Sayın Tij, her ne kadar sayın karahan ile ikili bir diyaloğa girmiş gibi görünüyorsanız da, konunu içeriği itibariyle bazı şeyleri yazma ihtiyacı hissettim.
Bakınız Enver Paşa'dan başlıyalım. Siz Enver Paşa'nın bir buçuk milyon ermeniyi katletmiş bir kişi olarak kabul ettiğinizi bildiriyorsunuz. Oysa tarih, 1915 yılında Anadolu'da 750-800 bin civarında Ermeni yaşadığını yazıyor.800 bin kişinin yaşadığı bir bölgede nasıl olur da bir buçuk milyon kişi karledilebilir ? Diyeceksiniz ki Türk tarihi böyle yazıyor. Tamam, o halde yıllardır arşivlerin karşılıklı olarak açılması Türk Hükümetleri tarafından teklif edilmesine rağmen neden Ermeniler ve İngilizler bu teklifi kabul etmiyorlar ? Sonra neden İngilizler de bu davaya dahil ediliyorlar ? Yoksa Anadolu'da İngilizler de yaşıyordu ve onlar da mı katliama maruz kaldılar da bizim mi haberimiz yok? Sonra Türkler, kahvelerde pişti oynadıkları için mi, yoksa parkta çay içtikleri için mi Ermenilerle savaş yaptılar? Ermenilerin katlettikleri Türklerin sayısı hakkında bilginiz var mı ? Bütün dünya kabul etmektedir ki o tarihte o bölgede bir savaş yaşanmıştır. Bu savaş, etnik yapı soykırım savaşı değil, vatanın savunması savaşıdır. Ve her iki tarafta doğal olarak kayıplar vermişlerdir. Şayet Eremeniler bu savaşı kazansa idi, acaba o zaman da Ermenilerin Türkleri soykırıma uğrattıklarını söyletebilecek mi idiniz ?
Gelelim ana dilde eğitim talebinize, Tabiiki ana dilde eğitim bir haktır. Bu hak bazı ülkelerde azınlık olarak kabul edilip o statüsündeki tüm insanlara verilir.
Lozan Antlaşması hükümlerine göre, Ülkemizde de azınlık olarak kabul edilen topluluklar vardır. Bunlar Yahudi, Ermeni, Rum cemaati gibi topluluklardır ve hepsinin ana dilleri ile eğitim yapma özgürlükleri vardır ve bunu yapmaktadırlar. Lozan Anlaşması hükümlerine göre Kürtler Ülkenin asli vatandaşı olarak kabul edilmişler, azınlık statüsüne dahil edilmemişlerdir. Nitekim bu ülkenin Kürt kökenli Cumhurbaşkanları, Başbakanları, Meclis Başkanları, Bakanları, Parlementerleri, Yüksek Mahkeme Başkan ve Yargıçları, Kuvvet komutanları,Sayıştay Başkan ve Yargıçları, Danıştay Başkan ve Yargıçları ile Valileri ve sayamayacağım kadar çok devlet yönetiminde bulunan kamu görervlileri ile sanayici ve işadamları olmuştur ve halen de mevcut durumdadırlar. Bir de kalkıyor, Kürtlere özgürlük diyorsunuz !!Aslında bunu terse cevirip, kendi ülkelerinde adeta azınlık durumuna düşen Türklere özgürlük deseniz bence daha doğru olur.
Yine diğer taraftan ana dilde savunma diyorsunuz.Bu en doğal hak, zaten yasalarımızda mevcuttur. Örneğin Türkçe bilmeyen bir azınlık mensubunun her hangi bir nedenle Mahkemeye düşmesi halinde mahkeme , onun ana dilini çok iyi bilen tercumanı temin etrmeden savunmasını almaz.Keza Türkçeyi bilmediğini beyan eden bir kürt için de tercuman bulundurulur. Ayrıca ülkemize her hangi bir amaçla gelip Adli veya idari takibata maruz kalan kimseler için de ait oldukları ülkelerin ilgili konsolosluk veya temsilciliklerinden mutlaka tercuman temin edilir. Ama yukarıda da belirttiğim gibi, Lozan Anlaşması hükümlerine göre Kürtler azınlık değil, ülkenin asli vatandaşı olarak kabul edilmişlerdir.
Bu gün ana dilde savunma falebinde bulunan yargılama aşamasındaki kürtün esasen kürtçe bilmedikleri de tüm halkımız tarafından yakınen bilinmektedir. Bunu en bariz örneği de terörist başı olarak halen mahkum olarak cezasını çeken kişidir. Buradaki amaç aslında üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir. Bu geçmişte de böyle oldu bu gün de aynı seneryo uygulanmaya çalışılmaktadır. Masumane gibi gözüken eylemlerin altında aslında çok ince çıkar oyunları oynanmaktadır. Ve ne yazık ki Kürt halkı yine bu oyunların kurbanı olmakta, binlerce gencini bu çıkar çevrelerinin kucağına atarak yaşamlarını yitirmelerine neden olmaktadır.
Sayın karahan da belirtmiş, " Kürtler,uyanın artık".
Saygılar-sevgiler.