Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: YAHUDİLİK – HIRİSTİYANLIK KARŞILAŞTIRMASI (3)  (Okunma sayısı 3658 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 23, 2010, 12:45:03 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


   
   
   Hıristiyanlık her zaman sevgi ve sevecenlik dini olduğunu öne sürerek övünmüş, Yahudiliği ise katı, toleranssız ve ödün vermez olmakla suçlamıştır. “Duymuş bulunuyorsunuz ki komşunuzu seveceksiniz ve düşmanınızdan nefret edeceksiniz. Fakat Ben diyorum ki: Düşmanınızı seviniz; size eza edenleri kutsayınız.” (Matta 5:43-44)
   
   Bu söylemde İsa’nın ağzından sevgi ve bağışlayıcılık ön plana çıkarılır ama uygulama hiç de böyle değil. Yahudiliğin yasacı, intikamcı ve sevgiden yoksun olduğunu kanıtlamak için sıkça başvurulan anlatımlar da var. Örneğin, “Söylenmiş olduğunu duymuş bulunuyorsunuz ki: Göze göz, dişe diş. Fakat size diyorum ki: Kötü olan kişiye mukavemet etmeyiniz. Fakat birisi sizin sağ yanağınıza vurursa, siz ona öteki yanağınızı da çeviriniz.” (Matta, 5:38,39)
   
   Yahudi dünyası, bu suçlamalara karşı öncelikle Matta’nın Tevrat’tan alıntıladığı ilk tümceye karşı çıkar. “Kalbinde kardeşinden nefret etmeyeceksin. “Komşunu kendin gibi seveceksin” (Levililer 19:17-18) Tevrat’ın hiçbir yerinde “kşinin düşmanından nefret etmesi gerektiğine ilişkin bir söylemin yer almadığı öne sürülür. Dahası, Tevrat’tan alıntılar yapılarak kişinin düşmanına iyi davranması gerektiğine ilişkin örnekler ortaya konur: “Düşmanının öküzünün veya eşeğinin başıboş gezdiğini görürsen, onları geri getirmelisin.” (Çıkış 23:4)
   
   Yahudi din bilginleri, kişinin bir yanağına vurulması halinde diğerini de uzatması gerektiği görüşünün sevgiyi çoğaltacağı kanısını paylaşmaz. Yahudilik, kişinin intikamcı olmamasını öğretirken, kişinin düşmanını sevmesini bir tür sömürü biçimi olarak görür.
   
   Talmut’ta da Tevrat’taki gibi düşmana kötülük yapılmaması gerektiği doğrultusundaki görüş açıktır. “Ataların Ahlâkı” başlıklı bölümünde şöyle bör söz görülür: “Düşmanın düştüğü vakit, kalbin sevinmesin. Çünkü Tanrı bunu görür ve O’nun hoşuna gitmez.”
   
   Düşmanına kötülük yapılmamasına ilişkin Yahudi şeriatının öğütlemesine karşın, günümüz İsrail Devleti’nin Filistin halkına uyguladığı baskı ve kıyımlar nedense Yahudi din adamlarınca görmezden gelinmekte ve desteklenmekte. Bunu göz ardı etmek olanaksız.
   
   Hıristiyanların Yahudiliği küçümsemek için göndermede bulundukları göze göz yasası aslında bir Yahudi icadı değildir. Eski Akdeniz toplumlarında uygulanan bu yasa, ilk olarak M.Ö. 17. yüzyılda ünlü yasa yapıcı Babilli Kral Hammurabi tarafından ortaya konmuştu; Tevrat’ın kaleme alınıp yazılmasından çok önce…
   
   Hıristiyan ilâhiyatçılarına göre; İsa’ya inanmak yasadan daha önemlidir. Buna karşın da rabbiler, uygulamanın inançtan daha önemli olduğunu belirtir, Tevrat’ın buyruklarına titizlikle uyan bir kişinin içinde, aynı zamanda Tanrı’ya olan inancın da güçleneceğini ileri sürerler  Talmut’a göre insanlar, Tanrı önündeki yargılanma gününde Tanrı’ya karşı olan inançları üzerine sorguya çekilecek değildir; Tevrat’a, insanlar arası ilişkilere nasıl uyduğuna bakılarak yargılanacaklardır.
   
   İsa, Filistin’deki Yahudilere öğütlerde bulunurken Yahudi yasalarının uygulanmaması gerektiğine ilişkin herhangi bir şey söylememiştir; yasayı değiştirmeye değil, bütünlemeye geldiğini belirtmiştir. İnciller, dikkat edersek, İsa’yı uygulamacı bir Yahudi olarak ortaya koyar. Ancak Hıristiyan Kilisesi, Yahudi dinsel ritüelinden tümüyle uzaklaşarak Yahudilik ile Hıristiyanlık arasında kesin bir çizgi çizer ve Kilise’nin konumunu güçlendirme yolunu tutar.
   
   Pavlus ile diğer Hıristiyan misyonerleri, Şabat ve sünnet gibi Yahudi uygulamalarını, Hıristiyanlığı seçen Paganların kabul etme zorluğunu gördükleri için kaldırma yolunu tutmuştur. Pavlus sünnet için, “etin değil; ruhun sünneti” düşüncesini getirmiştir. Hıristiyanlarca dinlenme gününün Cumartesiden Pazar gününe alınması da Hıristiyanlığın Yahudilikten ayrı bir din olduğunu kesin olarak vurgulayan bir işaret olmuştur. Bunu pek önemsemeyebilirsiniz ama her iki dinin açısından çok önemlidir.
   
   Geleceğin dünyasında tüm dürüst insanlara, Tanrı’dan korkarak bir yaşam sürmüş olan kişilere yer olduğunu savunan Yahudiliğe karşılık Hıristiyanlık, bunun ancak “İsa’nın Mesihliği”ne ilişkin inancın varlığı ve kabul edilmesiyle ile olanak bulunduğunu öne sürmüştür.
   
   Yahudiler, her zaman ve her yerde Hıristiyan misyonerlerin Hıristiyanlaştırmak istedikleri kişilerin başında gelmiştir. Bunların günümüzde bile süren bu çabalarının nedeni, Yahudilerin fazlasıyla inatçı oluşuna, bunun “İsa’nın Büyük Dönüşü”ne engel olduğuna inanmalarıdır. Oysa köktendinci Hıristiyanlar, “Büyük Dönüş”ün gerçekleşmesi için İbrahim’in Tanrı ile sözleşmesinin korunması, bu nedenle de “tanık ulus” olarak nitelendirdikleri Yahudilerin, Büyük Dönüş’e kadar varlıklarını sürdürmesi gerektiğine inanırlar. Dolayısıyla 1948’de kurulan İsrail Devleti’ni de, tanrısal planın gerçekleşmesi yolunda bir aşama olarak görürler.
   
   Nitekim Hıristiyan felsefesinin oluşturulmasındaki önemli kişilerden biri olan Aziz Augustinus, Büyük Dönüş’e kadar Yahudi ulusunun varlığının sürmesi gerektiğini öne sürmüştü. Tanık ulus olarak yaşamaları gereği, Orta Çağ süresince bir temel kural olarak Papalıkça da desteklendi ve Yahudilerin tümden yok edilmelerini isteyenlerin önüne bir engel olarak kondu. Hıristiyanlığın kendi geçerliliğini kurtarmak için Yahudi ulusuna gereksinme vardı. Yahudiler, Eski Ahit’i yani Tevrat’ı korumakla, Yeni Ahit yani İncil’in gerçekliğinin tanığı olma onurunu taşımaktaydı. Böyle yapmakla da, Hıristiyanların inancına destek olup, kendilerini İsa’nın gelişiyle ilgili kehanetleri icat etmekle suçlayan Paganları şaşırttılar.
   
   Acınacak halde, dinsel inançları bakımından yenilmiş durumda Hıristiyanların arasında dağınık bir şekilde yaşayan Yahudiler, Hıristiyanlığın zaferini her gün doğruluyordu. Büyük Dönüş’te gözlerindeki perde kalkacak, tanık olarak rollerini tamamlamış olacak, böylece İsa’nın Mesihliğinin gerçekliğini doğrulayacaklardı.
   
   Buna karşın Hıristiyanlık, Kurtuluş Günü’ne kadar bekleyemezdi. Kendine özel ilâhî hak iddiasında inatla direten Yahudilik ile savaşmak zorunluluğunu duydu. Bu nedenle, Kilise düşünürleri, Yahudiliğin “dinsel gerçek” iddiasını çürütmeye çalıştı. Yahudi karşıtı polemikler, Hıristiyanlığın dokusunun âdeta bir parçası oldu. Yahudi karşıtlığı (Antisemitizm), başından beri Hıristiyanlığın kendini tanımlamasının bir bileşeniydi.
   
   Yahudi karşıtı polemikler, doğrudan konuyla ilgili yazıların yanı sıra, tüm Hıristiyan yazılara da yayılmıştır. Araştırmacılardan kimisi, bu tür “adversus judaeos” (Yahudilik karşıtı) belgelerin dökümünü listelemiştir. Bunların arasında ünlü Alman tarihçi Heinz Schreckenberg, Yahudiliğe karşı polemiksel Hıristiyan yazınının etkileyici, kronolojik, betimleyici bir kaynakça incelemesini yapmıştır. Bu büyük araştırmasında, 1. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar uzanan dönemi kapsayan tüm belgeleri bir araya toplamıştır. Bu derlemede yalnızca Yahudi karşıtı yazılar değil, Papalık bildirileri, Katolik Konseyi’nin buyrukları, krallık belgeleri de yer alır. Tek başına Yahudilik karşısında Hıristiyanlığı doğrulama savaşımı gösteren bir çalışmadır.
   
Yahudi-Hıristiyan polemikleri konusunda önde gelen bir iddia şudur: “Belli başlı her Hıristiyan öğreti, Eski Ahit’in birçok dizesiyle desteklenebilir.” Bu konuda, Yahudilerin tanrısal reddi ve Tanrı’nın Hıristiyan nitelikli “Yeni İsrail”i seçimi temel dogması için, Yahudi-Hıristiyan çatışmasının kalbinde yatan konuyu aydınlatan bir Eski Ahit âyetinden destek alınır: “Shiloh gelinceye kadar, hükümdarlık asası Judah’tan, yöneticilik asası onun bacaklarının arasından ayrılmayacak, yönetim hep onun soyunda kalacak.” (Tekvin 49:10)

Yahudi yorumunda “Shiloh” sözcüğü İbranice “sahip” anlamına gelir ama Hıristiyanlar buna Mesihvarî bir hava verir. Tevrat’ın Aramice çevirisindeki, “kendisine kraliyet (malkhuta) verilen mesih gelinceye kadar” şeklindeki şaşırtıcı deyişler, din bilimsel açıdan ele alınmıştır. Hıristiyanlık, işine öyle geldiği bu Yahudi yorumunu hemen ve hiçbir itirazda bulunmaksızın kabul etmiştir. Roma’nın 70 yılında Herodes Tapınağı’nı yıkmasına ve Yahudi devletinin dağılmasına bakan Hıristiyan yorumcular, bu âyetin her şeyi öngördüğünü belirtmişlerdir. Roma’nın zaferiyle birlikte, Tanrı Yahudileri reddettiği için hükümdarlık asası da Yahudiye’den ayrılmıştır. Şimdi Shiloh’un gelmesi gerekir. O da İsa’dan başkası değildir işte.
   
   Bu tür bir yorum, Hıristiyanlığa dönen ya da öyle görünen Yahudilerin inancını pekiştirmeye yaramıştır. Aslında dinini değiştirmeyen Yahudilerin çoğu, “ışığı göremeyenler” ya da “kendi kutsal kitaplarının gerçek anlamını çıkaramayan zavallılar” olarak nitelenmiştir.
   
   Eski Ahit’ten Hıristiyanlığın işine yarayacak kanıt çıkarma konusu, Kilise babalarınca da desteklenmiştir. Aziz Augustinus’un şu sözü buna bir örnektir: «Kanıtlar, Yahudiler arasında büyük bir otoritesi bulunan Eski Ahit’ten çıkarılacaktır ve kendilerine sunulan bu olanak ile hasta ruhlarını iyileştirmeyi istemezlerse, hiç olmazsa Kutsal Kitabın açık gerçeği ile yargılanabilirler.»
   

   
   
   
Hıristiyanlık ile Yahudiliğin karşılaştırmasını birtakım değişik ve birbirinden ayrı konulara değinerek yapmak da olanaklıdır. Ancak bu bölüm çok uzamış ve bana göre biraz da “akademik” denilebilecek bir biçim almaya başlamış olduğu için, (özellikle elimden geldiğince basitleştirmeye çalışarak yazmış olduğum ama karmaşıklığını yeterince gideremediğimi gördüğüm, ancak bir kez yazmış olduğum için kaldırıp atmak da istemediğim şu son paragraflarda) bunu burada keserek sonrasını izleyecek bölüme bırakmak istiyorum.
   
   
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
9 Yanıt
11061 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 16, 2007, 02:18:21 öö
Gönderen: shemuel
8 Yanıt
6040 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 11, 2008, 10:37:40 ös
Gönderen: Isis
1 Yanıt
6290 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 02, 2009, 10:13:46 ös
Gönderen: Prenses Isabella
2 Yanıt
8470 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 06, 2016, 05:25:22 ös
Gönderen: Hacamat
3 Yanıt
3979 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 13, 2010, 08:20:56 öö
Gönderen: Halsond
0 Yanıt
2536 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 15, 2010, 10:19:12 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
8257 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 21, 2010, 11:58:32 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2978 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 22, 2010, 11:57:46 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
22512 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 24, 2010, 12:41:08 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3084 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 26, 2010, 11:42:29 öö
Gönderen: ADAM