Özel dinlerin tarihsel inceleneşi bizi "Evrensel Din"'e götürmek gibi bir sonuç doğurmuşa benzemektedir. Ancak bu din daha şimdiden bazı şuurlarda yer etmiş olmakla beraber, açıktan açığa ifade edilmemekte, daha ziyade, için için hissedilmektedir.
Bu din, kendisini gönülden gönüle daha rahat ulaştıracak olan ifade şeklini belki de günün birinde bulacaktır.
Böyle bir din, Kâinatın enginliğini müşahade edecektir. İnsanda,sonlu kişiliğini menfaat gütmeyen bilgi, cömertçe hareketler ve sevgi ile alabildiğine genişletmek ihtiyacının bulunduğunu keşfedecektir. Bunu da bütün gerçeğin anlaşılması demek olan bilgi, bütün güzelliklerle temesa gelince kurtarıcı bir sevinç halini alan sanat ve bilhassa sevgi sayesinde yapacaktır. Hürriyetlerin barış yoluyla anlaşması demek olan merhametli bir adaletle,insanları kendi aralarında birleştirecektir. İnsan hayatının zirvesine,Evrensel Hayatın zirvesine kişinin cömert ve sevinçli çalışmasını koyacaktır. O çalışma ki,bununla kişi,insanlar arasında adalet ve barışı gerçekleştirmeye çalışarak kâinatı sevip anladığını ifade eder.
Bu "Evrensel Din" belki günün birinde gönüllerin o ebedi din ihtiyacını tatmin edecek bir müessese halinde teşkilâtlanacaktır. Eskiden kendi kiliselerini sevmiş ve orada manevi hayatları için artan bir kuvvet edinmiş olan kimseler sonradan herhangi bir tapınışa inanamayınca, katılamayınca bazen bir sıla hissi duyarlar. Bu gibiler; Evrensel Din'in bütün sâliklerini birleştiren "Yeni Kilise"ye kabul edilmekle mutluluk duyacaklardır.
Şayet geçmişin güzel tapınaklarını müminler terk eder de buralar boş kalırsa ,yeni dinin sâlikleri belki buralarda, yahut modern sanatçılar tarafından yaratılacak "İnsanlık Tapınakları"nda toplanacaklardır.
Tapınış belki sanat eserleri daha bol olmak şartıyla, bazı liberal Protestan Kiliselerinde, yahut pozitivist kilisede rastlanan tapınışa benzer bir şekil alacaktır. Hristiyan ilahîlerine benzer, fakat aptalca tarafları hariç ilahîler; yahut hınçlı tarafları hariç sosyalist şarkılar okunacaktır. En yüce şarkı ise bir insanın ruhundan fışkıran müzik eserlerinin en soylusu, yani Beethoven'in Dokuzuncu Senfonisi'nin Finalesi olacaktır.
Bir vâiz, konuşmasına tema olarak Buda'nın yahut Konfüçyüs'ün, Zerdüşt'ün yahut İsa'nın şu veya bu sözünü; bir Japon ahlâkçısının, bir İsrail peygamberinin, bir Yunan filozofunun, bir Müslüman velisinin şu veya bu düşüncesini alacaktır.
Mısır'ın Ölüler Kitabı'nın "hiç kimseyi ağlatmadım" diyen parçası ; Brahmanların; "sen busun" sözü; Buda'nın "Hınca hınç karşılık verirse hınç nasıl biter" cümlesi; I. İşaya'nın :
"Uluslar artık savaşı öğrenmeyecekler" diyen ; II. İşaya'nın "yeni bir gökle yeni bir yer"i müjdeleyen metinleri; İsa'nın zina yapan kadını bağışlayışı; Bahaîlerin " Bütün insanlar aynı denizin damlaları,aynı ağacın yapraklarıdır" formülü; yahut sadece, Japonların bir lirik dramında bulunan "kör bir dilenci de hiç olmazsa çiçeklerin kokusunu duyar" şeklindeki tevekkülle dolu öğüdü ve sevinç hasretiyle dolu çağrısı üzerine kim bilir ne güzel vaızlar yapılacaktır.
İnsan bir dini ancak daha yüksek bir din için terk etmelidir. Bir inancın getirdiği tesellilerden ve cezbelerden, ancak daha cesaret verici ve saha asilleştirici bir inancı benimsemek için vazgeçmelidir.
Esasları bütün özel büyük dinlerden alınacak olan "Evrensel Din" bunların her birinden yüksek; gerçeğe saygı bakımından, geniş bir zekâ ve anlayış bakımından, âdil ve barışçı bir zihniyet bakımından ve nihayet, engin bir sevgi bakımından yüksek bir inanç olabilir.