Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Hırslar-Tutkular- İhtiraslar (IV)  (Okunma sayısı 10598 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 05, 2019, 05:59:37 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Önceki üç bölümden sonra ana temanın özünü oluşturan kavramlara bir göz atalım…

Sayın Halit Yıldırım, bu konuyla bağlantılı asal kavramların tanımını yaparken "ihtiras" ve "tutku" terimlerini birbirinden ayrı tutuyor. Ben buna katılamıyorum. Biri Osmanlıca kökenli birisi öz Türkçe sözcükler. Fakat Sayın Halit Yıldırım bir nüans (fark ayrıntısı) ile kavramları ayırmış.

Peki. Bunu öylece kabul edelim çünkü çalışmanın sonrasında bunun böyle olması gerekli.


İhtiras: Aşırı, güçlü istek, tutku.

Tutku: İhtiras, irade ve yargıları aşan coşku.

Hırs: Bir şeye olan aşırı tutku, sonu gelmeyen istek.

Bu üç kavrama bir de dördüncü eklenmeli:

Bencillik:
Yalnızca kendini ve kendi çıkarını düşünme durumu, egoistlik, hodbinlik.

Bu kavramlar günümüzdeki anlam yoğunluğu bakımından ortak bir paydaya sahip:“Bir şeye aşırı derecede tutkunluk, sonu gelmeye istek, arzu ve çıkarını düşünme”.

Şimdi bu kavramların içeriklerine kısaca bir göz atalım.

Önce ihtiras..

Bu konuda Goethe'nin bir tanımı var. "İhtiraslar, şiddetlenmemiş kusur veya meziyetlerdir. " demiş.

Halit Yıldırım, "İhtiras, bir bakıma karanlıklara doğru arayış içinde olan derin ve kuvvetli bir projektör ışığıdır. Derindir, tekelcidir, sınırlar içindekini mutlak yapar, sınırlar dışındakini ise ihmal eder hatta inkâr edebilir. Bu nedenle, gerçeğin bir parçasına ulaşmaya çalışırken bütünün kavranabilmesini bazen güçleştirebilir." diyor.

Aşırılığa kaçmayacak derecedeki tutkulu ve ihtiraslı bir insan, amacına erişmek, onu elde etmek için çaba harcarken takındığı tutum, yaptığı davranış ve eylemlerle kendisine ve başkalarına yararlı katkılarda bulunabilir. İnsanda bu tutkular ve hırslar olmasaydı, bilimde, teknikte, sanatta gelişme ve ilerlemeden söz edilemezdi.

Ancak bir sınır ve ölçüden sonra ihtirasın, hırsın içerdiği nesneler, kişiler ve düşünceler insanda ve çevresinde tedirginlik yaratabilir. İnsan, kontrol edemeyeceği aşırı tutkusunun ve hırsının tutsağı olabilir. Özgür iradesini kullanamaz hale düşebilir. Saplandığı olumsuz amacın peşinde koşar.

Böyle ya da buna benzer durumlarda hırs ve tutkular, aklın önüne geçmiştir. Hırslı ve tutkulu kişiye göre hiç de öyle değildir ama objektif bakışla bu durum tutsaklıktır.

İhtiras süreklidir. Bitmez, tükenmez. Belirli bir hedefe vardıktan sonra da sona ermez, devam eder... Dolayısıyla doyumsuz bir tatmin olma beklentisi yoktur. (Nitekim Sayın Halit Yıldırım tutku ve ihtiras kavramları arasında bir fark belirlerken bunun üzerinde duruyor.)

İhtiraslar, sürekli olarak ancak yavaş yavaş şiddetini artırır. Aynı zamanda dinamiktirler; konuları üzerinde derinleşirler. Zaten budur onlara gelişme ve ilerleme olanağı veren.

Bu yönüyle ihtirasın yönelttiği uygulama emri, dıştan değil içten gelir.

Bu yönerge koşullu değil kesindir, mutlaktır. Bu nedenle kişi, içinden gelen sesi dinler ve ona boyun eğer. Nitekim tarihte keşif ve icatta bulunmuş çoğu ünlü, yolunu bu yönlü emirlerle tutmuştur.

Herkesin görmediğini görmek, başarı peşinde koşan tutkulu isanın düşünceye başlangıç noktasını oluşturur. Tutkulu insan, herkesin baktığına bakar ama herkesin gördüğünden farklı bir şey görür.

Tutku, bir düşünceyi, sıradan veya olanaksız gibi görünen bir şeyin gerçekleşmesini sağlayabilir. Ondan sonra da sıkı bir çalışma başlangıçta hayal gibi görüneni gerçeğe dönüştürebilir.

***

Başarı ihtirası ve tutkusu olan insan, geçmişin kendisine koyduğu mücadele azmi ile sınırları aşar ve yeni yollar denemeye cesaret eder.

Başarılı insanların ortak özelliği, önlerindeki engelleri aşacak berrak bir görüşe sahip olmalarıdır.

Bu insanlar ya engelin üzerine cesaretle gider ya da çevresinden dolaşacak yaratıcılığı gösterirler.

***

İhtiras ya da tutkunun ortaya çıkış belirtilerine baktığımızda, bu özelliğe sahip insanlar kolayca fark edilir.

Bu konuda başlıca üç belirti sayılabilir:

1- İhtirasın belli bir kişiye veya hedefe doğru güçlü bir yönelimle belirmesi... İhtiraslı olanlar bu yönelimi kolayca durduramaz.

2-  Düşünsel saplantı: Hani “dervişin fikri neyse zikri de odur”  denir ya...  Bir ihtirasa tutsak olan kişi, konuşmalarında yalnızca kendi konusunu söylemek ve sadece o konuyu duymak ister.

3- Heyecanlardaki aşırı şiddet: İhtiraslı kişilerin haz ve acıları, normal kişilerin heyecanlarına kıyasla daha aşırı, daha düzensiz ve daha ölçüsüz olur. Bu nedenle ihtiras, şiddetli heyecanlara bağlı olan kızarmak, sararmak, şaşırmak, hıçkırmak, ağlamak, kalp çarpıntısına uğramak gibi organik değişikliklere aşırı oranda maruz kalır.

Burada duralım.

Bundan sonraki bölümde konumuzun başlığı “Hırs” olacak. Önce ihtiras ya da tutku üzerine diyecekleri olanlara fırsat verelim.

« Son Düzenleme: Eylül 05, 2019, 06:05:47 ös Gönderen: ANARCHOSA »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Eylül 06, 2019, 10:48:41 öö
Yanıtla #1

Errare humanum est.
Ayıplı Müzmin öğrenci


Eylül 07, 2019, 02:33:19 öö
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 172
  • Cinsiyet: Bay

MERHABALAR
Siz bize bilginizi paylaşın uzunda olsa okurum.
SAYGILARIMLA VE SEVGİLERİMLE


Eylül 07, 2019, 11:59:20 ös
Yanıtla #3
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 85
  • Cinsiyet: Bay

İhtirasla ilgili en sevdiğim söz Voltaire'in sözüdür,

"ihtiraslar, geminin yelkenlerini şişiren rüzgardır: bazen gemiyi batırdığı olur, ama onsuz gemi yerinden kımıldayamaz."

Bu söz aslında bir çok şeyi açıklar nitelikte. Voltaire'in bu sözünden gidecek olursam,

Her ihtiras içinde tutku barındırıyor olabilirken, her tutku içinde ihtiras barındırmaz. Dolayısıyla ben şöyle bir çıkarım yapabiliyorum. Büyük tutkular küçük ihtirasları oluşturur.

Peki ya tutku? Tutku neden içinde ihtiras barındırmıyor? Yoksa barındırıyor mu?

Aslında bu da, yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan çıkar ikilemi doğuruyor. Bir paradoks.
Evet, her ihtiras içinde tutku barındırıyor. Bu kesin bir karinedir. Çünkü biz olmuş ve görece sonuçlanmış bir şeye "var" diyoruz.

O zaman şöyle bir çıkarım yapıyorum. Her ihtiras içinde tutku barındırıyorsa, her tutku da içinde ihtiras tohumları barındırıyor.
Yani tutkular olmasaydı, ihtiraslar zaten olamazdı.
Hani şey der gibi;
İnsanoğlu doğayı katlediyor. O zaman insan olmasaydı doğayı katledecek bir insan olmazdı.

Tekrardan Voltaire'in sözüne geliyorum. Voltaire, ihtirası rüzgara benzetiyor. O zaman şöyle bir çıkarım yapabilirim,

Gemi = Tutku
Rüzgar = İhtiras

Tutku ne kadar büyük olursa, ihtiras o kadar kaçınılmaz oluyor. Finalde tutku pozitif düşüncelerle bir adım olarak adlandırılırken, ihtiras yıkıcı taraf olarak adlandırılıyor. Yani ihtiras yine kaybediyor ve günah keçisi oluyor. Fakat kimse ihtirasa gelene kadar ki kronolojik sıraya bakmak istemiyor.
Henüz ihtirasa evrilmemiş bir tutkuya sımsıkı sarılıyor, besliyoruz. Tutkularımızı şımartıp, ona kilo aldırıyoruz. İlgi ve alakadan şımarmış ve yedikçe kilo almış tutkumuz birden ihtirasa dönüşüveriyor.

Tekrar eşitliğe döneceğim,

Gemi = Tutku
Rüzgar = İhtiras

Buna güzel bir örnek vermek istiyorum. Üstelik eşitlikteki materyallere de uyuyor.

Titanic gemisini ve hikayesini bilmeyen yoktur sanırım. Uzunca anlatmayacağım. Eşitlikte ne demiştim, |Gemi = Tutku| Tutku ne kadar büyükse o kadar çabuk ihtirasa evrilebilir demiştim. Titanic dönemin en büyük gemisiydi. Hatta o dönem gelmiş geçmiş en büyük yolcu gemisiydi. Dünyanın en büyük gemisini yapma tutkusu bir ihtirası oluşturdu. Ve bu ihtiras maalesef 1500 den fazla insanı öldürdü.


Bütün bu söylediklerimden sonra eklemek isterim ki, tutku ve ihtiras bir bütündür. Tutkular, ihtirasların tohumunu eker, ihtiraslar koca bir ağaç olur ve içinde tutkuları barındırır. Sadece kronolojik sıraya göre verdiğimiz isimler bütünü. ilk adıma tutku diyoruz, aralardaki adımlarımıza hırs diyoruz ve her şeyin sonu geldiğinde ise ihtiras diyoruz.

Aslında hayat gibi. Her şey ve hiçbir şey. Evren denklemlerden oluşur. Uzak doğudaki Yin Yang felsefesi buna güzel bir örnektir. Her yin'in içinde bir yang, her yang'ın içinde bir yin vardır.

Peki tutkuları nasıl evrilmeden saf haliyle tutabiliriz?


Eylül 08, 2019, 08:41:44 öö
Yanıtla #4
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Mars'ın bu değerlendirmesi çok güzel olmuş. Özenle okunmalı.

Bu değerlendirme kapsamında Titanic öyküsü pek yerine oturamamış, tarihten başka gemi öyküleri alınabilirdi ama olsun. Yazı ve yapılan değerlendirme güzel...
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Eylül 08, 2019, 11:06:51 öö
Yanıtla #5
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 85
  • Cinsiyet: Bay

Sayın ADAM teşekkür ederim, beni utandırdınız.

Diğer gemi öykülerinden bir tane almak isterim sizden.   


Eylül 08, 2019, 02:55:32 ös
Yanıtla #6
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sevgili marş
Voltaire bence örnek alınacak biri değil.
Voltaire in carice katerina'ya yazdığı Türkler ile ilgili mektuba bakarsanız böyle bir kafadan iyi şeyler nasıl cikiyo dersiniz.
Voltaire ırkçı bir felsefecidir.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 08, 2019, 03:30:02 ös
Yanıtla #7
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 85
  • Cinsiyet: Bay

Sevgili marş
Voltaire bence örnek alınacak biri değil.
Voltaire in carice katerina'ya yazdığı Türkler ile ilgili mektuba bakarsanız böyle bir kafadan iyi şeyler nasıl cikiyo dersiniz.
Voltaire ırkçı bir felsefecidir.

Sayın karahan,

İyi ki Voltaire’in literatürde 2+2=4 yazısı yok. Mazallah onu da kabul etmezdiniz.
Hazır Sayın ADAM’ın, Titanic örneklememi tam yerine oturmadığını söylemesinin üstüne sizin bu şekilde yazmanız çok manidar oldu. Konunun canlı örneği oldunuz kanımca.

Eleştirinize dönecek olursam,
1) Voltaire örnek alınacak bir kişidir demedim.
2) Konumuz Voltaire’in yazdığı mektuplar da değil.

Burada kimin söylediği çok önemli de değil. Dediğim gibi yazmış olduğum yazının başlığı Voltaire’e iltifatlar başlığı değil, tutkular ve ihtiraslar başlığıdır. Dolayısıyla yazımın konusu da Voltaire değil, tutkular ve ihtiraslardır.


Eylül 08, 2019, 03:38:54 ös
Yanıtla #8
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sizin yazınızı elestirmedim sn.mars konunun o olmadiginida biliyorum.Lakin örnek verirken örnek verdiğimiz kişilerin farklı özelliklerini,sarf ettiği sözler ile sergiledikleri sahte tavrı sadece belirtmek istedim.
Niyetim sizi rencide yada tahrik etmek değildi.
Başkalarının düşünce özgürlüğü için sözde canını ortaya koyan bu sahtekar konu Türkler olunca keşke bende türk oldurebilsem diyor.

Onun mektubunu okuduğum için o şaşkınlıkla ismini görünce yazmak istedim.
Bilin isterim.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 09, 2019, 08:21:22 öö
Yanıtla #9
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Burada, bu başlık altında bir Voltaire tartışması yapılmasından hoşlanmadım doğrusu...

Bu tartışmaya bir de ben girecek olsam, işin cılkı çıkar. Konumuzdan uzaklaşmayalım. Bu konu üzerinde en sevmediğiniz, en karşı çıktığınız bir kişinin bile bir sözü olabilir. Konu kişi değil, sözü olmalıdır. bir sonraki aşamaya geçmeden önce tutkular ve ihtiraslar üzerine söylenmiş başka sözler, yapılmış başka değerlendirmeler, yorumlar varsa onları alalım.

Bu nedenle bu çalışma dizisinin 5. bölümüne geçmeyi biraz erteliyorum.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.