Kimileri Masonluğu bir okul gibi görmek ister hatta öyle olduğunu ileri sürenler de vardır.
Aslında Masonluk ne bir okul ne de bir akademi sayılabilir. Çünkü Masonlukta diğer çoğu eğitim kurumlarındaki gibi öğretmenler ya da eğitmenler yoktur.
Kimileri de Masonluğu birtakım dinsel tarikatlara benzeştirir.
Ancak Masonlukta dinsel tarikatlarda görülen önderler (mürşitler) de yoktur.
Gerçi Masonlukta yapılan çalışmaların kapsamında eğitim ve öğretim yer alır ama belli bir şeyi öğretmek söz konusu değildir. Yalnızca kişinin anlaması ve öğrenmesi, kendi kendini eğiterek geliştirmesi söz konusudur. Bu bakımdan da mason örgütlerinde bilgili ve deneyimli yol göstericiler (rehberler) ve örnek kişiler vardır.
Her mason, kendini yetiştirmek ve giderek olgunlaşmaya çalışmak için Masonluğun elverişli ortamından yararlanma olanağına sahiptir. Bundan ötesi kendisine kalmış bir iştir. Kimi zaman Masonluktan bir “okul” olarak söz edilmekteyse, bu ancak simgesel ya da mecazî bir anlam taşır.
Masonluğa karşıt olanlar Masonluğun bir “tarikat” olduğunu da ileri sürmüştür. Bu savın bir dayanağı da, Batı dillerinde Masonlukta sık geçen bir sözcüğün (order, ordre) Türkçede ”tarikat” anlamına da gelebilmesidir. Fakat aynı sözcük “düzen” anlamına da gelir. Nitekim Masonluk, her şeyden önce bir “düzen” kurumudur.
Masonluktaki şu “düzen” kavramı da aslında başlı başına bir sorundur.
Bir masonik örgütün kuruluşundan başlayarak, tüm çalışmalar belirli kurallara ve yöntemlere uyularak yürütülür. Bu, Masonluğun kurumsal düzenidir. Her masonun da belirli birtakım kurallara ve yöntemlere uyması, yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekir. Bu da Masonluğun bireysel düzenidir.
Bu iki düzen birbirine bağlı, birbirine koşuttur. Bir masonun düzenli sayılabilmesi için, üyesi olduğu mason örgütünün de düzenli olması gerekir. Bir mason örgütünün düzenli olabilmesi için de tüm üyelerinin düzenli olması zorunludur.
Şimdi şu konuya gelelim: «Masonlara herhangi bir “görev” verilir mi?»
Örgütsel yapı içindeki yönetsel nitelikli ve buna bağlı görevler dışında hiçbir masona herhangi bir “özel görev”, yani yapıp bitirmek zorunda olduğu belirgin bir iş verilmez. (Zaten sorun buradan kaynaklanıyor: Verilmesi gerekir.) Hiçbir mason ya da bir masonlar topluluğu için belirli bir eylemsel girişim tanımlanmaz. (Tanımlanmalıdır.) Fakat her mason, Masonluğun çalışma yöntemi ve aşamaları içinde, kendi isteği uyarınca ve yeteneği ölçüsünde aldığı olumlu ve yararlı öğeleri, ailesinden ve yakın çevresinden başlayarak toplumuna, giderek tüm insanlığa taşımak ve yansıtmakla görevlidir.(Bu iş masonun kendisine, kendi istediği gibi yapmasına bırakılmamalıdır.)
Ancak, “görev” denilince, diğer birçok kurumda olduğu gibi bunun bir diğer anlamı daha vardır. Bir mason örgütünde, gerek örgütü gerekse örgüte bağlı kurulları ve kolları yöneten kişiler bulunur. Bu kişiler, her dernekte olduğu gibi, derneğin üyelerince kendi aralarından seçilerek iş başına getirilir. Masonlukta bu kişilerden her biri “yönetici” olarak değil, “görevli” olarak anılır. Çünkü her birinin, masonik çalışmalar sırasında yapması gereken işler, yani görevleri vardır.
Bir masona örgütün iç işleriyle ilgili özel görevler verilmesi de söz konusu olabilir. Tüm bunlar örgütün işlerliğini sağlamak için gereklidir. Fakat hiçbir masona, kendinden doğal olarak beklenen bireysel girişimler dışında birtakım görevler yüklenmez.
Kuşkusuz, Masonluğun amaçlarının gerçekleşebilmesi doğrultusunda birtakım çalışmalar yapmak, Masonluğun ilkelerini toplumda yaymak, bilgisizliğin giderilmesi, insanların dogmalarından ve kör inançlardan arınması için çaba göstermek. gerçekleri araştırmak, toplumu içinde bir “örnek kişi” olmak her masonun görevidir.
Can alıcı soru şu: «Masonların görevlerini yerine getirip getirmedikleri izlenip denetlenir mi?»
Hayır!... Masonluğu iyi bilmeyenlerden kimileri öyle sanıyorsa yanılıyor; öyle bir şey yok. Keşke olsaydı!
Her mason, kendinden ve yalnızca kendi vicdanına karşı sorumlu olan, özgür bir insandır. Hiçbir mason örgütü, hiçbir masonik organ, bir masonu görevlerini yerine getirmemekle suçlayamaz. Keşke bu konuda mason örgütlerinin bir yaptırım gücü bulunsaydı.
Nitekim kimi masonlar Masonluğun amaçlarının gerçekleşebilmesi için canla başla, öz veriyle çalışırken kimileri yalnızca olanakları elverdikçe bununla ilgilenir; kimileriyse hiç umursamaz. Bundan ötürü hiçbir masonun ne kutlandığı ne de kınandığı görülmüştür. Keşke mason örgütlerinin bu bağlamda yapabilecekleri bir şeyler olsaydı.