325 yılında İznik’te yapılan konsil toplantısında kutsal metinlerin bir bölümünün (daha doğrusu çoğunun) yakılarak yok edilmesine karar verildikten sonra bilindiği kadarıyla elde kalan İncillerde, İsa’nın doğumuna ilişkin hiçbir ayrıntılı bilgi verilmemiş olduğu dikkati çeker.
İsa’nın babası Yusuf hakkında şöyle denir: “Meryem’in kocasıdır. Karısının doğuracağını önceden bilmektedir. Kendisine ilham olduğu üzere ona İsa adını koyarak büyütmüştür.”
Neden kendisine ilham olduğunu söyleyen yok. Aslında elbette… Hıristiyan inancına göre ilham olmasa nasıl İsa adını koyabilirdi ki… Öyle bir durumda bir başka ad koyardı. (!)
Açıkça, hiç sakınılmaksızın, sonradan sakıncası çıkacağı düşünülmeksizin ortaya konmuş olan bir şey daha var: İsa’nın babası Yusuf, İsrailoğullarının Yahuda ailesinden yani Davut’un soyundan gelme.
Bunun ne anlama geldiğini biliyor ve sonradan ortaya çıkan “anlaşılmaz” gibi görünen bir bilmecenin çözümünü rahatça buluyorsunuz sanırım. (Bu konuyu anlayamayıp da soran olursa, elbette bir kez daha açıklama zahmetine katlanacak olan da çıkar.)
Kimi yerde Yusuf’un “marangoz” olduğu söylenir. Bu, bir yanlış çeviri sonucudur. İncil’de yer alan metinlerin özgün olarak Arami dilinde ya da İbranice olup, sonradan Yunancaya çevrildiği göz önünde tutulmalı. Böyle yapılan bilimsel (etimolojik) bir inceleme sonucunda, doğrusunun “bilgili kişi” ya da “bilge”, belki de “üstat” olması gerektiği belirlenmiş.
İncil’de yer almasına karar verilmiş metinler, önce Yunanca olarak derlenip sonra da Latinceye çevrilmiş. Fakat o Latince, bilenlerin anlayabileceği, fakültelerin dilbilim kürsülerinde öğretilen o sıradan Latince değil. Bu, Kilise’ye özgü bir Latince… İncil’i sadece din adamlarının okuyup anlaması siçin yaratılmış bir dil. Öyle ya, nasıl olsa okuma yazma bilen yok. Zaten olsa ne okuyacaklar ki?... Tek okunacak kitap var: İncil. Başka kitaplar tabu. Onu da din adamları okur, inançlılar okunanı dinler, öğrenmeleri gerekeni öğrenir.
Zaten Hıristiyan din adamları da öyle yapmış. Anladıklarını, anlamak istedikleri şekilde ya da anlamalarının istendiği şekilde anlayarak, kitlelere öğretmişler. Öğrettiklerinin özgün İncil’e oranla hayli farklı oluşunun bir önemi yok. Asıl bilinmesi gereken, onların öğrettiği…
Ben burada Hıristiyanlıktan söz ediyorum, değil mi? Başka bir dinden, başka bir dinin din adamlarından değil…
Elde sadece o kadar İncil kalmış olsa da, sonradan ortaya çıkmış banabas İncili gibi diğer olası İncillerde farklı bir anlatım bulunmadığı varsayılsa da, bu kadarı bile yeterli olabiliyor.
İsa’nın gençlik döneminden sonra oluşan dünya görüşünün, aslında aileden gelme bir kökeni olduğu anlaşılıyor.
Başlığı “İsa Üzerine Denilenler” koyduk ama bu bölümde çoğunu biz dedik.
Burada söylenenlerle bağlantılı olmak üzere, siz ne dersiniz?