Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Ynt: Tanrı'mı Allah'mı?  (Okunma sayısı 30875 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 01, 2011, 09:07:15 ös
Yanıtla #20
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Ibranice'de de Elohim diyoruz. Elohim hem tekil hem de cogul yani Tanri veya Tanrilar olarak kullanilagelmektedir. Tekil bir fiille kullanirsaiz Elohim Tanri demektr, ancak cogul fiillerle kullaniyorsaniz Tanrinin Gucleri gibi cogul anlamlari kastetmis olursunuz.

Arapca'nin Aramice ve Ibranice gibi semitik dillerle kardes oldugunu dusunurseniz Allah isminin aslinda Elohim ile benzerlik gosterdigini gorebilirsiniz.

Tanrim, sen her kimsen ve her ne isen bu kainati ve icindekileri yarattin. Senin katiyyen ve katibeten bir olduguna inaniyor/musahede ediyor ve seni seviyorum.
« Son Düzenleme: Eylül 01, 2011, 09:24:03 ös Gönderen: Isis »


Eylül 01, 2011, 09:16:48 ös
Yanıtla #21
  • Ziyaretçi

Tanrı'ya Allah diye hitap eden Cebrail'di derken demek istediğiniz ve baktığınız noktayı anlıyorum sayın Ceycet,size katılıyorum,bu konuda fazla ileriye gitmek sakıncalı olacağından ben de fazla fikir beyan edemeyeceğim.Haklısınız.


Eylül 01, 2011, 09:24:42 ös
Yanıtla #22
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Ibranice'de de Elohim diyoruz. Elohim hem tekil hem de cogul yani Tanri veya Tanrilar olarak kullanilagelmektedir. Tekil bir fiille kullanirsaiz Elohim Tanri demektr, ancak cogul fiillerle kullaniyorsaniz Tanrinin Gucleri gibi cogul anlamlari kastetmis olursunuz.

Arapca'nin Aramice ve Ibranice gibi semitik dillerle kardes oldugunu dusunurseniz Allah isminin aslinda Elohim ile benzerlik gosterdigini gorebilirsiniz.

Tanrim, sen her kimsen ve her ne isen bu kainati ve icindekileri yarattin. Senin kesinlikle bir olduguna inaniyor/musahede ediyor ve seni seviyorum.






Sayın İsis haklı,özellikle çoğul takısındaki ayrıntıların vurguladığı içerik konusun da...



Saygılar
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Eylül 01, 2011, 10:02:30 ös
Yanıtla #23
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Tanrı, ibrahime süryanice seslendi, musaya ibranice... eskisinde de yenisinde de ahit'in tanrının insanlara öğütlediği aynı şeydi, aynı din... ve ne islam vardı o zaman, ne muhammed, ne de allah... tanrı kendisine Eloah dedi, YHVH dedi, teos dedi, tanrı farklı dillerde tek tanrı, sevgi kaynağı, bağışlayıcı anlamlarına gelen pek çok isim kullandı. hepsi aynı Tanrıyı tanımladı... Evrenin, evrenlerin yaratıcısı olan tek bir Tanrı.

sonra "islam" geldi. Selam'dan... Barıştan geldi yani. Hoş şimdilerde islam'ın teslimiyet demek olduğu söyleniyor, onun barış dini olduğu gizlenerek, tam bir teslimiyet? kime? Tanrıya mı? Yoksa teslim olmalısın diyenlere mi? Biz her elçiyi yalnızca kendi halkının diliyle göndeririz ki, mesajı onlara açık ve net bir şekilde bildirebilsin. (Kuran 14:4) böyle söylüyor son kitapta Tanrı. Allah’ kelimesi  ‘El İlah’ın birleşik hali olup Tanrı anlamındadır. El İlah = The God. Onun ismi. Allahlar diyemiyoruz ilahlar diyoruz ama Tek Tanrılar da diyemeyiz ya da The Gods denebilir mi? din diye iletilen yanlışları doğrularını silip süpüren cahili bir Arap kültürü olunca onun söylediklerinin halkın anlaması istenmez. Tıpkı Skolastik düşünce gibi. Tanrı Latince konuşmamıştır ama onlar ellerinde tuttukları gücü LAtinceyle korumuşlardır yüzyıllar boyu... Sevgili Babamız, kutsal kayamız, aziz petrusun halefi, dünyadaki yol gösterici... Duos habet et bene pendentes!.. ya da Sevgili Hocamız/Şeyhimiz/şıhımız vs., kutsal dayanağımız, peygamberin halefi... söz söylenir mi hiç onların dediklerinin üstüne

Müslümanların büyük çoğunluğunun  yaşadığı din, Yahudilerin, Budistlerin, Hıristiyanların, Hinduların çoğunluğunun yaşadığı din olan ataizmdir. Büyüklerinin, atalarının, ailenin, toplumun, din adamlarının, çoğunluğun, geleneğin dinidir. Sorgulamayan ve neyi niçin yaptığını bilmeyerek sadece ‘Rab/Efendi’ edindikleri din adamlarını dinleyerek, sorguladıklarını zannedenlerin ise onların külliyatlarında kaybolarak ‘Demek bu böyleymiş, hmm demekki bu harammış, bak onlar öyle yapmışlar…’ diyerek sürü halinde güdülen/yönlendirilen ya da yönlendiren cahil yığının afyonu olan din, bu hoca-alim takımının geçim ve sömürü kaynağıdır ve sömürücü, kan emici sistemlerin iştahını kabartan eşsiz bir fırsat olarak binlerce yıldır diriliğini korumaktadır. Hani Tanrının bana ortak koşmayın demesine inat var edilmiş bir şirk düzenidir. Tanrıya eremezsin... Halbuki açık sözler gelmişti... kapattılar, onları açan sözlerle... onu da kapattılar, açan sözleri açan sözlerle... sonra ALLAH de! kaldı bir tek elimizde. Ne demek BARIŞ, İslam teslimiyettir! kaldı...

 ‘Barış sizinle olsun’ anlamında olan ‘selamun aleykum’um de içi boşaltılarak Müslüman topluma kalıp halinde bir İslam kültürü olarak sokulmuş, bu selama ‘Allah’ın selamı’ denmiştir. Allahın selamı üzerine olsun!.. Halbuki Peace be upon you! Ama bize hiç öyle söylenmedi. Hep Allahın selamıydı o! İçi boşaltılmış bir barışlama!

Mesela sorayım size nedemektir ÜSTÜNLÜK TAKVADADIR/TAKVAYLADIR! Takva ne? Ne demek? Klasik İslam öğretilerinin hemen hepsinde ‘takva’ imandan sonra gelen, fazla ibadet ederek, namaz kılarak, zikir çekerek, gözleri haramdan sakındırarak, karşı cinsle olabildiğince az muhatap olarak, daha fazla örtünerek, Allah’tan korkarak  erişilebilen yüksek bir mevkidir. O ne güzel, ne yapacaksın, AFYONU İÇECEKSİN UÇACAKSIN! ÖYLE Mİ GERÇEKTEN? HAYIR!!!

Takva, Tanrı öğretilerine göre insanın aklıyla, sorgulayarak, önce kendisine karşı olan sorumluluk bilincini kuşanmasıyla yani gerçek manada insan olmasıyla başlar daha sonra ailesine, çevresine, halkına, halklarına-tüm insanlığa karşı olan sorumluluk bilinciyle daha sonra tüm canlılara ve yaşadığı gezegene olan sorumluluğu bilmesi ve daha sonra insanın, yaratıcısını bilerek, Ona karşı olan sorumluluk bilincini idrak etmesi ve her türlü bedeli göze alarak bu sorumluluk bilincini yaşaması ve yaşatmasıdır.  Yani erdem yoludur, muttakiler erdemlilerdir.

Yani, eğer Kuran arap toplumuna değilde ne bileyim Türk toplumuna Fars toplumuna inseydi ya da diğer kitaplar gibi israiloğullarına Allah olacak mıydı? ya da islam? bambaşka bir isim olacaktı muhtemelen. Ama yine tek tanrıyı anlatacaktı, yine sevgiyi barışı anlatacaktı. Çünkü Tanrı öyle olsun istiyor.

Tanrı insanları profesyonel din adamlarından korusun ve Erdem'in yolundan ayırmasın. Ki o erdem bize İNSAN olmayı öğütler.

son söz bir örnek olsun:

biz sana Kevseri verdik (Kuran 108:1)... Ne güzel de kevser ne? Irmaktır o ırmaktır, cennette peygamberin ırmağı... zaten eksik çeviri (ey peygamber/ ey muhammed) denmeli parantez içinde başta :) zaten tüm çevirileri de böyle... işte böyle böyle soyutlarız kitabı kendimizden.

Halbuki... o kitapsa bize hitap ediyordur. benim nehrim falan yok budünyada ya da o dünyada... bana hitap ediyorsa, bana verilen şey ne?

Biz sana Kitabı - çokca Hikmeti verdik (hikmet için ne gerek elbette akıl) öyleyse Biz sana vahyi, aklı ve hikmeti verdik. evet işte şimdi bana hitap etti.

(kevserin bu manası için taberi tefsine bakabilirsiniz)


Eylül 01, 2011, 10:59:16 ös
Yanıtla #24
  • Ziyaretçi

Bu yazıya katılmamak mümkün değil.Tanrı'nın isminin,kitabın verildiği toplumun diline göre olduğu su götürmez ve de bu coğrafyaya inseydi Allah olmayacağı kesin ama bu Allah'ın özel isim olduğuna karşıt görüş değil bu istediğimiz şekilde hitab edebileceğimize vurgu yapan bir görüş.Eloah da YHVH da özel isimdir.Kullanıldığı yere göre Tanrı da özel isim olur...El-İlah ile ilgili söyledikleriniz doğru olmakla birlikte El-İlah da İbrahim'in Tanrısının özel ismidir(yani aslında hepsi aynı tabi ki anlatım olarak bu şekilde kullanıyorum).Olaya kesinlikle dilbilimsel olarak bakmadığımı söyleyebilirim.Gerçi o açıdan bakıldığında da karşıt bir görüş çıkmıyor,ben işin başka yerindeyim çünkü..
İslam'ın gelenek dini olarak yaşanmasıyla ilgili tüm söylediklerinize katılıyorum,özellikle son söyledikleriniz verdiğiniz ayet..Bunlara verilebilecek örnekler bitmez.


Eylül 01, 2011, 11:21:12 ös
Yanıtla #25
  • Ziyaretçi

Ayrıca İslam'ın kelime anlamı ''barış'' doğru olmakla birlikte teslim olmak yanlış bir ifade değildir ve Kur'an'da çoğunlukla kullanılan anlamı teslim olmaktır. Yakın hatta ortak olduğu söylenen esleme kökünden dolayıdır bu anlam.
« Son Düzenleme: Ekim 03, 2011, 01:52:34 öö Gönderen: dogudan »


Eylül 02, 2011, 09:44:34 öö
Yanıtla #26
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Bu söze girişim belki biraz geç... Ne yapayım, ben geceleri ekran başında değilim.

Sayın Isis'in değindiği noktaya dikkatinizi çekmek isterim. Ancak bir küçük yanılgısı var; onu düzeltmek istiyorum.

Daha önce dediğimce konu başlığındaki soru "Tanrıı mı, Allah mı?" biçiminde olunca buna sadece dil bilimsel açıdan bakılabilir bence. "Falanca tanrıya nasıl hitap etmeli?" olsaydı, o zaman inanç açısından bakılabilirdi. En azından ben öyle bakıyorum ve ötesi beni ilgilendirmiyor öyle Cebrailmiş, Azrailmiş, Mikailmiş falan gibi bağlantılar. "O ona demiş, o da ötekine söylemiş." gibi mişli masallar.

Sayın Isis'in sözürnü ettiği eski İbrani dilindeki "Elohim" sözcüğü (aslında böyle yazılamaz ama Latin harfleriyle olduğu kadar; sadece okunuşunun fonetik yansıtılması)  tanrılar ya da ilahlar anlamına gelir. Bu çoğuldur. Tekili "Eloah" biçimindedir ki bunun Arapçada söylenişi "Allah"tır.

İbranice ve Arapça'da birbirinin benzeri hatta küçük bir del vuruşu dışında hemen hemen aynı birçok sözcük vardır. Çünkü bunlar birbirinin içine geçmiş ve birbiriyle yakın alış verişi olmuş aynı kültürün dil öğeleridir.

Tanrı ise dil bilimsel bakımdan elbette bunlardan farklı, apayrıdır.

Fakat günümüz Türkçesinde ikisi de aynıdır. Tıpkısının aynısı.




« Son Düzenleme: Eylül 02, 2011, 09:47:44 öö Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Eylül 02, 2011, 10:03:31 öö
Yanıtla #27
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

ALLÂH hakkında

FARKIN FARKINDA MISINIZ? "ALLÂH" BİR TANRI DEĞİLDİR!


İslam dinini bildiren Hazreti Muhammed kudsal kitap Kur'an-ı Kerim ile "TANRI" kavramını reddeder; "tanrı" nın varolmayıp "sadece ALLÂH'ın mevcud" olduğunu vurgular! Bu gerçeğin farkında mıyız?


En ilkelinden gelişmişine kadar, hemen herkesin, düşüncesinde bir "TANRI" kavramı vardır… O'na kızar, O'nu sever, O'nu yargılar, Zaman zaman yaptığı yanlış (!) işleri yüzünden O'nu itham eder; adeta O'nu yukarıda bir yıldızda ya da galaksinin herhangi bir yerinde boşlukta oturmakta olan tonton bir dede, ya da celalli bir sultan gibi hayal ederiz!.

Biraz daha geniş düşünenler ise, bu hayalimizde var kabul ettiğimiz "TANRI"nın gerçekte varolmasının mümkün olmadığını belirterek; "biz tanrıya inanmıyoruz" derler ve bu yüzden de "ateist-tanrı tanımaz" olarak adlandırılırlar…

Oysa gerçekte, ne tanrı tanımazların (ateistlerin), ne de duyduklarına göre hiç düşünmeden şatlanma yollu bir tanrı var sananların; Hz. Muhammed'in açıkladığı "ALLÂH"tan haberleri yoktur!

Bu yüzdende "Tanrı" ile "ALLÂH" kavramlarını aynı zannedip hatta sanki iyi bir iş yapıyor sanısı ile "ALLÂH" yerine dillerine "TANRI" kavramını dolarlar… Aslında yaptıkları doğrudur; zira onlar gerçekten "ALLÂH"tan ve "ALLÂH" kavramından sözetmeyip, hayallerinde varsaydıkları "TANRILARINDAN" bahsetmektedirler…

Şunu kesinlikle bilelim ki…

Resulullah Muhammed Mustafa aleyhisselam ve Kur'an-ı Kerim şu çok önemli gerçeği vurgulamaktadır;

ÖTEDE ya da ÖTENDE bir TANRI yoktur; SADECE "ALLÂH" vardır!.

"ALLÂH"ı hakkıyla idraka çalışmadılar…(22-74)

Ayeti bizim bu konudaki ihmalimize işaret eder…

Biline ki…

Dilimizdeki "TANRI", "İLAH", "MABUD" kelimeleri ile bunların İngilizce'deki karşılığı olan "GOD", Fransızca'da karşılığı olan "DİYÖ", Almanca'da karşılığı olan "GOT" kelimeleri hep "TAPINILACAK bir varlık" kavramını ifade eden kelimelerdir…

Yani, insanlar, bu kelimeler ile ÖTEDEKİ bir mabuda, ilaha, tanrıya işaret ederler!.

"ALLÂH" kelimesi ise ÖZEL olarak bir varlığın ismidir!.Ki biz,O varlığa işaret etmek ve O varlığı tanıtmak için, ya çeşitli vasıflarıyla tarif ederiz; ya da bu vasıflarını çeşitli isimlerle işaret ederiz…Ancak, bütün bu isimler, hep, O varlığın, sadece ve sadece çeşitli vasıflarına işaret eder; ve o vasfı yönünden O'nu tarif eder…

Mesela, bu fakire "HULUSİ" derler…Bu isim, O'nun özel ismidir…Herhangi bir lisana bu ismi çeviremezsiniz…İngilizce de olsa, Fransızca da olsa hep gene "HULUSİ" denmek zorunluluğu vardır…

İşte bunun gibi, "ALLÂH" isminin de, ÖZEL bir varlığın ÖZEL ismi olması nedeniyle, başka bir kelimeye çevrilmesi, veya başka bir kelimeyle anılması mümkün değildir…

Esasen, yukarıda belirttiğimiz gibi, diğer kelimeler "tanrısallık kavramına" işaret ederken; "ALLÂH" kelimesi ise tamamiyle ÖZEL bir VARLIĞA işaret eden ÖZEL bir isimdir…

Bu sebebledir ki, tanrısallık ifade eden hiç bir kelime, asla "ALLÂH" kelimesinin yerini tutamaz!.

"ALLÂH" yerine "TANRI" kelimesini kullananlar, bunu ya cahillikten, bilgisizlikten kullanmaktadırlar; ya da kavranış yani idrak yetersizliğinden konuyu değerlendirmedikleri için yapmaktadırlar…

İşte, böyle özel bir ismi olan ve "CÜZ" kavramından dahi münezzeh bulunan varlığa kişi "ALLÂH" dediği zaman, bu kavram yanısıra bir de "CÜZ" tasavvur ederse; ya da bir "CÜZ" kabul ederse, bu hangi isim ve kavram altında olursa olsun, o kişi "ALLÂH"a şirk koşmuş olur; yani "ALLÂH" gerçeğini örtmüş ve bir "TANRI" kabullenmiş olur!.

Ki bu durumda da şu ayetle uyarılır:

— ALLÂH YANISIRA TANRI OLUŞTURMA!.

Sonra aşağılanmış ve kendi başına bırakılmış olursun… (17-22)

İşte bu konuda ikinci bir uyarı daha:

— "ALLÂH" YANISIRA TANRI EDİNME! (28-88)

Yani varolan gerçek mutlak varlık "ALLÂH" iken; sen "ALLÂH" kavramından gaflete düşüp, "ALLÂH" ismiyle işaret edilen varlığı ötende bir TANRI sanıp; böylece bir TANRI edinmiş durumuna düşme!.

Ötede, ya da ötende bir tanrı kabul etmek suretiyle, farkında olmadan "ALLÂH" kavramı ve anlamı dışına çıkarak "tanrı" kavramı içine girersin…

Böylece de Kur'an-ı Kerim'in açıklamış olduğu "vahdet" idrakından kendini mahrum etmiş olursun…

Ve böylece de "nefsine en büyük zulmü yapmış olursun"

Hazreti Muhammed aleyhisselam, "ALLÂH RESULU" olduğunu, almış olduğu vahiy sonucu olarak açıklayıp, artık insanların tanrıya tapmaması için elinden gelen gayreti göstermeye başladı…

"TANRI YOKTUR, SADECE ALLÂH VARDIR" mesajıyla insanlara gerçeği anlatmaya başlayan Hazreti Muhmmed'in vurguladığı bu gerçek, KELİME'İ TEVHİD şeklinde formüle edilmişti…

İslam Dininin temelini, "LA İLAHE İLLALLÂH" sözünün manası oluşturur.

"La İlahe İllAllâh" ne demektir?

Bu söz basit olarak ele alınırsa;

"TANRI yoktur sadece ALLÂH vardır" anlamında değerlendirilir…

Eğer kelimelerin anlamı üzerinde durursak…

"La İlahe"; " La" yoktur; "İlahe", TANRI demektir, yani tapınılacak tanrı yoktur, demektir.

Şimdi burada şu noktaya dikkat edelim…

Kelime-i Tevhid, "La ilahe" ile başlıyor… Ve başlangıçta, kesin bir hüküm vurgulanıyor. "Yoktur tapınalacak varlık!";

"Lâ ilâhe!.."

Akabinde, bir açıklama geliyor… "İllâ" "sadece", "ALLÂH" vardır!.

"İLLÂ ALLÂH" yani "sadece ALLÂH"!.

Birinci mana olarak, bu cümleden açığa çıkan gerçek şudur…

"Tapınalacak TANRI yoktur"… Evet, burada, kesin olarak, tapınılacak bir öte tanrı olmadığını vurguladıktan sonra, "İLLA ALLÂH" diyor…

"İLLA", yukarıda açıklamaya çalıştığımız üzere, "ancak" manasına anlaşılabileceği gibi, buradaki kullanım şeklinde görüldüğü üzere "SADECE" anlamında dahi kullanılır…

Evet, "İLLA", "ALLÂH" kelimesiyle birarada kullanıldığı zaman kesinlikle "SADECE" anlamında algılamak zorundadır; zira "ALLÂH"tan gayrı vücud sahibi yoktur ki, "ALLÂH" ona kıyaslansın veya o şeyle benzer kefeye konarak ona nisbetle tarif edilsin!. Bu hususu da geniş şekilde Hz. "MUHAMMED NEYİ OKUDU" isimli kitabımızda açıkladık.

İşte bu sebepten dolayıdır ki, "İLLÂ" kelimesi "ALLÂH" ismiyle yanyana kullanıldığı zaman bunu daima "SADECE" kelimesiyle tercüme etmek zorundayız…

Nitekim bu mana İngilizceye tercüme edilirken:

"There is no god BUT ALLÂH"

şeklinde değil;

"There is no god ONLY ALLÂH"

şeklinde tercüme edilmelidir…

Ki böylece, İslam Dini'nin getirmiş olduğu VAHDET-TEKLİK inanç veya düşünce sistemi farkedilebilsin.

Evet, sadece "ALLÂH" vardır ki, "O ALLÂH, tapılacak bir tanrı değildir", anlamı mevcuttur bu açıklamada…Çünkü başta, kesin olarak "LA İLAHE" yani "tapılacak TANRI yoktur"; hükmü veriliyor!.

Öyle ise "ALLÂH", İnsanın dışında, ötesinde; ve hatta bu vargördüğümüz varlıkların dışında ve ötesinde tapınılacak bir TANRI değildir!.

"ALLÂH"ın "AHAD" olşunu şayed iyice idrak edersek, görürüz ki -basiretle-, bir ALLÂH, bir de, yanısıra kainat gibi, iki ayrı yapı mevcut değildir!

Yani bir "ALLÂH" var, bir de alemler mevcut, değil!.

Başka bir deyişle, bir içinde yaşadığımız alemler, kainat mevcut; bir de bunların ötesinde, bunlardan ayrı, bunların dışında bir "TANRI mevcut" anlayışı, tümüyle batıldır!.

Hazreti MUHAMMED'İN açıkladığı "ALLÂH" bir TANRI değildir !.

Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı "ALLÂH", AHAD'dır!.

Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı "ALLÂH", sonsuz manalara sahip olup, her an bunları seyir halindedir!.

İSLAM'ın "Tevhid" inancı, yani, Hazreti Muhammed'in açıkladığı inanç sistemi, TAPILACAK TANRI OLMADIĞI; ALLÂH'ın AHAD olduğu ve dolayısıyla bir TANRI'nın mevcut olmadığı; insanların, bütün yaşamları boyunca kendilerinden meydana gelecek fiillerin neticelerine katlanacağı esasına dayanır!.

Nitekim Kur'an-ı Kerim'in çeşitli ayetlerinde hep, insanın bilfiil kendi çalışmalarının, yaptıklarının karşılığını alacağı şöyle vurgulanır:

"İnsan için kendi çalışmalarının karşılığı dışında hiç birşey yoktur!." (53-39)

"Yaptıklarınızdan başka bir şeyden dolayı karşılık göremezsiniz." (37-39)

"Yaptıklarınızın karşılığına (neticesine) ereceksiniz." (36-54)

"Herkes için yaptıklarına göre dereceler vardır. Bu da kendilerine haksızlık edilmeyerek, çalışmalarının karşılığını almaları içindir." (46-19)

"Siz çok büyük ızdırap verecek azabı tadacaksınız; ancak bu, yaptıklarınızın neticesi olarak başınıza gelecektir!." (37-39)

Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü üzere, insan dünyada yaptığı çalışmalarının karşılığını göreceğine göre, acil olarak ilk yapması gereken şey ölümötesi yaşamın ne olduğunu araştırmak ve "ALLÂH"ın ne olduğunu idrak etmektir…

Hazreti Muhammed aleyhisselama "ALLÂH nedir" diye soranlara cevab, "ALLÂH" tarafından bizzat veriliyor Kur'an-ı Kerim'de, "İHLAS" Suresinde:

"De ki, O ALLÂH AHAD'dır;

ALLÂH SAMED'dir;

LEM YELİD ve LEM YULED'dir;

ve LEM YEKUN LEHU KÜFUVEN AHAD'dır!."

"Hz. MUHAMMED'İN açıkladığı ALLÂH"ın ne olduğunu açıklayan bu surede öncelikle, kelimelerin geniş manası üzerinde duralım… Ve sonra da bu manaların getirmekte olduğu sonuçlar üzerinde düşünmeye başlayalım…

"ALLÂH AHAD"dır…Yani, sınırsız, sonsuz, cüzlere ve zerrelere bölünmesi sözkonusu olmayan TEK'dir…

Şimdi bu tanımlamayı iyi düşünelim!.

Cüzlere, zerrelere bölünüp parçalanması mümkün olmayan "AHAD", ya sonlu sınırlı bir tektir, ki bu takdirde evrenin herhangi bir yerinde oturmaktadır (!); ya da sonsuz, sınırsız cüzlere ayrılmaz TEK'tir ki, bu takdirde de ancak ve sadece, tekrar ediyorum ancak ve sadece "KENDİSİ" mevcuttur!.

"AHAD" olan "ALLÂH"ın dışında herhangi bir varlığın mevcudiyetini ileri sürmek önce akıl ve mantığa, sonra da iz'an ve insafa sığmaz!.

Düşünelim…

Şayed "ALLÂH"tan ayrı, "ALLÂH"ın dışında bir varlık var ise… Bu varlık ile "ALLÂH" arasındaki sınır nerededir?.. Bu sınırı nerede çizeceksiniz?..

Ya varlık, mevcud, sınırsız sonsuz TEK'tir, ikinci bir varlık yoktur!.

Ya da sınırlı sonlu, evrenin içinde bir yerde, veya evrenin dışında MEKANI OLAN bir TANRI mevcuttur (!)..?

Burada idrak edilmesi en önemli olan şey "SINIRSIZLIK-SONSUZLUK" kavramıdır…

Şimdi bu "sınırsızlık-sonsuzluk" kavramını en - boy - derinlik olarak değil, boyutsal olarak kavramaya çalışalım…

GERÇEKTE, mevcud olan TEK, bölünmez, parçalanmaz, sınırsız-sonsuz olan TEK'tir!. AHAD'dır!. Eşi, misli, benzeri, mikro ya da makro planda kendisinin dışında hiç birşey olmayan "ALLÂH AHAD"dır!.

Ancak biz, mevcut algılama araçlarımıza bağımlı olarak, o TEK yapıyı, çok parçalardan oluşmuş bir bütün gibi değerlendirme yanılgısı içindeyiz!. Çünki, beynimiz kesitsel algılama araçlarına göre hüküm vermekte!.

Oysa beyin, kesitsel algılama araçlarının yani beş duyusunun son derece sınırlı değerlendirme kapasitesi ile kayıtlı kalmasa… Bu sınırlar içinde algıladığı verileri, sadece, evrendeki sayısız varlıklardan birer kesit veya birer örnek kabul etse…

Sonra derin bir tefekkür ile, algılayabildiği örneklerden; daha nelerin mevcut olabileceğini tespit edebilse… Ve sonra, onların yapısal derinliklerine doğru, boyutsal bir seyahat yaparak, evrensel ÖZ ile karşılaşsa… Ve nihayet kendi "ben"liğinin dahi o evrensel "ÖZ" içinde "yok" oluşunu farkedebilse…

İşte bu işin çok önemli bir yanı…

* * *

Konunun ikinci önemli yanı da şurası…

Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı "ALLÂH", "AHAD" yani sınırsız-sonsuz, zerrelere ayrılmaz olduğuna ve bu durum her yöne ve her BOYUTA şamil bulunduğuna göre; bu takdirde O'nun varlığı yanısıra, varolabilecek ikinci bir varlık, nerede, hangi BOYUTTA veya hangi başlangıç noktasında O'nun varlığına bir sınır çizerek, kendine yer açabilecektir?!.

"AHAD ALLÂH" dışında var kabul edilecek ikinci bir varlığın, TANRI'nın yeri neresidir?..

"ALLÂH"ın içinde mi, yoksa dışında mı?!.

"ALLÂH", sonsuz-sınırsızdır, dedik…

"ALLÂH"ın sınırsız-sonsuz oluşu dolayısıyla bir MERKEZİ olması da muhaldir!.

Bir şeyin merkezi olması için, onun sınırları olması, bu sınırların köşelerinin kesiştiği noktanında merkez kabul edilmesi gerekir…

Halbuki, "ALLÂH"ın sınırı yoktur…

Sınırı olmayan şeyin, merkezi de olmaz!. Merkezi olmayan şeyin özü, içi ve dışı da olmaz!.

Bizim beş duyusal yaşamımıza ve beş duyudan ileri gelen madde kabulümüze göre, bir nesnenin içi ve dışı vardır; özü vardır kabuğu vardır!. Oysa, merkezi olmayan şeyin özü ve kabuğundan, içi ve dışından sözedilemez!.

Nitekim bu mana Kur'an-ı Kerim'de bir ayette şöyle vurgulanmaktadır:

"HU ve'l evvelü vel ahirü ve zahiru vel batın"

"O, evvel, ahir, zahir, batın'dır"

Yani, Zahir, Batın, Evvel ve Ahir diye bildiğin hep "O"dur!. Bunlar, gerçekte TEK bir şeydir!. Yani, zahir ve batın diye iki ayrı şey yoktur!

"Evvel, Ahir, Zahir, Batın" kelimeleri ile işaret ettiğin şey hep "O"dur!.

Sen, "O"na, ister "Zahir" de, ister de, "Batın" de, ister "Ahir" de, ister "Evvel" de; dediğin, işaret ettiğin, tarif ettiğin hep "O"dur!.

Zira, "zahir-batın" ayırımı senin beş duyundan doğmaktadır!. Beş duyu ile algılayabildiğine "zahir" diyorsun, algılayamadığına "batın"!.

Oysa altı, yedi, oniki duyu ile algılama durumundan olsaydın, senin için zahirler de değişecekti, batınlar da!. Ve sen, bugün zahir dediğine batın, batın dediğine zahir demek durumunda olacaktın.

"ALLÂH" ise sınırsız-sonsuz TEK olması hasebiyle, "ZAHİR" VE "BATIN" kavramlarından beridir, münezzehtir!.

Evet, merkezi, içi-dışı, zahiri-batını, başı-sonu olmayan; bu gibi anlamlardan ve oluşlardan beri olan varlığın, bir yerde son bulup; o noktadan sonra, ikinci bir ayrı varlığın başlamasından sözedebilir misiniz?..

Elbette hayır!.

İşte, bu yüzden farkederiz ki, düşünebilen, hayal edebilen her noktada, tüm özellikleriyle; ve "ZAT"ıyla ve dolayısıyla tüm özellikleriyle ancak ve ancak, sadece ve sadece KENDİSİ yani, "AHAD" olan "ALLÂH" mevcuttur!.

"O"nun dışında, ikinci bir varlığın vücudundan sözeden ise, tümüyle derin düşünce yetersizliğinden doğan yanılgı içerisindedir!. Ki bu durumun dindeki adı da "ŞİRK"tir!.

"ALLÂH", "AHAD" olduğuna göre… Kendi varlığı yanısıra ikinci bir varlıktan sözedilemez!.

Ve gene, "O"nun zerrelere ayrılması şeklinde zaman boyutuna girmesi de sözkonusu değildir…

"ALLÂH SAMED'dir"…

"SAMED" kelimesinin anlamında derinlemesine bir araştrma yaparsak, şu manalar ile karşılaşırız bilebildiğimiz kadarıyla:

"Hiç boşluğu olmayan, eksiksiz, gediksiz, deliksiz, nüfuz edilemiyen… Bir şey girmez, bir şey çıkmaz!. Som…" Hani som altın deriz ya; işte öyle… Yani bir diğer ifade ile "sırf"!.

Görüldüğü gibi bütün bu manalar esas itibariyle "AHAD" isminin manasını bütünleyen, ışıklayan, açıklamalar şeklindedir.

Öyle ise "ALLÂH DOĞURMAMIŞTIR" uyarısı hangi manalarda anlaşılacaktır?

İlk anlıyacağınız mana şudur:

"ALLÂH" kendisinden ikinci bir varlık meydana getirmemiştir!.

Ya da başka bir ifade şekliyle; "ALLÂH"ın varlığından meydana gelmiş ikinci bir varlık mevcut değildir!.

Çünki O, cüzlere, zerrelere bölünmesi parçalanması mümkün olmayan TEK'tir, yani "AHAD"tır!.

1- Sınırsız sonsuzdur ki, bu yüzden ikinci bir varlığı kendi içinde veya dışında meydana getirmesi sözkonusu olamaz.

2- "AHAD" oluşu dolayısıyla cüzlere, zerrelere ayrılmaz ki, O'ndan meydana gelen ikinci bir parça olsun!.

İşte bu yüzden, "ALLÂH"tan meydana gelmiş, O'nun doğurduğu, O'nun özellikleri ile de olsa, ikinci bir varlığın mevcudiyetinden asla sözedilemez!

Netice…

"ALLÂH" ne başka bir varlık tarafından doğurulmuş yani meydana gelmiştir; ne de O'nun doğurduğu, yani O'nun varlığından meydana gelmiş ikinci bir varlık mevcuttur!.

Bu arada açıklamadığımız bir husus daha var…

Onu da görelim…

Şimdi de "LEM YULED"i anlayalım…

"Doğmamıştır" dendiğine göre burada bize şu idrak ettirilmek isteniyor demektir.

"ALLÂH, başka bir varlıktan meydana gelmemiştir!."

"ALLÂH"ın başka bir varlık tarafından meydana getirilmesi nasıl düşünülebilir ki?.. Zira O, "AHAD"dır!.

Yani, sınırsız-sonsuz, cüzlere bölünme kabul etmez TEK'tir!.

"ALLÂH"ı, meydana getirecek bir varlık düşünebilmek için, "ALLÂH"ın ister yönsel, ister BOYUTSAL bir SINIRI olması gerekir ki; o sınırın ötesinde O'nu meydana getirecek ikinci bir varlık olsun!!!. Ve sonra da o ikinci varlık kendisinden "ALLÂH"ı meydana getirsin!!!.

"ALLÂH", "AHAD"dır!.

"AHAD" olan "ALLÂH" ise, sınırsız-sonsuz, zerrelere bölünmezdir…

Bu sebeble de, kendisinin bir noktada bitip, o noktadan sonra ikinci bir varlığın başlamasından sözedilemez!.

Bu yüzden de "ALLÂH"ı meydana getiren, DOĞURAN, ikinci bir varlıktan bahsedilemez, böyle bir şey düşünülemez!.

İşte, "LEM YULED" uyarısının bize anlatmak istediği, anlayışımız kadarıyla budur…

* * *

Geldik bu tarif metnindeki son uyarıya…

"LEM YEKUN LEHU KÜFÜVEN AHAD"

"O'nun dengi, misli, mikro ya da makro benzeri mevcut değildir, AHAD'tır."

Burada şu ayeti de hatırlayalım:

"…LEYSE KEMİSLİHİ ŞEY'A…" (42-11)

"İster mikro, ister makro planda O'nun misli olabilecek hiç bir şey mevcut değildir."

Bu arada, konuya vukufu olmayanların düşecekleri bir hatayı önleme amacıyla, şu hususu da belirtmeden geçmeyelim…

Kur'an-ı Kerim'de çeşitli yerlerde "İlahımız", "İlahınız" gibi ifadeler geçmekte; ancak akabindede "İLAH"ın, "ALLÂH" olduğu vurgulanmaktadır…

Peki bu duruma göre, "ALLÂH"ın, bir "İlah" yani "tanrı" olduğu ileri sürülemez mi?

Sürülemez!.

Bu gibi tanımlamalar, "İlah"a yani "tanrı"ya tapanlara yapılan açıklamalardır.

Yani onlara denilmektedir ki;

"Sizin, İLAH sandığınız, TANRI dediğiniz şey mevcut değildir; gerçekte var olan SADECE "ALLÂH"tır!. Sizin ve bizim "İlah"ımız hep aynı ve tektir…Ve dahi, O da "ALLÂH"tır.."

Evet, bu açıklamalardan gaye, o kişilerin belirli bir "tanrı" varsayımından kurtulup, "ALLÂH"ı idrak etmeye çalışmalarıdır…

Şimdi, elimizi vicdanımıza koyarak düşünelim…

Varlığına iman ettiğimiz, ya da inanmadığımız, ancak her iki halde de "ALLÂH" adını verdiğimiz TANRI ile; burada tarif edilen Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı "ALLÂH" aynı mıdır?

Hazreti MUHAMMED'in açıkladığı "ALLÂH" için "TANRI" kelimesi kullanılabilir mi, ya da "TANRILIK" mefhumu kabul edilebilir mi?..Düşünülebilir mi?!.

Yani, gerçekte, dün - bugün - yarın varolan ve sonsuza dek varolmakta devam edecek olan, "BAKİ" "VECH"tir.

"VECH"in perdesi olan yegane şey ise, o şeye ait olan "İSİM"dir…Ki o isim, sonradan "VECH"in bir manası üzerine konmuş bir perdedir… Perdedin ardındaki varlık ve onu meydana getiren manalar ise "ALLÂH" isimlerinden varlıklarını alırlar…

Sonuç olarak şunu kesinlikle bilelim ki…

Kur'an-ı Kerim'de ve Hz. Muhammed'in açıkladığı "ALLÂH" kavramında ötede ya da ötende, yani senin dışında bir tanrı kavramından sözedilmeyip; sadece kendisi var olan sonsuz-SINIRSIZ "TEK" farkettirilmeye çalışılmaktadır…


Alıntı Ahmet hulusi
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 02, 2011, 10:12:45 öö
Yanıtla #28
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

"KUR’ÂN"DAKİ "ALLÂH" TARİFİ



Evet, şimdi "İHLÂS Sûresi"’nde bize anlatılan Hazreti MUHAMMED’in açıkladığı "ALLÂH"ı özetle tekrar ede­lim...

Bakalım bizim kafamızdaki "TANRI" anlayışıyla Kur’ân­ı Kerîm’de anlatılan "ALLÂH" anlayışı birbirine uyuyor mu?..

"ALLÂH", "AHAD" oluşu dolayısıyla, sınırsız-sonsuz, zerrelere cüzlere ayrılmaktan berîdir!

"ALLÂH", "SAMED" oluşu dolayısıyla öyle bir tümel varlıktır ki, ne kendisine bir varlığın girmesi veya katılması söz konusu olabilir; ne de kendisinden ikinci bir varlığın çıkışı, meydana gelişi! Hiçbir eksiği, noksanı ve bu yüzden de bir şeye muhtâciyeti düşünülemeyecek olandır "ALLÂH"!

"ALLÂH", "LEM YELİD" oluşu dolayısıyla, kendisinden meydana gelecek ikinci bir varlığın mevcudiyetinden söz edile­mez.

"ALLÂH", "LEM YÛLED" olması dolayısıyla, ken­disinin meydana geldiği öne sürülecek ne bir tanrı ne de herhan­gi bir şey olarak, ikinci bir varlık mevcut değildir.

"LEM YEKÛN LEHU KÜFÜVEN, AHAD" oluşu dolayısıyla da mikro ya da makro planda O’nun dengi, misli benzeri ikinci bir varlık yoktur... "AHAD"tır!

Bilelim ki, İlâhiyat ile, din ile ilgili bütün konuların başlangıç noktasını "ALLÂH NEDİR?" sorusunun cevabı oluşturur...

Bu sorunun cevabını verenler ise, ya hayallerinde tasavvur ettikleri bir "TANRI" ya göre konuşurlar; ya da Hazreti MUHAMMED’in açıkladığı "ALLÂH"a göre düşüncelerine yön verirler.

Biz, Hazreti MUHAMMED’in açıkladığı "ALLÂH"a göre bu konunun içyüzünü göstermeye çalıştığımıza göre; gene Hazreti Muhammed (aleyhisselâm) tarafından yapılan tanımla­malar ile "ALLÂH"ı anlamaya çalışalım... Ki böylece "ALLÂH"ın, bugüne kadar ve günümüzde bahsedilen TANRI ile hiçbir benzerliği olmadığını vurgulayalım!

Yukarıda anlatmaya çalıştığımız "AHAD" olan "ALLÂH", gene Hazreti Muhammed (aleyhisselâm) tarafından bize ulaştırıldığına göre...

HAYY’ dır;

ALİYM’dir;

MÜRİYD’dir;

KAADİR’dir;

SEMİ’dir;

BASIYR’dir; KELİYM’dir;

Evet, demek oluyor ki "AHAD" olan "ALLÂH" adıyla İŞARET EDİLEN aynı zamanda yukarıdaki isimlerle açıklan­maya çalışılan vasıfların da sahibidir!

"ALLÂH adıyla işaret edilen AHAD"dır gibi...

"ALLÂH adıyla işaret edilen HAYY"dır; sınırsız-sonsuz, bölünmez, parçalanmaz "CAN"dır!..

"ALLÂH adıyla işaret edilen ALİYM"dir; sınırsız-sonsuz, bölünmez, parçalanmaz "İLİM"dir!..

"ALLÂH adıyla işaret edilen MÜRİYD"dir; boyutsal sınırsız-sonsuz, cüzlere ayrılmaz "İRADE"dir!..

"ALLÂH adıyla işaret edilen KAADİR" dir; sınırsız­sonsuz, bölünmez, cüzsüz, tek bir "KUDRET"tir...

"ALLÂH adıyla işaret edilen SEMİ"dir; sınırsız-sonsuz, bölünmez, cüzleri olmayan "VUKUF"tur!..

"ALLÂH adıyla işaret edilen BASIYR" dir; sınırsız­sonsuz, cüzleri olmayan, bölünmeyen, mevcut tek "DEĞERLENDİRİCİ"dir!..

"ALLÂH adıyla işaret edilen KELİYM"dir; sınırsız­, sonsuz, bölünmez, sayısız "MÂNÂLAR"dır!..

Evet, bu anlatımı kavramaya çalışırken, şu hususa da çok dikkat etmemiz gerekecektir…

"AHAD" ile "HAYY"; "ALİYM" ile "MÜRİYD"; "HAYY" ile "KAADİR"; ve tüm kompozisyonlarla anlatılanlar, hep aynı, tek, "ALLÂH" adıyla İŞARET EDİLENdir!..

Yani, bütün bu anlatılanlar ile tarif edilen aynı Tek "ZÂT"tır! O Tek "ZÂT"ın değişik vasıflarıdır, özellikleridir bu isimlerle işaret edilenler...

Öyle bir TEK "ZÂT" ki, baş-son gibi kavramlardan berî; sınırsız-sonsuz; bölünmesi, cüzlerinin var olması muhal; sayısız mânâlara sahip; sonsuz-sınırsız, cüzleri olmayan irade; sınırsız­sonsuz cüzü olmayan kudrettir; varlığının dışında ikinci bir varlık düşünülemez; içi ve dışı yoktur, merkezi özü olmaktan münezzehtir! Kısacası, "AHAD"tır... TEK’tir!

İşte öyle bir "ALLÂH"tır ki Hazreti MUHAMMED’in açıkladığı "ALLÂH"; O’nun dışında ya da içinde kavramı olmaksızın; bir ikincisi; ya da ikinci bir varlık, mevcut bir şey düşünülemez!

Bu arada, konuya vukufu olmayanların düşecekleri bir hatayı önleme amacıyla, şu hususu da belirtmeden geçmeye­lim...

Kur’ân-ı Kerîm’de çeşitli yerlerde "İlâhımız", "İlâhınız" gibi ifadeler geçmekte; ancak akabinde de "İLÂH"ın, "ALLÂH" olduğu vurgulanmaktadır.

Peki bu duruma göre, "ALLÂH"ın, bir "İlâh" yani "tanrı" olduğu ileri sürülemez mi?.. Sürülemez! Bu gibi tanımlamalar, "İlâh"a yani "tanrı"ya tapanlara yapılan açıklamalardır. Tıpkı uyuklayacağı düşünülen tanrıya inanan ilkellere verilen "Allâh uyuklamaz" cevabında olduğu gibi!

Yani onlara denilmektedir ki;

"Sizin, İlâh sandığınız, tanrı dediğiniz şey mevcut değildir; gerçekte var olan SADECE ‘ALLÂH’tır! Sizin ve bizim ‘İlâh’ımız hep aynı ve Tektir... Ve dahi o da ‘ALLÂH’tır!"

Evet, bu açıklamalardan gaye, o kişilerin belirli bir "tanrı" varsayımından kurtulup, "ALLÂH"ı idrak etmeye çalışmalarıdır.

Zira, Kur’ân-ı Kerîm’de, şayet dikkatle tetkik edilirse görülecektir ki, bu tür hitaplar hep "müşriklere", yani "ALLÂH" kavramı dışında bir "TANRI" varsayıp, ona tapan­lara yapılmaktadır. Tâ ki, onlarda mevcut olan "İlâh-Tanrı" varsayımı, "ALLÂH" anlayışına dönüştürülsün.

AHMED HULÛSİ
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Eylül 02, 2011, 10:31:08 öö
Yanıtla #29
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Karahan'ın alıntısını yaptığı makalenin yazarı Ahmed Hulusi'yi tanırım,severim.İslam'da reform hareketinin öncülerinden olmasının yanısıra bazı telkinlerine katılamadığımı da belirtmeliyim.

Aşkın Tanrı inancını yadsır,ki tamamen onaylarım.

Tanrı'ya özellikle ,Allah denmesinin gerekçesini aklımıza soralım.Tanrı,Allah,God,EUM,Üstün güç vs,adı ne olursa olsun insan şuurunda işaret ettiği simge,özellikle de bir forma büründürülmemişsse aynı şeyi ifade etmez mi?Niye dayatılr,ismi "bu"dur diye anlamış değilim.

Bence,üstün gücün varlğının savunulmasının en önemli gerekçesi,insanın kendisinden daha üstün bir kudrete inanarak,tekamül yolunda alçakgönüllüğe erişebilmesini kolaylaştırmaktan ibarettir.Zira bu durumda,birey olma yolculuğunda ki insan dünyanın sadece kendi etrafında dönmediği gerçeğini daha çabuk kabullenecektir.Başka türlü olsaydı,Tanrı varlığını ifşa etmek için elçiler görevlendirmez,o elçilere de şizofren şair yakıştırması yapılmasına izin vermezdi.

Zaten var olan kudret,elçiler ve kitaplar olmaksızın da dinleyene herdaim seslenmektedir.



Saygılarımla
Ben"O"yum,"O"ben değil...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
3 Yanıt
3174 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 21, 2014, 05:49:39 ös
Gönderen: ceycet
8 Yanıt
4665 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 01, 2013, 07:22:14 öö
Gönderen: ceycet
5 Yanıt
4451 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 25, 2014, 01:25:19 öö
Gönderen: NOSAM33
Tanrı , İnsan ve Özgür İrade ?

Başlatan Patolojiksarhos « 1 2 3 4 » Diger Konular

37 Yanıt
12809 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 04, 2014, 02:14:13 öö
Gönderen: resurrected
4 Yanıt
4767 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 24, 2016, 12:22:12 öö
Gönderen: Ve-nice
13 Yanıt
6455 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 17, 2013, 09:25:05 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
1855 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 28, 2014, 01:39:21 ös
Gönderen: Nicolus
6 Yanıt
3584 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 21, 2014, 12:34:18 öö
Gönderen: evvah