Masonlar.org - Harici Forumu

Mason ve Masonluk Nedir? => Masonluk ile ilgili Sorular ve Cevaplar => Konuyu başlatan: ADAM - Kasım 08, 2009, 01:59:07 ös

Başlık: “Mason Töresi” ne demektir?
Gönderen: ADAM - Kasım 08, 2009, 01:59:07 ös



Töre sözcüğünün bir sözlük anlamı “ahlâk”tır. Şu halde mason töresi “bir masondan beklenen ahlâk” anlamında alınabilir.

Törenin bir diğer tanımı ise “bir toplulukta benimsenmiş yaşam tarzı ve davranış biçimlerinin, toplumsal kuralların, gelenek ve göreneklerin, ortak alışkanlıkların, anlayışların ve değer yargılarının bütünü” biçimindedir. Buradaki “bir toplulukta” sözü yerine “Masonlukta” konulacak olursa, mason töresi tanımlanır.

Bu töre “evrensel bir insanlık töresi”nden farklı değildir; iyiliklerin kötülüklere, doğrulukların yanlışlıklara, güzelliklerin çirkinliklere üstün gelebilmesi için her masonun mutlaka benimsemesi gereken tutum ve davranışlarının tümünü içerir.

Şunu merak edebiliriz: «Mason Töresi’nin temel kaynağı nedir?»

Bazı mason kuruluşlarına göre bu töre kaynağını Masonlukta öteden beri süregelen “sağlam ve değişmez gelenekler”den alır.

Bazılarına göre ise bu töre, öncelikle dinsel inançlardan ve yükümlülüklerden kaynaklanır.

Bazılarına göre de, çeşitli dinlerin, felsefe sistemlerinin, toplum bilimsel (sosyolojik) tasarımların ve insanlığın çağlar boyu biriktirdiği deneyimlerin oluşturduğu bir erdemler bütünüdür.

O zaman da şu sorulacak elbette: «Masonlukta üzerinde durulan erdemler nelerdir?»

Bunlardan çoğu, uygar toplumlarda birer “erdem” olarak benimsenmiş olan şu bireysel niteliklerdir: İyilik, doğruluk ve dürüstlük, alçak gönüllülük, sabırlılık, yüreklilik (cesaret), yurtseverlik, çalışkanlık, görev duygusu, öz veri (fedakârlık), direşkenlik (dayanıklılık), uyanıklık (teyakkuz), içtenlik (samimiyet), bağlılık (sadakat), yardımseverlik, sevecenlik (şefkat), insanseverlik, onur (haysiyet), ve bunların hepsinden daha önemli olan tolerans ile hoşgörü.

Bunları böyle sıraladıktan sonra soru sorma sırası bende:

Bunlardan hangisinin üzerinde duralım? Yoksa hepsi anlaşılabilir mi; hiçbirinin üzerinde durmak gerekmez mi?

Başlık: Ynt: “Mason Töresi” ne demektir?
Gönderen: Prenses Isabella - Kasım 08, 2009, 02:08:18 ös
Bu sayılan hasletler hepimizce bilinmektedir Sayın Adam; hepsi de anlaşılabilirliği yüksek terim ve kavramlardır. Bu yüzden kendi fikrimce üzerinde durmanın bir içeriği yok bana göre.. Gene de Karar, Sayın Adam' ındır. Gerekli görürlerse elbetteki gereği görüldüğü için paylaşacaktır.

Saygılar,
Başlık: Ynt: “Mason Töresi” ne demektir?
Gönderen: ceycet - Kasım 08, 2009, 02:13:53 ös

Sayın ADAM;

ben,alçakgönüllülük,içtenlik,onur ve tölerans erdemlerinin masonluktaki önemini ve uygulanışını merak ediyorum.Özellikle,içtenlik(samimiyet)erdeminin zamana ve mekana dayalı yorumu,beni herdaim rahatsız etmiştir.Masonluğun,bahsekonu erdemeleri kabullenmeleri ve uygulamaları tartışmaya değer dir diye düşünüyorum.


Saygılarımla
Başlık: Ynt: “Mason Töresi” ne demektir?
Gönderen: erdal - Kasım 08, 2009, 02:37:59 ös
bence üzerinde durulması gereken S +S +H  =2009 ( anadolu insanı  )yani sevgi saygı ve hoşgörü . galiba anadolunun şuan en çok ihtiyacı. bu üç duygunun keşisimimin kelime karşılgına ne isim verelim . benimde sorum bu. tabii bu birleşime itirazları olanlar karşı görüşlerini  açıklarlar ise bizde aydınlanmış oluruz . sevgiler.
Başlık: Ynt: “Mason Töresi” ne demektir?
Gönderen: ADAM - Kasım 08, 2009, 03:02:25 ös

Sayın ceycet dört kavram üzerinde durmamızı istiyor.

Bunlardan ilk üçü kolay. Dördüncüsü zor.

Bu arada Sayın Erdal'ın da sordukları var. Ancak önce Sayın Ceycet'e öncelik verelim; sonra Sayın Erdal'a gelelim.

Sayın Ceycet'in üzerinde durulmasını istediği kavramlardan ilk üçü:


Alçak Gönüllülük

İnsanın, öz varlığına karşı aşırı düşkün olmayıp, kendi nitelikleri üzerine değerlendirmede bulunabilmesidir.

Alçak gönüllülük, bir bakıma kibir ve gururun karşıtıdır. Masonlukta, bir masonun en önemli erdemlerinden sayılır. Yetersizlik, korkaklık ve kendine güvensizlik olmadığı gibi, insanın kendini küçük görerek alçaltması da değildir; kendi değer ve yeteneklerini, olumlu ve olumsuz yanlarını bilerek; kendini olduğundan başka türlü görmemesi ve göstermeye kalkışmamasıdır. Kendisini içtenlikle yargılayıp, bu bağlamdaki yargısını da ortaya koymasıdır. Dolayısıyla, benlik tutkusundan kurtulmayı bilmek, gösterişe değil öze önem vermek, boşuna övünmemek, övülmeyi de beklememektir.

Bir insanın alçak gönüllü gibi görünmesi ile gerçekten alçak gönüllü olması farklı şeylerdir. Gerçekten alçak gönüllü olan kişi ne kendisini kandırır ne de başkalarını kandırmaya kalkışır. Bundan ötürü, alçak gönüllülüğün kaçınılmaz öğelerinden biri de içtenliktir. Alçak gönüllülükle bezenmiş gibi görünen bir tutum ve davranış içtenlikten yoksunsa, bu ancak bir “gösteriş” olabilir.

Aslında alçak gönüllülük, insanın doğasına terstir. Çünkü insanın tutkularını gidermesine neden olur. Gerçi insanın olumsuz tutkularını giderebilmesi bir erdem olarak nitelenebilir ama bunu olumlu tutkularını da giderecek ölçüde aşırılığa vardırırsa, artık bu bir erdem olmaktan çıkar ve bireyi miskinliğe yönelten bir pasif nitelik olmaya dönüşür. Bu yüzden alçak gönüllülüğün erdemliği, içtenlikle dolu olduğu kadar aşırıya kaçmayıp ölçülü olmasına da bağlıdır.

İçtenlik

Sözde, tutumda ve davranışta art niyetsiz ve saklamasız olmaktır.

İçtenlik, kimine göre bir erdemdir, kimine göre ise öyle sayılmaz. Ancak tüm erdemleri besleyen bir nitelik olduğu kuşkusuzdur.

İçtenlik, ikiyüzlülüğün, yalancılığın, yüze gülücülüğün, dalkavukluğun ve art niyetli oluşun karşıtıdır. Sevginin, dostluğun, gerçek kardeşliğin, güç birliğinin, bağlılığın, dayanışmanın ve uyuşmanın kaçınılmaz gereğidir.

Bir insan, içtenlikle doğru ve dürüst bir kimse değilse, onun doğruluğundan ve dürüstlüğünden söz edilemez; sadece doğru ve dürüstmüş gibi görünüyor demektir.

Bir insan, iyiliği içtenlikle benimsememişse, onun yaptığı iyilik ya bir gösteriştir ya da bundan kendine de pay çıkarabilmek içindir.

İçtenlikle dolu bir insan, çevresinde hoş karşılanabilmek için, onur ve saygınlığından özveride bulunmayan kimsedir; sözünü, düşündüğü gibi, çekinmeden ve açıkça söyler.

Masonlukta, bir masondan üç tür içtenlik beklenir:

a) Kendine karşı içtenlikle dolu olması, yani kendini aldatmaması;

b) Mason kardeşlerine karşı içtenlikle beslenen bir tutumu benimsemesi yani kendisini olduğundan başka türlü göstermeye kalkışmaması;

c) Masonluğa içtenlikle bağlanması, yani Masonluğun amaç ve ilkeleri görünüşte benimsemiş olup da, aslında başka amaçlar peşinde koşmaması ve başka ilkeleri öncelikli tutar olmaması.

Masonluğun, evrensel amaçlarının gerçekleşebilmesinin, büyük ölçüde insanların içtenliğine dayandığı söylenebilir

Onur

Bireyin kendine saygı duyması ve başkalarının indinde de saygın kişi olmasıdır.

Onur, Masonluktaki erdemlerin tümü içinde en üstünü olarak tutulur. Bir masonun, tüm diğer bireysel niteliklerinden önce onurlu bir kişi olması gerekir. Nitekim yüzyıllar boyunca birçok ülkede Masonluk, yalnızca masonların onur sahibi kişiler oldukları bilindiği için yüceltilmiştir. Buna karşılık, bazı yerlerle kendi onurunun önem ve değerini düşünmeksizin, toplumun töresine aykırı birtakım girişimlerde bulunarak bundan ötürü suçlanmış ve ayıplanmış, hatta tutuklanarak yargı giymiş bazı kimselerin “mason” oldukları anlaşılınca; bu kez yalnızca o kişiler değil, tüm Masonluğun onursuzlukla damgalandığı görülmüştür.

Dolayısıyla, her zaman ve her yerde onurunu korumak, bir masonun, yalnızca kendine karşı değil, Masonluğa karşı da önemli görevlerinden biridir.

Onur sözcüğünün Türkçedeki bir diğer karşılığı da “öz saygı” (izzetinefis) olarak verilir. Kişinin bu erdemi, diğer erdemleriyle pekişir ve öz varlığını tanıyabildiği oranda gelişir.
 

Ben bu kadar yazdım ama elbette her üç kavram üzerinde hem ayrı ayrı hem birbirleriyle bağlantıları kurularak tartışılabilir. Bu tartışma, Masonlukla bağlantılı ya da bağlantısız da yapılabilir. Benim yazdıklarıma karşıt görüşler de olabilir. Dediğim gibi, sonuncusu olan toleransı sonraya bırakıyorum.

Başlık: Ynt: “Mason Töresi” ne demektir?
Gönderen: ADAM - Kasım 08, 2009, 03:27:38 ös

Sayın Erdal, sevgi, saygı ve hoşgörü kavramları üzerinde durmamızı istedi. Peki!

Ancak hatırlatma gereğini duyuyorum: Bu kavramlara benim buradaki bakışım genel değil, sadece Masonluk ile bağlantılı bir tarzda olacaktır. Çünkü konumuz Mason Töresi üzerinedir.



Sevgi

Gönülden bağlanmayı sağlayan üstün bireysel duygudur.

Sevgi, “seven”den “sevilen”e yönelen bir duygusal veriştir. Dolayısıyla, hem “seven”in hem de “sevilen”in varlığını gerektirir. Burada “seven” insan ile özdeşleştirilirse; “sevilen”in niteliğine göre üç ayrı tür sevgiden söz edebilme olanağı doğar:

a) Bir başka insana olan sevgi;
b) İnsan dışında, doğanın bir varlığına ya da genel olarak doğaya olan sevgi.
c) Bir tanrısal güce ya da doğaüstü olarak nitelenen bir varlığa yöneltilen sevgi.

Masonlukta konu olan sevgi, insanın, özellikle ve öncelikle insana ve insanların oluşturduğu topluma karşı beslediği sevgidir. Bu tür sevgi, her insanın sürekli olarak gereksinme duyduğu, başkalarından hem almayı beklediği hem de başkalarına vermek istediği, alınca da verince de mutluluk duyduğu bir tinsel (manevi) değerdir.

Sevgi, dostluğun bağı ve toplumsal birliğin temelidir. Kötülükleri, çekişmeleri, çatışmaları, kini, kıskançlığı, bencilliği, umursamazlığı giderir. Ancak insan, yaratılışından sevgi dolu oluşuna karşın, yaşamı boyunca karşılaştığı çeşitli olay ve olguların etkisi altında kalarak, başkalarından almayı beklediği sevgiyi, onlardan esirgemeye yönelebilir. Bu durum, insanların genelde vermekten çok alma eğiliminde bulunmalarından ileri gelir. Sevginin önemini ve değerini anlayamayan bir insan bunu kötüye kullanınca, beriki sevgisini esirgemeye başlar.

İnsanın sevgi verebilmesi için, almanın mutluluğunun yanı sıra, vermenin de mutluluk getirdiğinin bilincine varması hatta belki de bunu yaşamında deneyimle kavraması gerekir. Masonik öğretimin bir bölümü de, masonlara bu bilinci kazandırmayı amaçlar. Masonlukta masonlara bunu denemek de öğütlenir.

Sevgi, buyrukla, zorlamayla, baskıyla, ödüllendirme umutları ya da cezalandırma korkusu verilerek oluşturulamaz ve yerleştirilemez. Totaliter rejimlerin ve dinlerden birçoğunun, insanlar arasındaki sevgi bağlarının geliştirilmesi gerektiğini önermelerine ve savunmalarına karşın, bunu gerçekleştiremeyişlerinin nedeni de buradan kaynaklanır.

İnsanın, duygularını olumlu yöne çevirerek gerçek bir sevgi oluşumunu canlandırabilecek en etkili yöntem, onun kendi kişiliğini, öz varlığını bilinçli olarak tanımasını sağlamaktır. Dolayısıyla, gerçek sevgi, ancak bireysel özgürlük ortamında ve bireysel buyrultu gücüyle yaratılabilir ve yaşatılabilir.

İnsanın öz varlığını tanıma çabası, doğal olarak “öz eleştiri” ile bağdaşır. Kendi kendini eleştirebilen insan, sevgi almayı önemsediği oranda sevgi vermenin önemini ve değerini de kavrar. Sevildiğinde mutlu olduğu gibi, severek mutlu olmayı da başarır. Bu olumlu sonuç, bilinçaltındaki içtepisel sevginin, bilinç üstüne çıkarılarak, bireysel istenç ve beceriyle kontrol edilebilmesidir.

Sevebilmek, yalnızca öz eleştirisini yapabilen bilgili ve olgun kişilere özgü bir yetenek de değildir. Bilgisizlik ve bağnazlık içinde yaşayanlar, batıl inançlara ve dogmalara saplanmış olanlar da sevgi oluşturabilirler. Fakat bu sevgi ya içtepisel ya inançsal ya da fanatiktir. Böyle bir sevgi, kişilere, insanlar arasında ayırım yapma ve ayrıcalık gütme eğilimi getirir; bu da sevginin sınırlı kalması, ön yargılara ve koşullara bağlanması demektir. İnsan sevgisinin, hele insanlık sevgisinin yüceliği, ön yargılardan arınmış ve koşulsuz olmasındadır.

Masonlukta genel sevgi anlayışı “kişide toplumu ve toplumda insanlığı sevmek” şeklindedir. Böylesine bir sevgi, bireysel buyrultuyla yönlendirilen ve denetlenen bir “bilinçli sevgi”dir. Böylesine bir sevgi, “seven”in “sevilen”e önce ilgi duymasını, sonra da onu iyice tanımasını gerektirir. Eğer bir kişi, bir diğer kişiye ilgi duymuyorsa, ilgi duysa bile yeterince tanımıyorsa, onu bilinçli olarak sevebilmesi olanaklı değildir.

Masonlukta benimsenerek önerilen sevgi, körü körüne bir sevgi olmadığı için, çok daha yüce boyutlara ulaşır. Bu, duyarak, düşünerek, anlayarak verilen ve aynı şekilde alınan bir sevgidir. Böylesine bir sevgiden ötürü hiçbir karşılık beklenmez. Özden öze ve içten içe uzanan böylesine bir sevgi, güzellikleri oluşturur. Masonluktaki kardeş sevgisi de bu türden bir sevgidir. Hiçbir kan ya da aile bağına dayanmadığı için, tümüyle bilinçlidir. Bu sevgi, güven, dayanışma, bütünleşme ve birlik içinde güçlenmeyi sağlar.


Saygı

Değer verme duygusu ve bu duygunun tutum ve davranışa yansımasıdır.

Saygı, “töre”nin temellerinden biridir. Üç türünden söz edilebilir:

a) İnsanın kendine olan saygısı: Öz saygı olarak da nitelenen bu saygı, diğer saygıların gerçekleşebilmesinin ön koşuludur. Kendine saygısı olmayan bir kimsenin başkalarına gerçek saygı göstermesi beklenemez; bu ancak bir saygı gösterisi yani bir yapmacık olabilir.

b) İnsanın başkalarına saygısı: Saygı sözcüğü genellikle bu anlamı dile getirmek üzere kullanılır. Bu açıdan her masona, “saygılı kişi” olması önerilir ve öğütlenir. Ancak bu tür saygı baskıyla ya da zorlamayla gerçekleştirilemez; içtenlikle değer vermeyi hatta sevgiyi gerektirir. Baskı ve zorlamayla elde edilebilecek olan “saygı” değil, ancak “boyun eğme” olabilir. İnsanın topluma karşı saygı göstermesi de, bu saygının çoğullaşması ya da bütünleşmesidir.

c) İnsanın doğaya olan saygısı: Bu tür saygı, insanın ileri düzeyde bilinçlenmesi, doğanın önem ve değerini kavramasıyla gerçekleşir. Bu saygının da sevgi ile pekişmesi gerekir. Bazı dinlerde Tanrı’ya ya da tanrılara saygı gösterilmesine ilişkin beklenti, bu tür saygının özel şeklidir.

Hoşgörü

Başkalarının tutum, söz ve davranışlarını, sert tepkiler göstermeksizin, ılımlı olarak ve anlayışla karşılamaktır.

Hoşgörülü olmak, bir masonik erdem olarak nitelenebilir. Çünkü olgunluk, deneyimlilik, serin kanlılık, sevgi ve sevecenlik (şefkat) ile oluşur.

Birbirlerine çok yakın anlamlı oldukları için, “hoşgörü” ile “tolerans” kavramının karıştırıldığı hatta eş anlamlı tutulduğu görülebilir. Ancak, hoşgörü ile tolerans aynı şey değildir. (Bu konuyu Sayın Ceycet’e vereceğim yanıtta yineleyeceğim. Kavramsal olarak çok önemli.)

Hoşgörüde, öncelikle duygusal bir yaklaşım vardır. Hoşgörüyle karşılanan kimsenin tutumunun, söz ve davranışlarının temelindeki nedenleri, savlarını, görüş ve inançlarını anlayıp değerlendirmeyi, kendine göre bir haklılığının bulunup bulunmadığını araştırıp incelemeyi gerektirmez. Bir diğer bakışla, hoşgörünün gerekçesi sorun çıkarmamak olarak nitelenebilir. Dolayısıyla, “bağışlama”, “göz yumma” ve  “aldırış etmeme” gibi kavramlarla bağdaşır. Buna karşılık “tolerans”ta ne bağışlama, ne göz yumma ne de aldırış etmeme vardır. Tolerans, duygusallıktan uzak, tümüyle bilimsel ve akılcı bir yaklaşımı, anlamayı ve değerlendirmeyi gerektirir.

Bir kişinin diğerine onu hoş gördüğünü söylemesi, ona aldırmadığını, onu pek de umursamadığını ya da büyüklük gösterip onu bağışladığını belirtmesidir. Oysa birinin diğerine tolerans gösterdiğini söylemesi, onunla aynı görüş ve düşüncede olmamakla birlikte onun da kendine göre haklı yanlarının bulunabileceğinin benimsendiğini yansıtır.

Bir kusur hatta bir suç hoşgörü ile karşılanabilir ama toleransla karşılanamaz. Ancak bir tutum, inanç ve düşünülerdeki yanılgı ya da eksikliğe tolerans gösterilebilir.

Masonlara, yaşamlarında başkalarıyla ilişkilerinde hoşgörülü olmaya çalışmaları, ancak bunu aşırılığa kaçırmamaya özen göstermeleri öğütlenir. Çünkü aşırı ya da sürekli hoşgörü, bir yandan hoş görülenin şımarmasına yol açarken, diğer yandan da hoşgörü göstereni ya miskin ya da mutsuz eder. Bundan daha önemli olanı ise, başkalarına tolerans gösterebilmektir.


Çok zaman çok değişik yerlerde "hoşgörü" ve "tolerans" kavramlarının eş mi yoksa farklı mı olduklarının tartışmasını yapmış bir kişi olarak, belki de bu bağlamda bağnazca düşündüğümü söyleyebilirim.




 
Başlık: Ynt: “Mason Töresi” ne demektir?
Gönderen: ceycet - Kasım 08, 2009, 03:41:08 ös

Sayın ADAM;

mevcut erdemlerin,insanın kişiliğinin bir parçası haline gelmesi,o kimsenin kişiliğinin vasıflı gelişimiyle "adam gibi adam"olmasıyla doğrudan ilişkisinin önündeki engelin,fıtratımıza yerleştirilen"içgüdüler"imizin abartılmasıyla alakalı olduğuna inanıyorum.

Daha açık söylemek gerekirse,erdemli olabilmek için,öncelikle temizlenilmesi gerektiğini,bu temizliği sağlayabilmek için de eğitimli ve ilkeli olmanın öncelik olarak benimsenmesinin mutlak olduğuna inanıorum.İnsanın eğitiminin etkisiyle oluşturacağı ilkelerin doğrultusunda yapacağı temizlik,erdemlerin yerleştirileceği alanı açacaktır.

Tam bir temizliğin yapılamadığı bünyelerde tesis edilmeye çalışılacak erdemli bir kişiliğin,beklenilen sonuçları vereceğini sanmıyorum.Dolayısıyla tekamülün de ilk safhası temizlik olmalıdır.Bu temizlikin sağlanabilmesi için ise sadece eğitimin yeterli olacağı konusunda da ikna olmakta zorlanıyorum.


Saygılarıma
Başlık: Ynt: “Mason Töresi” ne demektir?
Gönderen: ADAM - Kasım 08, 2009, 03:52:50 ös

Sayın Ceycet,

Her şeyden önce o "temizlik" olarak nitelediğiniz olgunun %100 gercçekleşemeyeceğini kabul ederiz, değil mi? Hani çok üst bir oran %99 dehşetli bir başarıdır; %90 iyi bir başarıdır, değil mi? Elbette böyle ölçümlenebilirse...

Öte yandan "eğitim" terimiyle "öğrenim" demek istemiyorsunuz, değil mi? O zaman eğitimin önemi ve değeri artar. Ancak ne yazık ki genellikle bu imki kavramı karıştırıyor hatta özdeş anlamda kullanıyoruz.

Uyuşuyor muyuz acaba?

Sevgiler.
Başlık: Ynt: “Mason Töresi” ne demektir?
Gönderen: Prenses Isabella - Kasım 08, 2009, 04:06:55 ös
Açılım gayet mükemmel ve harika olmuş Teşekkürler Sayın Adam :)

Saygılarımla
Başlık: Ynt: “Mason Töresi” ne demektir?
Gönderen: ceycet - Kasım 08, 2009, 04:10:44 ös

Sayın ADAM;

sufiler,"bedeni olanın kusuru olur"derler;buna peygamberler de dahildir.Sizin de söylediğiniz gibi tam temizlik mümkün değildir.Aslın da temizlenmeye niyet etmek bile genellikle kafi dir.

Eğitim ve öğretim konusunda elbette ki haklısınız.Eğitim birçok canlı türüne verilebilir.İnsan için ise,öğrenimle yoğrulacak eğitim en ideal olanı olmalıdır,sanırım.


Saygılarımla
Başlık: Ynt: “Mason Töresi” ne demektir?
Gönderen: Prenses Isabella - Kasım 08, 2009, 04:14:04 ös
Sadece Eğitim ve Öğrenim değil ki birbirine karıştırılan kavramlar.. Bu ve benzeri kavramlarının açılımının Halkça bilinememesi yüzünden birçok lügat sıkınıtısı çekilmektedir. Hatta yukarıda bahsedilen hasletlerin derinsel açılımı bile bulunmaktadır. Toplam 7 fasetten oluşmakta ve birbirine çok benzeyen kavramların bile aslında ince ayrımları bulunmaktadır. Sadece bir yan bilgi olarak sunmak istedim. Bu 7 faset hakkında ise daha önce konu başlığını hatrılayamadığım bir konuda yazdığımı hatırlıyorum.

Bu arada burada Masonluktan söz edildiği için Konu hakkında söz sahibi değilim. Bu yüzden düzeltmek isterim ki vermiş olduğum bu 7 faset örneği Mevlana Kaynaklı Bilgi Kitabı 'nda mevcut olup, örneğini daha önceki bir yazımda belirtmiştim.

Saygılarımla
Başlık: Ynt: “Mason Töresi” ne demektir?
Gönderen: ADAM - Kasım 08, 2009, 04:41:12 ös

Sayın Ceycet'in dileğini unutmuş değilim. Bunun için biraz zamana gereksinme vardı. Bakalım yeterince olmuş mu?


Tolerans

İnsanların ve toplumların, aralarındaki çeşitli farklılıklara karşın, anlaşabilmelerini ve iyi geçinebilmelerini sağlayan tutum ve ilkedir.

Tolerans sözcüğü, güncel dilde yerine göre, “sabırlı olma”, “katlanma”, “boş verme” “dayanma” ve “aldırmama”, anlamlarına gelmek üzere kullanılır. Fakat aslında bunlardan hiçbiri ile eş anlamlı değildir.

Gene eş anlamlı olmamakla birlikte hoşgörü “tolerans”a hoş görme de “tolerans gösterme”ye daha yakındır. Fakat bunlar da “tolerans”ın anlamını yeterince ve gereğince yansıtmamaktadır.

Hoşgörü duygusal bir yaklaşımdan kaynaklanır; insanın değerini anlayıp, haklılık olasılığını düşünerek bir değerlendirme yapmayı içermez. Tolerans ise, öncelikle bilimsel ve akılcı bir yaklaşımdan kaynaklanır; insanın karşısındakini anlamaya çalışmasını ve ona değer vermesini de içerir.

Aslında “tolerans” teknik bir sözcüktür. Tekniğin hangi alanında olursa olsun, hiçbir ölçü tam ve kesin değildir. Biraz artısı ya da eksisi olabilir. Tam ölçüye oranla bu kabul edilebilir artı ya da eksi toleranstır. Düşünsel alanda ve insan ilişkilerinde de bu böyledir. Bu durumda “tolerans” kavramını salt basit ve kısa bir tanımlama ile geçiştirmeyip, ayrıntılı bir şekilde açıklayan bir tanımının yapılması gerektiği ortaya çıkar. Bu ayrıntılı tanım şöyle yapılabilir:

“Başkalarının yanlış görülen ya da asıl olması gerekene aykırı olarak nitelenen inanç, duygu, düşünü, görüş, anlayış, benimseyiş, eğilim, töre, ilke, tutum, yaklaşım ve davranışlarının, peşin bir karar ya da ön yargı ile yadsınmayıp, hemen tepkiyle de karşılanmaması; bunların kendilerine göre bir doğruluk ya da haklılıklarının bulunabileceğinin, birtakım noksanlıklardan ya da temel yanılgılardan kaynaklanmakta olabileceklerinin ve giderilebileceklerinin herhangi bir baskı ya da zorlama olmadan kabul edilmesi.”

“Tolerans” kavramı böyle tanımlanınca, başkasına tolerans gösteren bir kimsenin, ister istemez kendi kendisini sorgulaması söz konusu olur. Bu da, karşısındakinin doğru ve haklı, asıl kendisinin yanılgılı ve haksız olabileceği düşüncesini ortaya koyar. Böylece, bireysel boyutta başkasına gösterilen tolerans, insanı “öz eleştiri” yapmaya da yöneltir.

Masonlukta tolerans, “özgürlüğün kaçınılmaz temeli, insanların ve toplumların birlik ve barış içinde olmalarını gerçekleştirecek bir töresel ilke” olarak nitelenir. Sözlüklerden “tolerans” kavramı kaldırılacak olursa, Masonluğun ne olduğunu anlatıp açıklayabilmek de hemen hemen olanaksızlaşır.

Masonluğun tarihi boyunca, “tolerans” sözcüğüne verilen anlam, çağdaş koşul ve anlayışların gösterdiği değişimin paralelinde değişip yenileşerek bir evrim geçirmiştir. 18. yüzyıl başlarında Masonlukta bu sözcük, Hıristiyan toplumu çerçevesinde, “mezhep ve ayin serbestliğini tanıma” anlamında alınırdı. O sıralarda, mezhepleri ve dinsel ayin yöntemleri birbirlerinden farklı olan insanlar, bundan ötürü birbirlerini hor görmeyecek olursa; aralarında birliğin sağlanabilmesi bakımından hiçbir engelin kalmayacağı sanılmıştı. Bu toleransın “mezhepler” yerine “dinler”i kapsayan bir boyuta varması bile hayli zaman aldı.

O günlerden günümüze kadar çok şey değişmiştir. Bu kavramın ve uygulamasının yalnızca din ve inanç boyutunda sıkışıp kalmaması gerektiği, “töre”den başlayarak düşünce ve felsefe alanlarından geçip, tüm sosyolojik, politik ve ekonomik alanları kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiği anlaşılmıştır.

Çağdaş Masonlukta toleransın kapsamı şöyle özetlenebilir:

 Tüm insanların, inanç, düşünü, görüş ve davranışlarında özgür olduklarının içtenlikle benimsenmesi;

 Başkalarının inanç, düşünü, töre, görüş, duygu ve benimseyişlerine, her ne biçimde olursa olsun, onaylanmasa ve uygun bulunmasa bile, değer verilmesi ve saygı gösterilmesi;

 Hiçbir düşünce, görüş ya da benimseyişin, tek yanlı yaklaşımlarla ya da ön yargılarla yadsınmaması ve böyle bir tutumla karşısına çıkılmaması; iyi niyetli bir yaklaşımla anlaşılmalarına çalışılması;

 Ters ya da aykırı gibi görünen düşünce, benimseyiş, ilke ve tutumlar karşısında, insanın kendisini de yoklayarak yanılgıları olup olmadığını araştırması;

 Heyecanlara kapılmadan ve duygusal tepkilerde bulunmadan, bilimsel yöntemle ve akılcı yaklaşımla düşünülmesi.

İnsanlar arasındaki çoğu tartışma ve anlaşmazlıkların uzayıp gitmesi, hatta çıkmaza sürüklenmesi, herkesin kendi inanç, düşünü, ilke ve benimseyişlerinde diretip, diğerininkilere gereken önem ve değeri vermemesinden doğar. Oysa insanın, gerek yaşam gerekse nesnel ve tinsel evrene ilişkin görüş ve inanışları başkalarının görüş ve inanışlarına uymadığı zaman; kendisininkilerin en iyileri ve en doğruları, başkalarınınkilerin ise tümden kötü ve yanlış sayılması büyük bir yanılgıdır.

Birbirlerine tolerans gösteren, birbirlerini dinleyen, hatta dinlemekle de kalmayıp birbirlerini anlamaya çalışan, böylelikle karşılıklı olarak birbirlerinin noksanlık ve yanılgılarını gideren insanlar kolay uzlaşır. Hatta bu kişiler uzlaşmakla da kalmaz; bir dayanışma içine girerek evrimsel doğrultuda bir arada daha ileri aşamalara ulaşma olanağını birlikte elde ederler.

Masonluktaki tolerans anlayışı uyarınca; bugün doğru olarak benimsenen birtakım görüşlerin, yarın yanılgılı oldukları anlaşılabilir. Bugün yanlış sayılan görüşler ise, yarın doğrulanma yolunu tutabilir. Karşıtının görüşlerinde bir gerçek payı bulan her insan, kendi görüşünü düzeltmek ve bütünlemek olanağını elde eder.

Tolerans noksanının birkaç nedeni vardır. Bunlardan ilki “bilgisizlik’tir. Onu “korku”, sonra “batıl inançlar”, sonra da her de türde olursa olsun “dogmalar” izler.

Bilgisiz bir insandan, bilgi edinmekten korkan ya da bunun için kendinde yeterli gücü bulamayandan, batıl inançlara saplanmış olan bir kişiden, bireysel boyutta tüm dünyasını dogmalar üzerine kurmuş birinden tolerans beklenemez. Bunların ardından, toleransın ortadan kaldırılması eğilimi gelir. Bunun için kullanılan en etkili silah “bağnazlık”tır. Toleransın ortadan kaldırılmak isteyenlerin bağnazlığa sarılması, toleransın temel kaynağının “bilgi” olduğunu gösterir.

Nitekim bir kez bu nedenle “tolerans” ile “hoşgörü” kavramlarını, -birbirlerine pek yakın anlam taşımakta oluşlarına karşın- karıştırmamak ve eş anlamlı tutmamak gerekir. Çünkü hoşgörülü olmak, başkasını hoş görmek için bilgi gerekmez. Bunun için “sevgi” öncelik kazanır; buna “sevecenlik” ve “acıma” gibi duygusal kaynaklı etkenler eklenir. Oysa toleranslı davranmak, tolerans göstermek için duygulu olmak gerekmez.

Tolerans kavramıyla ilgili yanılgılardan biri de, yanlışlık ve kusurların bağışlanmasının da toleransın bir gereği olduğunu benimsemektir. Oysa bilimsel ve akılcı bir tutumla gösterildiğine, temelinde bilgi bulunduğuna göre; toleransta “bağışlama” yoktur. Böyle bir tutum, ancak “hoşgörü”nün kapsamında yer alabilir. Çünkü bağışlama, bilgi üzerine değil, duygu üzerine kuruludur.

Masonlukta toleransın kendisi kadar, uygulamadaki sınırı üzerinde de durulur. Özgürlük gibi, tolerans da sınırsız olamaz. Eşitliği bozabilecek, bireyin onur ve saygınlığından istemese bile özveride bulunmasını gerektirebilecek, zorunlu bir kabullenmeye yol açacak ya da sonsuzca boş yere umut beslettirebilecek bir mertebeye vardırılmamalıdır. Aksi halde tolerans, kendi tanımının dışına taşar ve “tolerans” olmaktan çıkar. Böyle bir tutum ancak ya dalkavukluğun ya da miskinliğin bir ürünü olabilir. Bu nedenle de «Umudun bittiği yerde tolerans da sona erer.» denir.

Bir insanın her istediğini yapmasına tolerans gösterilemez. Bu da, toleransın kaynağının bilimsel ve akılcı düşünme ve değerlendirme yöntemi oluşundan ileri gelir. Toleransın sınırının nerede olduğunu doğru olarak belirleyen ise “bilgelik”tir.

Tolerans bir “erdem” değildir. Tolerans gösterebilmek için erdemli olmak da zorunlu değildir. Fakat erdemli bir insan zaten başkalarına tolerans göstermeyi de bilen kişidir. Şu halde, «Başkalarına karşı toleranslı olabilmenin bir yolu da erdemli olmaktır.» denilebilir.


Başlık: Ynt: “Mason Töresi” ne demektir?
Gönderen: ceycet - Kasım 08, 2009, 05:12:29 ös

Teşekkürler sayın ADAM;toleransın,birarada uygarca yaşayabilmenin şartlarının başında geldiği anlaşılıyor.İnsanın kendisiyle çatışmadan böyle bir şartı yerine getirebilmesi,gelişiminin göstergesi olmalı...


Saygılarımla
Başlık: Ynt: “Mason Töresi” ne demektir?
Gönderen: karahan - Mart 19, 2017, 10:53:42 ös
Şunu merak edebiliriz: «Mason Töresi’nin temel kaynağı nedir?»

Bazı mason kuruluşlarına göre bu töre kaynağını Masonlukta öteden beri süregelen “sağlam ve değişmez gelenekler”den alır.

Konu oldukça eski ama önemi bir konu ilgimi çeken ise Mason töresi cümlesi.

Oluşmuş bir töre varsa ve iddia edildiği gibi öteden beri deniyorsa bu öte neresi ve oluşan bu törelerin kaynağını ne kadar eskiye kadar götürebilirsiniz?

Bir başka konuda Masonluğun kısa tarihi çalışmasında 1717 tarihi veriliyor,bahse konu olan töreler hangi zaman dilimindedir?