3. Dinler ve Kadın islam'da Kadın ikinci Sınıf değildir
Aldatan Hz. Havva imajı, asırlar boyu kadın hakkında çok olumsuz tesir yapmıştır. Bunun sonucunda kadına, çok defa güvenilmez ve düşük bir varlık olarak bakılmış, âdet hali, hamilelik ve çocuk doğurmanın, onun için ebedî suçuna bir ceza olarak telâkki edilmiştir. Meselâ, dinî metinlerde geçen şu satırlar, bu açıdan manidardır.
Ben ölümden daha acı, kendisi bir tuzak, kalbi bir kapan ve elleri zincir olan bir kadını buldum. Allah’ı hoşnut edecek bir kimse ondan kaçsın; o, sadece günahkârları tuzağına düşürsün... Araştırırken 1000 kişi arasında 1 tane dürüst erkek buldum, ama bütün kadınlar arasında bir tane dürüst kadın bulamadım.” (Ecclesiastes, 7: 26–28).
Hiçbir kötülük, kadının kötülüğünün yanına yaklaşamaz.... günah kadınla başlar ve bütün hepimiz onun yüzünden öleceğiz. (Ecclesiasticus 25: 19, 24).
Bu geleneğin bazı kanatları tarafından, cennetten kovulmanın sonucu olarak kadınlara şu dokuz musibetin verildiği ileri sürülür:
O, kadınlara dokuz musibet ve ölüm vermiştir: âdet ve bakirelik kanı yükü, hamilelik, çocuk doğurma, çocukları büyütme, (kocası öldüğünde) yas tutan birisi olarak başını örtmek, daimi bir köle veya efendisine hizmet eden kız köle gibi kulaklarını delmek; şahid olarak kabul edilmez, hepsinden öte.... ölüm.1
Bu kanada mensup erkeklerin günlük sabah dualarında: “Sana şükürler olsun Allah’ım, beni bir kadın olarak yaratmadın” ifadesi geçerken, kadınlar, “Beni dileğine göre yarattığın için sana şükürler olsun”2 diye dua ederler.
Aldatan ve insanlığı Cennet’ten çıkaran Havva anlayışı, kadını insanlığın bütün günahlarından sorumlu tutmuştur. Çünkü, ilk günah inancına göre, Hz. Havva’nın işlediği ve Hz. Âdem’e de işlettiği iddia olunan günah, irsî olarak bütün insanlığa geçmektedir ve bütün insanlar, bu günahla dünyaya gelmektedir. İsa Mesih, bu günahı temizlemek için kendini kurban ettiği için, Hz. Havva, yani kadın, dolayısıyla Hz. İsa’nın kanından da sorumlu tutulmuştur.3
Eğer vaktiyle bu sözlerde bir hata, bir yanlış anlama olmadıysa, İngiliz kadın araştırmacı Karen Armstrong, ilk dönem ve daha sonra bazı azizlerin şu görüşlerini nakleder:
Bilmiyor musunuz ki, her biriniz bir Havva’sınız? Tanrı’nın size olan cezası bu çağda da devam ediyor. Siz, şeytanın kapısısınız: yasak ağacın mührünü açansınız, İlâhî kanunu ilk terk edensiniz; sizler, şeytanın saldırmayı göze alamadığı adamı razı edensiniz; Tanrı’nın sureti olan insanı yok edensiniz. Sizin hak ettiğiniz cezadan dolayı Tanrı’nın oğlu ölmek zorunda kaldı. (St. Tertullian)
Eş veya anne olmuş ne fark eder, o halâ erkeği baştan çıkaran Havva’dır, bütün kadınlardan kaçınmalıyız. Onun, çocuk doğurmasının dışında, erkeğin ne işine yaradığını anlayamadım. (St. Augustine)
Fert olarak kadın kusurlu ve yararsızdır. Çünkü erkek hücredeki aktif güç, erkek cinsiyetinde mükemmel bir benzerliği meydana getirirken, kadın, aktif güçteki kusurdan veya maddî bir hatadan, hattâ harici tesirlerden meydana gelir. (T. Aquinas)
Luther, kadınlarda, yan tesirleri bir yana, dünyaya mümkün olduğu kadar çok çocuk
getirmenin dışında bir fayda görmez:
Onlar yorulsa, hattâ ölseler bile problem değil. Bırakın onlar, çocuk doğururken ölsünler. Çünkü onlar, bunun için bu dünyadalar.4
Dikkatimizi Kur'ân’ın kadın hakkındaki ifadelerine çevirdiğimizde, İslâm’ın kadına bakışındaki farklılık hemen kendini belli eder:
Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mü’min kadınlar, (Allah’a) itaat eden erkekler ve (Allah’a) itaat eden kadınlar; doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabırlı erkekler ve sabırlı kadınlar, (Allah’a karşı) saygılı erkekler ve (Allah’a karşı) saygılı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, iffetlerini koruyan erkekler ve iffetlerini koruyan kadınlar, Allah’ı çok anan erkekler ve Allah’ı çok anan kadınlar: Allah bunların her biri için mağfiret ve büyük ecir hazırlamıştır. (33:35)
İnananlar erkekler ve inanan kadınlar, birbirlerinin velisidirler; iyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar; namaz kılarlar, zekât verirler, Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Allah, şüphesiz azîzdir, hakimdir. (9:71)
Rabbileri onlara karşılık verdi: “Ben sizden, erkek kadın, kadın olsun, hiçbir çalışanın çalışmasını zayi etmeyeceğim. Hep birbirinizdensiniz; (aynı insanlık ailesinden ve aynı inançtan birbirinizin kardeşi, yakını ve velîsisiniz.) (3:195)
Kim bir kötülük işlerse ancak onun kadar ceza görür. Kadın olsun erkek olsun, kim, inanarak yararlı iş işlerse, işte onlar Cennet’e girerler. (40:40).
Erkek veya kadın, her kim inanmış olarak iyi bir iş yaparsa, ona güzel ve hoş bir hayat yaşatırız. Onları, yaptıklarının en güzeliyle mükâfatlandırırız. (16:97)
Kur'ân’ın kadına bakışı, erkeğe bakışından farklı değildir. Kur'ân, kadını hiçbir zaman şeytanın günaha açılan kapısı veya tabiatı itibariyle aldatıcı olarak görmediği gibi, erkeği de Allah’ın imajı olarak görmez, sadece kadın ve erkek hepsi O’nun yaratığıdır. Kur'ân’a göre kadının dünyadaki rolü çocuk doğurmakla sınırlı değildir. O da, erkekler kadar salih amel işlemekle yükümlüdür. Kur'ân, hiçbir iffetli kadının bulunmadığını da zikretmez. Aksine, yukarıdaki âyetlerde geçtiği üzere, pek çok kadını över ve ayrıca, Hz. Meryem’i ve Firavun’un hanımı gibi örnek kadınları bizzat nazara verir:
Allah, inananlara Firavun’un karısını misal verir: O, şöyle demişti: “Rabbim! Bana katında, Cennet’te bir ev yap; beni Firavun’dan ve onun amelinden kurtar; beni bu zalim milletin elinden kurtar.” İmran kızı Meryem’i de misal verir. O, iffetini korudu; Biz de ona Kendi ruhumuzdan üfledik. O, Rabbisinin kelimelerini ve kitaplarını doğruladı. Bize gönülden itaat edenlerdendi. (66:11–12.)