Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: ATATÜRK'ÜN EN BÜYÜK DEVRİMLERİ İRDELEMESİ -1-  (Okunma sayısı 3049 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Haziran 04, 2015, 07:13:27 ös
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Daha öncede forumda defaatle açtığım konu ile "Köy Enstitüleri" Bu devrim irdemelerini aktarmaya çalışacağım.Elimden geldiğince,dilim döndüğünce,kalemimin yazdığı kadar başlayalım.

Daha önce bu başlığı açmıştım,yenileme sebebim ise izlediğim şu video ve burada yakaladıklarım ile Atatürk'ün devrimlerinin ve dehasının dfaha iyi anlaşılmasının yolunun bu devrimlerini anlamaktan geçtiğine olan inancımdan dolayıdır.

https://www.youtube.com/watch?v=zP7X36MscBo

Can Dündar'ın Köy Enstitüleri belgeseli öncelikle konunun daha iyi anlaşılır olması için muhakkak izlenmeli.

Eskiden Türk toplumunun bir imece kültürü vardı,bu belgeselde onuda görüyoruz.Hasanoğlan köy enstitüsünü yoktan yaparlarken orada okuyan çocukalar elleri ile yapıyorlar okudukları yeri.

Bukadar muhteşem bir devrim kör korkulara nasıl feda ediliyor içim burkula burkula hatta gözyaşları içerisinde izledim.
Komünizm korkusu pompalanarak yerle bir edilen bu Atatürkün büyük devrimi,başarılamamış,sonuçlandırlamamış,bir buruk devrim.

Kör karanlıklardan ülkeyi kurtarmak için kurulan bu enstitüler,önce inönünün seçim kaygısı,sonrada buralarda komünist yetiştiriyorlar hurafesi ile darmadağın edilmiş.
Rahmetli Uğur Mumcu bir panelde şu konuşmayı yapıyor bu enstütüler için.
https://www.youtube.com/watch?v=7ynyRPB9jHE

Başarılması gereken o kadar çok şey varki,lakin bir okadarda zor,kör karanlıklardan aydınlığa açılan bu en büyük kapı,kör karanlıklarda yaşamaya alışmış zavallılar tarafından acımasızca yerle bir edilmiş.

Bu enstütüler eğer var olabilse idi,bu toplum aydınlığa daha erken ulaşmak için bir şansı olacak,şu içine edilmiş adına eğtim dedikleri sistemlere insanımız köle edilmeyecekti.

Atamızın KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR sözüne en yaraşır hamlesidir bu enstütüler ama olmadı,belkide bu köylüyü bu kadar karanlığa mahkum ettiğimiz içindir bugün tarımda ve hayvancılıkta yerlerde sürünmemizin sebebi.

İzleyin bu belgeselleri birlikte tartışalım,açalım yüreklerimizi,korkmadan cehaletimizi haykıralım ,o çocuklara bakarak kendimize gelelim.

Karahan
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Haziran 04, 2015, 07:38:51 ös
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Bu büyük Devrimin 2 kahramanı anmadan ve azda olsa anlatmadan olmaz.
Hasan Ali Yücel (Can yücel'in babası)Cumhuriyetin ilk milli eğitim Müdürü.

Hasan Âli Yücel (d. 17 Aralık 1897, İstanbul - ö. 26 Şubat 1961, İstanbul), öğretmen, eski Milli Eğitim Bakanı, Köy Enstitüleri'nin kurucusu.

Hasan Âli Yücel 17 Aralık 1897'de İstanbul'da doğdu. Aslen Göreleli olan babası; Ertuğrul Fırkateyni'nin kaptanı olan Amiral Osman Bey'in oğlu Ali Rıza Bey'dir, annesi Neyire Hanım ve eşi Gülsüm Refika Hanım'dır. Eğitim yaşamını sırasıyla Mekteb-i Osmani, Vefa İdadisi, Cağaloğlu Darülmuallimin-i Âli'ye (Yüksek Öğretmen Okulu) okullarında sürdürdü. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdi ve 19 Aralık 1922'de öğretmenliğe başladı. 12 Temmuz 1932 tarihinde Türk Dili Tetkik Cemiyeti'nin (Türk Dil Kurumu) kurulmasıyla Hasan Âli Yücel etimoloji kolu başkanlığına getirildi. 1935 yılında Cumhuriyet Halk Partisi'nden, İzmir Milletvekili olarak Meclise girdi, art arda dört dönem milletvekilliği yaptı[1].[2] Giresun'un Görele ilçesinde adına " Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi " kurulmuştur.

28 Aralık 1938'de Hasan Âli Yücel, 2. Celal Bayar hükümetinde Milli Eğitim Bakanlığı'na getirildi. Üniversite reformu (Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi'nin kurulması, Yüksek Mühendis Okulu'nun İTÜ'ye dönüştürülmesi ve Ankara Tıp Fakültesi'nin kurulması), Köy Enstitüleri'nin kurulması[3], Dünya klasiklerinin Türkçeye çevrilmesi[4][5] ve ilk resmi ve telifli Türkçe ansiklopedi olan İnönü Ansiklopedisi'nin ön çalışmaları onun bakanlığı döneminde gerçekleşmiştir. Devlet Konservatuvarının kurulması (20 Mayıs 1940), Türkiye'nin UNESCO'ya girişi onun çabaları sonucunda olmuştur. Dört yıllık çabaları sonucunda 25 Haziran 1946'da Üniversiteler Yasası çıkartılır. "Bu yasayla, yüksek öğretim kurumlarının Bakanlıkla olan "sıkı bağı" önemli ölçüde gevşetilmiş, mevcut kuruluşlar yapısal bir bütünlüğe kavuşturulmuş, böylece üniversiteye organik bir karakter kazandırılmıştır. Bu yasanın getirdiği bir başka sonuç da, "dışarıdan gerilim" yerine "içeriden denetim"in getirilmiş olmasıdır. Ankara Üniversitesi de bu yasanın sonucu olarak kurulmuştur."[6]

Oğlu şair Can Yücel, babası için "Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim" adlı şiirini yazmıştır.

5 Ağustos 1946'da 7 yıl 5 ay sürdürdüğü Milli Eğitim Bakanlığı görevinden istifa etti. İstifasından sonra gazetecilik görevine döndü. 26 Şubat 1961 tarihinde konuk olarak kaldığı Prof. Dr. Tevfik Sağlam'ın evinde öldü. 2 Mart 1961 tarihinde Cebeci Asri Mezarlığı'nda toprağa verildi.

Hasan Âli Yücel, şair Can Yücel'in babasıdır.
Kaynak wikipedi.

Bir diğer neferde İsmail Hakkı Tonguç'tur.

İsmail Hakkı Tonguç (1893 - 24 Haziran 1960), eğitimbilimci, köy enstitülerinin mimarı ve dönemin İlköğretim Genel Müdürü.

İsmail Hakkı Tonguç, bugünkü Bulgaristan'ın Silistre iline bağlı Totrakan ilçesinin bugünkü adı Sokol olan Tatar Atmaca köyünde dünyaya geldi. Babası Kırım göçmenlerinden Hacı Velioğlu İdris, annesi ise Dobrucalı bir Türk olan Vesile Hanım'dı. Biri kız 8 kardeşin en büyüğü olan İsmail Hakkı Tonguç, eğitim hayatına kendi köyünde başladı ve 4 yıllık ilkokulu bitirdikten sonra Silistre'de rüştüye'ye devam etti. Oradaki öğrenimi sırasında aynı zamanda köyün değişik işlerinde çalıştı ve tarımla uğraştı.

1914 yılında öğrenimine devam etmek üzere tek başına İstanbul'a gitti, sıkıntı çekti, ardından Maarif Nazırı (Eğitim Bakanı) Şükrü Bey tarafından leyli meccani (parasız yatılı) öğrenci olarak Kastamonu Muallim Mektebi'ne gönderildi. 1916'da naklen İstanbul Muallim Mektebi'ne gelerek öğrenciliğine orada devam etti. Muallim Mektebi'nde öğrenciliği, I. Dünya Savaşı'nın güç yaşam koşullarını dayattığı yıllara rastlamaktadır. Okulu bitirdikten sonra 1918'de Almanya'ya daha üst öğrenim için gönderildi. 1918-1919 yıllarında Almanya'nın Karlsruhe kentindeki Ettlingen Öğretmen Okulu'nda sekiz aylık bir programa devam etti. 1919'da Anadolu'ya dönerek, Eskişehir Muallim Mektebi'nde Resim ve Elişi ile Beden Eğitimi öğretmeni olarak göreve başladı. 1921'de Yunan işgalinden hemen önce Ankara'ya atandı, 1922'de yeniden öğrenim görmek üzere Almanya'ya gönderildi.

1922 sonundan başlayarak 1924 Nisan'ına değin Konya Muallim Mektebi'nde, aynı yılın güzüne değin ise Ankara Muallim Mektebi'nde öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. Daha sonra kısa bir süre Adana Muallim Mektebi'nde öğretmenlik yaptıktan sonra, 1925'te beş aylığına mesleki eğitim kurumlarında incelemeler yapmak üzere yeniden Almanya'ya gitti. 1925'te Ankara Muallim Mektebi'nde öğretmenlik yaptı, 11 Mart 1926'da Maarif Vekaleti Levazım ve Alatı Dersiye Müzesi Müdürlüğü'ne atanarak artık merkezdeki yöneticilerden biri oldu. 10 Temmuz 1926 ile 26 Ağustos 1926 tarihleri arasında, ilköğretim müfettişleri ve ilkokul öğretmenleri için Ankara'da açılan "İş İlkesine Dayalı Öğretim Kursu"nda, yabancı öğretim üyeleri ile birlikte çalışarak, daha sonra Köy Enstitülerinin temel ilkesi, sloganı (Osmanlıca'da "şiar", İng. "motto") durumuna gelecek "iş için iş içinde işle eğitim" anlayışını geliştirdi.

26 Ocak 1927'de ilkokul öğretmeni Nafia Kamil ile evlendi. Aynı yıl, Sivas'ta ve Ankara'da ilköğretim müfettişleri için açılan kurslarda öğretmenlik yaptı ve Ankara'da uluslararası ders araç-gereçleri sergisini açtı.

1928'de ilk çocuğu olan Engin Tonguç, 1936'da ikinci çocuğu Yalım Tonguç dünyaya geldi.

1929-1933 yıllarında, diğer görevlerinin yanı sıra, Gazi Eğitim Enstitüsü'nde de etkin görevlerde bulundu. Orada hem öğretmenlik yaptı, hem de Resim-İş Bölümü'nü kurdu. 1934'te Soyadı Kanunu'yla Tonguç soyadını aldı. 1934-1935 yıllarında Gazi Eğitim Enstitüsü'nde vekil olarak müdürlük yaptı.

3 Ağustos 1935'te köy enstitülerini kurmasına yarayacak İlköğretim Genel Müdürlüğü görevine vekaleten getirildi. Dönemin Kültür Bakanı Saffet Arıkan'a, köy enstitülerinin temelini oluşturacak bir rapor sundu.

1936'da Kayseri, Çorum ve Yozgat illerini kapsayan bir geziyle, buralarda eğitmen kurslarının açılabilirliğini araştırdı. Temmuz 1936'da da Köy Enstitüleri'nin önceli sayılan ilk Eğitmen Kursu'nu Eskişehir iline bağlı Mahmudiye'de açtı.

Atatürk'ün desteği ile o dönem Türkiye'deki okuryazar oranı %10'dan az olduğundan, okuryazar sayısını artırmak için eğitmen kurslarında altı aylık bir eğitimle, askerliğini okuma yazma bilen çavuş olarak yapmış gençler eğitmen olarak yetiştirildi ve köylerine eğitmen olarak gönderildi.

1937'de Köy Eğitmenleri Yasası çıktıktan sonra, İzmir'de Kızılçullu'da (bugünkü Şirinyer), Eskişehir Çifteler'de ilk köy öğretmen okulları açıldı. 1938'de ilköğretim kurumlarını incelemek üzere Bulgaristan'da, Macaristan'da ve Almanya'da bulundu. 28 Aralık 1938'de Hasan-Âli Yücel Milli Eğitim Bakanı olduktan sonra, vekaleten yürüttüğü İlköğretim Genel Müdürlüğü görevine asaleten atandı.

17 Nisan 1940'ta Köy Enstitüleri Kanunu çıktıktan sonra açılmaya başlayan enstitülerle çok yakından ilgilendi. 1946'da görevden alınışına değin, enstitüler için canla başla çalıştı. Öyle ki, kendi ailesiyle bile yeterince ilgilenemedi; ikinci oğlu Yalım Tonguç, 1944'te öldü. Kendisini ve bölgelerinde inançla görev yapmakta olan ekibini karanlıkları aydınlağa çevirme yolunda büyük engeller beklemekte idi. Tonguç özellikle kız çocuklarının eğitime alınması ve öğretmenliğe kazandırılması için büyük çaba içindeydi ama bunlar yerine getirilemiyordu. O sıralarda Bartın yöresinde müfettiş olup daha sonra İvriz Köy Enstitüsü'nde görev alacak olan M. Ali Eren bugünleri Düşünce ve Anılar II ve Müfettişlik ve Köyde Eğitim-1944 eserleri ile İvriz ve Bartın videolarında şöyle aktarmaktadır : ".. Çaycuma’ya vardığım zaman kaymakamı makamında buldum. Kendisine Çaycuma’ya ilk defa geldiğimi, hiçbir yerde tanıdığımın olmadığını, ama yarım saat sonra Çaycuma’nın batı yönünde yaya olarak gideceğimi, ilk rastladığım köyden iki kız çocuğu, daha sonraki günlerde de, her gittiğim köyden iki kız çocuğu göndereceğimi söyledim. Yaya giderken bir köye yaklaştığımda, dört tane ihtiyar kadının, topladıkları odunları ipe bağlayıp şelek yaparak sırtlarına kaldırmakta olduklarını gördüm. Selam verdim, kendimi tanıttım ve şunları söyledim: “Devlet köy okullarına kendi köyünden bayan öğretmen yetiştirmek istiyor, devlet ona bahçe verecek, koyun verecek, inek verecek. Onların gelirleri öğretmenin olacak. Ayrıca maaş da verecek. Köyünüze öğretmen yetiştirmek için iki tane kız öğrenciyi devlet okutmak istiyor. Sebep olup da öğretmen olacak bu kız öğrencileri sağlarsanız, öldüğünüzde nur içinde yatarsınız. Peygamberimizin yardımıyla Yüce Tanrı sizi cennetinde mükâfatlandırır.” Din içerikli konuşmamın kadınlar üzerinde etkili olduğunu yüz mimiklerinden anlıyordum. Kadınlar kendi aralarında konuşmaya başladılar. Falanın öksüz kızı var, onu göndersek nasıl olur ki, filanın şusu var diye yorumlarda bulundular. Hâsılı köye vardığımızda, iki kız çocuğu bularak, köy bekçisi ile kaymakamlığa gönderdim. Her gittiğim köyden de ikişer kız öğrenci bulup gönderdim."

İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü çalışmalarından dolayı kendisini takdir ettiğhalde, seçimleri kaybetmemek için, çok desteklediği Köy Enstitüleri sevdasından vazgeçen İnönü, O'nu, 25 Eylül 1946'da görevinden alarak, Talim Terbiye Kurulu üyeliğine getirdi. Ardından Türkiye'nin değişik yerlerinde sürgün olarak öğretmenlik yaptı. 1954'te kendi isteğiyle emekli oldu.

1956'da Avrupa'yı gezdi ve İsviçre'deki Pestalozzi Çocuklar Köyü'nü inceledi. 1958'de hastalanan İsmail Hakkı Tonguç, 11 Haziran 1960'ta çoktan kapatılan Hasanoğlan Köy Enstitüsü'ne yıllar sonra ilk kez gitti. 24 Haziran 1960'ta yaşama gözlerini yumdu. Arkasından hakkında birçok kitap yazıldı ve adını taşıyan okullar açıldı.

Bu iki Eğitim neferi kahramanı saygı ile anıyorum.

Karahan
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Haziran 04, 2015, 08:24:53 ös
Yanıtla #2
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

…Köy Enstitüleri ilkesi, bu pratik ilke tamamıyla bizimdir. Taklit değildir. Türkçe buluştur. Benzersizdir. Çünkü millet sevgisi gibi bir kaynaktan ilhamını almıştır. Pedagoji kitapları yazmaz, klasik pedagoji bilmez. Bilmezler, çünkü bir eğitim kuramı değil, ulusal bir kalkınmanın temel ilkesidir ve onun gerçekleşmesi, hayata geçmesi atılımıdır…”

Hasan Ali YÜCEL

Hasan Ali Yücel tamamen orjinal Türk tipi bir devrimden bahsediyor,kim ne diyebilir ne söz edebilir.

karahan
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Haziran 05, 2015, 01:09:24 ös
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 117
  • Cinsiyet: Bay

Sn. Karahan,

Unutulmuş ancak son derece önemli bir konuyu tekrar hatırlatmışsınız, teşekkürler.

Günümüzde de uygulanması gereken bir sistem... Tarımdan eğitime kadar planlamaların yapılması zorunluluğu, Vatanını gerçekten seven hangi parti olursa olsun bu tip bir uygulamayı gündemine almalıdır.

İşsizliğin çözülmesi ve önlenmesi; ara kademe nitelikli yetişmiş insan gücü oluşturulması açısından da önem arz etmektedir kanaatindeyim.
Nil Nisi Clavis Dest ( Aranan Yalnızca Anahtardır )

Entia non sunt multiplicanda praeter necessitatem


Haziran 05, 2015, 02:49:25 ös
Yanıtla #4
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3235
  • Cinsiyet: Bay

Türkiye de  , her başarı CEZALANDIRILIR ...
Saygılar
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Haziran 05, 2015, 06:21:25 ös
Yanıtla #5
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Atatürk, bir konuşmasında,

"Bu memleketin asıl sahibi ve toplumsal varlığımızın asıl nedeni köylüdür. Işte bu köylüdür ki bugüne kadar bilgi ışığından yoksun bırakılmıştır. Bu nedenle bizim takip edeceğimiz eğitim siyasetinin temeli, evvela mevcut cehaleti yok etmektir."

karahan
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Haziran 05, 2015, 06:23:57 ös
Yanıtla #6
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet, henüz bir millet adını alma yeteneği kazanmamıştır.

Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
28 Yanıt
65674 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 03, 2017, 08:24:27 ös
Gönderen: ADAM
7 Yanıt
10841 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 25, 2010, 12:46:58 öö
Gönderen: Ozan Erturk
8 Yanıt
8734 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 14, 2012, 01:12:49 öö
Gönderen: Munir
37 Yanıt
28721 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 23, 2009, 08:45:36 ös
Gönderen: mosilats
0 Yanıt
7101 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 14, 2011, 06:19:30 öö
Gönderen: M1TO
0 Yanıt
4970 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 22, 2012, 06:29:46 ös
Gönderen: b12
8 Yanıt
4940 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 21, 2012, 06:07:21 ös
Gönderen: shakespeare
3 Yanıt
3706 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 22, 2013, 05:11:47 ös
Gönderen: Samuray
17 Yanıt
9279 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 15, 2013, 09:11:12 ös
Gönderen: Spock
0 Yanıt
1833 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 30, 2013, 02:54:15 öö
Gönderen: Ares