Öncelikle bilinmesi gereken, İsrail, İbranî ve Yahudi sözcüklerinin kökenleridir. Biz genellikle bunları birbirine karıştırır hatta özdeş bile tutarız ama bu yanılgıdan kendimizi sıyırmamız gerek.
Yahudilerin “İbranî” olarak adlandırılması, Kenan ülkesinin insanlarınca yapılmıştır. Üç semavi dinde de kendisine yer bulan Hz. İbrahim ve ailesi, Sümer’den çıkıp çöl ortasında “verimli yarım ay” diye anılan güzergâhı izleyerek Fırat nehrinin karşı kıyısından (doğusundan) Edessa (Urfa) üzerinden dolanıp Kenan ülkesine geldiği için, “öte tarafın insanları” anlamına gelmek üzere böyle adlandırılmıştır.
Kimi araştırmacılar ise, bu sözcüğün kökeninin Hz. İbrahim’in atalarından birinin adının “İbr” olmasından ötürü olduğunu öne sürer.
İsrail sözcüğü ise “Tanrı ve insanlar ile güreşip yenen” anlamına gelir. Hz. İbrahim’in torunu Yakub’un, Kutsal Kitaba göre Tanrı tarafından verilmiş olan adıdır. Şöyle ki;
“Yâkub yalnız başına kaldı ve seher sökünceye kadar bir adam onunla güreşti. … Yâkub’un uyluk başı incindi ve dedi: Bırak gideyim, çünkü seher vakti oluyor. Ve dedi: Ben mübarek kılmadıkça seni bırakmam. Ve ona dedi: Adın nedir? Ve o dedi: Yâkub. Ve dedi: Artık sana Yâkub değil ancak İsrail denilecek; çünkü Allah ile ve insanlarla uğraşıp yendin. … Allahı yüz yüze gördüm ve canım sağ kaldı, dedi.” (Tekvin, 32: 24-30)
Nitekim Yahudilere “İsrailoğulları” denmesi de Yakub’un soyundan gelmelerinden ötürüdür. Bu sözcük tarihte ilk kez Firavun 2. Ramses’in oğlu Mernepta’nın diktirdiği ve “İsrail Anıtı” diye anılan kitabede geçmiştir.
1. yüzyılın Arap bilgini Şehristanî, Yahudi sözcüğünün “dönmek”, “tövbe etmek” anlamına gelen Arapça “hâde” mastarından türediğini ve Musa’nın «Biz sana tövbe ettik, döndük.» sözünden ötürü onlara “Yahudi” dendiğini belirtir.
Yakub’un 12 oğlundan dördüncüsünün adı Yahuda ya da Judah idi. Bundan ötürü Yakub’un soyuna Yahudi adı verildiği de söylenir.
Kral Süleyman’ın ölümünden sonra ikiye ayrılan devletin güney bölgesine yani Yahuda (Judea) Krallığına mensup olan kişi anlamına gelmesi nedeniyle o halka Yahudi dendiği de ileri sürülmüştür ama bu görüşte galiba bir yanılma var çünkü sadece onlar değil Yahudi olarak anılan.
Yakub’un 12 oğlu varmış. Nitekim 12 Yahudi kabilesi başlangıçta bu 12 oğlun yönettiği kabileler.
Böylece; Yahudilerin, sonradan Filistin denilen Kenan diyarına yerleşmeden önce İbranî, yerleştikten sonra İsrailli, M.Ö. 6. yüzyıldaki Babil sürgününden sonra da İsrailoğulları ya da dinleri nedeniyle Yahudi olarak, bazı yerde ise “Musa’nın dininden olanlar” anlamına gelmek üzere Musevî diye adlandırıldıkları söylenebilir.
Gerçi Türkiye’de “Yahudi” sözcüğü kötülenen hatta aşağı görülen bir kişi için kullanıldığından (Benim çocukluğumda biz korkaklara Yahudi derdik) dinleri bakımından bu kişilere “Musevî” denirse de, bu aslında yanlıştır. Çünkü bu sözcük İsevî. Muhammedî, Zerdüştî gibi bir sözcüktür ve bir kişi Yahudi olmadan da Musevî olabilir.
Dinler tarihinde, toplumların baskı altında kalarak bir başka dini seçme olaylarına hayli sık rastlanır. Bu olay çoğu zaman silâh zoruyla gerçekleştirilmiştir. Birisinin, kendi buyrultusuyla toplumda genel kabul gören dinden vazgeçerek bir başkasına geçmesi de söz konusu olabilir. Ancak bu durumda o kişi aile ve diğer yakın çevresinden yani toplumundan bir bakıma kopmak durumunda kalır.
Semavî dinlerden olan Hıristiyanlık ve Müslümanlıkta din değiştirme, kişiyi yeni bir çevreye sokar ama bazı yaptırımlar dışında kişi, zor olsa bile yeni yaşamına devam edebilir. Yahudilikte ise din değiştirme hiç de o denli kolay gerçekleşmez. Kişi zorla ya da kendi isteğiyle dinini değiştirse bile Yahudi olarak kalır. Bir diğer deyişle, bir kişi Yahudi olarak doğar ve sonra din değiştirdiği için toplumu onu dışlasa bile aslında Yahudi olarak ölür.
Aslında bu konunun daha anlaşılır olabilmesi için “Kime Yahudi denir, kime denmez?” tarzında bir sorunun yanıtını aramak gerekir. Ancak bu biraz uzun sürecek, onun için bu irdelemeyi izleyecek başlığa bırakmak istiyorum. Bu arada ola ki söylediklerimde, yaptığım tanımlarda bir yanlışlık vardır. Düzeltilmesini rica ederim.