Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: BİR MASON ÖRGÜTÜNDEKİ OLASI SORUNLAR - 7  (Okunma sayısı 2892 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 13, 2010, 11:50:22 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Masonların yükümlülükleri, bir yandan kendilerine diğer yandan çevrelerine ve giderek topluma karşı olan görevleri ile son bulmuyor. Bir de bu ikisinin ortasında üyesi oldukları kuruma, genelde Masonluk, özelde büyük loca ve daha bir özelde loca için yapmaları gereken işler de var.

Bir mason kendi kendine şunu sormalı: « Bugüne dek bireysel bakımdan üzerime düşenleri yaptım mı?... Yapıyor muyum?.. En azından yapmayı benimsedim mi?.. Buna hazırlanıyor muyum?»

Şimdiye dek bu konuda pek bir şey yapmamış olsa bile, bundan böyle yapmaya çalışacağını, buna kararlı olduğunu varsayalım. Yoksa bir masonun içinde yer aldığı kurum bağlamında yapması gerekenleri başarma umudu suya düşer. Üstelik üzerine düşeni yapmak bakımından hiçbir çaba göstermeye yanaşmıyorsa, bu kurumda işi ne?… Yerini bunları yapacak olanlara bıraksa çok daha iyi olmaz mı? Bir diğer deyişle, bir mason üzerine düşenleri yapmayacaksa, hiç olmazsa onurunu koruyup bu kurumdan ayrılsa daha iyi, daha doğru olmaz mı? Aksi takdirde, hiç kusura bakmasınlar ama ben öyle masonlara ancak “oportünist”, “çıkarcı”, “bencil” hatta daha da ileri giderek “asalak” gibi nitelikler yakıştırırım.

Bir de “Masonlukta kurumsal olarak bir şey yapılır mı? Yapılırsa ne yapılır” sorusunun yanıtını araştıralım.

Bir mason örgütünün, diyelim ki bir büyük locanın, dolayısıyla o büyük locanın yöneticilerinin görevi, büyük locayı oluşturan ve bir “obediyans” olarak ona bağlanmış tüm birimleri (locaları) belli bir düzen ve dizge içinde yönetmektir. Locaların Masonluğun amaçları doğrultusunda, örgütün ortaklaşa benimsemiş olduğu ilke ve yöntemlere uygun bir tarzda, eş güdüm içinde çalışmalarını sağlamaktır. Bur loca da bunun benzerini, büyük loca ile de ilişkili olarak kendi ölçüsünde, kendi içinde yapar.

Bir mason örgütü başka ne yapar?

Eğer tüzükleri ve çalıştığı ülkedeki yasalar elveriyorsa, başka mason örgütleriyle kardeşçe ilişkiler kurar; kendi örgütünde yapılan çalışmaları onlarla paylaşır; örgütsel sorunlara daha geniş boyutta (evrensel ölçekte) ortak çözümler arar.

Başka?

Hepsi bu kadar. Buna ek olarak toplumsal boyutta etkinlikler gösteren büyük olcalar da var ama o konu benim burada irdelediğim dışında.

Bir loca ya da büyük loca bunları yaparken, iki belirgin tutumdan birini sergiler: Olanı olduğu gibi koruyarak çalışmak ya da olanı olduğundan ileri, farklı bir boyuta taşımaya uğraşmak.

Şayet olan olduğu gibi korunuyorsa, olanın daha ileri ve farklı bir boyuta taşınması gerektiğini düşünenlerden kimileri «Bir şeyler yapılmalı!», «Bir şeyler yapılsın!», «Bir şeyler yapsınlar!» diye, yöneticilerini ittirir. Ancak genellikle kendilerini bu yapılmasını istedikleri bir şeylerden soyutlar, bir türlü «Haydi, hep birlikte bir şeyler yapalım!» diyebilmeyi hiç düşünmez. Ne yazık ki bu tür kimileri de çoğunluktadır.

Elbette onlara sormak gerekir, yapılmasını istediğiniz şu “bir şeyler” nedir diye.

Korkarım ki çoğu buna doğru dürüst bir yanıt veremeyecektir.

Biraz kurgu yapayım:

İstedikleri acaba şu mudur: Göreve getirmiş oldukları yöneticiler Masonluk için onlardan kat kat fazla özveride bulunsun; gerektiğinde gecelerini gündüzlerine katsınlar; işlerini güçlerini bıraksınlar; başka sosyal ilişkilerinin tümünü kesip atsınlar, aileleriyle ilgilenmeyi bile olabildiğince aza indirgesinler; onların istediği o bir şeyleri yapsınlar; tek uğraşıları bu olsun…Onlar da yöneticilerin yaptıkları iyi işlerle gururlanıp, böbürlensinler, yapılan o iyi ve güzel bir şeyleri ellerlini sıcak sudan soğuk suya değdirmeden kendilerine pay çıkarsın hatta mal etsinler. Böylece aslında başka nedenlerle içinde bulundukları güncel doyumsuzluğu gidersinler.

Fakat yapılanları beğenmeyecek olurlarsa, bunları yapanları olasıya, kıyasıya eleştirsinler hatta yerden yere vursunlar.

Göreve getirmiş oldukları yöneticilerin, göreve gelmeden önce onlara hiçbir şey vaat etmediklerini, üstlendikleri sorumluluğu taşımaya pek de hevesli olmadıklarını, görevi almak için kendilerini tanıtmanın ve carsa bir program sunmanın dışında siyasetteki gibi propaganda yapmadıklarını, sadece görev bilincinin ve kuruma karşı olan sevgilerinin ağır basması nedeniyle yönetim sorumluluğunu üstlendiklerini ya bilmiyor ya da göz ardı ediyorlar.

Şu sözünü ettikleri bir şeyler –bunlar her ne ise- yalnızca çabayla, emekle, atılımla, uğraşıyla gerçekleştirilebilir mi?... Bunların gerçekleştirilebilmesi için, bırakın somut olarak destek verilmesini, özdeksel olanaklara, açıkça paraya gereksinme yok mu?

Göreve getirmiş olduğumuz yöneticilerden kurumsal boyutta bir şeyler yapmalarını isterken fakat onları o bir şeyleri yapma eyleminde yalnız başlarına bırakırken, hiç olmazsa gereken maddi desteği onlara sağlasalar!… Beri yanda da kimileri hiç olmazsa köstek olmaktan caysalar…

Kurumsal olarak “bir şeyler” yapılmasını isterler, kurumun özdeksel gücünün ne düzeyde olduğu, kaynak yaratma olanaklarının bulunup bulunmadığı, bunların bir parasal destek olmadan yapılıp yapılamayacağı onları ilgilendirmez. Sadece isterler.

Oysa bilseler ki kurum (dernek) parasal bakımdan kendi çarkını zor çeviriyor. Bilseler ki masonlar ödenti yükümlülüklerinin yerine getirmeyi biraz aksatınca yasal bakımdan eli kolu bağlı kalıyor. Bilseler ki, öte yanda durum böyleyken beri yanda özellikle maddi kaynaklara da gereksinme duyulan bir şeyler yapılmasını istiyorlar.

Dedim ya, umurlarında değil! Bilmiyorlar, bilmediklerini de bilmiyorlar ve bilmeye de yanaşmıyorlar. Ötesi, çok iyi biliyorum ki iş ödenti yükümlülüklerini yerine getirmek olduğunda, bu bağlamda da ilgili görevlileri kimi zaman yalvarıp yakarır hale getirirler.

Merak ettiğim bir şey var: Yoksa göreve getirmiş oldukları yöneticilerin sorumluluklarına bir de o bir şeylerin yapılabilmesi için gerekli finansmanı sağlamak yükümlülüğünü de mi ekliyorlar?

«Minareyi çalan düşünsün!» mü diyorlar?

Oysa minareyi çalan yok; yüklenip taşımaya zorlanan hamallar var sadece.

Buraya biraz daha kurgu katayım:

Bunun üzerine, göreve getirmiş oldukları yöneticiler sonunda dayanamıyor ve onlara «Buyrun, siz yönetin, siz yapın!» diyorlar.

Berikilerin buna yanıtı şöyle oluyor: «Aman, aman bizi bu işe karıştırmayın.»

Yöneticiler bir başka çözüm öneriyor: «Sorumluluğunu biz taşıyalım, ama siz de gelin işin bir ucundan tutun.»

Biz ulusça gerek bedensel gerekse maddi bakımdan engeller ve özürler ileri sürmeyi çok iyi bildiğimiz için, bu atağı hemen savuşturuyorlar: «Siz bu göreve gelirken yetkileriyle birlikte sorumluluklarını da üstlenmiştiniz. Şimdi sözünüzü yerine getirin.»





Yapılması istenen şu “bir şeyler” üzerinde sanırım biraz daha belirgin bir örnek vermek gerekecek ama bu yazı çok uzadı; onu bir sonrakine bırakayım.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
3846 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 05, 2010, 06:37:51 ös
Gönderen: Asi
1 Yanıt
3307 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 06, 2010, 12:37:09 ös
Gönderen: ceycet
8 Yanıt
4990 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 16, 2010, 05:26:53 ös
Gönderen: Asi
2 Yanıt
3408 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 09, 2010, 05:10:20 ös
Gönderen: aashooter
1 Yanıt
3314 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 10, 2010, 04:37:01 ös
Gönderen: aashooter
0 Yanıt
2973 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 12, 2010, 12:42:54 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2904 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 15, 2010, 08:53:02 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2668 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 16, 2010, 08:04:50 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
2595 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 18, 2014, 08:14:29 ös
Gönderen: davut
5 Yanıt
9205 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 19, 2015, 08:45:18 ös
Gönderen: Risus