Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Mustafa Kemal Atatürk'ün Dini İnancı Üzerine  (Okunma sayısı 23046 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 06, 2011, 09:31:18 ös
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 300
  • Cinsiyet: Bay

Atatürk'ün Dini İnancı Üzerine
Arap harflerini kaldırması, tekke ve zaviyeleri yasaklaması, yaygın din eğitimini kaldırması, anayasaya devletin dini yoktur ibaresini eklemesi, haremlik selamlığı kaldırıp kadınlı-erekli balolar tertiplemesi, kendi zamanında okutulan tarih derslerinde insanlık tarihini insanın yaradılışıyla değil de insanın ağaçtan yerleşik yaşama geçmesiyle başlatan tarih kitapları okutturması, halifeliği kaldırması, hiç bir sözünde kuranın kelamını, peygamberin sünnetini tutun dememesi, her daim akıl ve fenne sarılmak gerektiğini vurgulaması, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini dine değil de milli birliğe dayandırması, milli eğitimi bilimsel, karma ve laik (dinsiz) yapması, "yüz, iki yüz hatta bin sene evvelki hutbeleri okutmak insanları bilgisizlik ve gaflet içinde bırakmaktır" demesi, "Biz ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz demesi" ve üstelik tüm bunları etrafı Osmanlı geleneğiyle dinine sıkı sıkıya sarılmış, her inkılapta muhalefet eden sofularla doluyken, adım adım, aşama aşama gerçekleştirmesi, ve hatta yeterli güce ulaştığında halifeliğin kaldırılmasına karşı gelenleri ölümle tehdit ederek (ihtimal bazı kafalar kesilecektir) bastırması ulu önder Mustafa Kemal Atatürkün en azından bugün anlaşıldığı manasıyla dini bütün bir Müslüman olmadığını göstermektedir.
Yine bunlara tezat, Atatürk'ün ne kadar Müslüman olduğuna dalalet anılar, sözler mevcuttur hatta onun dini bütünlüğünü anlatan kitaplar dahi yazılmıştır.
Ancak şunu da unutmamak gerekir ki dinsizliğin savunucularında olan ben bile bugün samimi arkadaşlarım dışında Allah inancı olan biri olarak biliniyorum.
Devrimciler amaçlarını ancak belirli bir güce ulaştıklarında ortaya koyarlar. Atatürkün dinsiz olduğunu düşünmeniz için illa onun dinsizliği öven, İslamiyet'i kötüleyen nutuklar mı atmasını bekliyorsunuz?!Ne yapılsaydı yani, daha savaş günlerinden dinsizlik mi övülseydi? O vakit bu devrimlerin hiç biri gerçekleşemezdi. Eğer ki Ulu Önder dinsizliği devrimleri tamamladıktan sonra övseydi, o vakit de halk din elden gidiyor diye ayaklanıp yönetimi bir temiz devirecekti (bu konuda aksini düşünen var mı?).
Ayinesi iştir kişinin söze bakılmaz.
Bakın Can Dündar Yükselen Bir Deniz isimli kitabında ne yazmış:
"Meclisteki milletvekillerinin bir kısmı halifeye yürekten bağlı, muhafazakar kişilerdi. Cumhuriyetten çok, Cumhuriyetin dinsizlik getireceği ihtimalinden endişeliydiler. Cumhuriyeti gavurluk sayıyorlardı.
Onları rahatlatacak bir çözüm gerekiyordu.
O çözümde düşünülmüş ve (anayasanın) ikinci maddede yazılmıştı: "Türkiye Cumhuriyetinin dini İslam'dır. Kemal Paşa bu ikinci maddeyle birincisini (Türkiye devletinin hükümet şekli Cumhuriyettir) garantilemiş oluyordu.
Yeterince güçlendiği an "Devletin dini İslam'dır maddesini anayasadan söküp atacaktı."
İzlediğim bir tv programında İran'da mühendislik okuyan bir genç üniversitede okutulan derslerinin önemli bir kısmını kaplayan, fıkıh, İslam tarihi gibi derslerden şikayetçiydi ve bunların hiç birinin mesleki yaşamına katkısı olmayacağını söylüyordu. Bugün biz üniversiteli gençler özgürsek, zorla dini eğitim almıyorsak, kantinlerde kız arkadaşlarımızla konuşabiliyor, onlarla sinemaya, konserlere gidebiliyorsak bu özgürlüğümüzü hep Cumhuriyet döneminde tüm muhaliflere rağmen Ulu Önder Atatürk'ün attığı özgürlük tohumlarına borçluyuz.
Daha söylenecek çok söz var ama lafı fazla uzatmak istemiyorum.
Atatürk'ün nasıl bir maneviyata sahip olduğunu öğrenmek istiyorsanız birazda onun yetiştiği çevreyi tanımanız gerekir.
Bektaşilerin yoğunlukta olduğu, merkezi yönetimin baskısından bir nebze uzak, Frenk ve Rum mahallelerinin de bulunduğu Selanik'te büyüyen M. Kemal, modern eğitim veren, felsefe ve tarih derslerinin okutulduğu Askeri İdadisi'nde öğrenim görmüş, kiliseyi toplumsal hayattan kovan Fransız İhtilali'ne zemin hazırlayan yazarların kitaplarını okumuştu, hatta daha askeri lisedeyken arkadaşlarıyla, merkezi yönetime zıt, toplumsal birliğin çimentosunu din'de değil de milli birlikte olduğunu savunan gizli dergiler yayınlamıştı.
Bence çoğu kişinin Atatürk'ün dinsiz olduğunu kabul edememesinin tek nedeni, dinsizliği ulaşılması gereken bir mertebe değil de bir küfür olarak görmeleri. Bu nedenle çoğu arkadaşın buradaki suçlamalarını normal görüyorum.
Aslında şu da bir gerçek ki O'nun maneviyatını tam olarak hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz.
Bu yazıyı, Atatürk'ün Büyük Taarruzun zaferinin kesinleşmesiyle söylediği birkaç cümleyle bitirmek istiyorum:
Mustafa Kemal Paşa "İki muzaffer ordumuza karşı kimse yeni bir savaşı göze alamaz dedi& birkaç gün içinde mütareke isteyeceklerdir. Böylece Milli Mücadelemizin dört yıl süren ilk safhası kapanmış olacak. Şimdi bir yol ayrımındayız, ya ülkeyi ve milleti, İstanbul'un o teslimiyetçi, çağ dışı zihniyetine teslim edeceğiz; ya da akılcı, bilime öncelik veren, bağımsız, özgür, başı dik yeni bir toplum olacağız. Sizce hangi yolu seçmeli?"
Y. Kadri tarihin nereye aktığını Ankara'dayken görmüştü. Şimdi bu akış hızlanmış ve gürleşmişti. "Tabi aklın yolunu dedi"
"Evet asıl kurtuluşa akıl yoluyla varabiliriz. Bunun için de Milli Mücadelenin ikinci safhasını açmalıyız. Zor, çetin bir yol. Bağnazlıkla, dar görüşlülükle, önyargılarla, hurafelerle, iliklere işlenmiş cahillikle, din tüccarlarıyla, belki uyanmamızı istemeyen dış güçlerle de mücadele edeceğiz. Ama bunu göze almak, hepsiyle mücadele etmek, bu güzel toplumu bir daha hiçbir gücün sömüremeyeceği şekilde bilgi ve bilinçle donatmak zorundayız. Dünya hızla gelişirken biz yerimizde sayamayız. Yoksa geleceğin akıllı nesilleri bizleri affetmez."

Kaynaklar:
"Atatürk" Lord Kindross,
"Şu Çılgın Türkler" Turgut Özakman,
"Yükselen Bir Deniz" Can Dündar,
"Atatürkçülüğün Esasları" Dursun Yaşa.


Eylül 12, 2012, 02:13:42 ös
Yanıtla #1
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 261

Mustafa Kemal Atatürk'ün Din ve Tanrı hakkindaki görüşleri baktığımız kaynağa göre çeşitlilik göstermektedir.
İslam’a yakın kaynaklar, Atatürk’ün İslam ve Peygamber’le ilgili söylediği olumlu şeyleri öne sürerken, bazı başka kaynaklarda da tam tersi demeçler karşımıza çıkıyor.
   
Atatürk'ün dine bakışı

   
   
Peki, nasıl oluyor da, bir kişinin aynı konu hakkındaki görüşleri, farklı kaynaklara göre farklılık gösterebiliyor?

Bunun olabilmesi için bir kaç senaryo mevcut.

1. Atatürk, din ve tanrı ile ilgili fikirlerini bir noktadan sonra değiştirdi.
2. Atatürk, durumun gerektirdiği gibi davrandı, ve yeri gelince dini korudu, yeri gelince de aksi yönde görüş belirtti.
3. Atatürk, kendisine atfedilen şeyleri o şekilde/anlamda söylemedi, sonradan söyledikleri sansürlendi/çarpıtıldı.

İlk iki senaryo, olasılık dahilindedir. Atatürk, hayatının Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar olan kısmını önce okulda, sonra da cepheden cepheye koşturarak geçirmişti, ve Cumhurbaşkanı olduktan sonraki boş vakitlerinde, konuyla ilgili araştırmalar yapıp, fikirlerini değiştirmiş olabilir. Ya da, konuyla ilgili düşünceleri gençliğinden beri aynı iken, içinde bulunduğu durumu zorlaştırmamak için ya da alabileceği her desteği almak için nabza göre şerbet vermeyi, ya da teşbihte hata olmaz, köprüyü geçene kadar ayıya dayı demeyi de uygun bulmuş olabilir.

3. senaryo, tamamen gerçektir. İleride göreceğimiz gibi, Atatürk’ün bizzat kendi el yazmalarından ve diktelerinden oluşturulan bazı kaynaklarda ileriki yıllarda sansüre gidilmiştir.

İslam'la ilgili olumlu görüşleri

Bizim dinimiz, en mâkul ve en tabiî bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lâzımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. Müslümanların toplumsal hayatında, hiç kimsenin özel bir sınıf halinde mevcudiyetini muhafazaya hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler, dinî emirlere uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin hükümlerini eşit olarak öğrenmeye mecburuz. Her fert dinini, din duygusunu, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır; orası da mekteptir.
1923 (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri II, s. 90)

Müslümanlık, aslında en geniş mânasıyla müsamahalı ve çağdaş bir dindir.
(Atatürk’ten B.H., s. 70)

Kendisine, 1923 yılında armağan olarak küçük boyda bir Kuran gönderilmesi üzerine teşekkürü:

Bence kıymetini takdire imkân olmayan bu hediyeyi, en derin ve hürmetkâr din duygularımla muhafaza edeceğim.
1923 (Atatürk’ün T.T.B.IV, s. 480-481)

Büyük dinimiz, çalışmayanın insanlıkla alâkası olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler zamanın yeniliklerine uymayı kâfir olmak sanıyorlar. Asıl küfür, onların bu zannıdır. Bu yanlış yorumu yapanların amacı, İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, beyinledir.
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 128)

Allahın emri çok çalışmaktır. İtiraf ederim ki, düşmanlarımız çok çalışıyor. Biz de onlardan ziyade çalışmaya mecburuz. Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın icaplarına göre ilim ve fen ve her türlü medeniyet buluşlarından azamî derecede istifade etmek zorunludur. Hepimiz itirafa mecburuz ki, bu husustaki hatalarımız çok büyüktür.
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 92)

Bizim dinimiz, milletimize değersiz, miskin ve aşağı olmayı tavsiye etmez. Aksine Allah da, Peygamber de insanların ve milletlerin değer ve şerefini muhafaza etmelerini emrediyor.
1923 (Atatürk’ün S.D.II, s. 92)


Bakınız, bunların hepsinin tarihi 1923. Biraz daha yakın bir tarih verebilmek amacıyla:

Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki, din Allah ile kul arasındaki bağlılıktır.
1930 (Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri, 1955 s. 116)

Din vardır ve lâzımdır.
(Asaf İlbay, Tan gazetesi, 13. 7. 1949)

Din, bir vicdan meselesidir.Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir, hürdür. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz, din işlerini millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kaste ve fiile dayanan bağnaz hareketlerden sakınıyoruz ve buna asla meydan vermeyeceğiz.
(Asaf İlbay, Tan gazetesi, 13.7.1949)

Hz. Muhammed’i, yüksek kişiliğine yaraşır şekilde belirtemeyen bir eser hakkında söylemiştir:

Muhammed’i bana, cezbeye tutulmuş sönük bir derviş gibi tanıttırmak gayretine kapılan bu gibi cahil adamlar, onun yüksek şahsiyetini ve başarılarını asla kavrayamamışlardır. Anlamaktan da çok uzak görünüyorlar. Cezbeye tutulmuş bir derviş, Uhud Muharebesi’nde en büyük bir komutanın yapabileceği bir plânı nasıl düşünür ve tatbik edebilir? Tarih, gerçekleri değiştiren bir sanat değil, belirten bir ilim olmalıdır. Bu küçük harpte bile askerî dehâsı kadar siyasî görüşüyle de yükselen bir insanı, cezbeli bir derviş gibi tasvire yeltenen cahil serseriler, bizim tarih çalışmamıza katılamazlar. Muhammed, bu harp sonunda çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaralı olmasına bakmayarak, galip düşmanı takibe kalkışmamış olsaydı, bugün yeryüzünde Müslümanlık diye bir varlık görülemezdi.
1930 Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi, Cilt : 9, Sayı: 100, 1945, s. 3)


Tüm bu demeçler, Atatürk’ün inancı tam bir Müslüman olduğuna delil olarak kabul edilebilecek şeyler.

Ancak, daha ileri tarihlerde yazılan başka kaynaklardan özellikle ikisi, doğrudan Atatürk’ün el yazılarından ve Afet İnan’a dikte ettirdiği yazılardan derlenen lise okul kitaplarından alınması açısından önemlidir, ve yukarıda saydığım örnek demeçlere 180 derece ters düşecek yargılarda bulunmaktadır.

Hazırlattığı ders kitapları

1931 tarihli Lise 2 Orta Zamanlar ders kitabından bir kaç alıntı:


▪ Taranmış sayfaları da içeren ilgili haber için tıklayın

Muhammedin koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kuran denir. Bu esasları ihtiva eden cümlelere ayet, ayetlerden mürekkep parçalara da sure derler. İslam an’anesinde bu ayetlerin Muhammed’e Cebrail adında bir melek vasıtası ile Allah tarafından vahiy, yani ilham edildiği kabul olunur.

Muhammet birdenbire Allah’ın Resulüyüm diye ortaya çıkmamıştır. O, Arapların ahlak ve adetlerinin pek fena ve pek iptidai ve ıslaha muhtaç olduğunu anlamış, bunları ıslah için tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş ve yıllarca tefekkürden sonra kendisinde vahiy ve ilham fikri doğmuştur.

Vahiy insanda fikir olarak doğmaz ve bir insan hiç bir şekilde vahiy almaya karar veremez. Bir insanın kendisinde vahiy fikrinin doğması, ancak çevresine böyle bir telkinde bulunarak insanlar üzerinde etki sağlamaya çalışması fikrine kapılması şeklinde açıklanabilir. Burada da Muhammed’in aynı kavram içinde bulunduğu çok açık bir şekilde belirtilmektedir. Tenha yerlere çekilerek, yıllarca tefekkürden kastedilen Hira dağında geçirdiği zamandır.

Vahiy, ilham fikri Muhammetten evvel de Araplarca meçhul değildi. Bütün iptidai kavimler gibi, Araplar da, şairlerin akıl erdiremedikleri kuvvetlerden ilham aldıklarına inanırlardı.Bu kuvvetler Araplar için cinlerdi. Cinler güya, kahinlere gayıptan haber vermek kudretini ilham ederlerdi. Bu nevi itikatlar Arabistan da herzaman o kadar canlı ve derin olmuştur ki, Muhammed dahi cinlerin vücuduna samimi olarak inanmıştır.

Araplar şairleri bir kahin gibi telakki ederlerdi. Muhammed’in Musa, İsa, dinlerine dair öğrendikleri de, kendisinde bu itikadı kuvvetlendirmiştir. Bu peygamberler de melekler vasıtası ile ilham aldıklarını söylemişlerdi.

Muhammet uzun bir devirdeki tefekkürlerin mahsulü olan ayetleri luzum ve ihtiyaçlara göre takrir ediyordu. Bununla beraber kendisini tahrik eden kuvvetin tabiat fevkinde bir mevcudiyet olduğuna samimi surette kani idi. Muhammedi harekete getiren ilk amil bu samimi heyecanlar olmuştur.

Alıntıdır....
Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir.
(Socrates)


Mayıs 18, 2017, 12:49:31 öö
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3235
  • Cinsiyet: Bay

Bir İnsan , Kuran denen kitabı kendi başına yazamaz .İnanan için işin özü budur ...
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Mayıs 18, 2017, 03:04:20 öö
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3235
  • Cinsiyet: Bay

Alıntı
Muhammet birdenbire Allah’ın Resulüyüm diye ortaya çıkmamıştır. O, Arapların ahlak ve adetlerinin pek fena ve pek iptidai ve ıslaha muhtaç olduğunu anlamış, bunları ıslah için tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş ve yıllarca tefekkürden sonra kendisinde vahiy ve ilham fikri doğmuştur.



Buna da inanmamız bekleniyor .Ayrıca ders kitabında dinleri denizin dibine gömmek gerek dediği kitabı da unutmamak lazım .Atatürk dindar olsa ne,olmasa ne ifade eder.Hesabı , varsa Tanrıya  vermiştir.Bize açtığı  En önemli imkan  bizi okur yazar yapmıştır bundan büyük mucize var mı ?

Saygılar
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Mayıs 18, 2017, 12:16:44 ös
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 199
  • Cinsiyet: Bay

   Vakit kıtlığından şu an iletiyi okuyamadım ne yazık ki. Fakat bu başlık altında bir kitap tavsiyesi verebileceğimi düşündüm.

   Bu özensiz ileti için tüm üyelerden özür dilerim.

   Sinan Meydan - Atatürk ile Allah Arasında

   Biraz uzunca olmakla beraber müthiş bir kitaptır. Hem Atatürk'e hem dine hem hayata bakış açımı değiştirmiştir. Hatta iddia ediyorum ki bu kitabı okumadan M. Kemal'i anlamak kolay olmayacaktır. (Ayrıca bu kitap beni başka kitaplara yönlendirdi. Onları da okudum ve çok ilginç bir dünyayla karşılaştım diyebilirim.)

   Saygılarımla...
Size ne yapacağınızı söyleyebilirler ama ne düşüneceğinizi asla!


Mayıs 18, 2017, 11:25:34 ös
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3235
  • Cinsiyet: Bay

Ama bunlar birilerinin beyhude gayretleri ile inşa etmeye çalıştıkları “dinci Atatürk” profilini kurmaya yarayacak şeyler değildir. Onun “dindarlığı” ancak şu sözüyle açıklanabilir.

“Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanın emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünce ve tefekküre karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyoruz, kasde ve fiile dayanan bağnaz hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere fırsat vermeyeceğiz.”


Alıntı :ODA TV
İlahiyatçı Cemil Kılıç yazdı: Atatürk'ü dincileştirmek
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Mayıs 18, 2017, 11:28:20 ös
Yanıtla #6
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3235
  • Cinsiyet: Bay

Duyulan derin üzüntü ve büyük öfke, gerçekte hiç ihtiyacı olmamasına rağmen Atatürk’ü savunma refleksini de yükseltmektedir. Lakin bu cümleden olarak belirtelim ki, bu refleksin bazen yanlış bir mecraya da düştüğü gözlemleniyor.

Özellikle de dinsizlik ve din düşmanlığı suçlamasına karşı ortaya konulmaya çalışılan savunma argümanları, çoğu kez Atatürk’ün siyasi kimliğinden onay almayan iddia ve unsurlara dayandırılıyor. Açıkça ifade edelim ki, bazen öyle Atatürk savunmaları görüyoruz ki, neredeyse onun dinci bir siyasi önder olduğunu sanacağız. Bu konuda bir tarikat lideri ve aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanı olan bir şahıs çok öne çıkmakta ve olduğunun aksine “dinci” bir Atatürk inşa etmeye çalışmaktadır.

Meğer Atatürk peygamber soyundan bir seyyit imiş!

Meğer Atatürk milliyetçi değil de ümmetçi imiş!

Meğer Atatürk çok dindarmış!


Meğer Atatürk namazında niyazında bir “sofu” imiş!

Meğer Atatürk kurtuluş savaşını milli duygularla değil de dini duygularla başlatmış ve zafere taşımış!

Meğer Atatürk İslam dini için savaşan bir mücahit imiş!



Alıntı:ODA TV
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Haziran 06, 2017, 03:33:02 ös
Yanıtla #7

  Ben daha kendi dinimin olup olmadığından kuşkuluyum ; Atatürk'e gelmeme ömrüm yetmez.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
10041 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 12, 2007, 08:05:25 ös
Gönderen: Supeluta
9 Yanıt
12985 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 05, 2012, 11:04:32 ös
Gönderen: NOSAM33
2 Yanıt
5055 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 17, 2009, 04:44:20 öö
Gönderen: de_hund
5 Yanıt
11090 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 01, 2007, 08:27:30 öö
Gönderen: Universal
203 Yanıt
136131 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 05, 2020, 01:56:51 ös
Gönderen: baran21
0 Yanıt
3377 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 09, 2009, 04:42:42 ös
Gönderen: karahan
3 Yanıt
11733 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 12, 2012, 02:16:15 ös
Gönderen: Tij
32 Yanıt
11556 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 23, 2012, 05:11:32 ös
Gönderen: yazbenide
1 Yanıt
3484 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 05, 2013, 11:08:24 ös
Gönderen: NOSAM33
0 Yanıt
2242 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 23, 2015, 04:08:37 ös
Gönderen: MEDUSA