Bu sözcükte bir kök, iki ek var. Kök = göre (edat), ek1 = li (sıfatlaştırma), ek2 = lik (isimleştirme)
“Gözün bakışı doğrultusunda” anlamına çekebileceğimiz “göre”, öncelikle iki ya da daha çok şey arasındaki ilişki ve bağıntıyı dile getirir. Batı dillerinden dönüştürülerek yer yer kullanılmakta olan bir karşılığı “rölasyon”dur. Çağımızda ark terk edilmekte olan eski Türkçede aynı anlama gelmek üzere “alâka”, “rabıta”, “nispet” ve özellikle “izâfet” terimleri kullanılırdı.
“Göreli” teriminin en uygun eş anlamları “ilişkili” ve “bağıntılı”dır. Batı dillerinden dönüştürülerek dilimizde de kullanılan “rölatif” ile eski Türkçedeki “izâfî” terimleri, “göreli” ile aynı anlama gelir. Eskiden ayrıca “müteâllik”, “merbut” ve “nispî” terimleri de kullanılırmış. Bunlardan sonuncusunun günümüzde yer yer kullanımı sürüyor.
“Görelilik” teriminin eş anlamları olarak “ilişkililik” ve “bağıntılılık” terimlerinin yanı sıra Batı dillerinden dönüştürülerek kullanılan “rölativite” ve eski dildeki “merbutiyet” ile elbette “nispiyet” ve özellikle “izâfiyet” sayılabilir. (Aynı anlamda olmak üzere günümüz Türkçesinde “görecelik” terimi de kullanılıyor ama ben ona bek ısınamadım nedense. Bunun nedeni de dilimizin kuralları uyarınca ikinci bir sıfatın oluşturulabilme/türetilebilme olanağı: “görelice” diye. Buna karşılık “görece” diye bir sıfat yok ki bundan isim kipinde bir sözcük türetilebilsin. Örneğin “Bu göreli bir değerlendirme” diyebilirsiniz ama “Bu görece bir değerlendirme” diyemezsiniz; demezsiniz.)
Bir sıfat olarak “göreli”, kendi kendisine yeterli olmayan ve ancak bir başka şeye bağlı olarak ya da onunla karşılaştırılarak tanıtlanabilen, geçerliğini böylece kazanan şeyleri niteler. (Bu lâfı bir başka yerde daha etmiştim.) Bir başka deyişle, herhangi bir şeyin göreli olduğunu söylemek, onun tek başına değil, başka bir şeyle birlikte var olabildiğini belirtmek demektir. “Görelilik” de elbette o şeyin nitelik bakımından göreli olduğunu belirler.
Göreli terimi, kavramsal anlamı bakımından “saltık” ya da “mutlak” terimimin karşıtıdır. Bu terimin Batı dillerinden dönüştürülen karşılığı “absolü” ise dilimizde pek kullanılmıyor. (Teknik alanlarda sınırlı bir kullanımı var.)
Saltık ya da mutlak, bir şeyin koşulsuzluğunu, kendi başına tam ve yetkin olduğunu, hiçbir ilişki ve bağıntıyı gerektirmeksizin kesin ve son oluşunu bildirir. Herhangi bir konuda bir olayın, olgunun, sürecin, nesnenin, düşüncenin kesin, son ve artık değişmez olduğunu bildirmek, sonsuzluğa sınır çekmek demektir. Bu da saltıklığa yani mutlaklığa erişmiş olmak anlamına gelir.
Aynı olay, olgu, süreç, nesne ya da düşüncenin göreli olduğunu bildirmek ise, saltıklığın doğrultusunda henüz bütünlenmemiş bir yaklaşıklığını benimsemek demektir.
Aslında gerek göreli gerekse bunun karşıtı olan saltık kavramları, özel olarak birbirinden farklı alanlarda (örneğin matematikte, felsefede, teolojide, sosyolojide, ekonomide) değişik biçimlerde tanımlanır ve açıklanır. Burada benim yaptığım tanımlama ve açıklama, pek genel olarak bilimsel-mantıksal-felsefi bir alanı kapsar.
Dahasını buyurun siz yazın; konumuz bütünlenme yolunu tutsun; benim göreli alanımdan çıksın ve saltıklığın doğrultusunda ilerlesin.