Masonlar.org - Harici Forumu

Masonluk Bilgidir. Bilimdir. Ilimdir. => Fizik - Doğabilim => Konuyu başlatan: hypatia - Eylül 02, 2015, 01:50:32 ös

Başlık: Doğal Taşlar
Gönderen: hypatia - Eylül 02, 2015, 01:50:32 ös
 Doğal Taşları incelemek için internet'e girdiğimde karşıma çıkan şu yazıyı paylaşmak istedim.  Doğruluğu tartışılır bir  merak konusu olmuştur kişiler için. Açıkca  bende  merak etmişimdir özellikle olumsuz psişik güçlere karşı korunmaya yönelik doğal taşla
 Ve karşıma şu çıktı.
-----------------------

Kültürel ve Tarihi Kullanımları
Antik Mısır'da lapis lazuli bok böceği şeklindeki süs eşyaları, nazarlıklar ve benzeri takı eşyalarının vazgeçilmez malzemelerinden birisi olmuştur. Asur ve Babilliler tarafından mühür olarak kullanılan Lapis Lazuli, Mısır'da yapılan arkeolojik kazılar esnasında MÖ 3300-3100 zamanında bir yerleşim birimi olan Nakada bölgesinde kraliyet dönemi öncesinden kalma lapis mücevherler bulunmuştur. Aynı zamanda toz haline getirilmiş lapisin Antik Mısırlı kadınlar tarafından göz farı olarak da kullanıldığı bilinmektedir.

Ölüler Kitabı'nın 140. bölümünde yazdığı üzere, göz şeklinde altından bir muhafaza içerisine yerleştirilmiş lapis lazuli güçlü bir tılsım olarak kabul ediliyordu. Her ayın son gününde bu sembolik göze sunulan adak sonrasında, kullanıcının kötülüklerden korunacağına inanılırdı.

Fırat Nehrinin yakınında bulunan Ur'un Antik Sümer kraliyet mezarlarında lapis lazuliden yapılmış sayıları 6000'den fazla kuş, geyik, kemirgen heykelciklerinin yanı sıra çok sayıda boncuk, tabak ve silindir mühür bulunmuştur. Bu eşyaların çoğunda kullanılan lapis lazuli Afganistan, Bedahşan'daki madenlerden çıkarılmıştı. Pek çok Sümer ve Akad yazısında lapis lazuli, krallara layık zenginlik ve ihtişamda bir taş olarak belirtilmiştir.

Romalılar ise lapisin güçlü bir afrodizyak olduğuna inanmıştır. Orta Çağ'da ise lapisin sağlığa faydalı bir etkisinin olduğu, ruhu günah, kıskançlık ve korkudan arındırdığına inanılırdı.

Lapisin aynı zamanda tıbbi faydaları olduğuna da inanılırdı, öğütülerek toz haline getirilen lapis, süt ile karıştırılıp deri apselerine pansuman ve ülsere karşı tedavi amaçlı kullanılırdı.


Nevşehir Göreme açıkhava müzesinde bulunan Tokalı Kilise lapis mavisi ile ünlüdü

Wikipedia

------------
dip not:Aslında Süleyman'ın yüzüğünde,   varsa doğal taşa da bakacağım.
Sevgili editör, umarım doğru yerde açılmıştır bu konu.


Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: ARARAT - Eylül 02, 2015, 04:04:49 ös
Lapis lazuli doğada bulunan taşlar arasında en saf olmayan taşlardan biridir. Diğer mavi minerallerin bileşimidir. Bunlara rağmen dünyada en değerli taşlardan biri olma özelliği taşır. Bu taşın rengi her daim mavidir. Rengin yoğunluğu çıkarıldığı bölgeye göre de farklılık gösterebilir. Diğer adı gece taşıdır. Renginden dolayı göklerin taşı adını alır. Bu taş küçük çocukları korkularından kurtulmaya yardım eder. Ayrıca küçük çocukların da solunum yolu rahatsızlıklarına yardımcı olduğu için çocuk taşı da denir.

 

Bu taş iskeleti kuvvetlendirir, tiroid bezelerini harekete geçirir. Tansiyon rahatsızlıklarında dengeyi sağlama rolü vardır. Zihinsel açıcıdır ve aydınlanma için kullanılır. Bunun yanında yaratıcı ifade, fiziksel yetenekler ve iletişim yeteneğini kuvvetlendirir. Bu taş yay, balık ve terazi burcunun harika taşıdır. İsminin kökeni olan lapis taş manasına gelir. Lapis biir mineral değil kayadır. Bir kaç mineralden meydana gelmiştir.

BU ALANLARDA HALA GEÇMİŞE NAZARAN  ÇOK GERİDEYİZ KÜMÜLATİF'LİKTEN ESER BİLE YOK...


(http://www.skullis.com/ProductImage/4901131/Lapis-Lazuli-Crystal-Skull-04.jpg)
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: MEDUSA - Eylül 02, 2015, 04:52:33 ös
Nefis bir konu. Ki zaten özellikle biz bayanların en sevdiği ve en çok ilgilendiği alanlardan biri. Bu arada sevgili ARARAT'ın belirttiği üzere 'Bu taş yay, balık ve terazi burcunun harika taşıdır.'

Ben Terazi burcuyum. Demek ki bu taşın bana faydası olabilir. Peki ya sen sevgili hypatia ?  :)
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: hypatia - Eylül 02, 2015, 09:58:13 ös
Sevgili ARARAT çok teşekkürler. Konuya renk kattınız. Bir çoklar için saçma görülen objeler belkide bilmediğimiz ne olanaklara sahiptir. Ben hiçbir şeyin asla boşuna oluştuğuna inanmıyorum.

Sevgili Fay Frin,Burcum Başak;fakat, farklı yerde farklı taşlar çıkıyor bu yüzden emin olamıyorum.Bundan dolayı  galiba kişisel uğurlu taşlara inanamıyorum.
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: karahan - Eylül 02, 2015, 10:13:16 ös
Yada Taşı Efsanesi

Çok eski devirlerden kalan yaygın bir inanca göre:

“Türklerin atalarına göklerden gelen sihirli bir taş armağan edilmiştir. Bu taş her devirde Türk Şamanları’nın ve büyük Türk komutanlarının ellerinde bulunmuştur.” Ve yine bu inanca göre günümüzde hâlâ bu taşın önde gelen Şamanların ellerinde bulundukları iddia edilmektedir.

Bu anlatılanların sadece bir inançtan ya da söylentiden ibaret olmadığını binlerce yıl öncesine ait eski Çin tarihi kayıtları da teyit etmektedir. Eski Türklerin de elinde bu tür bir taşın (Yada Taşı) bulunduğuna dair çok sayıda tarihi kayıt vardır. Çin Kaynakları tarafından tutulan bu kayıtlarda, Türklerin bu taş vasıtasıyla istedikleri zaman yağmur veya kar yağdırabildikleri uzun uzun anlatılmaktadır.

yada ceda 300x173 Yada Taşı Efsanesi

Atalarımızın istedikleri zaman yağmur, kar, dolu yağmur yağdırabildikleri, rüzgar estirip hatta fırtına çıkartabildiklerine dair ilk tarihi belgede şunlar kayıtlıdır:

Türklerin büyük ataları Hunların Kuzey’inde bulunan So sülalesinden idi. Oymağın Başbuğu Ananbu idi. Bunlar yetmiş kardeş idi. Birincisi dişi kurttan türemiş olup adı Içjini-nişibu idi. Içjini-nişibu tabiatüstü özelliklere sahipti. Yağmur yağdırıp fırtına çıkartabilirdi.

Yine aynı Çin Kaynaklarında 449 yılında meydana gelen bir savaş anlatılırken konuyla ilgili satırlara rastlıyoruz:

Evvelce Kuzey Hunlarının idaresinde bulunan Yüce Han ahalisinde öyle kâhinler vardır ki, Cücenler’in saldırılarına karşı durduklarında çok şiddetli yağmur yağdırdılar, fırtına çıkarttılar. Cücenler’in onda üçü sellerde boğuldu, soğuktan kırıldı.

İslâm Kaynakları’nda Türklerin bir zamanlar ellerinde bulundurdukları taş; yağmur taşı anlamına gelen “Haccr-ül Matar” ya da “Seng-i Cede” olarak isimlendirilmiştir. İslam Kaynakları’nda anlatılanlara baktığımızda, Türklerin bu sihirli taşıyla Müslümanların da yakından ilgilendiklerini görüyoruz.

İslâm tarihçilerinden İbn-ül Fakih’in kayıtlarında Halife Ma’mun’un bu gizemli taş hakkında araştırma yapması için Nuh b. Esed’i vazifelendirdiği anlatılmaktadır. Nuh b. Esed Türkler arasında yaptığı incelemeler sonununda Halifeye, söz konusu haberlerin doğru olduğunu fakat olayın nasıl meydana geldiğini anlayamadığını bildirmiştir.

İbn-ül Fakih tarihi kayıtlarında, Horasan Emiri İsmail b. Ahmet’in Ebul Abbas’a anlattıklarına da yer vermiştir:

“Yirmi bin kişi ile Türklere karşı savaşa çıktım. Karşımızda baştan ayağa kadar silahlı altmış bin Türk vardı . Bunlardan bir kısmı bizim tarafa geçti. Bunlar bize Türklerin iri dolu yağdıracaklarnı söylediler. Biz de onlara: “Sizin kalbinizden küfür hâlâ çıkıp gitmemiştir, böyle işleri hiç bir insan yapamaz” dedik. Onlar: “Biz haber veriyoruz, sizi ikaz ediyoruz, onların tayin ettikleri vakit yarın sabahtır ama siz daha iyi bilirsiniz” dediler. Sabah oldu. Korkunç bulutlar bizim üzerimizi kapladı. Herkes korktu. Müthiş dolu yağdı.”

İbn-ül Fakih, bu olayla ilgili olarak İsmail b. Ahmet’in iki rekât namaz kılarak, bu dolu fırtınasını daha sonra Türklerin üzerine yönlendirdiğini yazmaktadır. O devirde Arap İslâm Orduları aynı zamanda Allah’ın askerleri olarak nitelendirildiği için, onlar adına böylesine gurur kırıcı bir olayla karşılaşmak kabul edilebilir bir şey değildi. Bu nedenle söz konusu dolu fırtınasını kıldığı namaz sayesinde Türklerin üzerine yönlendirildiğini yazarak konuyu noktalamasına şaşırmamak gerekir.

Biz tekrar sihirli taşımıza geri dönelim…

Eski Türk Mitolojisi’ni oluşturan çeşitli efsanelerde de bu taştan bahsedilir. Hatta bu taşın nasıl kullanıldığı da kısmen açıklanır…

Bir örnek olması bakımından Er Gökçe Destanından konumuzla ilgili bir bölüm aktaralım:

“…Yanımdaki adamlar susadı. Er Kosay’a susuzluktan şikayet ettiler. Er Kosay, uzun kulaklı sarı atının altından “Cay Taşını” çekip çıkartı. Salladı, salladı yere koydu. Havadan yağmur yağdı. Yağmur suyunu içtiler.”

Abdülkadir İnan “Eski Türk Dini Tarihi” adlı kitabında “El-Lügat’ün Neviyye” isimli eski bir lügatta “Yada Taşı” hakkında şöyle bir açıklamanın yapılmış olduğunu yazar:
“Yağmur boncuğu derler bir nesnedir ki, ona kurban kanı sürülmekle yağmur yağar.”

Bu gizemli taşla ilgili elimizdeki tüm bilgileri yan yana getirdiğimizde, onun kullanım metotları olarak; taşın su içine konulduğu, suyun üzerine asıldığı, birbirine sürtüldüğü veya taşın sağa sola hareket ettirilerek sallandığını görüyoruz.

Bu konuda günümüze kadar gelen Farsça bir şiir Yada Taşının kullanılmasıyla ilgili önemli çağrışımları beraberinde getirmektedir:

“Şekilli bir taştır ki, her ne zaman ona dua edilse göğü yarar ve çokça bulut ve yağmur getirir, bu iş Türkler arasında yaygındır.”

Bu anlatımlardan taşın çalışma prensibiyle, düşünce enerjisinin onu yönlendirmesi arasında çok sıkı bir bağ olduğu anlaşılıyor. Demek ki, düşüncelerle yönlendirilebilen bir maddesel özelliği olan bir taşla karşı karşıya bulunmaktayız.

Bu taşın en son hangi tarihe kadar kullanıldığı tam olarak bilinmiyor ama bu taştan Osmanlıların da haberdar olduklarını yine tarihi belgelerden anlıyoruz.  Şaban Şifaî’nin IV. Mehmet’e yazdığı “Risâle-i Şifâiyye Fi Beycini Enva-i Ahcar” isimli eserinin 14 sayfası bu taşla ilgili önemli anlatımlar içerir:

“Hiç bulut olmadığı halde Yada Taşı ile yapılan işlemden iki saat sonra bulutlar gökyüzünde görülmeye başlar ve ardından bereketli yağmurlar yağar. Ne kadar gerekiyorsa ihtiyaç olunan kadarıyla yağmuru yağdırmak Yadacı’nın hünerine bağlıdır.

Taşlar farklı renklere sahip olabilmektedir. Genellikle siyaha çalan toprak renginde olup üzerinde kırmızı noktalar vardır. Beyaz olup üzerlerinde kırmızı noktalar olanlara da rastlanmıştır. Büyüklükleri bir kuş yumurtası kadardır.”

Kaşgarlı Mahmut’un verdiği bilgilerle, bu anlatımlar büyük bir paralellik gösterir. Kaşgarlı Mahmut söz konusu taşın iki türlü olduğunu ve bazı yörelerde birine “Örünk Kaş” diğerine ise “Kara Kaş” denildiğinden bahseder. Örünk sözcüğünün Doğu Türk Lehçesinde ak yani beyaz anlanına geldiğini de hatırlattıktan sonra özetimize devam edelim…

Dolu afetinde tarlaları korumak için taş yüksekçe bir yere asılır ve ona dokunulmaz. Onu ancak bu işin sırrını bilen Yadacılar kullanabilir. Taşların birbirlerine sürtülmesi ve bir tas suyun içine taşın atılması ile bu işlemler uygulanır. Ancak bu işlemleri sırrı bilen kimselerin (Yadacılar’ın) yapması gerekir. Aksi takdirde arzu edilen sonuca ulaşılmaz. Taşı suya atmak yeterli değildir.

Bu anlatımlar da taşın kullanınn ile ilgili yukarıdaki tespitlerimizi doğrular niteliktedir. Ayrıca bu taşın sadece kullanım metodunu bilenlerin elinde işe yaradığını anlatması da önemlidir.

Şimdi bu taşın gerekli metotlara uyulmadan kullanıldığında ne tür sonuçları beraberinde getireceğini gösteren; 13. Yüzyıl’da yaşanan ve tarihi kayıtlara geçen bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum:

Velaşgerd önüne gelince yöredeki halk bize şiddetli sıcak, kuraklık ve hayvanları rahatsız eden sineklerden çok şikayet ettiklerini bildirdiler. Bunun üzerine taşlarla yağmur yağdırmaya karar verildi. Merasimi bizzat Sultan idare ediyordu.

“İlk başta ben buna inanmıyordum. Fakat sonradan bunun birçok tecrübelerle gerçek olduğuna gözlerimle şahit oldum.” diyen S.A. Nesevi olayın gelişimini şöyle anlatmaya devam ediyor:

Bu kez de geceli gündüzlü, ardı arkası kesilmeden yağan yağmurdan halk şikayet etmeye başladı . Yağmur sihri yapıldığına halk pişman oldu. O kadar çok yağmur yağdı ki, her taraf çamur ve bataklığa döndü. Sultan’ın çadırına bile girilmez oldu. Yağmur dinmek bilmiyordu. Sel ne var yoksa her şeyi mahvetti. Bir ara sütninesinin Sultan’a şunları söylediğini işittim:

“Sen bir hüdâvent alemsin… Fakat yağmur yağdırmakta değil… Çünkü böyle bir tufan çıkartmakla hata ettin… Senin yerinde başka birisi olsaydı bunu yapmazdı, sadece elverecek kadar yağdırırdı”

Bu tür taşların yanlış kullanımının ne tür sonuçlar doğuracağını göstermesi bakımından yukarıdaki tarihi kayıtlar son derece önemlidir. Kaldı ki, bu taşların Atlantis’te kullanılanların küçük birer örnekleri olduğu düşünülecek olursa, Atlantis’teki bu tür taşlardan oluşan devasa enerji merkezlerinin negatif alandaki kullanımının, nasıl büyük bir doğal afetler zincirine neden olduğu sanırım daha iyi anlaşılacaktır.

Ergün Candan – “Antik Mısır Sırları”
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: karahan - Eylül 02, 2015, 10:20:47 ös
Yazar Ergun candanın 3-4 kitabını okudum sonra bıraktım.
İnandığı ve anlattığı şeyler çok zorlama.
Beni asıl hayrete düşüren şey ise açılan konuya duyulan ilgi değil,kaldıki bu ilgiyide nedenlerinide biliyorum.
Bu foruma Masonluk gibi Akla dayalı ezoterik bir sistemi öğrenmeye gelenlerin akla sığmayacak şeylere methiyeler düzüp,efsanelerini okuyup yorumlamalara girişmeleri çok enteresan geliyor bana.

Adı üstünde bir taş ,insana ne etkisi olabilirki?
Bu aslında bir nevi putperestlik değilmidir,insanoğlunun kökenlerinden gelen tapınma,arınma ,korkularından kurtulma gibi duyularla baş edebilmek için uydurdukları ve inandıkları bir yol değilmi?

Mevlana derki;
Ne varsa sende.

Enerjimi arıyorsun negatifide pozitifide sende.Güçmü arıyorsun oda sende,herşey sende gizli.
Sen insanoğlu kainatta yazılmış en büyük kitap ve en büyük sırsın,bu sırrı çözmeye uğraşacağımıza taşa sarılmamızın ne mantığı olabilir?

karahan
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: hypatia - Eylül 02, 2015, 11:20:36 ös
İyi hoş da Sn Karahan, konu taşlardan bahsediyor ama, daha kimse inandığına dair bir cevap yazmadı; efsanelerden de uzun uzadıya kimse bahsedip, inandığına dair bir  yorum da yapmadı. Ama siz maşallah uzun uzadıya bir methiye düzmüş ve efsaneler koymuşsunuz;ama henüz yorumlamalar gelmemiş. Bunları yazmanıza bir anlam veremedim. Benden yada arkadaşlardan böyle bir davranış mı oldu da bunu söyleme ihtiyacı hissettiniz? Bunları siz okumuş siz yazmışsınız ve bizden sanki bunlardan umut bekler bir paylaşım gelmiş gibi sözler sarfetmişsiniz..Enteresan;sözlerinizin nedeni hakkında beni aydınlatırsanız sevinirim, belki bir şey kaçırmışımdır :)
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: karahan - Eylül 02, 2015, 11:31:19 ös
Kaçırmış olduğunuz bir şey yok sN.hypatia

Yazdıklarım kişisel değil,dileyen istediği şeye özgürce inanır.Herhangi bir ihtiyaç hissetmeme gerek yok.
Sanırım yazdıklarım hoşunuza gitmedi,dediğim gibi kişisel değil,dileyen dilediği şeye inanır.Benim anlatmaya çalıştığım ise daha gerçek şeyler,gerçeküstü olan değil.İnanma ihtiyacının ne kadar derin olduğunu ve bununda hassas bir durum olduğunu vurgulamaktı.

Bunları açıklama gereği duymayı istemezdim,sanırım benim için bu konu buraya kadar.

karahan
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: hypatia - Eylül 03, 2015, 01:19:16 öö
Sn Karahan burada ki anlaşma sorununu inanın hiç bir sitede rastlanmadığımı itiraf etmek zorundayım.
Her bir konu açılışta paylaşımdan ziyade bir anlaşmazlık üzerine ant içilmiş gibi açıkça şaşırmış durumdayım;inanın bu siteye yakışır şeyler değil. Ve şüphedeyim.Bakın aşağıdaki size ait cümleler.
--------------------------
(Beni asıl hayrete düşüren şey ise açılan konuya duyulan ilgi değil,kaldıki bu ilgiyide nedenlerinide biliyorum.
Bu foruma Masonluk gibi Akla dayalı ezoterik bir sistemi öğrenmeye gelenlerin akla sığmayacak şeylere methiyeler düzüp,efsanelerini okuyup yorumlamalara girişmeleri çok enteresan geliyor bana.)
------------------------

bu cümleler şu anda açtığım konumla ilgili gibi görünmüyor mu? Bu foruma Paylaşımınız Taşlar la  ilgili ve şu an konu sayfası da bununla ilgili.Sanki akla sığmayacak methiyeler ve enteresan yorumlara girişim buraya aitmiş gibi görünüyorlar. yani  yazan arkadaşlardan da bahsedilmiş gibi göründü.
Ayrıca yazdıklarınızın hoşuma gitip gitmemesi gibi bir sorun da yok. Aksine bana çok ilginç geldi;tam da size bu yazdıklarınızla alakalı bir şeyler soracakken şu satırlarınız geldi ve ben gerçekten şaşırdım.

Kaçırdığımda ki anlam ise, acaba arkadaşlardan gelen satırlarda anlayamadığım bir cümlemi  atladım..
Sn Karahan, dikkat ediyorum bazı arkadaşlar adeta paylaşımlarda cımbızla kusur arıyorlar ve bu forum da asıl vahim olan budur. İnanın bu gibi davranışlar insanı da diğerlerine karşı güvensizlik hissetmesine sebep oluyor.
Bu arada açıklama gereği duyduğunuz şey aslında doğru ama sanki bir üslup anlaşmazlığı oldu :)
Burada, verdiği cevaplarda hoş görülü olan biri olarak, gördüğüm kişilerdensiniz;bu yüzden şaşkınlığa uğradım Sn Karahan olmayan şeyi  nasıl oldu gibi gösterir diye.
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: MEDUSA - Eylül 03, 2015, 06:19:43 öö
İnanmak veya inanmamak tercih meselesi elbette. İlk yorumumda belirttiğim gibi ben inanıyorum bu tür şeylere. Ayrıca bir zararını da görmedim çok şükür. Bağımlısı değilim ama birkaç taşı evimde bulunduruyorum.

Fakat dedim ya hani iş 'inanç' meselesi.

Ufak bir anımı anlatayım : 'Ben bu Foruma ilk geldiğimde araştırmalarım ve ilgi alanlarım çoğunlukla din, edebiyat, müzik, felsefe, arkeoloji şeklindeydi. Tabii yeni gelmişim o zamanlar, Masonlukla ilgili daha yeni yeni başlamışım araştırmalara. Gelir gelmez dinlerle ilgili ufak tefek şeyler paylaşmaya başladım. Sonra ona da rahatsız olan birileri oldu. Doğduğu günden beri Atatürk ile yaşayan, düşünen benim gibi birine 'radikal dinci' dedi birileri inanabiliyor musunuz ? Ve tek kabahatim, ilgi duyduğum bir alanla ilgili paylaşma yapmış olmaktı. Tabii sayın karahan beni tanıdıkça, okudukça pişman olmuş mudur söylediklerinden bilemiyorum.! Kendisi söylediği pek çok şeyden daha çoooook pişman olacak belli ki çünkü kendisi daima önyargılı hareket etmekte.'


Evet bu bir inanç meselesi ancak sayın karahan'ın yazdıklarıyla düşündükleri çok farklı maalesef. 'Herkes istediğine inanır veya inanmaz' tarzında anlayışlı gibi gözüken şekilde yazarken, inançla veya dinle ilgili bir paylaşım gördüğünde düşündüklerini saklayamıyor, eleştirmeye başlıyor, çünkü gerçek benliği onu tutamıyor. Mesela bir gün bir duayı bile eleştirdiğine şahit oldum birebir.

Doğal taşlar, bence bir inanç meselesi. Hayır ve şer elbette ki Allah'tan, en azından ben böyle kabul ediyorum ancak unutmamak gerekir ki o taşları bize veren de Allah. İnananlar bundan faydalanabilir ki şahsen başımın çok ağrıdığı zamanlarda artık ağrı kesici almaktan bıktığım günlerde ben de bu taşları kullandım.

Sayın karahan, 'ilgiyi de nedenlerini de biliyorum' demiş. Kasdettiğiniz şeyin ne olduğunu anladım merak etmeyin ama komplo teorilerini 'Anti-Masonluk' başlığı altında paylaşıyoruz, dilerseniz oraya yazabilirsiniz. Ancak ne yazık ki ben sizin nedenlerinizi hiç merak etmemekteyim sayın karahan. Çünkü ben de sizin bu tavırlarınızdaki nedenleri çok iyi biliyorum. Ancak biliyorum ki önyargılı biriyle tartışmaya çalışmak, balyozla duvar kırmaya çalışmak gibidir. İnançlara bu kadar tavırlı davranarak, aşırı eleştirel bakarak Masonluk'u da zor duruma düşürdüğünüzün umarım bir gün farkına varabilirsiniz.


Herkese saygılar ve yürekten sevgiler... FAY FRIN
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: karahan - Eylül 03, 2015, 08:49:07 öö
Çok ama çok saskinim. Yazdıklarım anlam olarak çok basit, anlaşılma ma gibi bir durum olmasa gerek.2 Bayan katilimcimiz maalesef kendi istedikleri gibi algılayıp yazıyorlar. Niyet okuyuculuguna gerek yok.Yaptığım bir durum tesbitidir, eleştiri bile değil, lakin 2 arkadasimizda kim yazarsa yazsın aynı sert tonda savunma reflex ile bundan önceki arkadaşlardan sonra banada yaptılar. Sorun değil yazdiklariniza tek tek cevap vermeyeceğim, sadece sn.fayfirin den zorunlu olarak bir şey isteyeceği oda şu yaptığımı iddia ettiği dua eleştirisi.Bunu bulup ispatlamalisiniz, yoksa müfteri olursunuz.Benim paylaşım istatistiklerine baksanız yanildiginizi görürsünüz.

Suçlamalarına çok basit ve saçma. Söylediklerine uzaktan yakından alakası yok, hayal edilip yazılmış şeyler. Hele ki önyargılı olmam en komik olanı idi.

Karahan
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: karahan - Eylül 03, 2015, 08:53:14 öö
Yazar Ergun candanın 3-4 kitabını okudum sonra bıraktım.
İnandığı ve anlattığı şeyler çok zorlama.
Beni asıl hayrete düşüren şey ise açılan konuya duyulan ilgi değil,kaldıki bu ilgiyide nedenlerinide biliyorum.
Bu foruma Masonluk gibi Akla dayalı ezoterik bir sistemi öğrenmeye gelenlerin akla sığmayacak şeylere methiyeler düzüp,efsanelerini okuyup yorumlamalara girişmeleri çok enteresan geliyor bana.

Adı üstünde bir taş ,insana ne etkisi olabilirki?
Bu aslında bir nevi putperestlik değilmidir,insanoğlunun kökenlerinden gelen tapınma,arınma ,korkularından kurtulma gibi duyularla baş edebilmek için uydurdukları ve inandıkları bir yol değilmi?

Mevlana derki;
Ne varsa sende.

Enerjimi arıyorsun negatifide pozitifide sende.Güçmü arıyorsun oda sende,herşey sende gizli.
Sen insanoğlu kainatta yazılmış en büyük kitap ve en büyük sırsın,bu sırrı çözmeye uğraşacağımıza taşa sarılmamızın ne mantığı olabilir?

karahan

Karahan böyle yazmış.
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: MEDUSA - Eylül 03, 2015, 09:01:01 öö
Dua eleştirisini ispatlamakta zorlanacağımı zannetmiyorum. Forumumuzda 'Dinlerden bahsedilen kısımlara' girerek, paylaşımlarımın altına yaptığınız yorumları okuyabilirsiniz. İnançlarla ilgili problemi olan ben değilim, sizsiniz. Ek bir cevap arıyorsanız eğer, az önce yazdığım iletiyi tekrar okuyunuz. Sizinle ilgili yazdıklarım doğrudur, sizin düşüncenizin aksine hayal ürünü değildir.

'lakin 2 arkadasimizda kim yazarsa yazsın aynı sert tonda savunma reflex ile bundan önceki arkadaşlardan sonra banada yaptılar'

Savunmaya geçmişsiniz görüyorum ama insan biraz da kendini eleştirmeli, değerlendirmeli. Acaba size neden bunları yazdım ben ? Sizin yaptığınızın aksine inanın ki durup dururken uğraşma niyetinde değilim sizinle.

FAY FRIN
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: karahan - Eylül 03, 2015, 09:08:22 öö
Sn.fayfrin

Sizden ısrarla istiyorum dua eleştirisini.Ben inancı olan bunu saklamayan ve bu konuda ağırlıklı yazan biriyim.Ya hakkımda olmayan bir şeyi uydurup yalan soylediniz yada farkında değilsiniz. Konuyu ben araştırmaya cagim , tersine dürüst bir insanın yapması gerektiği gibi siz yapmalısınız. Yoksa yalancı ve iftira ci olarak anılırsiniz. Bunu istiyorum.

Karahan
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: MEDUSA - Eylül 03, 2015, 09:16:00 öö
Söylediğim gibi, söylediklerinizin hepsi '3 Büyük Din' konu başlığında, benim paylaşımlarımın altında bulunmaktadır, hatta bana ettiğiniz hakaretlerle beraber. Merak eden, ilgilenen bakabilir. Yalancı olsaydım, konu başlığına kadar söylemiş olmazdım. Konunun yeri belli, paylaşımlar belli. Bakınız.

FAY FRIN
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: karahan - Eylül 03, 2015, 09:20:50 öö
Sn.Fayfrin

Ben başlık adı sormadım, iddia ettiğiniz yazıyı alıntı yada linkini vererek yazın lütfen. Orada size ne hakareti m var ise bende okumuş olur gerekirse buradan Özür de dilerim.sanırım yok böyle birşey vermediğini ze göre.

Yoksa ona göre konuşurum.

Karahan
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: MEDUSA - Eylül 03, 2015, 09:31:59 öö
http://masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=16935.0 (http://masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=16935.0)

http://masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=16861.0 (http://masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=16861.0)

Buyrun sayın karahan, buradan okuyun ancak sayfa sayfa dolaşmanız gerekecek, kolay gelsin size. Özür bekleseydim, o zamanlar dilemenizi isterdim. Ancak teşekkür ederim gerek yok.
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: karahan - Eylül 03, 2015, 09:57:19 öö
Tüm sayfaları tek tek okudum.Yazılanlar için değil ama benim bir dua eleştirisi yaptığımı iddia ettiğiniz şekilde göremedim. Sanırım siz böyle algılıyorsunuz. Daha uzaması na gerek yok 2 linkten de aynı sonuç çıkar.

Ilk linkte anlatılmak istenen i size sormusuz, 2 nci linkteki paylaşımında da aynı şeyi yasamisiz.

Iddo ettiğiniz gibi dua ile alakali en ufak bir eleştirim yoktur.

Karahan
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: MEDUSA - Eylül 03, 2015, 10:04:27 öö
Bu sizin yorumunuz. Söylediklerim iddia olsaydı eğer zaten link paylaşmazdım. Merak edenler bakar, okur, yorumunu yapar. Ben söyleyeceğimi söyledim. Artık uzatmazsanız sevinirim, size yorum yazmaktan çok sıkıldım. İzin verirseniz diğer konulara bakacağım.

FAY FRIN
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: hypatia - Eylül 03, 2015, 12:01:44 ös
Ruh ve Madde'ye inanıyorum. Enerjinin varlığını ret'edemezken onun bir madde halini alışını nasıl kabul edemeyiz ;en azından düşünürüz.  Ben hiç bir konuda uzman değilim ama nasıl gördüğüm şeyi kabul ediyorsam görünenin ardını da yok saymıyorum. Bunu hayal edip hayatıma da sokmuyorum ama sadece düşünürüm.Çocukluğumdan beri olan bir fıtrat bu değiştiremem.
 
Yaratılıştan itibaren her oluşum da Evrenin fıtratında dır. Her kültürde bunlar farklı sunumlarla karşımıza çıkar. Ama şunu da düşünebiliriz; bu efsanelere hiç mecazi anlamda bakıyormuyuz? asıl neyi anlatmaya çalışıyorlar diye. Sonuçta o dönemin varlıkları, biz bilemeyiz ama yok da diyemeyiz çünkü bu efsaneleri yaratmalarının muhakkak bir sebebi vardır.
Bize düşen yargılamak değil , soru işaretinin yanın da saygıyla gülümsemektir.
Unutmamalıdır ki bu gün burun bükülen mitoloji ,evrenin dilidir.

Neyse konuya dönmeliyim. Mesela aklıma cıva geldi. Cıvanın Mısır kültüründe kadınların, özellikle Kraliçelerin cilt güzelliği için kullanıldıklarını kaç kişi biliyor? ben bazı kaynaklarda okudum ve şaşırmadım. Çok genç yıllarda duymuştum ve adı Aklık'dır. Aklık deyince bir çok bayana yabancı gelmeyecek. Bu aklık denilen sıvının (sıvı diyorum çünkü gördüğüm hali öyleydi ve annem kullanmama izin vermemişti dişleri karartıyor diye, şimdi krem halinde ) cıvadan yapıldığını büyüklerimiz bilirdi. Göçmen kremi de deniliyor; ve porselen bir cilt oluşturuyor. Fakat yapımının zahmetli ve tehlikeli olduğu söylenir. Yanlış hatırlamıyorsam yaz aylarının birinde yapılıyor sadece.
Şimdi kozmetik ve kimyacılar alay edebilir. Ededursunlar buna şahit olmuş biriyim ,yıllarca kullanan nadir ninelerden birini gördüm ve inanamadım. Kızına el vermiş ama çok az yapılıyordu; günümüzde ise bulmak pek mümkün değil. Olsa da Aklık adına sahtesidir.

Sn ARARAT'ın paylaşımını şahsen köreltmek istemem. Taşlar sadece süs için değillerdir.
Size küçük bir anımı anlatmak istiyorum çünkü buraya uygun gördüm;
On bir yıl önce dağcılık zamanımda  B grubundayken mola zamanımızda bir bey yanıma yaklaşıp sordu; " bu gücü ve güveni nereden buluyorsunuz? bir bayan olarak en zorlu kısımları seçiyorsunuz?
verdiğim cevap şuydu: " Doğayı ve kayaları seviyorum. Bir kayaya tutunduğum da onun canlı olduğunu hissederim ve sevgiyle bütünleşirim" Evet o anda onu sadece bir taş olarak görmem onunla içten, sevgiyle tutuşurum;bakın tutuşmak diyorum ona tutunmak demiyorum!..Biliyorum başkalarının bunu anlaması imkansız ama önemli olan başkaları için ne ifade ettiği değildir benim için ne ifade ettiğidir.
Ve arkadaşın verdiği cevap şuydu " çok enteresan bir şey söylediniz, hiç böylesi aklıma gelmemişti, bunu denicem" daha sonra denediğinde kendisini farklı bir rahatlama içine girdiğini söyledi;tabi bunu bir anlık olarak hayata geçirmek değil, sürekli yüreğinizde taşımak gerekli. Bu hisler bir Aklık kremi gibi yüze muhteşem gençlik vermese'de :) yine de bedene biraz gençlik ve yüze bir aydınlık veriyor.
 Doğaya ve mucizelerine inanıyorum; bunu soytarı hale getirmemek  kaydıyla..
Orta çağda onlarca kadının cadı diye Kilise tarafından yakıldığını unutmamalı. Ve neden kadın olduklarını da. Dişi gücün iç  sezgi ve algılarının erk gücünden farklı olduğunu da unutmamalı.

Ve bazı olayları getirip din meselesine sokmak kendi adıma   en dayanılmazıdır. Benim için her şey Yaradanla, Evrenin Mimarıyla aramdadır. O güzel taşlara da baktığımda O'nun suretini görürüm.

Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: hypatia - Eylül 03, 2015, 12:29:50 ös
Sn Karahan sizin tekrarladığınız " işte ben bunu yazmıştım " dediğiniz satırlara karşılık  değildir cevabım;diğer kısımlarıdır. Oysa bu kısımlara itirazım tabi ki yoktur. İtirazımı dile  getirdiğim kısımlar tekrar getirdiğiniz satırların üstündedir :)

Neyse sağlıcakla kalınız.
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: karahan - Eylül 03, 2015, 01:42:15 ös
Doğal ve doğru olanı sizleri taşlarınız ve konunuz ile başbaşa bırakmak.

karahan
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: egeran - Eylül 03, 2015, 01:48:18 ös
Sn. Karahan,

Rahmetli annem derdi ki " Bayanlarla asla tartışma, onlar daima haklıdır ve asla kazanamazsın "

 :D :) :D

Herkese sevgi ve saygılar...
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: hypatia - Eylül 03, 2015, 01:51:04 ös
Gökten gelen kadim damlalar olarak da bahsedilen bu taşların, bir ayna üzerinde bırakıldığında , enerjisini daha iyi yaydığına  dair bir yerlerde yazı okumuştum.
Taşların olumluluğundan bahsedildiği gibi bir çok olumsuz yönleri hakkında hikayeler  vardır; kimbilir?..hatta dinsel rivayetlere bile girmiştir. Verdiğim kısaltılmış alıntılara  bir göz atalım isterseniz.
-------------------------

" Dünyanın en değerli ve en büyük mavi elması olarak bilinen Hope, yani Umut Elması, 1600’lerde Hindistan’daki bir tapınaktan, kötülükle savaşan Tanrıça Şiva’nın heykelinden çalındı. Tanrıçanın alnındaki üçüncü gözü olan 112 karatlık mavi elmas, maceraperest ve değerli taş tüccarı Jean Baptiste Tavernier’nin eline geçti. 1631-1668 arasında Hindistan’a altı kez gelip giden ve mücevher alıp satan Jean Baptiste Tavernier, aralarında başka değerli taşların bulunduğu bir hazineyi Fransa Kralı 14. Louis’ye sattı. Bu değerli hazineyi önce krala getirdiği için kendisine baron unvanı verildi ama kutsal olduğu söylenen taşın ilk kurbanı da bu Fransız oldu. Jean Baptiste Tavernier, bir süre sonra değerli taşlar aramak üzere gittiği Rusya’da köpeklerin saldırısına uğrayıp öldü. Kral 14. Louis, 1673’te daha çok parlaması için elmasın yeniden kesilmesini istedi, bu işlemden sonra mavi elmas 67 karata düştü. Fransa kralı 14. Louis, davetlere, bir kurdeleyle boynuna astığı mavi elmasla katılıyordu. Kral’ın mavi elması taşımaya başlamasından sonra oğlu, erkek kardeşi, torunu ve torununun eşi ardı ardına öldü.

GÖSTERİŞTEN GİYOTİNE...
15. Louis bu elması takmak istemedi. Bir ara devlet nişanı yapılması yolunda bir proje düşünüldü fakat gerçekleşmedi. 15. Louis öldükten sonra elmasın varisi 16. Louis ve Kraliçe Marie Antoinette oldu. Mavi elmasa ve gösterişli hayata çok düşkün olan bu çift, 1789’daki Fransız Devrimi’nden sonra ülkeden kaçmaya çalışırken yakalanıp giyotinle idam edildi. Mavi elmas 1792’de kraliyete ait diğer mücevherlerle birlikte çalındı. Hazinenin bir kısmı daha sonra bulunduysa da mavi elmas uzun süre görünmedi. Nihayet, 1839’da İngiltere’de ortaya çıktı. Amsterdamlı bir elmasçının oğlu Hendriks Fals’ın malıydı. Elması babasından çalan Hendriks Fals, ın babası bunu bir kaç ay sonra öğrenince intihar etti. Buna sebep olduğu için arkasından Hendriks Fals  intihar etti 1901’de Henry Philip Hope’un değerli taş koleksiyonunda “Hope Elması” diye anılan bir elmas kayıtlara geçti. Elmasın, bu tarihten sonraki adı bu olacaktı. Ama İngilizce “umut” anlamındaki Hope elması, Hope Ailesi’ne de uğursuzluk getirdi.

II. ABDÜLHAMİT’İN ELMASLA SINAVI
Yaşanan mali felaketlerden sonra Hope Ailesi’nin elinden çıkardığı taşın yeni sahibi Fransız Jacques Calot da elması satın aldıktan hemen sonra intihar etti. Ünlü elmas bu kez bir dansözün, Matmazel Landre’nin boynunda görüldü. Paha biçilemeyen mücevheri bir Rus prensinden armağan alan güzel dansöz, kıskanç bir âşığı tarafından öldürüldü. Mücevher düşkünü II. Abdülhamit, 1908’de yarım milyon dolara, methini duyduğu Hope Elması’nı satın aldı. Ancak ertesi yıl tahttan indirildi. Mavi elması Osmanlı sultanına veren Rum kuyumcu da bir kazada hayatını kaybetti. O dönemde “İkinci Abdülhamit’in Elması” diyerek satışa çıkarılan mavi elmasın bir sonraki sahibi, ünlü mücevherci Pierre Cartier oldu. Cartier, mücevherin sahibi olmak değil satmak istedi. 1910 yılında Evalyn Walsh McLean isimli zengin bir Amerikalı kadına uğursuz takıyı sattı. Evalyn Walsh McLean isimli zengin Amerikalı kadın mavi elmasın büyüsüne kapıldığında yıl 1910’du. Genç kadın, elmastan bir an bile ayrı kalamıyordu. Mavi elmasın şans getirdiğine öyle inanıyordu ki guatr ameliyatı için boynundan çıkarması gerektiğine zor ikna edilmişti.

KAZA, İNTİHAR, DELİLİK...
Mavi elmas korkunç ışıltılar saçmaya devam ediyordu. Evalyn Walsh McLean’ın büyük oğlu Vinson henüz 9 yaşındayken bir aracın altında kalarak öldü. Arkasından 25 yaşındaki kızı intihar etti. Eşi ise, bir süre sonra akıl hastanesine kapatıldı ve 1941’de orada öldü. Mavi elmas, Evalyn Walsh McLean’in ölümünden iki yıl sonra borçlarının ödenmesi için satıldı. Düzenlenen açık arttırmada New Yorklu ünlü mücevherci Harry Wiston talip oldu. Winston, elmasın lanetine son vermek için taşı Washington’daki Smithsonian Enstitüsü’ne bağışladı. Elmas, 1958’in 10 Kasımı’nda açık kahverengi bir kutunun içinde, iadeli taahhütlü olarak Smithsonian Enstitüsü’ne ulaştı. Halen de orada duruyor."


----------------------------------

Taşın koruyuculuğu ve kutsiyeti yetmemiş, üzerine semboller kazımışlar.
Yazılar, şiirler, resimler yapmışlar.
Bir de kuşkusuz Gök Baba’dan indiği kabul edilen gök taşları var ki, bunlar daha çok Ulu Ana’nın (Magna Matter) simgesi sayılırlar.
İnsanın tarihinde taş kültü çok yaygın ve eskidir. Farklı coğrafyaların, özgül taşları oralarda kült haline gelmiştir. Bunların içinde değerli taşlar elbette ön plandadır. Örneğin tüm zamanların en kült taşlarından biri lapis lazuli’dir. Lapis latincede taş demek. Lapis lazuli veya laciver taş Eski Mısır’da Firavunların çok değer verdiği bir taştır, göğün taşı anamına gelir.

------------------------
Peki Ahit Sandığı?
Ahit sandığının içinde taşlar var.
Bir bölümünün üzerinde On Emir kazılı.
Bir bölümü de değerli taşlar.
Biliyoruz ki, Eski Mısır’da taş önemli bir kült
-----------------------------
Kabe’de de bir taş var (metorit olduğu söylenir).
Adı Hacer’ül Esved.
Hacer Arapça’da taş demek.
Aynı zamanda, bir kadın adı.







Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: egeran - Eylül 03, 2015, 01:53:05 ös
Harabî'den alıntıdır.

Varlık deryasına dalma ey kardeş
Kardaşlıkta birlik dirlik isterler
Benlik davasından geç yavaş yavaş
Muhiplikte birlik dirlik isterler

Er ol Hakkıyla geçir bu demi
Berzaha düşürür benlik ademi
Resulullah dedi “Lahmike lahmi’
Dervişlikte birlik dirlik isterler

HARABİ kemteri söyleten Haktır
Senlik benlik lafzı burda yasaktır
Kendini beğenmek çıkmaz sokaktır
Hakerenler birlik dirlik isterler.
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: karahan - Eylül 03, 2015, 01:56:53 ös
Sn. Karahan,

Rahmetli annem derdi ki " Bayanlarla asla tartışma, onlar daima haklıdır ve asla kazanamazsın "

 :D :) :D

Herkese sevgi ve saygılar...

Bende asla kazanan bir erkek görmedim.O yüzden eşim ile asla tartışmam,denemem bile.

karahan
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: MEDUSA - Eylül 03, 2015, 02:13:08 ös
Sevgili hypatia,

Çok güzel bir paylaşım olmuş. Ellerine sağlık. Şu mavi elmas bana Titanic filmini hatırlattı. Filmde mavi renk elmas bir kolye vardı, adı da okyanusun kalbiydi. Bir aralar okyanusun kalbini araştırmıştım ve konunun II. Abdülhamit ile ilgili olan kısmına ben de rastladım. Yani bahsettiğin mavi elmas, büyük ihtimal okyanusun kalbi. Hatta sürekli felakete yol açtığı için Osmanlı döneminde 'Kara Elmas' olarak anılmış. Bu arada faydalandığın kaynakların adını verebilir misin ?  :)

Sevgiler...
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: hypatia - Eylül 03, 2015, 02:25:27 ös
Sevgili Fay Frin teşekkürler. Google den Felsefe Taşı olarak girdim ve Değerli taşların Uğursuzluğu girince karşına çıkacaktır. Tek bir kaynak değil, bir kaç yerden toplayıp kısalttım; yani içlerinden cımbız gibi. Her bir sayfa uzun yazılardı  :)
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: MEDUSA - Eylül 03, 2015, 02:27:28 ös
Teşekkür ederim sevgili hypatia. Taşlarla ilgili biraz daha kitap karıştırdıktan sonra ilginç bir şey gördüğümde mutlaka paylaşacağım burada.

Sevgiler...  :)
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: hypatia - Eylül 03, 2015, 02:46:31 ös
Beklerim;sevgiler:)
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: hypatia - Eylül 03, 2015, 02:54:28 ös
Ey ma ‘arif gevheri cevher-şinâs Nola geyse dürr-i nazm ahun libâs
Cevherin kadrin bilen sarrâfdır Dürr-i ma’nâ dere iden ‘arrâfdır
Çün yaratdı Hakk Te’âlâ Hazreti Nâs içün bunca cevahir kıymeti


Eyle tesbîh anı kim mercândur Arta sıdkun hâsılun îmândur
Bây ola her kîm götürse dâ’imâ Gör ne haslet virmiş ana ol Hüdâ
Hâssiyyet-i Kehrübâr
Sarılık düşen kişiye kehrübâr Dâfi’ ü nâfi’dir ol her bâr
Suya koyub içsün suyını
Tâ kim görem dirse rahat rûyını
Hafakan u yerekâna ey serâc Hem virem derdine andandır ‘ilâç


Osmanlıdan alıntı

Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: hypatia - Eylül 03, 2015, 03:08:38 ös
Milliyet Blog'tan alıntı.

 Yavus Sultan Selim Han döneminde, İran Hükümdarı Şah İsmail(daha sonra 23Agustos 1514 de Çıldıran’da bozguna uğratıyor.) kıymetli mücevher ile dolu bir hediye sandığı gönderiyor. Hünkara...

Sandık açılır. Çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas kadife kumaşlar çıkar.

Fakat sandık açılır açılmaz, etrafa pek fena bir koku yayılır. Önce hiç kimse bir anlam veremez, nadide mücevherlerle dolu sandıktaki bu fena kokuya..Sonra mesele anlaşılır.

Sandığın dibine insan dışkısı doldurulmuş. Yani Şah İsmail aklı sıra Cihan Padişahına hakaret ediyor.

Cihan padişahı Yavuz Sulatan Selim emir verir”Herkes düşünsün, bu edepsizliğe, Osmanlı’nın şanına yakışır bir şekilde mukabelede bulunmalıyız” der.

Ve çözümü yine kendisi bulur..

Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatır.Sandığın içine, o zamanın en nefis gül kokulu lokumlarından hazırlanmış bir kutu yerleştirilir. Kutunun altına da bir satırlık yazıdan ibaret bir not iliştirilir.

Hediye sandığı, itina ile süslendikten sonra Şah İsmail’e gönderilir.Sandık Şahın huzuruna çıkarılır.Sandık açılır açılmaz, etrafa mis gibi gül kokusu yayılır.Mücevher v.s gibi hediyeler takdim edildikten sonra, Osmanlı Elçisi Şahın tedirgin olmaması için, önce kendisi tatmak kaydıyla, büyük bir saygı ve nezaketle, Şah İsmail’e lokumdan ikram eder. Daha sonra görevliler, huzurda bulunanlara teker teker lokumu ikram etmeye başlarlar.

Şah bütün bu olup bitenden bir anlam veremez. Osmanlı Elçisi Şahın şaşkınlığını gidermek için lokum kutusunun altına iliştirilmiş mütevazi notu uzatır.

Pusulayı okuyan Şah’un yüzünde, bu sefer, şaşkınlığın yerini büyük bir utanç ifadesi alır;

“İSMAİL,

HERKES YEDİĞİNDEN İKRAM EDER”
---------------------------
dip not: Yüce Yaradanın  verdiği her güzelliğe gül kokusuyla bakarım.
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: MEDUSA - Eylül 03, 2015, 05:26:29 ös
15. yüzyılda yaşayan Muhammed ibn Mansur el-Şırazı, Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan'ın isteği üzerine, Cevahirname adlı Farsça bir eser yazmış ve bu eserinde yirmi değerli madenin oluşumundan, niteliklerinden ve kullanIlış biçimlerinden söz etmiştir. Yapıt, Osmanlı Sultanı II. Murad Dönemi'nde (1421-1451) Türkçe'ye de çevrilmiş ve Osmanlı cevherileri tarafından kullanılmıştır. Osmanlı alimleri, değerli ve yarı-değerli taşları inceleyen ve tanıtan ilim alanını, "İlm-i Cevahir" (Cevherler İlmi) olarak adlandırmışlar ve 'İlm-i Ma'adin'in, yani Madenler ilmi'nin bir dalı olarak görmüşlerdir.

Değerli ve yarı-değerli taşların tanıtıldığı Cevhername, Hicri 831 (Miladı 1427) yılı civarında yazılmış ve Timurtaş Beyoğlu Umur Bey'e sunulmuştur. EI-TIfaşı'nin Ezhar el-Efkar fi Cevahir el-Ahcar adlı eserinde olduğu gibi, bir giriş ile yirmi beş bölümden oluşmuştur. Birinci Bölüm'de değerli taşlara ilişkin genel bilgiler verilmiş ve sonraki bölümlerde ise, sırasıyla yakut, zümrüt, zebercet, balhaş, benefş, becadı, elmas, 'aynü'l-hirr, pad-zehr, tlruze,
akik, cez', mıknatıs, senbazec, dehene, laciverd, mercan, sebec, cümşüt, hammahan, yeşim, yasb, billur ve talk taşları ayrıntılı bir biçimde tanıtılmıştır.

Taşlardaki renklerin oluşumu, bazı yazarlarda olduğu üzere, gezegenlerin uzaktan yaptıkları fiziksel etkilere bağlanmaz. EI-Gaffari'ye göre, renklerin başı beyaz ve sonu ise karadır. Diğer renkler, bu iki rengin arasında bulunurlar ve bunların çeşitli oranlarda karışımından oluşurlar. Ayrıca iki renk karışarak üçüncü bir rengi oluşturabilir; nitekim yeşil rengi, sarı ve mavi renklerinin karışımından oluşmuştur ve karışıma giren sarı ve mavi renklerin miktarına göre, yeşilin tonu değişir; yeşil fıstıki, zümürrüdi, jengm (pas yeşili) ve nefti (petrol yeşili) tonlarında olabilir. Değerli taşların renklerinin farklı olmasının nedeni de, bunları oluşturan balçıkların renklerinin farklı olmasıdır. Bu açıklama, Aristoteles'te de bulunmakta ve "Değişim Kuramı" olarak adlandırılmaktadır.

19. yüzyıla gelinceye değin, bu alanın astroloji, sihir ve efsane gibi öğelerle bağlantılarını koruduğu görülmektedir.


Bu arada, Osmanlı şairleri de cinaslar yaparken değerli taşların özeııiklerinden yararlanmışlardır; mesela Raşid, bir beyitinde felekten yakınırken,

Piruze-i felek ki cihanun niginidür
Kevn ü fesad-ı nakş-ı zaman u zeminidür diyerek firuze taşına yer vermiştir.


Dipnot : Taşlarla ilgili paylaşabileceğim çok şey var. Özellikle Osmanlı döneminde bu konuyla ilgili yazılmış çok eser bulunmaktadır. Öyleyse, değerli taşlara inanmanın, bir taştan fayda beklemenin putperestlik olduğunu düşünenler, demek ki Osmanlı döneminde bu taşlara değer verip, inanıp, araştırma yapan insanlara da putperest diyecekler. Yapılan çalışmalarla ilgili buyrunuz 64 sayfalık kaynak :

http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/19/1271/14627.pdf (http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/19/1271/14627.pdf)


Sevgiler hypatia.  :)
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: karahan - Eylül 03, 2015, 06:04:26 ös
Konu sen istesende bitmiyor/bitemiyor.Kendi halinize yazsanız ne güzel olacak ama yok olmaz illaki;

Dipnot : Taşlarla ilgili paylaşabileceğim çok şey var. Özellikle Osmanlı döneminde bu konuyla ilgili yazılmış çok eser bulunmaktadır. Öyleyse, değerli taşlara inanmanın, bir taştan fayda beklemenin putperestlik olduğunu düşünenler, demek ki Osmanlı döneminde bu taşlara değer verip, inanıp, araştırma yapan insanlara da putperest diyecekler. Yapılan çalışmalarla ilgili buyrunuz 64 sayfalık kaynak :

Bunu yazarak bir laf çakayım diyor.Osmanlı döneminde bunu yapan varsa ki olduğunu söylüyorsunuz,onlarında bu kategoriye girmelerine engel olan nedir.Osmanlı yanlış yapamazmı?Bunu yapmışsa bana göre apaçık putperestlik yapmıştır.
Bir objeyi beğenmek,güzelliğine methiyeler düzmek,onu işlemek ve işe yarar hale getirmek ve insanların beğenisine kullanmak tamam.Taştan medet ummak ne demek?Bu yazıların aksine taşın herhangi bir şekilde bilimsel olarak kanıtlanmış herhangi bir faydasını o anlamda göstersenize.

100 lerce sayfalık kaynak gösterin isterseniz,bilimsel olarak taş ve insan arasındaki etkileşime bir örnek ve veri gösteremezseniz bunun karşılığı dinen putperestlik,mealende abesle iştigal etmek olur derim ben,sizde bana kızarsınız.

Basit bir örnek verin böbrek taşı hastalığına iyi gelen bir taş yahut başağrısına iyi gelen bir taş yada herhangi bir psikolojik rahatsızlığı tedavi etmniş bir taş örneğiniz varmı?

İnsanlar merak edip çalışmışlar ,not almışlar lakin kesin bir sonuç alamamışlardır.Taşı araştırmalarının en büyük nedeni değer yaratmaktır,pırlanta,zümrüt gibi mücevherler gibi.

Sinirlenip kızacak iseniz bundan sonrki yazılarınızda bana laf çakmadan yazarsanız size cevap vermemiş olurum.

karahan
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: hypatia - Eylül 03, 2015, 08:08:53 ös
Pardon Sn Karahan anlayamadım? sizinle bir alakası mı var? Osmanlıda Taşlar konusunu inceledim ve siz osmanlıyı put perest yaptınız. Olabilir bu sizin yorumunuz da bana kızgınlığınızı anlamadım..
Sağlıcakla kalın bayım.
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: hypatia - Eylül 03, 2015, 08:12:13 ös
Kara sevdayı gideren inci
Macun haline getirilmiş incinin marifetleri: Kuvvet verir, baş ağrısını geçirir, cilt hastalıklarını iyileştirir, inmeyi önler, göz ağrısını giderir, göz kuruluğundan ve gece körlüğünden korur. Ve kederi sona erdirir, en önemlisi, kara sevdayı giderir! Ortada giderilmesi gereken bir kara sevda var ise...


Ömre ömür katan zümrüt
Zümrütün sorunları uzaklaştırdığı belirtilir. Zümrüt taşıyan kötü rüya görmez, yılana karşı tutulursa gözünü kör eder, hem de panzehirdir. Gözağrısından koruduğu gibi gözün nurunu artırır, sara hastalığını önleyip böbrek ve dizanteri hastalığını iyileştirir, göz ağrısından ve gece körlüğünden korur, ömrü uzatır, kötü ruhları kovar, doğumu kolaylaştırır, üzerinde taşıyanın iffetini ve gözlerini koruduğu gibi, yırtıcı ve zehirli hayvanlara karşı da bir önlemdir. Zümrüt de kara sevdayı yok etmede etkilidir ve dahası, ömre ömür katar. Zümrütün saray mücevherlerinde neden bol miktarda kullanıldığını açıklamanın bir yolu da budur belki...


alıntı: posta.tr



Osmanlı da bunların gerçekliği nedir bilinmez ama çok ilginç.

Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: karahan - Eylül 03, 2015, 08:19:11 ös
Pardon Sn Karahan anlayamadım? sizinle bir alakası mı var? Osmanlıda Taşlar konusunu inceledim ve siz osmanlıyı put perest yaptınız. Olabilir bu sizin yorumunuz da bana kızgınlığınızı anlamadım..
Sağlıcakla kalın bayım.

O kadar önyargılısınız ve öfke ile yazıyırsunuzki inanılır gibi değil.
Cevap verdiğim yazı sizinle uzaktan yakından alakası bile yok,azıcık dikkat etseniz sn.fayfrinin yazısından alıntılayarak cevap yazdım.
Bu kadarınada pes.Bir daha okuyun anlarsınız umarım.

karahan
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: hypatia - Eylül 03, 2015, 08:32:30 ös
Pardon Sn Karahan, kime bir şeyler yazdığınız belli değil , ben sürekli paylaşımda bulunuyorum. Ne öfkesi anlayamıyorum :) neyse ben konuma döneyim.
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: hypatia - Eylül 03, 2015, 08:33:42 ös
Sevgili Fay Frin , teşekkürler emeğinize sağlık :)
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: hypatia - Eylül 03, 2015, 08:37:38 ös
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Simya ilimine göre dokunduğu her nesneyi altına dönüştüreceğine inanılan taş. Kimya bilimine göre herhangi bir maddeyi altına dönüştürmek mümkün değildir. Zira altın bir bileşik değil bir elementtir. Bu taşı elde edebilmek için birçok formül ve deneme yapılmıştır. Bu çalışmalar altın elde etmekte başarısız olmuşlardır elbette ama modern kimyanın temellerinin atılmasına vesile olmuştur.

Simyacıların iki büyük hedefinin anahtarı olarak görülmüştür. Maddeyi altına çevirmek ve ölümsüzlüğü bulmak. Bu taşın her dokunduğu maddeyi altına çevirmesinin yanında bu taştan elde edilecek iksirin ölümsüzlüğü sağladığı düşünülür. Ama taş icat edilememiştir.

"Felsefe taşı" iç (ezoterik) simyada dış simyadakinden farklı olarak yorumlandığından, farklı bir anlama gelir. Ayrıca J. K. Rowling'in yazarı olduğu Harry Potter serisinin ilk kitabı Harry Potter ve Felsefe Taşı'nda adı bolca geçmektedir. Kitaba göre Simyacı Nicolas Flamel taşı bulmuş ve 666 yaşındadır. Lord Voldemort bu taşın peşine düştüğünden ötürü eşi Perenelle Flamel ile ölümü seçer.
----------------------------------------
Hermetics

Simya yaygın biçimde, temelsiz boş inanç ya da en iyimser gözle kimya biliminin gelişmesinden önceki ilginç bir geçiş dönemi olarak görülmektedir. Simyanın, Aquinos’lu Thomas, Isaac Newton, Robert Boyle gibi insanlarca da ciddiye alınmış olduğu ve simya ile Ortaçağ felsefesi ve dini arasında önemli bağlar bulunduğu çok az bilinir. Simyacı, altın üretmeye çalışan bir kimse olarak tanınmaktadır. Elbette bu işle uğraşan birçok kimse vardı. Fakat onlar kadar, yüksek düşünceli ve zeki başka insanlar da vardı ki, altın elde etmek için uyguladıkları kimyasal işlemler aslında simgeseldi ve amaçlanan sonuç altın elde etmek değil, ‘Filozof Taşı’nın keşfedilmesi idi. Sanat’ın tüm sırrını kapsayan bu gizemli “taş” bir yandan onların çalışmalarının bir ürünü, öte yandan da, varlığı olmaksızın simyanın da var olamayacağı, Tanrı’nın bir armağanıydı. Hem bir ruhu vardı hem de ruh’un kendisi olarak kabul ediliyordu. Onu araştırırken simyacı, maddenin içinde gizlenmiş olduğuna inandığı ruhu özgürleştirmek çabasındaydı ve böyle yaparak, bir bakıma ruh ile fiziksel gerçeklik arasındaki köprüyü kuruyordu

dip not: Ayrıca"

Bu bağlamda “Felsefe Taşı” da mutlak olana, tanrısal töze kavuşturan bilinç anlamını kazanmaktadır. Aynı şekilde iksiri içip ölümsüzlüğe kavuşmak da ruhun ölümsüz olduğunu anlamak anlamına gelmektedir. Öyleyse kendi içindeki Tanrısal özü bulmak isteyen kişi, tıpkı maddenin saflaştırılması gibi, kendi içine dönerek kendini saflaştırmalı ve gizli olan, içindeki “Felsefe Taşı”na ulaşmalıdır. Simyada kullanılan yöntemler ezoterik olarak inisiyasyonu da bu anlamı ile temsil etmektedir." diye yazıyor ve çok hoş :)

Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: MEDUSA - Eylül 03, 2015, 08:41:48 ös
Ne demek sevgili hypatia, paylaşım yapacağıma dair söz vermiştim ve görevimi yerine getirdim. Ancak sevgili hypatia'nın neyi öfkeyle yazdığını anlayamadım çünkü böyle bir şeyi ben göremiyorum. İlginç bir durum !

Her neyse. Sevgiler... :)
Başlık: Ynt: Doğal Taşlar
Gönderen: hypatia - Eylül 03, 2015, 08:52:44 ös
Sn Fay Frin, aradıkça ilginç konular çıkıyor Taşlar hakkında. Fakat Felsefe Taşın'ın inisiyeyle ilgili olduğuna dair yazılan gayet mantıklı geldi :) Taşlar'ın labirentine girdikçe bakalım neler çıkacak. Ama açıkca ruh ve enerji ile bağlamı bence  olanak dışı görünmüyor :)