Bana bu engin bilgilerini aktaran ve buradan ismini veremediğim sayın ünv. hocama teşekkür ederim.
İnsanoğlu var olduğu günden beri doğayı kavramaya çabalamıştır. Sorular her daim insan zihnini meşgul etmiştir. Ve insan gerek aciz olduğu doğa karşısında gerek de sorular karşısındaki acizliğinden bazı değerlere sığınma ihtiyacı hissetmiştir. İşte böyle bir ihtiyacın mahsülüdür mitoloji.
Mitolojinin anlattıklarına insanoğlunun üfürükleri olarak bakmak ve sadece içerikten hareketle mitolojiyi tanımlamak büyük
bir hatadır. Aslında bu bütün türler için geçerlidir. Fakat konumuz mitoloji olduğu için o kısıma geçmeyeceğim.
Mitoloji geçmişte yaşanmış ve günümüzde mitoloji yoktur demek, bir yanılgı olacaktır. İnsanoğlu cevaplayamadığı sorulara, kutsallar üzerinden yanıt aramaya kalktıkça mitoloji de var olacaktır. Bugünün mitolojileri, insanın bilim dışında sorulara
verdiği cevaplardır. Bugünün mitolojileri: uzaylılar, dini hikayeler, ruhlar, cinler, nazar ve benzerleridir diyebiliriz.
Mitoloji neyi anlatır? İnsanın nasıl yaratıldığını. Tanrıların eylemlerini. Evrenin nasıl oluştuğunu. Bu bize neyi hatırlatıyor? Evet pek çoğumuz binlerce yıl önceki Zeus'a bir tarafımızla gülmekteyiz. Ama binlerce yıl sonra bizim mitolojilerimize de gülecek insanlar bulunacaktır. O insanların Zeus'dan kuşkusu yoktu. Şüphe duymuyorlardı. Aksine günümüzdeki inanç, ilk insanın inancının yanında çok sönük kalır. Peki neden?
Günümüz insanı hem soyut hem de soyut algı yeteneğine sahiptir. İlk insanda soyut algı yeteneği yoktu. Haliyle ilk insan
cinsiyetsiz bir tanrı düşünemezdi. Doğanın dışında bir tanrı düşünemezdi. Somut algı aynı zamanda kolektifliği getirmiştir.
Yani sadece somut algı, benzer düşünen ve benzer şekilde inanan insanlar yaratır. Farklılaşma ve bireyselleşme soyut algı
ile var olabilir. Çünkü soyut algısı olmayan bir canlı analiz yapma yeteneğinden yoksundur. Analiz yapamayan canlı bireysel
doğru ve inançlara varamaz. Bu sebeple arkaik dönemde mitolojilere bütün toplum inanmış, bütün toplum onları kutsal saymıştır. Mitolojilerin ve arkaik dönemi tamamen kutsal dönem olarak nitelendirmemizin sebebi budur.
Haliyle soyut algısı olmayan ilk insan cinsiyetsiz bir tanrıyı kavrayamazdı. Cennet, cehennem gibi soyut kavramları kavrayamazdı. Bu sebeptendir ki ilk insanların tanrıları doğa ve o doğada yaşayan tanrılar olmuştur.
Mitolojilede insan neredeyse hiç yoktur. Bir insanın yaratılış öyküsü vardır elbet. Bu arkaik insanın sorduğu şu sorunun cevabıdır: "Ben nasıl var oldum?". Hoş, günümüzde de bu sorunun cevabını bulabilmiş değiliz. İyi de arkaik insan neden hep tanrıları anlatır? Neden kendini hiç anlatmaz? Siz "Ben Ali..." diye başlayan bir mitoloji gördünüz mü? Göremezsiniz. Efsane de biraz, masalda daha biraz, destenda daha biraz görürsünüz. Ama mitolojide mümkün değildir. Doğa karşısındaki insanın "İŞTE BEN" diye haykırabilmesi mümkün değildir. Doğa karşısındaki aciz insanı ilgilendiren tek şey tanrılardır. Çünkü onu yaşatacak olan, öldürecek olan tanrılardır. Onu evlendirecek olan ve yine cinsel ilişkiye sokacak olan tanrılardır. Arkaik insanın sorusu çoktur. Ama bunlara kutsallar dışında cevap verememektedir. Haliyle ilk insanın yaşamı, neredeyse kutsallar içinde geçer.
Kutsalların giderek azalması; soyut algı yeteneğinin kazanılması ve insanın doğa karşısında güçlenmesiyle gerçekleşmiştir.
Günümüz insanı kutsallığı günde bir kaç kez yapılan ritüellere kadar indirgemiştir.
Günümüzde tanrı soyut algı sayesinde doğadan kopartılarak, itibari(hayali) aleme taşınmıştır. Somut algının zayıflaması ve somut dünyadaki sorulara bulunan cevaplar, kutsalların bolca soyutlanmasını sağlamıştır. Fakat bu soyutluklar günümüz insanını doyuramamaktadır.
İnsan yaşadığı alemde sıkıntılar çeker. Yaşadığı alemin kurallarından bunalır. Ve bu yüzden masallara ihtiyaç duyar. Günümüzün masalları nelerdir? Çizgi-filmler, bilgisayar oyunları, sinemalar, diziler... İşte bu masallar günümüzde kutsallara indirilen diğer darbelerdir. Çünkü kutsalların amacı insanı rahatlatmaktı ve soruları cevaplandırmaktı. Fakat bu görevi yine insanın oluşturdukları gidermeye başlamıştır. Haliyle günlük bir kaç keze kadar indirgenen ritüeller bile bir anlam ifade etmez hale gelmiştir. Çağın insanı artık ritüel esnasında bile çizgi-filmleri, sinemaları, bilgisayar oyunlarını düşünmektedir. Yahut kutsallıkla iç içeyken kafasına hep kutsallığa aykırı şeyler getirir. İnsan dolu dolu yaşadığı dünyada, artık ritüellerle rahatlamaya ihtiyaç duymaz hale gelmiştir. Hatta ritüeller, insanın ürettikleri yanında rahatlatma açısından fazlaca basit kalmıştır.
Mitoloji işte bu bakımdan önemlidir. Bize hem geçmişi hem bugünü öğretir. Hatta geleceği bile öğretir. Gelecek bellidir.
Sorular cevaplanıyor, hayat yoğunlaşıyor, insan kendi itibari alemini kendisi yaratıyor... Gelecekte mitolojiye diye bir şey
kalmayabilir.
Mitolojilerimize ilk darbeyi bilim vurdu. İkinci darbeyi masallarımız vurdu. Ve bir üçüncü darbe de mitoloji diye bir şey kalmayabilir.
Saygılarımla.