Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Düşüncenin Tarihselliği  (Okunma sayısı 2820 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 29, 2010, 03:17:02 ös
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Düşünce hareketi, "Philo-Sophia" -Bilgi Severlik- olarak adlandırılmıştır. Felsefe, önce, aklın sorularına yanıt bulmak, sonra sorun çözmek, daha sonra da etkinlik olarak uğraş vermiştir. Felsefe, bir bakıma, sorulara ve sorunlara her dönemde değişik yanıtlar ve çözüm denemeleri ve denemelerin yol açtığı yeni soru ve sorunların topluluğudur. Giderek Felsefe, kendi kendisini de konu alır ve Felsefenin Felsefesi ile de uğraşır- yansımalı düşünce. Üretilen düşünceler devirden devire bir süreklilik gösterir, böylece düşünce tarihi oluşur ve her yeni düşünce akımı, tarihteki diğer felsefe akımlarına karşı eleştirel olarak kendini ortaya koymak zorunda kalır; bu da felsefenin tarihselliğini ve bütünselliğini oluşturur. Düşünce hareketi onu üreten filozoftan bağımsızlaşarak felsefeye, bir bilgi ya da düşünce disiplini (düzeni) olarak girer ve diğer düşüncelere bakış açısı kazandırır.

TARİHTE DÜŞÜNCE

1-ANTİK ÇAĞ DÜŞÜNCESİ: İnsan kendisini her şeyi kapsayan bir bütünün, "KOSMOS"un bir parçası olarak kavrar. Kosmos'a, doğa yasası (nomos-phisikos, lex- naturalis) egemendir. Bu yasaya insanlar, nesneler ve tanrılar da boyun eğer. İnsan tini (aklı, bilinci), nesnelerin varoluşunu düzenleyen temel düzen ilkesine (nous-logos) göre çalışır. Felsefede en yüksek amaç, nesnelerin tanrısallıkla bir olan özünü seyretmektir (theoria). Mutlak anlam EVREN'dedir (kosmos). İnsan bir küçük evrendir (mikrokosmos).

II- ORTAÇAĞ DÜŞÜNCESİ: Orta düşüncesinin en belirgin ayırtı, Antik çağın mutlak anlam evrendedir görüşüne karşı olarak, "mutlak anlam evrende değil, onu yapandadır (tanrı) ve anlama, ancak onu yapana duyulan kişisel bir inan ile varılabilir" görüşüdür. Tanrı evrenin yaratıcısıdır. O, evrenin yapıcısı, ilk nedeni ve aynı zamanda ereğidir. Tanrı, hem etken-neden (causa-effect), hem de erek-nedendir (causa-finaliss). Bu bakımdan evrenin kendi başına bir değeri yoktur, onun değeri ikincildir. O (evren), erişeceği erek bakımından kendi içinde bir hiyerarşi, e.d. bir basamaklı düzen de gösterir. Bu düzen, en aşağı öğelerden başlayıp insan üzerinden geçerek Tanrı'ya kadar uzanır. İnsan, tanrının yeryüzündeki temsilcisidir. Felsefe, bilgelik olarak, `inan'a dayalı bilgelik yanında ikincildir. Felsefe, inana geçiş koridoru olmak gibi bir yerdedir.

III- YENİÇAĞ DÜŞÜNCESİ: Yeniçağ düşüncesi giderek artan bir biçimde İNSAN'ı merkeze alır. Bu dönemin temel önermesi şudur: "Kendimin bilincindeyim, o halde varım (cogito ergo sum)." Bu önerme, ortak felsefe yapmak için dayanılması gereken temel ilke olur. Yeniçağda, felsefe, Antik Çağın Kosmos'u, Orta Çağın Tanrı'sı yerine AKLI merkeze alır. Bu çağ düşüncesi, insanı öncelikle bir akıl varlığı olarak görür ve AKLI, son başvuru yeri sayar.

IV- YENİÇAĞIN SONU: Yeniçağın sonlarında, yeniden antik çağın "Makro-Mikro Cosmos" öğretisine gelişmiş bir biçimde dönüş olur -Alman İdealizmi. Tüm gerçeklik, bir mutlakın, e.d. bir büyük insanın, evrik olarak, insana türdeş kılınmış bir Tanrının kendini açınlaması ve tarihsel gelişim süreci olarak anlaşılır. Doğa ve tarih aynı Tanrısal aklın açılımıdır; başka deyişle, olan ve olmakta olan her şey akli'dir. Bu akılsallık belli bir mantıksal sistem içinde kavranır; bu Tanrısal aklın ereği, kendi kendisini özgürce bilmektir. Bu ise OLGUN-İNSAN'da gerçekleşir. Mantık, Doğa, Tarih, Toplum ve Bilinç için ortak yöntem ve onların özüdür. Bütün bu ayrı görünümler, aslında birdir ve Tin'dir.

V- ÇAĞDAŞ FELSEFE: Bu felsefe, SOMUT-İNSAN'a, onun tarihsel yaşamına ve bu yaşamın her türlü fenomenine derinliğine yönelmek ister (uzmanlık-felsefesi)."

"Antik Çağ, KOSMOS'u (Cosmogoni, Cosmologi),
Ortaçağ, TANRI'yı (Teologia),
Yeniçağ, DUYUM ve AKLI (Empricism, Rationalism),
Yeniçağ sonu, TİN ve DÜŞÜNCE'yi (idealism)" felsefenin tahtına çıkarmıştır.

Çağdaş felsefe, diğerleri gibi tin ve düşünceyi de tahtından indirmiştir. Çünkü, artık tin ve düşünce bile, ancak İNSAN YAŞAMI'nda ortaya çıkan fenomenler olarak görülmektedir.

Bunlar olsa olsa, her kültürde, değişik biçimlerde ortaya çıkan üst yapılar, insan yaşamının yansımaları olarak alınabilirler.

Tüm insanlığa egemen bir tin, bir ide yoktur!

Bir evrensel akıl yerine, KÜLTÜRLERE GÖRE ÖZELLEŞMİŞ GÖRELİ DÜNYA GÖRÜŞLERİ VARDIR.

Çağdaş felsefenin temel karakteristiği şöyle belirtilir: Her türlü kültür fenomeni gibi, felsefe de insani anlam vermelerin ürünüdür ve onun yeşereceği en iyi ortam, bu yüzden çoğulcu ve katılımcı toplum modelidir.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Şubat 20, 2013, 08:37:21 ös
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 286
  • Cinsiyet: Bay

Paylaşımınız için teşekkürler belki de bunların hepsi masaldır.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
Düşüncenin Dili

Başlatan kudüs prensi Gece Cenapları

3 Yanıt
3515 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 23, 2009, 07:32:37 ös
Gönderen: Prenses Isabella