Bilim sorgular, bilim şüphecidir. Olayları akla ve mantığa dayandırarak somut delillerle açıklar. Ya din ?
Doğmatiktir. Sorgulamaya kapalı, en ufak bir itiaatsizliğe karşıdır. Din neden sorgulamaya kapalıdır. Çünkü: Dini sorgulamaya başladığımız zaman mantıksızlıkları, hataları ve eksiklikerini görürüz. Çağ dışı kalmış bir çok bölüm görürüz. Net sözler bulamayız. Hikaye vari anlatımlardan kendimizce yorumlar çıkarıp bunlarıda dinin kuralları diye uygulatmaya çalışırız.
Saygılar.
"Din sorgulanamaz, bilim ise sorgulanabilirdir, yeni verilere göre kendini adapte edebilirdir. Din ise yeni verilere göre kendini adapte edemez. Dogmatiktir. Geridir."
Bu, klasik bir pozitivist argümanıdır. Aslına bakarsak "değişmeyen" her şeyi incelemeksizin, kısa yoldan "geri" diye niteleme kolaylığından ileri gelir. Aydınlanma devrindeki Newton'un Hume'un Voltaire'in fikirleri, Katoliklikle (Protestanlığa diyemiyorum) uyuşmuyordu, taban tabana zıttı. Zaten Katoliklik kurumu olan Papalığın geçmişe dönük sicili de bilime karşı karanlıktı. Kısa yoldan "O halde bilim safdışıdır" demek, duygusal açıdan insanları mobilize etmekte çok yararlı, etkili, çarpıcı bir söylemdir. Fakat bu söylemin o zamandan bu zamana hiç değişmemiş olması da bence ayrı bir dogmadır. Ayrı bir gericiliktir.
Neden?
Çünkü bu söylemin öncülleri her zaman doğru değildir. Konjonture göre doğrudur.
Öncülleri ise şunlardır:
1. Din, değişebilir olan (bilimin konusu dahilinde olan) birçok şey hakkında hüküm vermiştir.
2. Bu şeyler değişince, din eskide ısrar eder.
3. Bu yüzden din evrensel değildir, tüm zamanları kapsamaz.
4. Fakat Tanrı evrenseldir, söylemleri doğruysa tüm zamanları kapsamalıdır.
5. Dini söylemler, doğrudan Tanrı yorumudur.
6. O halde din gerçek değildir.
7. Tanrı da gerçek değildir.
Öncüllerin yanlış olduğundan bahsettik. Bu yanlış öncüller şunlardır;
"Din, bilimin inceleme alanına giren pek çok şey söylemiş, fakat bunlar yanlışlanınca zorda kalmıştır."
Bu iddia Aristoteles'in Fizik'ini bir kutsal kitap edasıyla içselleştiren Skolastik felsefeye yönelik bir iddiadır. Evet, Katoliklik, yer merkezli evren fikrini Aristoteles'ten almıştır. Ve bu model yanlışlanınca, zorda kalmış. Engizisyonla bilim adamlarını mahkum etmiştir.
Buradan çıkan sonuç: 1. Din deyince, tüm dinleri kapsamaz. Bu çok genel tabir, özelleştirilmeli ve neden sonuç ilişkisine bağlanmalıdır. Katolisizmde bu vardır, fakat İslam'da ve Hristiyanlığın diğer mezheplerinde bu yoktur.
2. Din "yorumu", "din" den farklıdır. Aristoteles'i Hristiyanlığa katan Thomas Aquinas'tır. Thomas Aquinas yanlışlanmıştır. Din değil. Yani bunları doğrudan tanrıya bağlayıp, kısa yoldan tanrıyı çelişki içine sokmak safsatadır.
Bilim ile dinin çatışma içine girdiği konusu, tamamen insan yorumundan kaynaklı bir yanlıştır. Halbuki İslam kültüründe 9.yy ile 13.yy arasındaki araştırmalar ve bilimsel merak, dini yanlışlamamış. Dindar insanların da bilim yapabileceklerini, bilim ile din çatışmasının olmadığını, ilerlemenin din ile de birlikte gideceğini. Sapla samanın karıştırılmaması gerektiğini göstermiştir. Bunu daha bu başlıkta yazmıştım yukarıdaki yazıyı okuyabilirsiniz.
Tüm bunlardan başka, Dinin ahiret hayatı için söylediklerini bilim eleştiremeyeceği için, "değiştirilebilir" şeyler de olmadığından, din yanlışlanmaz. Bilim, metafiziği, tüm metafiziği "deneyleyemediği için" yok hükmünde sayar, saymak zorundadır. Bu onun bir bulgusu değildir, aksiyomudur. Öyle kabul etmek zorunda olduğudur. Daha fazlası değil.
Ki bunu son dönem bilim felsefecileri de açıklamışlardır: Tümevarım, mantıksal olarak en doğru bilgiyi verme imkanından yoksundur. Hele hele metafiziğe giren bir alanda bilimin pozitivist söylemleri, bilimsel değil, ideolojiktir.
Eğer din "kalbi melekler attırır, vücudun kendi kendine böyle bir gücü yoktur" derse, bilim bunu yanlışlayınca dinin bu yorumunun asılsız olduğunu düşünebilirsiniz. Bu mantıklıdır. (Her ne kadar "melekler" kavramıyla ne denmek istendiğine giremesek bile).
Ama din "Tanrı vardır. Tüm varlıkları o yaratmıştır" derse, bunu yanlışlayamazsınız. Bu, bir inanç meselesi olur.
Şimdi mesele şurada; "İnanç meselesi olan ve insanlığa zarar veren uygulamalara ne diyeceğiz?, Bunlara hiç mi bir şey söyleme meşruiyetimiz yok?"
Tabii ki var. Ama kıstas ne; ZARAR VERMEK.
Zarar vermeyen bir inanç, inançtır. İnanandan başka kimseyi ilgilendirmez. Saçma olabilir, mantıksız olabilir, bilim bu konuda bir şey söylemiyor olabilir. Fakat zaten bu inanç günlük hayatı ve işleri engellemediğinden, hatta bir yerde daha motive edici olabileceğinden, "bir söylem bir dil" mevzuundan başka bir şey olmaz. Ben yıllardır konuşamasam da laboratuarımda bir çok buluş yapsam, insanlık beni altın harflerle tarih kitaplarına yazsa. Ölümümden sonra da metafizikle çok işli dışlı olduğum bulunsa, insanlın beni o tarihten silip değerimi küçültecek mi? Newton'a aynen böyle olmuştur.
Seküler görüş, insanların inançlarına karışmamalıdır.
İnanç ne zaman küçük görülüp aşağılanmaya mahkumdur?
Şu zaman: Başka insanlara ve çevreye zarar verdiğinde.
İşte ancak bu zaman bilim ile din çatışır. Çünkü bilim, bu eylemin bir "zarar" olduğunu tespit etmiştir. Din ise "dogma" olması dolayısıyla bu eylemde ısrar eder. Böylece bir çatışma çıkar. Bu çatışmada Bilim tarafı haklıdır.
Fakat tüm metafiziğin ondan çıktığı "tanrı vardır" inancına, bilim bir şey diyemez. Çünkü Tanrıya inanmakla, bilimsel verilerle uyumsuzluk içine girmek zaruri değildir. Ben şu yaşıma kadar tanrıya inandım, ölümüme kadar da inanacağımı umuyorum. Bu zamana kadar inancımla kimseye zarar vermedim. Beni neyle çatıştıracaksınız? Çatıştıracağınız bir neden yaratmadım ki. Ve böyle bir şeyi, bilinçli olarak inancım gereği yapıyorsam, burada bir çatışmadan çok bir uyum söz konusu olur.
Yani "din" diye kestirip attığınız her şey, aynı şey değildir bu bir.
İkincisi, din, eğer test edilebilir bir şey hakkında yanlış hüküm vermişse, eleştirilebilir.
Üçüncüsü, bu eleştiri, yine dinin hepsini yok etmez; bu hükmün bir tanrı sözü mü, yoksa bir sonradan katılma mı olduğu araştırılmalıdır. (Katoliklik Aristoteles yüzünden çok çekmiştir. Kanımca şu an İslam da dahil, Evrim konusunda bir sahte çatışma vardır. Bunu da "biyoloji" başlığına yazmıştım. İsteyen okur.) Eğer sonradan katılmaysa din meşruiyetini hala korur. Din içleminde bir tanrı sözü olduğu anlaşılırsa, bilimin yanlışladığı yönde düşünülür.
Dördüncüsü, bilim "her şey" hakkında hüküm veremez. Bkz. Karl Popper'in Bilim Felsefesi.