Söz konusu rapora göre, zenginlerin taşınma/göç kararında ülkelerin politik ve ekonomik durumların etkili olduğu söylense de, çeşitli kaynaklardan faydalanarak oluşturduğum tabloda yer alan veriler dikkate alındığında, gerek kaçılan gerekse sığınılan ülkeler açısından en azından ilk bakışta göze çarpan, belirgin bir benzerliğin söz konusu olmadığı görülüyor.
Kaçılan ülkeler açısından Fransa en çok göze batan ülke iken, gidilen ülkeler arasında ise BAE dikkat çekiyor. Fransa’dan kaçışın nedenleri konusunda yaygın kabul gören tespitlerin başında, nispeten yüksek olduğu düşünülen gelir ve kurumlar vergisi oranları ile özellikle Kuzey ve Batı Afrika ülkeleri kaynaklı göçün yarattığı güvenlik sorunları geliyor. Neoliberalizm karşıtı siyasi partilerin güçlenişi diğer bir etken. Tam bir vergi cenneti olan Birleşik Arap Emirliklerinin zengin göçünün hedefi olması da son derece anlaşılır. Güneydoğu Asyalı, Uzak Doğulu göçmen işçiler sayesinde vergisiz lüks yaşamın sürekliliği garanti altına alınırken, ülkenin demokrasi sıralamasında 150. sırada olması, bir anlamda bu ülkeyi “tercih eden” zenginlere sağlanan yüksek güvenliğin de nedenini oluşturuyor.
ZENGİN GÖÇÜNE KAYNAKLIK EDEN ÜLKELERİN ORTAK ÖZELLİĞİ
Gelelim yukarıda oluşturduğumuz tablodan bizim yaptığımız diğer çıkarımlara. Fransa hariç tutulduğunda, zengin göçüne kaynaklık eden ülkelerin ortak özelliği, kamu kaynaklarının özelleştirilmesi, sermayeye sağlanan teşvikler, ucuz emek ve tabii ki siyasi klientalizm/kayırmacılık kaynaklı olarak son 30-40 yılda en hızlı şekilde zengin yaratan ülkeler olmaları. Zenginliğin oluşma sürecinin siyasetle olan sıra dışı ilişkisinin doğal sonucu, zenginliğin aynı yolla kaybedilebilmesi riskini de normal olarak barındırıyor.
Tablodan da görüleceği gibi, BAE dışındaki hedef ülkelerin ortak özelliği sermaye ve mülkiyet haklarına üst düzeyde hukuki/anayasal güvence sunuyor, mülkiyet hakkını, gelir dağılımındaki adaletten, sosyal devlet olmaktan daha önemli bir “demokratik” değer olarak görüyor olmaları. Neoliberal politikalara ısrarlı bağlılıklarıyla öne çıkan bu ülkeleri, son dönemin moda kavramıyla, “hukukun üstünlüğünün” kurumsallaşmış olduğu ülkeler diye tanımlamak da mümkün.
Servetlerini, bu serveti kazandıkları ülkede güvende hissetmeyen milyonerler, bazen servetleriyle birlikte giderek, bazen servetlerinin bir kısmını, bazen tamamını önden gönderip kendi gelecekleri için uygun olmadığını düşündükleri ülkenin sırtından servetlerini artırmaya da devam ederek, servetlerini güvence altına almaya çalışıyorlar.
Bu şekilde bakıldığında, kaçılan ülkeler ve hedef ülkeler açısından ilk bakışta göze çarpmayan bir ilişki olduğunu söylemek de mümkün.
Ahmet Müfit
Odatv.com