamda bilgi edinmek isteyen kişilerin o mahut antimasonik kaynaklarda yazılanlarla yetinmeyip, yansız araşxtırıcı ve mason yazarların kitaplarına bakmalarında da yarar var. Bu anrada ünlü Türk araştırıcı masolardan Tamer Ayan'ın başlı başına bu konu üzerine yazdığı bir kitap var: "Atatürk ve Masonluk" Bu, piyasada rahatça bulunabilen bir kitaptır. Başka araştırıcı mason yazarların kitaplarında da bu konuya özel bir yer ayrılmıştır.
Ben derim ki: Atatürk'ün Türkiye'de mason loca ve diğer kuruluşlarının 1935 yılında çalışmalarını tatiil edişleri üzerine ne bir girişimi, ne bir emri ne de bur tutumu olmuştur. Böyle bir şey yoktur. Böyle bir şeyin olmadığının belgeleri vardır.
Buna karşılık, böyle bir şeyin olduğunu ileri sürenler, şunun bunun dedikodusunu ve gerçekdışı anlatımlarını ya da vasayımlarını aktarmayı bir yana bırakarak, belgelerini göstermeli, iddialarını kanıtlamalıdır.
İşin ilginç yanı, bu konunun belgelenmesine girişildiğinde kullanılan o anıların, Sayın ARCHITECT'in çok güzell aktarmış olduğu gbilirenin çoğu, Atatürk'ün masonlara karşı değil, Masonluktan yana çııktığını da göstermektedir. Sayın ARCHITECT'in bir bölümünü aktarmış olduğu şu söyleşiyi çok dikkatle okumanızı öneririm. Atatürk ne demiş?
-
selamlar, öncelikler teşekkürlerımı sunarım. önerdiginiz kıtabı edınıp sonrasında Fikirlerimi burda paylaşacagım umarım yakın zamanda.. Saygılar
-
Tarihe bakıldığında kapatılmamıştır büyük Locası ülkenin içinde bulunduğu etkin ortamdan yaptıkları ve yapacakları şeylerin yıpratılmaması için İvedi bir şekilde tatile girmiştir.
Bunun tam tersini düşünenler ;
Cumhuriyet 1923 yılında kuruldu ve aradan geçen 12 sene sonra 1935 te Mason locaları kapatıldı.
Atatürk tam anlamı ile ülke yönetiminde söz sahibi iken neden 12 sene beklemiş birde bunu sorgulamamız lazım.
-
Burada sorgulanacak bir şey yok...
Çünkü Atatürk'ün mason localarının 1935 yılında kapanışıyla bir bağlantısı yok.
Böyle bir şeyin olmadığı belgeleriyle kanıtlanmıştır.
Atatürk'ün, İzmir'de Karşıyaka'da bulunan mason locası binasına gecenin bir vakti tabancayla ateş eden Mahmut Esat Bozkurt'un usandırışı sonucunda "Böyle olur mu?... Kurşun atalır mı?... Zararlıysa kapatıverelim gitsin." bağlamında bir deyişi de belgelenmiş ve Masonluğa karşıt başka hiçbir sözü olmamıştır. Masonluğun amaç ve ilkeleriyle paralel çok sözü vardır ve bu orumda bir başka başlık altında anlatılmıştır. Ancak bazı sözleri vardır ki, bunlar sonradan antimasonik cephede farklı yorumlanarak sanki Masonluğa karşıymış gibi gösterilmiştir. Onlar da bu Forumda daha önce anlatılmıştır. İşin garip yanı şu ki, aynı antimasonik cephe Atatürk'e ve Cumhuriyet devrimlerinin birçoğuna karşıttır. Bunu da yayınlamış oldukları kitaplarda açıkça görürüz.
İşin bir diğer ilginç yanı, mason localarının o tarihteki kapanışının, yöntem bakımından gerek Masonluğun yasa ve kurallarına gerekse Dernekler Kanunu'na aykırı olduğudur. Nitekim bunun öyle olduğu daha sonra ortaya konmuştur.