Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Bet amikdaş nedir?  (Okunma sayısı 6957 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 13, 2007, 09:52:41 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Bet-Amikdaş, Yahudi’nin kendi içinde, yüreğinde, gönlünde, Tanrı’ya ayırdığı yerin anıtlaşmış ve somutlaşmış halidir. Bet-Amikdaş, Şelomo Ameleh’in, babası David Ameleh’in vasiyeti gereğince ve Tanrı iradesine göre Yeruşalayim şehrinde inşa ettirdiği görkemli tapınağın adıdır. Sefer Ha Zoar’da anlatılan bir öğretiye göre Tanrı dünyayı yarattığı zaman, göklerdeki muhteşem tahtının altından kıymetli bir taş almış ve onu boşluğa fırlatmıştır. Bu taş gözle görülmeyen bağlarla, yukarıda Tanrı’nın tahtına bağlıymış. Bağın bir ucuna bağlı olan taş yeryüzüne inmiş ve sularda sağa sola ve her yöne hareket ederek dünyamızı oluşturuvermiş. Bu taşın adı “Even Şatiah” yani “Nirengi taşı” olup, dünyayı oluşturan bu taş, dünyanın merkezi, gözbebeği veya göbeği olarak nitelendirilmektedir. Tanrı, bu taşın düştüğü yerde de Yeruşalayim şehrinin kurulmasını kullarına emretmiş. Onlara; “İşte Yeruşalayim, onu dünyanın merkezine yerleştirdim, diğer ülkeler de etrafında bulunuyor” demiş.

Birinci asırda yaşamış Yahudi düşünürlerden Rabi Şemuel, dünyanın şeklini şöyle tarif etmiştir; “Dünya insan gözüne benzer, göz akı, karaları çevreleyen okyanuslardır, üzerinde yaşadığımız topraklar gözün irisi. Yeruşalayim ise gözbebeği ve gözbebeğinin içindeki görüntü ise “Bet-Amikdaş” yani kutsal tapınaktır”.

Başka bir ortaçağ düşünürüne göre, Tanrı dünyayı tıpkı, ana rahminde gelişen bir çocuk gibi yaratmış. Çocuğun göbekten beslenip büyümesi gibi, dünya da bu merkez noktadan başlayıp, her yöne doğru gelişmiş. Bu nokta veya göbek Yeruşalayim’dir. O’nun da merkezi “Even Şatiah” üstüne inşa edilen Kutsal Tapınak.

Bu taş aslında kocaman bir kaya kitlesidir. Avraam, oğlu Yitshak’ı bu kaya kitlesi üzerinde korban etmeye hazırlanmış, Yaakov ünlü merdiven rüyasını bu yerde görmüş, David Ameleh, Kutsal Tapınağı bu kaya etrafında inşa etmeyi tasarlamış ve oğlu Şelomo Ameleh de burada Moria dağının tepesindeki bu kayanın bulunduğu yerde tapınağı inşa ettirmiştir.

David Ameleh Yeruşalayim şehrini ele geçirdikten sonra, bu kent artık Yahudi halkının siyasal ve dinsel başkenti olur. David şehri onartır, olası saldırılara karşı sağlam surlarla çevreletir. Ne yazık ki en büyük emeli olan ve Tanrı’ya sarsılmaz inancına kanıt olmak üzere yaptırmak istediği tapınağı inşa etmeye ömrü yetmez, bu görevi oğlu Şelomo’ya vasiyet eder.

Şelomo Ameleh de, en az babası kadar başarılı bir kraldır. Onun devrinde İsrailoğulları savaşmaz, ekonomik olarak gelişir ve zenginleşirler.

Bir öğretiye göre Şelomo, Bet-Amikdaş’ı inşa ettirmeye karar verdiğinde Tanrı’nın meleklerinden biri ona rüyasında görünür ve şöyle der; “Ey İsrael kralı David Ameleh’in oğlu Şelomo, Tanrı’nın Adı'nı onurlandırmak için yapacağın tapınağa, tüm halkının kendi olanakları dahilinde katılımını sağlayacaksın.”

Şelomo tüm tebaasını, her sınıftan insanı sarayına davet eder. Saray erkanı, yöneticiler, Koenler, rabiler ve halk toplanır. Kral Şelomo her kesimi bir işle görevlendirmiştir. Saray erkanı ve yöneticilere tapınağın kubbelerinin, sütunlarının ve basamaklarının inşası, Kohenlere ve Levilere “Aron Aberit”in bulunduğu kutsal bölümün yapımı, güçlü ve varlıklı sınıfa Tapınağın doğu bölümünün inşası, fakir ve muhtaç kesime de batı bölümünün inşası düşmüştür.

Yöneticiler ve zenginler ellerindeki ziynetleri değerlendirerek, gerekli inşaat malzemelerini almışlardır. Tir ve Sidon halkından işçiler ve ustabaşları getirterek güçlü ekipler kurmuşlar ve kısa sürede görevlerini tamamlamışlardır.

Fakir halkın payına düşen Batı bölümü ise en son biten kısım olmuş. Halk el emeği alın teriyle o koskoca taşları taşımış, kesip yontmuş ve kendilerine düşen Batı Duvarını bin bir güçlükle ancak bitirebilmiştir.

Bu kutsal görev bitip de Bet-Amikdaş bütün haşmetiyle dimdik ayakta durduğunda Tanrı bu müthiş eseri inceleyip bakışlarını “Batı Duvarı” üzerinde durdurarak “Fakir ve muhtaç halkın el emeği ve alın teri benim nazarımda en değerli olanıdır. Bu duvarı ebediyen kutsuyorum” demiş ve bir ilahi ses de yankılanarak şöyle tekrarlamış, “Tanrı’nın kutsal varlığı, Batı Duvarını ebediyen terketmeyecektir.”




Şelomo Ameleh’in, yaptırdığı Kutsal Bet-Amikdaş’ın uzunluğu 60 arşın, genişliği 20 ve yüksekliği 30 arşındır. Mabedin önündeki eyvanın (giriş holü) uzunluğu 20 arşın ve genişliği 10 arşındır. Mabedin pencereleri kafeslerle kapalıdır. Mabedin duvarlarına bitişik katlar vardır. Katların etrafında yan odalar bulunur. Alt kat 5 arşın genişliğinde, orta kat 6 arşın genişliğinde ve 3. kat 7 arşın genişliğinde olup, kirişler mabedin duvarını işgal etmesin diye mabedin duvarı etrafında dış taraftan destekler verilmiştir. Mabed taş ocağında yontularak hazırlanmış taşlardan yapılmış olup inşaat sırasında mabette çekiç, balta veya herhangi bir madeni kırıcı-kesici alet kullanılmamıştır.

Orta yan odaların kapısı sağ tarafındadır ve merdivenlerle orta kata ve orta kattan üçüncüye çıkılır. 1. kata 3 düz basamakla, 2. kata sarmal 5 basamakla, 3. kata ise düz 7 basamakla çıkılır.

Mabedin inşaatı bitince, mabed sedir ağacından kalın tahtalar ve kirişlerle kaplandı. Mabede bitişik katların yüksekliği 5 arşındı ve bu katlar sedir ağacı kerestesi ile bağlandı.

Mabedin duvarları içeriden de sedir ağacı tahtaları ile kaplandı. Zemin selvi ağacı tahtaları ile örtüldü. Mabedin en iç tarafına “Ahit Sandığı”nı koymak için bir iç oda hazırlandı (dvir). İç odanın içerden uzunluğu, genişliği ve yüksekliği 20 arşındı. O oda som altınla kaplandı. Sedir ağacıyla kaplanmış olan mabedin duvarları da som altınla kaplandı, iç odanın önüne altın zincirler çekildi.

İç odada her biri 10 arşın yüksekliğinde zeytin ağacında iki kerubi (Kerubiler Sfenkse benzeyen aslan vücutlu, insan başlı kanatlı meleklerdir. Bet-Amikdaş’da ahit sandığının koruyucuları, cennetteki Eden Bahçesi’nde ise kutsal hayat ağacının koruyucularıdır) yapıldı. Kerubilerin kanatları 5’er arşın uzunluğunda idi. Bu kerubiler de altınla kaplandı.

Mabedin dışındaki ve içindeki bütün duvarlara kabartma şekiller, melekler, hurma ağaçları ve çiçek figürleri oyuldu. Mabedin içi ve dışındaki bütün döşemeler altınla kaplandı.

İç odanın kapıları zeytin ağacından yapılıp çeşitli oymalarla süslendikten sonra altınla kaplandı.

Mabedin giriş kapısı selvi ağacından yapılmış olup her bir kanat ikiye katlanabilirdi. Kapılar çeşitli oymalarla süslenmiş ve altınla kaplanmıştı.

İç avlu ise üç sıra yontulmuş taş ve bir sıra sedir ağacı kirişi ile yapıldı.

Mabedin sütunları, Lübnan ormanlarından kesilmiş sedir ağaçlarından yapılan kaplamalarla kaplanmışlardır.

Şelomo Ameleh’in hükümlerini vereceği bölüm ve kendisine ait olan yapı da Yatziah (has oda) mabedin içindeydi, taştan yapılmıştı ve sedir ağacı ile kaplanmıştı. Bu bina 30 bölümden meydana geliyordu.

Şelomo Ameleh Naftali kabilesinden dul bir kadının oğlu olan tunç ustası Hiram’ı, Sur’dan getirterek iki tunç sütun yaptırdı. Sütunların yükseklikleri 18 arşın olup çevreleri 12 arşındı. Direklerin üzerinde 5 arşın yüksekliğinde başlıklar vardı. Başlıklarda zincir işi 7’şer çelenk bulunuyordu. Bu sütunların birleştirilmeleri için ağ biçiminde nar ve zambak motifleriyle süslü bir kafes yapıldı. Sütunlar mabedin eyvanına dikildi. Sağ sütunun adı boaz sol sütunun adı yakin kondu.

Yapay havuz dörtgen biçiminde olup eni 10 arşın ve yüksekliği 5 arşın, derinliği 1 arşındı içine 2 bin bat su (74 m3) alabilecek kapasitede idi. On iki öküz üzerine oturtulmuştu. Her üç öküz bir yöne bakardı. Öküzlerin sağrıları içe doğru dönüktü. Havuzun kenarları zambak sapları gibi işlenmişti. Kenarında onu saran, her bir tanesi 10 tane ve 2 dizi olmak üzere tomurcuklar vardı, havuzdan su dökülürken tomurcuklardan da dökülüyordu.

Tunç ayaklıklar 10 tane idi. Ayaklıkların pervazları arasında levhalar vardı ve levhaların üzerinde aslanlar, öküzler ve kerubiler vardı.

Tunçtan kazanlar 10 tane idi. Her bir kazan 40 bat su alıyordu. Her ayaklığın üzerine bir kazan , 5 ayaklıklı kazan mabedin sağına, diğer 5 ayaklıklı kazan da mabedin soluna kondu.

Yapay havuz mabedin gün doğuşu yönüne kondu.

Mabedin bütün kapıları, üzerinde huzur ekmeği bulunan altın masa, iç odanın önünde, beşi sağda beşi solda bulunan som altından, şamdanları çiçekleri, kandilleri, maşaları, tasları, makasları, leğenleri, kaşıkları, tablaları ve bütün mabedin kapı tokmakları som altından yapıldı.






Şelomo Ameleh İsrail’in ihtiyarlarını bütün kabilelerini, emirlerini, Tanrı’nın Ahid Sandığını Sion’dan yukarı Mabede çıkarmak üzere yanına çağırdı. Bütün İsrail erkekleri 7. ayda bayramda Şelomo Ameleh’in etrafına toplandılar. Kohenler sandığı kaldırdılar. Toplanma çadırını, sandığı ve çadırda bulunan tüm kutsal takımları Levilerle birlikte mabede taşıdılar ve en iç odaya yerleştirdiler. Sandık kerubilerin kanatları arasına konuldu. Sandığın içinde Moşe Rabenu’ya Tanrı tarafından verilen On Emir’in yazılı olduğu iki taş levha vardı.

Sandık yerine konulurken yüzlerce koyun ve sığır kurban edildi.

Kohenler iç odadan dışarı çıkınca, odayı bir bulut doldurdu.

Şelomo Ameleh dışarıda halkının arasında ellerini göğe doğru kaldırarak Tanrı’ya şükretti, kendi milleti adına vaatlerde bulundu ve onu yüceltti. Uzun uzun dua ettikten sonra elleri göğe doğru kalkık dizlerinin üzerinde yere çöktü.

Bu törende 22.000 öküz ve 120 koyun korban edildi. 14 gün bayram edildi.

Yahudilikte Bet-Amikdaş’ın Önemi

Bet-Amikdaş, Yahudilerin yılın bir kaç keresinde ve Cumartesi günleri ziyaret etmesi gereken en önemli yerdi.

*Bütün dini bayramlarda Yeruşalayim’in her tarafından ve dış kentlerden (Şilo, Samaria, Şekem, Yeuda) toplanan tüm Yahudiler mabedde bir araya gelirlerdi.

*Yahudiler, mabede müzik eşliğinde gelirlerdi. “Bayramın kutlandığı gecede ilahi okuyacaksınız; ve Rab’bin dağına İsrail’in kayasına gelmek için flüt çalarak ve yürek sevinci ile geleceksiniz ve mevsimin ilk turfanda meyvelerini de getireceksiniz.” (İşaya 30:29).

*Sukot ve Pesah’ta çardaklar kurarlar ve bayramlarını orada kutlarlardı.

*Peygamberler döneminde, Yahudiler orada toplanırlar ve onları dinlerlerdi.


Mabedin Kullanım Şartları

*Dış avlu (ulam): Bu bölüme tüm İsrail halkı girebilirdi. Korbanlar burada kesilir, çardaklar burada kurulurdu. Bu bölüme giren tüm Yahudilere “İsrael” denirdi.

*Kutsal Bölüm (ana bölüm) (Haehal): Bu bölüme İsrael’ler giremez sadece Levi ve Kohenler girerlerdi. Onlara düşen korban, takdis törenleri burada yapılırdı.

*Kutsallar kutsalı bölümü (Dvir): Bu bölüm, Tanrı’nın Sina Dağı’nda Moşe’ye verdiği On Emir tabletlerinin içinde muhafaza edildiği kutsal sandığın ve mabed hazinelerinin bulunduğu kısımdı. Sina Dağı’nda iken Tanrı iradesiyle yapılan kutsal sandık, altın menora, şamdanlar ve diğer kutsal araç-gereçler bu bölümde bulunm.aktaydı. Tanrının varlığının hissedildiği bu bölüm oldukça loştu.

Bu bölüme sadece Kohen Gadol girebilirdi. Kohen Gadol yılda bir kez mikve yaptıktan sonra, bembeyaz giysilerini giyer ve bu bölüme girip ibadet ederdi. Yılın bu tek günü Yahudilerin kefaret günü olan Kipur günüdür.

Bu kurallara krallar da dahildi. Kohenler’e Leviler hizmet verirlerdi. Levilere de Abiatar ve Eli aileleri hizmet verirlerdi. Zadok ailesi ise sadece Kohen Gadol’a hizmet verirdi.

Bet-Amikdaş Müziği

Bet-Amikdaş’ta sürekli ilahi müzik çalan müzisyenler bulunurdu. Bunlar kutsal günlerde ve günlük dua saatlerinde ilahi müzik çalarlardı. Bayramlarda özel mizmorlar okurlardı. Çaldıkları aletler lir, arp, flüt ve simbaldi.

I. Yıkılış

Şelomo Ameleh’in krallığı boyunca altın çağını yaşayan Yahudileri onun ölümünden sonra başa geçen krallar bir arada tutamazlar. Krallık Yehuda ve İsrael diye ikiye bölünür. Yeruşalayim, Yehuda Krallığının başkenti olur.

Şehir büyük ekonomik sıkıntılar ve zorluklar içine düşer. Eski görkemini kaybeder.

M.Ö. 587 yılının 9 Av gününde, Yeruşalayim Babillilerin eline düşer. Şehir ve tapınak yerle bir edilir. Arkasından tüm şehir halkı Babil’e sürülür. Asırlar boyunca tekrarlanacak Diaspora Zinciri Mısır esaretinden sonra bir kez daha yeniden başlamış olur.

Babil sürgünü 70 yıl sürer. Bu sürede Yahudiler anayurtlarını asla unutmazlar. Ve acı dolu mizmorlar yazarlar.

Eğer unutursam seni ey Yeruşalayim

Sağ elim tüm hünerini unutsun

Eğer seni anmazsam

Ey Yeruşalayim ve en büyük sevincimden üstün tutmazsam

Dilim damağıma yapışsın (Mizmor 137)

II. Bet-Amikdaş Devri

“Sizi milletlerden alacağım, tüm diyarlardan toplayacağım ve sizi kendi topraklarınıza götüreceğim ve atalarınıza verdiğim ülkede oturacaksınız. Ve buğday çıkaracağım ve onu çoğaltacağım ve üzerinize kıtlık getirmeyeceğim ve viran olan topraklar işlenecek ve diyecekler; Virane olan bu diyar Cennet bahçesi oldu, ben Tanrı, yıkılmış olan yerleri ben yaptım ve çöl edilmiş olanı ben yaptım”” (Yehezkel 37:24-26).

Yeruşalayim’in M.Ö. 587’de Babil Kralı Nabukadnezar tarafından yıkılıp, tüm halkının sürgün edilmesinden 70 sene sonra, dönemin dini lideri Yehezkel ulusuna kurtuluş umudunu, işte böyle aşılayacaktı. 6 asır sürecek ve tarihte II. Mabed Devri olarak anılacak zaman diliminin ilk temelleri böylece atılmış olacaktır.

Babil devletini yıkan Pers Kralı Cyrus, Yeuda Krallığına, dolayısıyla Yeruşalayim’e egemen olur. Cyrus, Babil’deki Yahudilerin anavatanlarına dönmelerine izin verir. Onlara Yeruşalayim’i yeniden inşa etmeleri için altın vaat eder. Tapınak yeniden inşa edilir. 70 sene boyunca boş ve bakımsız kalan şehir tekrar canlanmaya Nehemya ile siyasal bilince varmaya başlayarak, Ezra ile de Yahudiliğin tartışmasız dini merkezi haline gelir. Bu durum Helen Hükümdarı Büyük İskender’in kutsal toprakları M.Ö. 332 yılında fethetmesine dek sürecektir.

İskender’in ölümü ile Yeruşalayim, Mısırlılar ve Helenler arasında birkaç kez el değiştirir. Bundan en çok etkilenen de yerli halk olur. Her şeye rağmen Bet-Amikdaş, dini ve sosyal yaşamın merkezi olmaya devam eder. Din adamları Kohenlerin oluşturduğu sosyal sınıfın yanı sıra, yeni sosyal sınıflar gelişir.

Hellenistik Çağ

Helen Kralı Antiyohus’un tahta geçmesi, Yahudilerin yaşamını derinden sarsar. Antiyohus, Yeruşalayim’in iç işlerine karışarak büyük Kohen (Kohen Gadol) IV Onias’ı görevinden uzaklaştırır ve Helenist eğilimleri olduğu bilinen Yehoşua’yı atar. Yehoşua, Yeruşalayim’i Antiyoh adını vereceği bir Helen kenti haline getirmek üzere geniş çapta değişikliklere girişir. Kentte bir Gimnasium kurar ve bu kurum kısa bir süre sonra, sosyal ve kültürel faaliyetlerin merkezi olarak Bet-Amikdaş’ın önemini gölgede bırakır. Daha sonra Bet-Amikdaş yağma edilir, içine Hellenistik Paganist unsurlar yerleştirilir. Bütün bu gelişmeler, Yeruşalayim’in Yahudi karakterini geriletmeye başlar.

Mitzvaların yani dinsel yönergelerin uygulanması yasaklanır, Şabat’a uyanların, oğullarını Brit-Mila ettirenlerin ölümle cezalandırılacakları ilan edilir. Yahudiler çok tanrılı Paganist dine geçmeye zorlanırlar ve nihayet tapınağın kutsallığı ihlal edilir ve adı Zeus Tapınağı olarak değiştirilir.

Antiyohus’un beklentilerinin aksine, Yahudi ulusunun büyük bir bölümü inançlarına ölüm pahasına da olsa sadık kalır. Tarihte ilk kez bu dönemde, din ve inanç uğruna kitle halinde ölüme gitme olgusu gerçekleşir.

Antiyohus’un baskısı, kısa sürede Yahudilerin arasında bir isyan hareketinin filizlenmesine yol açar. Haşmonaim ailesinin liderliğinde gerçek bir ihtilale dönüşür. Yehuda Makabi Yeruşalayim’i kurtararak, tapınağı Paganist putlardan arındırır ve hizmete açar. Bu büyük olayın anısına günümüzde hala kutlanan Hanuka bayramını ithaf eder.

Bu olaydan sonra 100 sene kadar egemenlik Haşmonaim ailesinin elinde kalır. Yeruşalayim yeniden başkent olur, Bet-Amikdaş’ın kuleleri onarılır, sağlamlaştırılır. Şehrin yukarı bölümü ile Tapınağın bulunduğu tepe arasına bir köprü inşa edilir. Herkes huzurlu ve rahattır. Ta ki Roma kuvvetleri doğuya doğru ilerleyerek, Yehuda ülkesinin kapılarına dayanıncaya kadar.

Roma Dönemi

Roma egemenliği süresince, Yeruşalayim’in en önemli siması Kral Herod olmuştur. Herod, Roma etkisinde bulunan doğulu hükümdarların en güçlüsü, birtakım psikolojik bozukluklara rağmen cesur bir kumandan, iyi bir asker, yetenekli bir yöneticiydi. Herod zamanında Yeruşalayim bilim merkezi haline gelir. Birçok öğrenciyi barındırır. Şehrin nüfusu 120.000’e ulaşır.

Herod’un ölümü ile Yeruşalayim’de Romalı Valiler dönemi başlar. Yehuda krallığı Romalıların sömürgesi haline gelir. Yahudiler ağır vergiler altında ezilirken Romalılar ile aralarındaki gerginlik doruk noktasındadır. Çatışmalar başlar. Roma kuvvetlerinin başına Titus geçer ve M.S. 70 yılının ilkbaharında Yeruşalayim’i kuşatır. Şehirde açlık baş gösterir, nihayet yine bir Teşa-Beav günü, 9 Av 70 tarihinde şehir düşer. Son kalan Yahudi savaşçıları Bet-Amikdaş çevresinde mevzilenirse de Romalı askerler burayı yerle bir ederler, direnen son askerleri de katlederler. Ardından, hayatta kalan tüm Yahudi halkını sürgüne gönderirler.

Efsaneye göre Romalılar, Yeruşalayim’i fethettiklerinde tapınağı çevreleyen 4 duvarın her birinin yıkımı 4 ayrı kumandana verilmiş. Duvarların üçü tamamen yıkılmış, 4. kumandan ise görevini yerine getirmemiş. İmparator kumandan kızıp sorguya çektiğinde de şöyle demiş;

“Ey haşmetlim, diğer kumandanların yaptığı gibi, ben de bu duvarı eğer yıksaydım, bizden sonra gelecek milletlerin hiçbiri yıktığınız bu eserin ne denli muhteşem olduğunu görüp anlamayacaktı. Aksine bu duvar ayakta kaldığı sürece gelecek nesiller ona bakacak ve Titus ne muazzam bir zafer elde etti ve bakın neler yıktı diyebileceklerdir.”

Kumandanın yıkamadığı bu duvar halen varlığını sürdüren Kotel Ha Maaravi yani Batı Duvarı idi.

Titus, Yeruşalayim’i yakıp yıktıktan sonra, Roma’ya birçok Yahudi esirle birlikte çok değerli ganimetler de götürmüştür. Roma’daki ünlü Titus takı, o günlerin anısına dikilmiştir. Bugün hâlâ dimdik ayakta duran bu takta, esirlerin taşıdığı ganimetler arasında tapınağı süsleyen altın Menorayı görmek mümkündür.

Asırlar boyunca, hiç bir Yahudi Roma’da bu takın altından geçmemiştir. Çünkü bu tak Yahudi esaretinin sembolü sayılmıştır. 1947 yılında Birleşmiş Milletler, Filistin topraklarının paylaşılması kararı verip de, bir Yahudi devletinin kuruluşuna yönelik ilk adımların atıldığı gün, tüm Roma Yahudileri bu takın altında buluşmuşlar ve “Yahudi Halkı artık hür vatanına sahip olacaktır” inancıyla bu abidenin altından elele geçmişlerdir.

Osmanlı Dönemi

Yeruşalayim Yavuz Sultan Selim tarafından alındığı zaman, Bet-Amikdaş artık yerinde değildir. Sadece Batı duvarı dimdik ayakta kalabilmiştir.

O dönemde geçen tarihi ve ilginç bir olay da şöyle gerçekleşmiştir. Osmanlılar, Yeruşalayim’e girdikleri zaman, Batı Duvarı tonlarca çöplük altında görünmez bir haldedir.

Sultan Selim Mabedin yerini araştırmakta ve bulunmasını istemektedir. Oğlu Kanuni Sultan Süleyman ile şehirde gezerken, kan ter içinde kalmış, başında koca bir sepet bulunan yaşlı bir Hıristiyan kadınla karşılaşmışlardır. Sultan sepette ne olduğunu sorunca, sepetin içinde hayvan gübresi ve çöp bulunduğunu öğrenmiş çok şaşırmış ve sebebini sormuştur.

Kadın Beth-Lehem’den geldiğini, iki günlük yol aştıktan sonra bu pislikleri, eskiden Yahudilerin kutsal Mabedinin bulunduğu yere dökeceğini, bunun Hıristiyan din adamları tarafından emredildiğini ve yüzyıllardır, 30 günde bir bu yere hayvan pisliklerinin ve çöplerinin dökülmesiyle buranın yok edilmesine ve izlerinin tamamen örtülmesine karar verdiklerini açıklamıştır. Böylece Yahudi tapınağının anısının tamamen unutturulması hedeflenmiştir.

Sultan soruşturmuş ve kadının dediklerinin doğru olduğunu anlayınca, emirler verip altın gümüş sikkelerle dolu bir çok kesecik hazırlatarak, çöplük yığının değişik yerlerine gömdürmüş.”Altını bulan alsın” diyerek fakir halka kova ve kürekler dağıtmış ve böylece pislik dağının boşaltılmasını sağlamış. Ayrıca kendi de eline kazma kürek alıp taşlaşmış çöpleri boşaltırken, şöyle bir ferman okutmuş; “Her kim padişah sever de onun memnun etmek isterse yaptıklarına baksın ve onun gibi yapsın!”

Sonuç olarak on bini aşkın insan, otuz gün süreyle hiç durmadan çalışarak o koskoca pislik dolu tepeyi dümdüz etmiş ve “Kotel Ha Maaravi (Bet-Hamikdaş’ın batı duvarı)” bugünkü haliyle dimdik meydana çıkmış. Bunu gören Yavuz Sultan Selim çok mutlu olmuş ve tapınağın eski yerinin güzelce temizlenmesini, duvarının da gül suyuyla yıkanmasını emretmiş.

İngiliz Mandası Yönetimi

İngiliz Mandası yönetimi sırasında, dünyanın her tarafından binlerce Yahudi yeniden kutsal topraklara dönmeye başlarlar. Yeruşalayim yeniden Yahudi hayatına platform oluşturmaktadır. Scopus tepesinde İbrahim Üniversitesi kurulmuş, Hadassah Tıp Fakültesi ve Hastanesi açılmıştır. Batı duvarının çevresinde Yahudiler onlarca Sinagog ve Yeşiva açmışlardır. Bazı Yahudiler bütün gün Batı duvarının önünde dua ederler.

İngiliz yöneticileri kışkırtılan Arapların baskıları sonucu 1929’da Batı Duvarının önünde şofar çalınmasını yasaklar. Buna rağmen milliyetçi Yahudiler yasakları çiğneyerek bayram günlerinde şofarı yine de çalarlar.

2 Kasım 1947’de Birleşmiş Milletler tarafından alınan kutsal toprakların Yahudilerle Filistiler arasında bölüştürülmesi kararından sonra Yeruşalayim kenti ikiye ayrılmış ve Batı Duvarı’nın da içinde bulunduğu antik Yeruşalayim kenti Arapların payına düşmüştür. 1948’de kurulan İsrail Devleti’nin 19. kuruluş yılında 1967’de çıkan 6 gün savaşı esnasında İsrail orduları Eski Şehri almışlar ve Yeruşalayim’in bütünlüğünü sağlamışlardır.

6 gün savaşı sırasında İsrail askerleri eski şehri ele geçirdiklerinde heyecanla duvarın dibinde toplanmışlar, ordu Başhahamı Rabi Goren burada ilk kez Şofar çalmıştır.

7 Haziran 1967’de ülke sınırlarına yeniden katılan eski Yeruşalayim’le birlikte Yahudiler yüzyıllarca uzak bırakıldıkları Bet-Amikdaş’ın ayakta kalabilen Batı Duvarı’na yeniden kavuşmuş oldular.

Bet-Amikdaş’ın Mistisizmi

Bet-Amikdaş’ın inşasında, iç süslemelerinde ve İsrail halkının Bet-Amikdaş’ı yıllık gelenekselleşmiş üç ziyaretinde rastladığımız bir çok olguda birtakım sembolizmalar vardır.

Daha önce izlendiği gibi, Yeruşalayim kentini kuran ve Yahudi devletinin başkenti haline getiren David Ameleh, halktan gelme ve tahtını bileğinin ve kılıcının gücüyle elde etmiş savaşçı bir kraldır. Ömrü krallığını güçlendirmek ve geliştirmek için sürekli savaş halinde geçmiştir. Dolayısıyla da devri savaş devri olarak tanımlanmıştır.

Krallığını güçlendirip, savaşlara son verdiğinde Tanrı’nın ululuğuna layık bir mabed inşa ettirmek istemiş, fakat buna ömrü yetmediğinden oğlu Şelomo’ya vasiyet etmiştir.

Şelomo’nun dönemi barış dönemidir. Şelomo bir hanedan prensidir, asildir. Şimdi peşpeşe sıralanacak 4 isim arasında görülecek önemli koşutluklardan sonra, Bet-Amikdaş’ı inşa ettirmenin neden Şelomo Ameleh’e nasip olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Yeruşalayim veya İr Haşalom, “Esenlik Kenti” anlamına gelmektedir. Şelomo, “Tanrının esenliği” demektir. Şehina, “Tanrı kutsallığının bir yerde konaklanması” anlamına gelirken, Mişkan, “Tanrı kutsallığının konakladığı mekânı” anlatmaktadır. Böylece bu kelimelerin toplamından çıkarılacak olan sonuç, Esenlik Kentinde, Tanrı’nın Esenliği adını taşıyan insan, Tanrı kutsallığının konaklaması için, Tanrı kutsallığının konaklayacağı mekânı yani Mişkanın yerleşik hale gelmiş halini Bet-Amikdaş’ı inşa ettirmiştir.

Bet-Amikdaş, Yahudi’nin kendi içinde, yüreğinde, gönlünde, Tanrı’ya ayırdığı yerin anıtlaşmış ve somutlaşmış bir halidir. Mişkanın somut hale getirilmesinin nedeni ise, Yahudi’nin somut olarak Tanrı’nın varlığını hissetmesidir.

Bet-Amikdaş döneminde ülkedeki tüm Yahudiler, hangi bölgede otururlarsa otursunlar, yılın 3 ayrı döneminde burayı ziyarete gelirlerdi. Bu dönemler Pesah, Şavuot ve Sukot’tur. Yahudiler, ülkenin uzak veya yakın yerlerinden dahi olsa, oraya en insani ve iptidai bir şekil olan yaya olarak giderlerdi. “Aliya la regel” adı verilen bu ziyaretlerde, Yahudiler müzik eşliğinde neşe ve şarkılarla zirveye ulaşan inanç duygularını sunmak üzere takdimelerini de yanlarında getirirlerdi.

Pesah, Şavuot ve Sukot bayramlarının Yahudi ve Bet-Amikdaş ile ilintili sembolizmaları şöyle de açıklanmaktadır:

Pesah: Pesah özgürlük kavramının göstergesidir. Tanrı’nın Yahudileri bulundukları yerde, başkalarından ayırması, onları türlü belalardan sakınması ve onları “Seçilmiş Millet” ilan ederek özgürlüklerine kavuşturması, Pesah’ta Yahudilerin Bet-Amikdaş’ta takdimeler sunmalarına nedendir. Tanrı onları “Seçilmiş Millet” olarak şöyle ilan etmiştir;

“Aşer bahar banu Mikol ha amim”

Şavuot: Şavuot, Yahudi’nin belli bir ahlaki yasa serisine kavuşması, yani Tora’yı almasıdır. Şavuot’ta Tora disiplinine kavuşulmuş ve insanlar bu ahlak kuralları disiplini içinde örnek bir yaşantı kurmuşlardır. Buna hamdetmek için Yahudi Bet-Amikdaş’a gidip takdimeler sunmuştur. Tanrı onlara Tora disiplinine uymaları için şu yönergeyi vermiştir;

“Ve natan lanu et ha Tora”

Sukkot: Doğanın yeniden hayat bulması, paylaşma bayramı. (Hag ha bikurim). İlk ilkeyle seçilmiş bir millet ilan edilen Yahudi, ikinci ilkeyle Tora’ya ve onun hayatı düzene sokan disiplinine kavuşmuş ve bütün bunlara istek ve inançla iman ettiği için, Tanrı’nın armağanı olan bereketli toprak,yağmur ve çiyle ürünleri büyümüş ve hasat dönemi gelmiştir. Bu dönem Sukottur, Yahudi bu defa 3. kez Bet-Amikdaş’ı ziyaret edecek onun bahşettiği nimetleri yani turfanda ürünleri alıp toplumla Tanrı arasında ilinti kuran büyük Mabed’in hizmetlileriyle paylaşacaktır.

Bu prensip şöyle söylenmiştir:

“Ve natati metar artsehem, beito yore umalkoş veasafta deganeha”

Moşe Rabenu’nun Sina Dağı’nda, Tanrı’dan On Emir tabletlerini almasından sonra, yine bir Tanrı buyruğu olan Mişkan’ın çöldeki yaşantıdan ve göçerlikten ötürü taşınabilir veya portatif bir hali olmasından dolayı, daha sonra, kutsal toprakların üzerindeki başkent Yeruşalayim şehrinde inşa edilen Bet-Amikdaş, yerleşik ve güçlü bir devlet düzenini de simgelemektedir.

En iç bölüm olan ve On Emir tabletlerinin olduğu odaya yılda bir kez sadece Kipur günü Kohen Gadol girebilirdi.

Kohen Gadol oraya yalınayak, bembeyaz bir giysi içinde girer (ki bu kefeni sembolize eder), bütün dünyevi niteliklerinden arınmış bir halde ve ölmeye hazır olarak ona gerçek adıyla hitap eder ve ulusu için af e dilerdi.

Bundan çıkartılacak sonuç ise, şöyle olabilecektir.

“Umutların tükendiği ve umutsuzluğun hakim olduğu noktada bile mutlaka toplum adına Tanrı’ya müracaat edebilecek bir kişi vardır.

Sütunların Sembolizmi

Şelomo Ameleh tarafından Sur kentinden getirtilen ünlü tunç ustası Hiram Bet-Amikdaş’ın temel kolonları olan boaz ve yakin adlı sütunlarını iki değişik sütun başlığı ile süslemiştir.

boaz: Bu sütunun başlığı nar ve zambak figürleriyle süslenmiştir.

Zambak: Beyazlığı ve safiyeti ifade eder.

Nar: Çoklukta birliği ifade eder (Kol İsrael). Kalın bir kabuk, ardından bir zar ve nihayet zarın altında çeşitli bölmecikler içinde bulunan nar taneleri Yahudi halkının simgesidir. Odacıklar kabileleri, iç zar Yahudilik kavramını ve en dıştaki kalın kabuk Yahudileri koruyan, birlik içinde tutan ve kuşatan Tora’yı simgelemektedir.

Böylece boaz adlı sütunun başlığı saf ve temiz bir birlik içindeki Yahudi Ulusunun sembolüdür.

yakin: yakin adlı sütunun başlığında bir küre bulunmaktadır. Küre iki kısımdan oluşmaktadır. Üst bölümü gök küreyi, alt bölümü yer küreyi sembolize eder. Bu sembol şu sözleri anımsatır:

“Aşamayim şamayim ladonay;

Ve aaretz natan yivne adam”

“Gökler Tanrının gökleridir,

Yeryüzünü insanoğluna vermiştir”

Böylece bu küre Tanrısal egemenliğin ve insan egemenliğinin simgesel belirleyicisi olarak yapılmıştır.

« Son Düzenleme: Mart 14, 2007, 05:35:05 ös Gönderen: SublimePrince »


Mart 14, 2007, 05:35:49 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Cok guzel tarihi bilgiler, tesekkurler.


Mart 14, 2007, 10:08:21 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

elimden geldiğince paylaşmaya çalışıyorum
bazen kitaplardan bazen başka yerlerden en önemliside doğru kaynaktan almaya çalışıyorum
bazı arkadaşlar hala yahudilikle masonluğu ayırt edemiyor, bağlantıları süleyman mabedi koparacak yerde süleyman mabedidir.


Mart 14, 2007, 10:20:42 ös
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

Cailler cehaletleriyle kalacaklardir. Zaten arastirma hirsi olmadigindan cahil kalmislardir ya. Paylasim icin tesekkurler.


Nisan 07, 2007, 11:29:55 ös
Yanıtla #4
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

Bet amikdaş bir hasrettir ve vaattir bence.....yanılıyorsam lutfen yanlısımı duzeltınız..
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


Nisan 08, 2007, 09:10:24 ös
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Bet amikdaş bir hasrettir ve vaattir bence.....yanılıyorsam lutfen yanlısımı duzeltınız..
kesinlikle yanılmıyorsun.
Dünyada eşi benzeri bulunmayak bir vaat
öyle bir hasretki içimdeki ateş hiç bir zaman sönmeyecek.


Kasım 23, 2008, 04:15:55 öö
Yanıtla #6

Güzel bir hikaye buldum paylaşmak istedim.

Kudus' e atanan bir Amerikali gazeteci, Aglama Duvari'nin onunden gelip gecerken, bir musevinin her gun duvarin onunde diz cokup dua ettigini farketmis. Haftalarca ayni manzarayi gorunce dayanamamis ve sonunda adamla bir roportaj yapmaya karar vermis. Adamdan izin aldiktan sonra teybini acmis ve konusmaya baslamis:
- 'Isminiz? '
- 'David. Polonya yahudisiyim. 65 yasindayim.Smalla'da bir manav dukkanim var. Evliyim. Iki cocugum TelAviv'de bir cicek serasinda calisiyorlar...'
- 'Sizi her gun burada, Aglama Duvari'nda, dua ederken goruyorum.'
- 'Evet, her sabah dukkanimi acmadan once buraya gelir, dunya barisi ve uluslarin kardesligi icin dua ederim...Ogle tatilinde yine gelir; bu kez yeryuzundeki acilarin ortadan kalkmasi ve butun insanlarin refaha kavusmasi icin dilekte bulunurum... Aksam da eve donmeden once yine ugrar; bu kez iyi ve durust insanlarin esenligi icin dua ederim... Cumartesi gunlerimin tamamini da burada geciririm, ayni seyler icin dua ederek...'
- ' Cok guzel.... Ne kadardir suruyor bu? '
- ' Israil kurulup da buraya goc ettigimden bu yana... Yani 40 yildan fazla oldu...' Gazeteci etkilenmistir. Duygulu bir ses tonuyla sorar:
- ' 40 yildir burada dua ediyorsunuz... Bunca yil sonra nasil bir duygu var icinizde? Nasil hissediyorsunuz? ...'
Yasli musevi; umitsiz, bikkin ve uzgun bir ifadeyle duvara bakar ve kirgin bir ifadeyle cevap verir: - ' Bilmiyorum. Sanki, duvara konusuyormusum gibi bir duygu var icimde...'


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
5 Yanıt
17462 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 26, 2014, 09:16:38 ös
Gönderen: ABCDEF
14 Yanıt
11093 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 11, 2011, 10:36:52 öö
Gönderen: TUTMOS
2 Yanıt
5783 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 11, 2011, 10:38:13 öö
Gönderen: TUTMOS
1 Yanıt
4023 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 11, 2011, 10:35:30 öö
Gönderen: TUTMOS
1 Yanıt
3577 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 27, 2012, 11:39:32 öö
Gönderen: TUTMOS
1 Yanıt
3975 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 16, 2011, 11:49:31 öö
Gönderen: TUTMOS
1 Yanıt
3912 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 25, 2011, 10:01:37 öö
Gönderen: TUTMOS
1 Yanıt
3393 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 25, 2011, 09:59:44 öö
Gönderen: TUTMOS
3 Yanıt
9706 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 21, 2016, 09:24:06 öö
Gönderen: Birisi
4 Yanıt
3825 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 26, 2014, 06:35:47 ös
Gönderen: ADAM