Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Dogma Ve Doktrin  (Okunma sayısı 7868 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 03, 2014, 07:01:39 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 257
  • Cinsiyet: Bay

İnanç sosyal bir kavram değil bireysel bir kavramdır. Her inancın ister dini ister dünyevi nitelik taşısın, kendi doktrinleri vardır. Bu doktrinler ve kurallar dini açıdan değerlendirilir, sorgulanır veya yorumlanır.

İster Masonluk ister Tapınakçılar ister Illuminati üzerinden gidelim. Ezoterik temelli yapılar doktrinlere değil "dogma" lara karşıdır.

Nasıl ki bir bina inşaa ederken o binanın sağlamlığı temeli ile doğru orantılı ise. Nasıl ki o temele dayalı bir bina figurü inşaa edilebiliyorsa. Aynı temel "din"de de doktrinlerdir.

Tarih boyunca din üzerinden rant ve güç elde etmek isteyen insanlar tarafından. İnsanların inançları ve o inançlarla oluşan korkuları kullanılarak özellikle" din" bir güç bir silah olarak kullanılmıştır. Halen de kullanılıyordur.

Bu sebeple laik devlet yapısı özellikle günümüz, eğitime daha az önem veren ülkelerde veya erkler ayrılığı nın pamuk ipliğine bağlı olduğu ülkelerde daha da önemlidir.

Laiklik ise dinsizlik veya dinden arındırılmış bir toplum demek değil devlet yönetiminde herhangi bir dinin referans alınmamasını ve devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunan prensiptir.

Pek çok açıdan ele alınıp değerlendirilebilmekle birlikte laik bir devlet aynı zamanda pek çok farklı inancın devlet sınırları içerisinde korunmasının garantisidir. Azınlık olsun olmasın, devletin kaynaklarından diğer inançlarla eşit hak ve yardım alabilmesinin olanağını da sağlar.

Belirttiğim gibi doktrinleri olmayan bir inanç, temelsiz bir binaya benzer ve çökmeye mahkumdur. Bu doktrinlerin de tek elden dogma şekline dönüşmemesi şartıyla.

Bir inanç elbet ki sorgulanmalıdır. Sorgulanmayan, tartışılmayan bir inanç fanatik ve doğal olarak hoşgörüsüz bir inançtır.

Birkaç gün önce yazdığım bir yazıda "19 yaşında ki bir gencin, homoseksuel olduğunu itiraf etmesi sonucu, sert Katolik ailesi tarafından önce hakaret sonra dayak ve en sonunda da evden atılmasını" yazmıştım.

Yaradılıştan bize -inançlı birisi olarak- seçim hakkımız verilmiştir. İnanabiliriz, inanmaya da biliriz. İnancımızın nasıl olacağını da seçebiliriz. Aynı dini inanç çatısı altında toplanmış farklı mezhepler ve bu mezheplerin kendi inanç rituelleri mevcuttur.

Bir dine inananın bir başka inanana yaptırım uygulama gücünü kendinde görmesi o inancın dogmatik bir yapı haline dönüştüğünün göstergesidir. Aynı zamanda bir inanca ait doktrinlerin de mantıksız, saçma şeklinde yorumlanması veya tartışılması da; dogmatik kültürle aynı tepeden bakan ve kendini üst makam olarak görme olarak yorumlanmalıdır.

Fikir ve düşünce özgürlüğünün temeli saygıdır. Saygısı olmayan doktrinler dogmadır.

Masonlar inançlara saygı duyarlar. İçlerinde nasılki farklı kültürlerden gelen insanları barındırıyorlarsa. Farklı inançtan gelen veya inanan insanları da barındırırlar. Çünkü temeli saygıdır Masonluğun.

Fanatizm veya bağnazlık; bende kesinlikle karşısındayım ama inanç kültürlerinin temel ilkelerinin de aynı bağnaz yaklaşımla, sorgulanmasının karşısındayım.

İsteyen istediğine inanır. İsteyen inanmaz. İsteyen Cami de isteyen Sinagog ta, isteyen Kilise de ibateditini yerine getirir. Eğer diğer insanları yargılamayan, o inanca inananları diğer inançlara düşman etmeyen bir inanç. Barındırdığı doktrinler ne olursa olsun, Yaradılana saygı duyarım Yaradandan ötürü mantığıyla saygı duyar. Mantığını sorgulamam.

bağnazlık anlamı İng. fanaticism Osm. taassup
Bir görüş, kanı ya da tutumun tartışma ve eleştirilere kapalı tutulması ya da en aşırı biçimiyle benimsenmesi durumu

is. Bir kimseye veya bir şeye aşırı düşkünlük ve tutkuyla bağlılık, bağnazca davranış, taassup, fanatizm, mutaassıplık.


Saygılarımla
« Son Düzenleme: Eylül 03, 2014, 07:43:56 ös Gönderen: Metatron »
''Ya hatalarınla yüzleşir ya da hatalarınla yüzsüzleşirsin. Cahil olmak ayrı, pPslik olmak ayrıdır.''
- Dostoyevski -


Eylül 04, 2014, 10:23:26 öö
Yanıtla #1
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Her şeyden önce, Sayın Metatron’un bu yazısını çok değerli ve önemli bulduğumu belirtmek isterim.

Benim değerli ve önemli bulduğum bir yazıyı umursamayanlar da olabilir. Demek ki onların ilgi alanı güncel magazinden öteye gitmemektedir.

Burada doktrin ve dogma kavramları üzerinde durulmaktadır. Bunlar çok önemli, özellikle Masonlukta iyi bilinmesi ve anlaşılması gereken kavramlardır.

Şimdi bir katılımcımız “İyi de, Masonluktan bize ne!” diyebilir. Der demesine, bu onun özgürlüğüdür; özgürlük Masonluğun ilk temel ilkesidir ama öyle deyince ne yazık ki bulunduğu bu yerin özelliğinin farkına varamamış demektir.

Bu yazının üzerinde durmamız gerek. En azından ben duracağım. Çünkü yazıyı çok önemli ve değerli buluşumun yanı sıra, katılmadığım noktaları var. Eleştirilmesinin, olgunlaştırılmasının gerektiğini düşünüyorum.

Ancak o işi şu anda yapmıyorum. Bu iletim geçici; sadece yazı üzerine tekrar ilgi çekmek. Döneceğim. Benden önce eleştirenler, sorgulayanlar ya da katkıda bulunanlar olabilir elbette.
« Son Düzenleme: Eylül 04, 2014, 10:26:12 öö Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Eylül 04, 2014, 12:44:27 ös
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 228
  • Cinsiyet: Bay

Laik devlet yapısında, devletin dini olmaz. Mutlak laik devlet işleyiş yapısı içerisinde din hiç bir şekilde referans alınmaz. Devlet basit anlayış ile kurumlardan, kurumları yöneten insanlardan meydana gelir. Dolayısı ile kurumları yöneten insanlar da kanunlara, tamimlere, tüzüklere yani yazılı kurallara göre hareket eder. Kendi kişisel görüşünü katmadan, kendi değerlendirmesine göre yönetemez. Kurumları yöneten insanlar giyim, konuşma, hareket tarzı vb. ile din veya inanç temeline dayalı olarak tavır sergileyemez. Aksi tadirde bu gün ülkemizde yönetim anlayışının geldiği noktaya döneriz.

-Bir dönem bu tarikat egemen olur, hükemet değişir devlet içerisinde başka bir tarikat egemen olur, sonunda Nurcular, fettullahçılar, en sonunda paralelciler devlet içerisine yerleşir (dün kol kola gezenler bu gün düşman) başka bir dönem Nakşibendiler, vb.

Eğitim sisteminde başartülü öğretmen baş örtüsünü bağlama şekline görer mesaj verir, hakim kendi grubuna göre, sonuç darmadağın ne olduğu belli olmayan yapı.

Devlet bütün dinlere eşit mesafede ve tarafsız olamaz, aksi takdirde bu günkü gibi kimin ne yaptığı belli olmayan dönem yaşanır. Laik sistemde devlet bütün dinleri kontrol eder ve devlet içerisinde veya yönetiminde veya insanlar arasında karmaşaya yol açmaması için her türlü düzenlemeyi yapar. Bu kişinin dini inancına karışır anlamında değil, kişisel veya grup dini inanç sistemindeki kuralların devlet içerisine yerleşmemesi anlamındadır.

İlahi dinlerin tamamı dogma temellidir. Dogmalara karşı olmak, dogmaları yok saymak o dinin temellerine dinamit koymak gibidir.

Daha önceki yazılarımdan birinde de bahsettiğim gibi mucizelerin hiç bir tanesi akılla, bilimle, vs şeylerle açıklanamaz. Aksi takdirde mucize olmaktan çıkar. Dogmalar da bu şekildedir sorgulamaya başladığınız anda herşey değişir.

Öerneğin, İslam inancına göre Hz. Muhammed in vahiy gelmeye başlamadan önce okuma yazma bilmediği, cebrail tarafından oku emri ile inen emirleri okumaya başladığı kabul edilir. Ancak bazı tarihi kayıtlar incelendiğinde Şam yakınlarında ki Bahira manastırında okuma yazma öğrendiği ve hatta ibraniceyi dahi bildiği belirtilmektedir. Eğer Hz.Muhammedin mağaraya girmeden önce okuma yazma bildiği kabul edilecek olur ise islam inancının temeli sarsılır.


Diğer bir örnek miraca yükselme bedenen mi olmuştur yoksa beden olduğu yerde dururken mi?

Dinde dogmalar mutlaktır ve tartışılmaz. Kişisel olarak değerlendirecek olursam insan zeka ve bilinç sahibi olarak yaratıcı tarafından yartıldığından herşeyi bilinçli sorgulayabilmelidir ki farkındalığını artırabilsin. Dogmalar düşünce karanlığı yarattığı gibi hapishaneye çevirir.

Dini inanç sistemlerinde  benim dogmam iyi senin dogman kötü gibi bir yaklaşım sergilenmesi tamamen kişi veya grubun egosunu yüceltmeye yöneliktir. Güçlü bir ortak kimlik. Dogma mutlak itaati gerektirir, sorgulanamaz. Dolayısı ile karşı olunacak ise hertürlü dogmaya karşı olunmalıdır.

Bütün din ve inanç temelli savaşların tamamı diğerininin dogma ve öğretisini  küçük, zararlı, dinden çıkaran ve yoksayma gibi nedene dayanmıştır, dayanmaktadır. Bir grup çıktı ve Kabeyi yıkmaktan bahsediyor, diğer mezhep Hz. Muhamed in mezarını yok etmeyi planlıyor, sebep puta tapmaya eş değer gördüğü için.

Özgürlüğün temel taşalarından bir tanesi yargılamamaktır. Karşısındaki düşünce, vb şeyleri yargılamaya başlarsan kendini sınırladığın gibi karşındakini yok sayarsın ve kendi kavramlarınla görmeye başlarsın.

Saygılarımla,

 
Madem yersizlik alemi aslım
Artık bana tek bir şey düşecek
Yücelip aslıma gitmek


Eylül 04, 2014, 04:56:13 ös
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 257
  • Cinsiyet: Bay

Dogmatizm, A priori ilkeler, çeşitli öğretiler ve asla değişmeyeceği kabul edilen mutlak değerleri kabul eden, bu bilgilerin mutlak hakikat olduğunu, inceleme, tartışma yahut araştırmaya ihtiyacın olmadığını savunan anlayışa verilen isimdir. Bu tür savlara, öğretilere ve inançlara ise dogma denir.

Dinler dogmatik değildir. Tartışılabilir, yorumlanabilir yapıdadırlar. İnanıp inanmamak özgür bırakılmış ve ibadet şekli iananışlara göre kişiseleştirilebilir yapıdadırlar. Kişiyi ibadet şekli açısından ve inancı açısından serbest bırakıyorsa dogmadan bahsetmek mümkün değildir.

Devlet tüzel bir varlıktır. Gerçek kişilerin yönetime gelmesiyle işlev kazanır. Dolayısı ile iktidara/yönetime gelen kişilerin partilerin benimseyişlerini ve inanışlarının ışığında yönetilmeye açıktır. Zaten laik devlet yapısının önemi de bu aşamada netleşir. laiklik devletin emniyet sübabıdır.

Eğer devletin yapısında dinlere karşı tarafsızlığı ortadan kaldırırsanız, aslında devletin değil yönetime gelen hükümetin tarafında, inanışlarında bir yapıyı devlet anlayışı olarak benimsemiş olursunuz.

Devletin temel ve yegane görevi; içinde barındırdığı insanların sağlık,eğitim,güvenlik gibi temel hak ve hürriyetlerden eşit ve tam olarak yararlanılmasını sağlamaktır. Dinler ve inanışlar devletin korumasında ama aynı zamandan bağımsız kendi iç dinamikleri ile devletin yön göstermesine ihtiyaç duymadan yaşamalıdır.

Devlet sadece koruma ve sahip olduğu kaynaklardan din ve inanışların eşit yararlanmasını sağlamakla görevli olmalıdır. Bir inanış diğer inanışları tehdit eden yapıya bürünürse işte o zaman, devletin içinde yaşayan insanların  güvenliklerinin sağlanması görevi devreye girer.

Devletin insaları yönetmeye başladığı noktada demokrasi kaybolur. Devleti geçici süre ile yönetmeye gelen kişiler aslen yönetmek için değil çalışmak ve hizmet vermek amacıyla devletin yönetim kademesinde bulunurlar.

Bu noktada tabi ki bahsettiğim inanç ve ibadet özgürlüğü denetimsiz bir yapı şeklinde değildir. Zaten devletin asli vazifelerinden olan güvenlik kelimesi aynı zamanda denetimi de kapsar.

Tüm semavi dinler saygı temellidir, hoşgörü temellidir. Hoşgörü aynı zamanda dogmatizm in ve bağnazlığın zıt anlamlısıdır. Dinler doktirin içeren yapılardır. Zorlama içermez. Zorlama var ise fanatizm var demektir.

İnsan yaradılıştan kazandığı özgür ve hür irade ile yaşar, yaşamalıdır. İçinde yaşadığı devlet dönemsel hükümetler vasıtası ile bu yaradılıştan kazanılmış hakların korunması konusunda devreye girer.

Erkler ayrılığı dediğimiz ve önemini vurguladığımız sistem zaten bu hem denetleyen hem de özgür bırakan yapının sağlıklı ve süreklilik taşıması için çeşitli koruma basamaklarıdır.

Çoğunluğun azınlığa hükmettiği sistem demokratik değildir.

Her insanın doğuştan gelen ve yaşadığı toplumun yasalarına göre çapı daralan veya genişleyen bir yeşil çemberin içindedir. Eğer bu yeşil çember başka bir insan yeşil çemberine müdahil oluyorsa, tecavüz ediyorsa devlet kolluk güçleri vasitası ile devreye girer. Ama kişi diğer insanları rencide edici, rahatsız edici bir tutum sergilemiyorsa sorun yoktur.

Temel dayanak kişinin hak ve hürriyetlerinin diğer insanların hak ve hürriyetlerine zarar verip vermediğidir.

Laik sistem zaten bu amaçla vardır. Devletin yönetimsel organlarında tek bir din veya inanç sisteminin benimsenmesini engellemek amaçlı. Erkler ayrılığı da devlet organlarının birbirlerinden ayrılmış olması esasıdır. Denetime ve dolayısı ile demokratik sistemin otokratik sisteme dönüşmemesi amacıyla vardır.

Seçimli demokrasi zaten temel yapısı olarak çoğunluğun yönetime gelmesini sağlayan bir sistemdir. Ama yasama, yürütme, yargı biribirlerinden bağımsız oldukları sürece, ister 1 tarikatın ister 1 dinin sempatizanları seçimleri kazanmış olsun. Azınlıkta kalan halk güvence altındadır.

Devlet hangi sebeple olursa olsun taraf olduğu noktada demokrasiyi kaybeder. Denetim mekanizması tam işlediği sürece, iktidar gücü tek elde toplayamaz. Devlet taraf olduğu noktada dogmatiktir.

Yasama, Yürütme, Yargı bağımsız olduğu sürece endişe edilecek bir durum yoktur. Her 10 yılda bir devlet elden gidiyor mantığıyla yapılan darbeler, devletin tarafsızlığını yok eder.

Bir insanın inancı ve zevki doğrultusunda giydiği giymediği kıyafetleri sorgulamak yönetmek devletin vazifesi değildir. İsteyen istediği şekilde başını örter veya açar. İster uzun giyer ister kısa. Devletin görevi kimin ne giydiğiyle ilgilenmek değil. İnsanlara zorla birşeyler yaptırılıp yaptırılmadığıyla ilgilenmek, denetlemek ve gerekirse yani kişisel özgürlükler ve haklar tehdit altında ise yasaları kolluk güçleri ile uygulamaktır.

Asıl bağnazlık bir insanın başının kapalı olup olmamasıyla yani nesnel görünümüyle ilgilenen kişilerin takındığı tutumdur.

İnsanın giydiği giymediği ile ilgilenen yapı dogmatiktir.

İnanışlar doktrinler içerir. Seçim şansı verir. İster tam ister yarım yapabilirsin. Tabi ki ölümden sonrası hayattan bahsettiğimiz inançlarda tam ve yarım yapan arasında farkın olacağından bahseder. Ama zaten kötü ve iyi kavramları eğer dinler dogmatik olsalardı olmazdı.



Saygılarımla



''Ya hatalarınla yüzleşir ya da hatalarınla yüzsüzleşirsin. Cahil olmak ayrı, pPslik olmak ayrıdır.''
- Dostoyevski -


Eylül 04, 2014, 05:27:27 ös
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 228
  • Cinsiyet: Bay

Bütün dinlerde dogmatik kurallar vardır.

(ALINTI: Vikipedia)
Dogmatizm, A priori ilkeler, çeşitli öğretiler ve asla değişmeyeceği kabul edilen mutlak değerleri kabul eden, bu bilgilerin mutlak hakikat olduğunu, inceleme, tartışma yahut araştırmaya ihtiyacın olmadığını savunan anlayışa verilen isimdir. Bu tür savlara, öğretilere ve inançlara ise dogma denir.

Yapılan alıntı da ve benim yazdığımda dinin dogma olduğu yazmıyor, ilahi dinler dogma temellidir, yani dogmatik kurallar içerir.

En basiti tanrı var mıdır, yokmudur? Sorgulamadan kabul etmek zorundasınız, Tartışmasız kabul etmek zorundasınız. Yazımda verdiğim örnekleri de olduğu gibi kabul etmek zorundasınız. Tartışamazsınız.

Ayrıca;

Laiklik "Temel dayanak kişinin hak ve hürriyetlerinin diğer insanların hak ve hürriyetlerine zarar verip vermemek veya Devletin yönetimsel organlarında tek bir din veya inanç sisteminin benimsenmesini engellemek amaçlı" değildir.

Devlet yapısı içerisinde hiç bir dini kurala göre yönetimin olmamasıdır. Demokrasi ve cumhuriyet yönetim sistemleri ile beraber uygulanır veya uygulanmaz. Bu günün Fransa sı mutlak laik yönetim sistemi ile yönetilir. Ayrıca, yazımda  bireyin laik olması, özel yaşamında buna göre yaşaması gibi anlamsızlık çıkarım nasıl yapılır, ilginç

Kişinin başı açık olup olmaması, neye göre açık olup olmaması ayrı bir konudur. Bunun da dogma ile hiç bir alakası yoktur.

Sayın Metatron un yazısına verdiğim yanıt dikkatli okunacak olunursa laik sistem ile yönetilen devlet yapısı nasıldır onun tartışması yapılmıştır.

Yoksa Neyzen Tevfik in dediği gibi bir durum ortaya çıkar.

Bağnazlık ve dogma nın kesisiştiği yerler vardır. Bağnazlık benim dediğim, bildiğim doğrudur yaklaşımı iken dogma bu böyledir tartışılmaz demektir.

Lütfen bazı kavramları birbirine karıştırmayalım.

Saygılarımla,
Madem yersizlik alemi aslım
Artık bana tek bir şey düşecek
Yücelip aslıma gitmek


Eylül 04, 2014, 06:12:38 ös
Yanıtla #5
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 257
  • Cinsiyet: Bay

Kavramlar nettir. Anlamları da nettir. Kişiselleştirip anlamları değiştirilirse tartışılır, karıştırılır.

Tartışma ve araştırmaya izin vermez dogma! Din tam tersidir. Seçim hakkı verir.

Dogmatizm, A priori ilkeler, çeşitli öğretiler ve asla değişmeyeceği kabul edilen mutlak değerleri kabul eden, bu bilgilerin mutlak hakikat olduğunu, inceleme, tartışma yahut araştırmaya ihtiyacın olmadığını savunan anlayışa verilen isimdir. Bu tür savlara, öğretilere ve inançlara ise dogma denir

Allah/Tanrı/Yehova vardır demek özgürlüğü, insana verilmiştir. Yoktur diyebilme özgürlüğü de. Dinleri araştıran üniversiteler tartışan din adamlarının bulunduğu bir dünyada, yorumlayan din adamlarının olduğu bir dünyada, dinlere dogmatiktir demek bana pek mantıklı gelmiyor.

Çok açık bir kıstas var inceleme, tartşma veya araştırma yapılabiliyorsa dogmatik değildir.

Seçim hakkı doğrultusunda eğer inanıyorsan yaratıcına seslenirsin. İbadet ritüellerini seçersin. Vazgeçip başka bir inanca da yönelebilirsin.

Dinler kusursuz değildir. İnsanlar kusurlu olduğu için dinler kusurludur. Dinler dogmatik değildir. Bazı gücü elinde bulundurmak isteyen insanlar dogmatik yapıdan çıkar sağlamayı sevdikleri ve din bu amaçlarının en basit şekilde uygulanmasına olanak verdiği için dinler dogmatik hava kazanır.

Dinler doktrin yani öğretiler içerir. Yaparsın, yapmazsın. Bir inanca yöneldin ve yaratıcına hitap ismini seçtin. Bu seni tüm ibadetleri yapma zorunluluğun olduğu veya diğer aynı inançta ki insanların seni zorlayabileceği anlamına gelmez.

Cennet ve cehennem kavramları bu aşama da bu öğretilerin tam ve içten yapılması veya yapılmaması sonucunda, ruhun ölümsüzlüğüne kabul eden dinlere inananların gideceği yerlerdir.

Din seçme hakkı verir. Din demokratiktir. Dogmatik asla ama asla değildir. Dinler hoşgörülüdür. Saygı duymayı, sevmeyi ve barışçıl olmayı öğütler ve öğretir. Dogma ise fanatizmdir.

Laiklik;

Devlet bütün dinlere eşit mesafede ve tarafsız olamaz, aksi takdirde bu günkü gibi kimin ne yaptığı belli olmayan dönem yaşanır. Laik sistemde devlet bütün dinleri kontrol eder ve devlet içerisinde veya yönetiminde veya insanlar arasında karmaşaya yol açmaması için her türlü düzenlemeyi yapar. Bu kişinin dini inancına karışır anlamında değil, kişisel veya grup dini inanç sistemindeki kuralların devlet içerisine yerleşmemesi anlamındadır.

Eğitim sisteminde başartülü öğretmen baş örtüsünü bağlama şekline görer mesaj verir, hakim kendi grubuna göre, sonuç darmadağın ne olduğu belli olmayan yapı.

Sizin yazdıklarınız ortada ve net. Bir öğretmenin kılık kıyafeti ile mesaj verdiğinden bahsediyorsunuz. Devletin dinleri kontrol etmesinden bahsediyorsunuz.Artı olarakta laikliği savunuyorsunuz.

İnanaçlar kontrol etmek devletin vazifesi değildir. Denetim yapmak görevidir. Denetim ile kontrol çok farklı kavramlardır.

Tekrar yazmakta fayda var. Dediğiniz gibi anlamları karıştırmamak gerekiyor:

Laiklik veya laisizm (Fransızca: Laïcisme); devlet yönetiminde herhangi bir dinin referans alınmamasını ve devletin dinler karşısında tarafsız olmasını savunan prensiptir

Tarafsız kalmaktır laiklik.Kontrol etmek değil.

Saygılarımla
''Ya hatalarınla yüzleşir ya da hatalarınla yüzsüzleşirsin. Cahil olmak ayrı, pPslik olmak ayrıdır.''
- Dostoyevski -


Eylül 05, 2014, 01:03:49 öö
Yanıtla #6
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 402
  • Cinsiyet: Bay

Ben de tıpkı sayın ADAM gibi düşünmekteyim.

Başlıkta sunulan bu konular oldukça önemli.

Sayın Metatron'a bu başlığı açtığı için teşekkür ederim.

Nasıl ilerleyeceğini/gelişeceğini/genişleyeceğini büyük bir merakla bekliyorum.

Nacizane kendi düşüncem olarak; iki kısımlı olan bu başlığın (Dogma ve Doktrin) sanki iki ayrı başlıkta tartışılmasının daha uygun olduğunu düşünüyorum.

Bu haliyle her ikisi de ayrı ayrı önemli olan "Dogma ve Doktrin" için verilecek örnekler ve onlar için sunulacak yanıtlarla biraz dağılabilme potansiyeli var.

Bu da her iki kısmı da önemli olan bu başlığın dağınık bir biçimde genişlemesine/tartışılmasına yol açabilir


Nosce te Ipsum


Eylül 05, 2014, 12:35:30 ös
Yanıtla #7
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 228
  • Cinsiyet: Bay

"Dinler demokratik yapıya sahiptir" İslam inancına sahip hangi ülke demokratik sisteme sahip, demokrasi laik sistem olmadan nasıl olur, konumuz bu olmadığından hemen konumuza geçiyorum.

Hangi dinin demokratik yapıya sahip olduğu net ifade edilirse araştırarak öğrenmek istiyorum. İslam inancıma göre mensubu olduğum dinin demokratik olduğundan  bahsediliyorsa buna söylenecek şey !!!!!!

İslamiyetin yayılmasımı demokrasi ile oldu ise " islamiyet hakkında okuduğum tarih kitaplarında yayılmanın demokrasi ile olduğundan bahsetmemesi benim deği tarihçilerin hatası, bir ara fırsat bulduğunuzda onları da uyarırsanız iyi olur"

İslam inancındaki dogma ve doktrin olarak kabul edilecekleri sayamadım.

Laiklik devlet düzeninde dini kuralların hiç bir şekilde yer almamasıdır, hangi dine eşit mesafede duracak, dini kural hayatın içerisinde var olmayı gerektirir. Din kuralları gereği eşit mesafe tanımaz, hele laik düzene karşı, asla, unut gitsin. Kişi her anını dini kurallara göre yaşamalıdır. Çalıştığın ofisin kapısına kitler gidersin, ibadet ediyorum dersin, karşı çıkanada dinimi yaşamama engel oluyor dersin. Laik devlet düzeni "o da ne ya, laiklik dinsizlik demektir" der. Olayı bitirirsin.

Denetim ve kontrol;

Laik devlet sistemine sahip devletin anayasasında "Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır."

Hangi din denetimi kabul eder?

Gözetim ve denetim  kontrolsüz olmaz. Laiklik tarafsız olmaz, olamaz. Taraf olmaz ise bertaraf olur. Irak ve Pakistan kuruluş anayasalarında laiklik yazan devletler idi, bu devletlerin kurulurken laik sisteme sahip olduklarını hatırlatmak istemezdim, şu an bu devletlerin laik sisteminden bahsetmek daha güzel olurdu.

Sayın ADAM ve propulsion un dediği gibi artık Dogma ve Doktirinin tanımından bahsetmek daha güzel olacak,

Saygılarımla,



Madem yersizlik alemi aslım
Artık bana tek bir şey düşecek
Yücelip aslıma gitmek


Eylül 05, 2014, 01:49:23 ös
Yanıtla #8
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın Metatron’un açtığı bu başlık altında tartışmaya katılma olanağını bulamadan, Sayın Selim ve Sayın Metatron karşılıklı üçer paylaşımda bulundu.

Hepsini toparlayacak değilim. Zaten denilenlerin çoğuna da katılıyorum. Ancak katılmadığım bazı noktalar var; özellikle onlara değineceğim.

Baştan sırayla gitmeyi öngörüyorum. Bu arada belki değineceğim noktalar sayın Metatron ve/veya Sayın Selim tarafından sonraki yazılarında gündeme gelmiştir. Öyle bir durum çıkarsa, göz ardı edilebilir.

Sayın Metatron şöyle başlamış:

“İnanç sosyal bir kavram değil bireysel bir kavramdır.”

Ben ise diyorum ki: Hayır, inanç sosyal bir kavramdır. Bir “kavram” olarak sosyaldir. Psikoloji'de olduğu kadar Sosyoloji'de de yeri vardır.

Fakat sanırım Sayın Metron şöyle demek istiyordu: “İnanç sosyal (toplumsal) bir olgu değil, bireysel bir olgudur.”

İşte buna katılırım. Kesinlikle öyledir.

Kimileri toplumun inancından ya da toplumsal inançtan söz eder. Yanlıştır. Topulumun inancı olmaz çünkü toplum kişi değildir.

Bir topluluk ya da toplumda aynı inancı tıpatıp ayn şekilde benimseyenler olabilir. Bu durum “din” kavramına doğru bir yönelimdir; bireysel nitelikli olan inançların toplumsallaştırılması hatta belki kurumsallaştırılmasına gidiştir. Ortak benimseyiş tutamıdır. Fakat bireyi kendi inancından tam ve kesin olarak soyutlamaz.

Birey, özgür buyrultusuna egemen ise, toplumsal ortamda benimsenmiş, dinselleşmiş hatta belki bir din olmuş sistemin yanı sıra, kendi özel inancını filizlendirebilir, yeşertebilir, yaşatabilir, koruyabilir, sürdürebilir.

Bu yazıların sonraki bir aşamasında, biliyorum, Sayın Metatron kavramların önemi üzerinde de durmuştu. Oraya geleceğiz. Ancak ben aşama aşama gitmek isterim.

Burada önemli bir kavram uyuşmazlığımız var. Bu uyuşmazlığı giderelim.

Benim dediğimin üzerinde uyuşuyorsak (zorunlu değil) sorun yok demektir. Uyuşmadıysak, diğer katılımcılar beni ikna etsin, önce bu uyuşmayı sağlayalım, sonra devam edelim.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Eylül 07, 2014, 11:34:34 öö
Yanıtla #9
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Burada bir katkı olmadığına göre ben bir adım daha gideyim…

Sayın Metatron, ilk yazısında “Her inancın ister dini ister dünyevi nitelik taşısın, kendi doktrinleri vardır.” diyor. Sonra da devam ediyor: “Bu doktrinler ve kurallar dini açıdan değerlendirilir, sorgulanır veya yorumlanır.” diye…

Bence her inancın bir doktrini olmayabilir.

Dini inançların bazılarının bile doktrini olmayabilir.

Burada yine bir kavram sorunu ile karşı karşıyayız. Şu “doktrin” terimini bir tanımlamamız gerekiyor.

Bunun öz Türkçedeki karşılığını “öğreti” olarak mı alıyoruz, yoksa bir başka biçimde mi? Dikkat, “öğreti’ ile “öğretim” aynı şey olmayabilir.

Öğreti, “belirli bir kapsamı olan ve belirli kalıplara bağlı kesinleştirilmiş görüş” olarak tanımlanıyor.

Ben bu tanımı Ansiklopedik Mason Sözlüğü’nden aldım. Çünkü bulunduğumuz sanal ortam bir Masonluk ile bağlantılı, çok genel değil…Nitekim o sözlükte öğreti ile doktrin eş anlamlı olarak veriliyor; “öğretim” ise ayrı tutuluyor.

Sonra devam ediliyor ve deniliyor ki “Birçok kurum, düşünür ve ekolün, kendilerine özgü öğretileri vardır.” İnançların kapsamındaki bir öğreti ya da doktrinden hiç söz edilmiyor.

Eğer öğreti ya da doktrin burada denildiği gibi bir kesinleştirilmiş görüş ise, o zaman Sayın Metatron’un sonraki sözü geçersiz kalıyor, hani “değerlendirilir, sorgulanır veya yorumlanır”.

Değerlendirilip yorumlanabilir belki fakat sorgulama?...

Kesinleştirilmiş, bir diğer deyişle saltık ya da mutlak hale dönüştürülmüş olanı sorgulayamazsınız ki!...

Siz sorgularsınız da, o kendini sorgulatmaz. Sorgulamanızın hiçbir yararı olmaz çünkü onu yanlışlayamazsınız, değiştiremezsiniz, geliştiremezsiniz. O katıdır ve olduğu gibi kalacaktır.

Eğer burada sözünü ettiğiksz karşılık “öğretim” ise, o farklı. Aynı sözlük öğretim için şöyle diyor: “Genel tanımı bakımından, bilgi, görgü ve kültür edindirmek için yapılan çalışma. Masonluktaki anlamı uyarınca, masonik bilgi ve erdemlerin kazanılabilmesi için yol gösterici olmak üzere ritüellerde yer alan öğütleme, özdeyiş, sezdirme ve aşılamaların tümü.”

Sanırım bu tanım, Sayın Metatron’un getirmiş olduğu başlığın kapsamı bakımından konu dışı. Şu halde onu sadece belirtmiş olmakla kalalım ve önceye dönelim.

Acaba Sayın Metatron “doktrin” sözcüğünü kullanırken bunu şu az önce tanıdığımız gibi mi yoksa bir “ilke = prensip” anlamında mı değerlendiriyor?

Daha sonra Sayın Metatron, “Ezoterik temelli yapılar doktrinlere değil dogmalara karşıdır.” diyor.

Dogmalara karşı olduklarından kuş duyulamaz. Hele Masonlukta bu açıkça ortaya konur.

Öyle olmasına karşın bazı mason kuruluşlarının ilkeleri çerçevesinde en azından bir “başlangıç dogması”nın bulunduğunu görürüz. Bazı mason kuruluşları, ortaya koydukları bazı kural ve ilkelerin (hele landmark denilen ilkelerin) “değişmez ve değiştirilemez” olduğunu ileri sürer ki, işte bu da dogmalara bağlanmak demektir. Nitekim bu yüzden Masonlukta bir de “Gelenekçi (Ananevî) Masonluk” ya da “Tutucu (Muhafazakâr) Masonluk” terimlerinin ötesinde bir de 'Dogmatik Masonluk” diye bir terim vardır.

Bir doktrin örneği ele alalım: “Diyalektik Materyalizm” (Eytişimsel Özdekçilik)… Bunun üzerine kurulmuş bir dinsel nitelikli inanç yoktur benim bildiğim… (Belki vardır da ben bilmiyorum ya da şu anda hatırlayamadım.) Ancak bir dünyevî inanç sistemi kendi temeline bu doktrini yerleştirebilir.

Ancak Sayın Metatron’un demek istediği böyle bir şey mi?

Daha sonra, dinin temelinin doktrinler üzerine kurulu olduğunu belirtiyor Sayın Metatron.

Bu dinden dine çok fark eder. Teist nitelikli bir dinde farklıdır, deist olanda farklı…

Sözcüğün arkasına bir “izm” geliyorsa, o genellikle bir doktrindir. Bu nedenle Budizm ya da Şintoizm gibi Doğu dinlerinin de elbette bir doktrini=öğretisi vardır ama bu Hıristiyan ya da İslâm dinlerinden çok farklıdır.

Acaba Mayın Metatron’un bu deyişini şöyle değiştirsek nasıl olur? Onun da onayını alabilir miyiz bu bağlamda:

“Her inancın ister dini ister dünyevi nitelik taşısın, kendi ilkeleri ve kuralları vardır. Bu ilkeler ve kurallar dinsel inançlarda dini açıdan, dünyevi inançlarda ise insani açıdan değerlendirilir, sorgulanır veya yorumlanır. Kimilerinde bu ilkeler ve kurallar birer doktrine dönüştürülmüştür. O durumda ise bunları sorgulama olanağı yoktur.”

Bu paylaşımı sonuçlandırınca (uyuşmayı dilerim), Sayın Metatron’un yazısının sonrasına geçmeyi düşünebilirim.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
morals and dogma

Başlatan arteizm Sorular

2 Yanıt
9317 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 22, 2008, 10:53:00 ös
Gönderen: Genius Loci
0 Yanıt
5021 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 05, 2009, 12:06:37 öö
Gönderen: arte
5 Yanıt
8362 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 03, 2014, 11:50:46 öö
Gönderen: hypatia
32 Yanıt
18303 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 09, 2012, 01:29:34 ös
Gönderen: peacewings
9 Yanıt
6438 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 15, 2013, 06:28:48 ös
Gönderen: Samuray
1 Yanıt
3390 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 16, 2013, 06:27:39 ös
Gönderen: ceycet
6 Yanıt
4167 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 17, 2013, 07:22:24 öö
Gönderen: ceycet
1 Yanıt
2873 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 17, 2013, 01:15:12 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
1828 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 20, 2015, 03:59:56 öö
Gönderen: Risus
0 Yanıt
2202 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 13, 2016, 03:55:24 öö
Gönderen: Risus