Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: "Kökü dışarıda olmak" üzerine düşünceler  (Okunma sayısı 9645 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 16, 2015, 01:23:33 öö
Yanıtla #10
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 631
  • Cinsiyet: Bay

Bu başlık uzayınca ben de gün içinde birkaç kişiye danışayım dedim. İçlerinde bu işlerden anlayacağını düşündüğüm Psikolog arkadaşlar da vardı,  8 yaşında olan küçük çocuklar da vardı.

Bu konuda bir cevabı çok beğendim. Onu da sizinle paylaşıp fazla abartarak tepkileri üzerime çekmek istemiyorum. 

Şöyleydi konuşma :

Ben : Bir tüzel kişiliğin veya sivil oluşumun kökü dışarıdadır denilince zihninde ne canlanıyor ?

Cevap veren kişi : Valla kökeni dışarıda ise sorun değil,  ama kökü dışarıda dersen işler karışır.

Ben : Nasıl karışır? 

Cevap veren kişi : Kök genetik bir bağı canlandırır akılda.  Ama köken olunca öyle canlanmaz, o daha çok tarihsel bir süreci ifade eder.

Ben : ( Sayın ADAM'ın kritik dediği soruyu açmak için bir soru sordum )  Peki İslamiyet 'in kökü nereye dayanır? 

Cevap veren kişi : Allah'a ya da Tanrı'ya. Yani neye inanılıyorsa ona dayanır.

Ben : ( Kabaca ) Buna bir örnek daha versene ?

Cevap veren kişi : Mesela ben sana desem ki , senin kökün Almanya'da. Burdan şu anlam çıkar. Senin ataların Almanya'da  ve sen aslında bir nevi Alman'sın.  Çünkü senin kökenin anne karnına düştüğün anda başlarken,  kökün 28.dereceden bir akrabandan geliyor olabilir.

Ben : Peki bir dernek veya oluşum  ( artık her neyse işte ) kökü dışarda olduğunda doğası gereği ona hizmet eder mi ?

Cevap veren kişi : ( O da bu soruda ağaç metaforunu kullandı )  Tabi eder. Kök varsa damarlar da vardır.  Kök kurursa ona baglı olan diğer birimler de bundan nasibini alır.

Sonrası da var ama bizim işimize yarayacak olanlar bu kısımda yer alıyor.

Bu konuşma ve diğer yoklamalar bittikten sonra bu "kökü dışarıdadır " konusu hakkında birkaç çıkarımda daha bulundum.

1 ) İnsanlara bir derneğin, kökü dışarıdadır dediğin zaman akıllarına, suyun baraj kapakları dışarıdadır gibi bir şey geliyor. Dedim demek, ya dışarıda olduğunu kabul etmeyeceksin ya da edersen , bu yöntemin  işe yarayamayacağını kabul edeceksin.

2) Bir şeyin kökü ile kökeni aynı şeyler değilmiş. "Kalemlik" kelimesinin kökü " kalem" olsa da kökeni " kalem" değilmiş.

3) Hele ki bu şey,  insanlar tarafından birçok suçlamalara maruz kalan Masonluk teşkilatı için söyleniyorsa zihinlerde zaten peşin peşin teoriler döndüğü için,  " haklısın kardeşim kökümüz dışarıdadır ; ancak bizim kökümüz dışarıda da olsa biz onlara hizmet etmiyoruz" demeyeceksin.  Çünkü bunu dersen,  sonrası arada kaynar gider. Adam üç gün sonra yine aynı soruyla gelip seni çileden çıkarabilir çünkü .

4) Biri çıkıp sana dese ki , kardeşim senin üye olduğun derneğin kökü dışarıda ve siz bu memleketi bırakmış onlara hizmet ediyorsunuz.

Burada senin yapacağın şey belli.

Fazla uzatmadan ilk etapta göğsünü gere gere , doğruyu söyleyeceksin.

Yani diyeceksin ki, kardeşim bizim kökümüz dışarıda mışarıda değil.Yanlış biliyorsun.  ( Yanlış bildiğinin gerekçesini de sakince ona bildireceksin )

Öyle olursa sonrası senin için daha az yorucu olur.

...

Olay bu kadar basitken zorlaştırmaya, olayı daha da sıkıştırmaya gerek yok bence.

Bu suçlama ve benzeri şikayetler hangi kuruma gelirse gelsin, eğer ortada da milli bir özellik mevcutsa bunu bu şekilde lağvetmekten başka çare yok.

Aksi durumu yukarıda da bahsettiğimiz gibi birçok savrulma yaratıyor.















 
« Son Düzenleme: Ağustos 16, 2015, 01:49:07 öö Gönderen: İNSAN »


Ağustos 16, 2015, 09:00:26 öö
Yanıtla #11
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Başka kurumları ve benzetmeleri bir yana bırakalım.

Konu sadece Masonluk ile ilgilidir ve benim de yapmış olduğum gibi tartışmayı polemiğe sürüklemek anlamsız ve bir o kadar da yararsızdır.

Bu konuda yapılması gereken, önce bir araştırmadır: Masonluk için "kökü dışarıda" sözünü ilk kez kim ya da hangi eğilimde bulunan kişiler, hangi amaçla, nerede söylemiş?

Bu ilkin sonrasında bu konu nasıl bir kullanım ya da değerlendirme geçirmiş?

Bir diğer deyişle böyle bir kötüleme ya da suçlama, hangi tarihsel dönemde, hangi koşullar altında, hangi niyetle ortaya atılmış?

Bu yapılacak olursa, kim bilir, belki de bu deyişin bir göreli haklılığı bulunabilir.



 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ağustos 16, 2015, 03:05:41 ös
Yanıtla #12
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Tek bir korku var oda ihanet.

karahan
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ağustos 16, 2015, 04:22:56 ös
Yanıtla #13

Sayın spock'un iletisini okurken aklıma takılan bir şey oldu.

Verilmek istenen mesajlardan biri şuydu: Masonlar bağlı oldukları ülkenin kanunlarına, yasalarına ve ona ait mercilere saygılıdır. Buna peki ama Masonluk ve Masonlar aynı şey değil ki. Yani, akılcılığı ve bilimselliği esas alan, benim şahsi fikrimce vatandan ziyade önce İNSAN'a değer veren Masonluk, nasıl olur da bunların olmadığı ülkelerde, bu çelişkiyi bir doğallık olarak addeder? Masonluk böylesine o ülkelerin yapısıyla-inançlarıyla-sistemiyle çekişirken, Masonlar nasıl "biz tabî olduğumuz ülkelerin yasalarına saygılıyızdır ve uyarız" diyebilir?

Masonluğun kendine özgü bir algısı var. Ve bu algı her ülkedeki genel algı ile örtüşmeyebilir. Bu çok doğaldır. Ama Masonluk, insana değer vermeyen, dogmatizmin karanlığına gömülmüş, yasa diye kanun diye adalet diye haksızlığın marşının çalındığı ülkelere, "biz yasalarınıza saygılıyız" diyebilir mi? Böylesi yasalara saygı, Masonluğun ilkeleri ve idealleri ile çelişmek demek değil midir?

Belki şöyle dersek daha iyi olur: Masonluğun kendine özgü sistemi, insan ve inanç algısı vardır. Bu kimi ülkelerle daha çok örtüşür, kimiyle daha az. Masonluk, kendi ilkeleri ve idealleri aracılığıyla önce üyelerini sonra da onların vasıtasıyla toplumu dönüştürmeyi hedefler. Bu bağlamda, Masonluğun saygı duyduğu yasalar-kanunlar-kurallar vs. bellidir. Masonlukla çelişen yasalara-kanunlara-görüşlere karşı, Masonlar akılcılık ve bilimsellik yöntemiyle mücadele ederler.

Bilmem, etmezler mi? Üyeleri aracılığıyla toplumu dönüştürmenin hayalini kurmazlar mı?

Ve son bir soru daha: Masonluk için önce vatan mı gelir yoksa insanlık mı? Vatanların kuralları-kanunları-yasaları vs. mi insanlığın evrensel gereklilikleri mi?

"Eğer ülkeme yararlı olacak, diğer ülkeleri mahvedecek bir şey biliyorsam prensime önermem; çünkü ben önce bir insanım, sonra bir Fransız’ım. Ben zorunlu olarak insan doğdum ve tesadüfen Fransız oldum." Montesquieu.
• Laborare est Orare XXII.
• ... Bense daha önce duyulmamış, yeni şeyler söylediğim için onların ilenç ve lanetlemelerine maruz kalmaya devam edeceğim.... Simon Magus


Ağustos 16, 2015, 04:52:12 ös
Yanıtla #14
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Masonluk her ülkede yaşayamamaktadır; yoktur.

Bu tarihte de böyleydi; günümüzde de böyledir.

Yakın tarihte, örneğin Çekoslavakya'da Masonluk ortadan kaldırılmıştı. Oysa şimdi gerek Çek Cumhuriyeti gerek Slovenya'da çok hızlı bir gelişim sergilemektedir.

Buna karşın, çoğu kimsenin bilmediği için sandığının tersine, İsrail'de çok zor yaşayabilmektedir. Teokratik İslam ülkelerinde de yoktur ama Morocco bu bakımdan dehşetli bir şekilde farklıdır. Komünist ülkelerde yaşayamamışsa da Küba da neredeyse zorunlu gibidir.

Masonluğun yasalarıyla ülkelerin yasaları arasında çelişki yoktur. Böyle bir çelişki olduğunu ileri sürenler, Masonluğu bilmeyen art niyetli ya da kıskanç kimselerdir.

Elbette her insan için önce kendisi, sonra ailesi, sonra yakın çevresi, sonra ülkesi vatanı önemli ve önceliklidir. Tüm insanlık bunlardan sonra gelir.

Bu, tüm masonik yazı ve anlatımlarda açıkça belirtilmiştir.

Bunlara karşın ben önceki sorumu yinelemeliyim:

Masonluk için "kökü dışarıda" sözünü ilk kez kim ya da hangi eğilimde bulunan kişiler, hangi amaçla, nerede söylemiş?

Bu sorunun yanıtı verilmezse olmaz.

Üstelik bu deyiş sadece Türkiye'ye özgü bir deyiştir. Ülkemizdeki insanların bilgi ve kültür noksanlığının istismar edilmesi amacıyla, Osmanlı Devleti'nde, Abdülhamit döneminde yaratılmış bir yanlış düşününün yansıtılmasıyla  kullanılmıştır. (unutmayalım ki Abdülhamit döneminde yasa yoktur; padişahın iradesi vardır. Masonlar, bulundukları ülkenin yasalarına saygılıdır denilirken, bu, bir monarkın keyfince insanları ezmesine göz yummayı içermez.) Başka hiçbir ülkede benzeri yoktur.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ağustos 16, 2015, 04:54:07 ös
Yanıtla #15
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Bence soru çok iyi cevabıda çok basit.
Çok aşırı teknik terimler ile işi dahada karmaşık hale getiriyoruz.

Cep telefonunun menşeii,kökeni dışarıya ait belki ama genelde insanlık faydalanıyor ayırt edilmeden.
Bir şeyin kökenin yahutta kökünün içeride yada dışarıda olması o fikir ve felsefeyi sadece uygulanışı bakımıundan etkiler.

Masonluğun kökeni dışarıda o tamam peki bu bizim masonluğun üzerinde ne kadar belirleyici.
Sn.İnsan açıklanabilecek her teknik veriyi hemen hemen anlatmış.

Microsoft kökeni dışarıda olan bir firmadır,yönetimide kendi atadığı bir ceo ile yapılır o ülkede,lakin bağlı bulunduğu ülkenin ticari kurallarına uyar ve kendi bildiği gibi kendi sistemi ile yönetir.

Şimdi bunu masonluğa uyarlayamayız,ozaman olan şudur kökeni dışarıda olan masonluk yine dışarıdan gelen tamimlerle yönetilir.
Bu bizim net bilebileceğimiz bir şey değildir.

Karahan
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ağustos 16, 2015, 05:57:29 ös
Yanıtla #16
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Bu konuda Türkiye'de "kökeni dışarıda" denmemiştir. "Kökü dışarıda" denmiştir.

İkisi arasında fark vardır.

Fakat bu farkın tartışılmasını bir yana bırakalım; zaten açıkça böyle denmese de yapıldı.

Soruyu tekrarlıyorum: Türkiye'de Masonluğu kökü dışarıda diye niteleyen kimdir? Bu söz, ne zaman nerede söylenmiş ya da yazılmıştır?

Bilmeden görüş oluşturmak yerine, bunun araştırılıp ortaya konmasında yarar var.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ağustos 16, 2015, 07:29:58 ös
Yanıtla #17
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

ATATÜRK e aittir.

Atatürk Masonları Nasıl Kapattı
Komünistlerin (sosyalistlerin) faaliyetlerine dair aldıkları kararlarından biri şöyle idi: 'Hangi ülkede faaliyet gösteriyor iseniz, o ülkenin ölmüş devlet adamlarını sahiplenecek, yapacağınız propaganda ile onu ve dediklerini çizgimize çekeceksiniz. Aradan yıllar geçtikten sonra herkes onu 'devrimci (solcu)' bilecek.'

Tokat Milletvekili Ahmet Gürkan, Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmada 'Sosyalizmanın anası masonluktur!' diyor. Öyle olduğunu da madde madde elindeki delillerle ispat ediyor. Siz yaşadığınız süre içinde; okulda, işte, işyerinde, çarşıda, pazarda her yerde karşılaştığınız insanlardan, tanıdıklarınız veya değil hangisinden duydunuz birinin çıkıp da '-MASONUM' dediğini?

Duymadınız, duyamazsınız... Ama onlar solcuyum, sosyalistim, devrimciyim, ateistim, komünistim derler. Kılıktan kılığa girerler.

İlginizi çekeceğini umduğumuz ibret dolu bir yazı, Eski Van milletvekili ve vatanın sevilen asil evladı muhterem İbrahim Arvas'in kaleminden:

'Hatıratım sona yaklaşırken memleketimizde locaları bulunan Masonlardan biraz bahis etmek isterim. Masonların İstanbul, İzmir, Adana ve Ankara'da birçok locaları vardır.

Mustafa Kemal Paşa'nın sevmediği iki zümre vardı. Birincisi DÖNMELER, ikincisi de MASONLAR'dı.

Bir gün eski adliye vekili Mahmut Esat Bozkurt’u çağırdı. Kendisine Masonların taksimat, teşkilat ve ahvalini bildirir bir kitap verdi.

'-Bunu güzelce mütalaa et, bir takrirle Halk Partisi Grup Başkanlığına ver, grupta bunlara şiddetli bir hücum yap ve grupça kapanmasına delalet et. Seninde bu işte büyük şeref payın olacaktır.' dedi.

Grup günü Mahmut Esat Bozkurt riyaset makamına bir takrir verdi ve takririn okunmasını reisten rica etti. Kâtip takriri okudu. Grup dinledi. Hülasası şöyle idi:

'Bizim Eba ancet gelen atalarımızın mensubu bulunduğu tarikatları kapattık, Masonluk ta kökü dışarıda bir Yahudi tarikatından başka bir şey değildir. Memleketimizde bunun ne işi vardır? Bunu da grup kararıyla kapatalım.'

Ve söz istedi, kürsüye gelerek takririni gayet veciz olarak izah etti.

Meclisteki Masonları bir telaş aldı. Hele sözcüleri Şükrü Kaya'yı görse idiniz, başından süt dökülmüş kediye benziyordu.

Meşhur hatip Mahmut Esat Beye söz yetişebilir miydi? Şükrü Kaya Masonluğun bir hayır (!) müessesesi olduğunu kürsüden söylediği zaman grubun hemen bütün azası yüzüne haykırdılar.

Hayır, eserleri dediğiniz nedir, birisini gösterebilir misiniz? Yalan söylüyorsun, in aşağı! Dediler. Mahmut Esat ise MASONLUĞUN kökü dışarıda, gizli, memleket ve millet için Munzur bir tarikat olduğunu ve her yerde umumi reislerinin yani müşrik-i azamlarının YAHUDİ olduğunu birçok vesikalarla ispat etti.

Şükrü Kaya, Kazım Özalp, Mazhar Germen son çareyi Katib-i umumi Recep Peker'e iltica etmekte buldular. Ve salonda oturan Recep Peker'in etrafını alarak yalvarmağa başladılar. Gruptaki hava çok elektrikli idi. Heyecan son haddini bulmuş, her taraftan.

'-KAPATALIM!' sesleri yükseliyordu. O esnada Recep Peker söz istedi ve kürsüye gelerek:
'-Arkadaşlar, çok mühim bir işin üstündeyiz, müsaade buyurun, bu işi bir defa da devlet reisine götürelim, onun da reyini alalım, gelecek hafta bugün tekrar huzurunuza getireceğim, dedi.

Bu söz grubun tasvibine mazhar oldu ve mesele gelecek haftaya kaldı. Bir hafta sonra olsun, biz herhalde bütün locaları kapatırız dediler. Ertesi hafta Recep Peker geldi ve kürsüye çıkarak şu müjdeyi verdi:

-Arkadaşlar, bugünden itibaren Türkiye'de Masonluk kalmamıştır ve bütün localar kapanmıştır.

Salonda bir kıyamettir koptu, alkışlar, bağırmalar ve KAHROLSUN YAHUDI USAKLARI! sesleri tavanları çınlatıyordu.

Şükrü Kaya ile arkadaşları ortadan sırra kadem basmışlardı. Grup dağıldıktan sonra Doktor Mim Kemal'i öne katarak meclisteki Masonlar toplu olarak Reis-i cumhura gitmişlerdi. Mim Kemal, Reisicumhura hitaben:

-Efendim, biz zaten maiyet-i devletinizdeyiz, fakat siz meşrik-i azamımız olursanız biz pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız, demiş. Reis-i cumhur,

-Peki bir şey soracağım, bana cevap veriniz de sonra... Siz Avrupa’da hangi locaya bağlısınız ve metbunuzun ismi nedir?

-Biz Cenova'ya tabiiz ve reisimiz de BARCA MISON Cenaplarıdır, demişler.

Bunun üzerine küplere binen MUSTAFA KEMAL PAŞA onlara hitaben:

-HAYDİ DEFOLUN BURADAN, CEHENNEM OLUN GİDİN, YAHUDI UŞAKLARI! Benim milletim bana kahraman sıfatını verdi, ben sizin gibi, bir çıfıt yahudiye uşak mı olacağım? Bu gece sabaha kadar Türkiye'deki bütün localarınızı kapatmadığınız takdirde yarın teşkil edeceğim divan-ı harbi örfi'ye hepinizi verir ve astırırım! Haydi defolun karşımdan!

diyerek onları kovmuş, onlar da yıldırım telgraf ve telefonlarla vaziyeti İstanbul, İzmir ve Adana'ya bildirdiler ve sabah olmadan hepsinin kapanma kararlarını getirip henüz sofrasından kalkamayan reisicumhura verdiler ve derin bir nefes aldılar.

Reisicumhur Mustafa Kemal Paşa bu suretle bütün MASON localarını kapattı.

İsmet Paşa'nın reis-i cumhurluğu sırasında kanun-u mahsusla localar kapanmadı diye Masonların müracaatı üzerine tekrar localar açılıp faaliyete başladılar.

Ve 1952 de ise Atatürkçü geçinen ve onunla iftihar eden CELAL BAYAR da, Ahmet Gürkan'ın teklif ettiği ve Masonların loacalarını kapatmak istediği kanun teklifini reddderek bu suretle localarını kanunla pekiştirdi.

Tabii bu ameliyeyi Meclis yaptı, fakat bu müzakerelerin devam ettiği üç celse zarfında Celal Bayar reisicumhur locasına gelerek (1) kanunun müzakerelerini sonuna kadar takip etmiştir.


(1) Bu tarihi müzakereleri ben de basın locasından takip ediyordum. Yanımda Burla'nın Ankara Müdürü Alaeddin Mizanoğlu vardı. Milyonluk müessesini kapatıp gelmiş, heyecan içinde müzakereleri takip ediyordu. Celal Bayar da olanca heyecanıyle hatipleri dinliyor fakat gözlerini benden ayıramıyordu. Haklı idi, onu bir hiçlikten o mevkiiye dünya masonluğu getirmişti.

Cevat Rifat Atilhan
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ağustos 16, 2015, 08:42:49 ös
Yanıtla #18
  • Mason
  • Aktif Uye
  • *
  • İleti: 718
  • Cinsiyet: Bay

Cevat Rifat Atilhan

Korkarım ki Sn. Karahan'ın alıntıladığı yazıyı kaleme alan kişi bir Nasyonal Sosyalist, yani Nazi. O da yetmezmiş gibi hayalperest bir komplo teorisyeni. Tabi müneccim olmaya gerek yok, aynı zamanda bir kiralık kalemşör. 1934 yılında, yani Adolf Hitler'in güçlenmeye başladığı dönemlerde bu kişi tarafından kaleme alınan yazı ve kitaplara bakınız. Mahmut Esat Bozkurt konusuna ise hiç girmeyelim. Madem Yahudi uşağıydı masonlar, madem kötülerdi, sen niye adaylık başvurusunda bulundun o zaman diye sorarlar adama.  :)

Bu yukarıda anlatılan hikayedeki tek doğru bilgi, Mustafa Kemal Atatürk'ün gerçekten de masonluğun kökü dışarıda bir organizasyon olabileceğine dair kaygıları ve bu konuda yapmış olduğu sohbetler ve çeşitli kişilere sormuş olduğu sorular. Bir de ülkenin bekası için, o dönemde şartlar öyle gerektirdiği için mason obediyansının, Atatürk'ün de uygun gördüğü bir çerçeve içerisinde çalışmalarını durdurmuş olması. Onun dışında anlatılanların hepsi yalan. Özellikle 30'lu yıllarda Uyku Dönemi öncesinde Ankara'daki loca binasının inşası için Yüce Önderimizin kendi cebinden finansman yardımı sağladığı gibi bir gerçek varken.

Cevat Rıfat Atilhan:

74 eser ve binlerce makale yazan Atilhan, yazılarının içeriğinden dolayı Yahudiler tarafından Türkiye'nin Hitler'i olarak nitelendirildi. Türkiye'deki Nazi sempatizanlarının en önemlilerinden biriydi. Ona göre pek çok kötü gelişmenin sorumlusu Yahudiler idi. Yahudilerin dünyayı istila etmeye çalıştığını yazılarında belirten Atilhan, Bolşevik Devrimi'nin Troçki gibi düşünen Yahudilerin eseri olduğunu iddia etti. Atilhan'a göre, Yahudi ve siyonist eş anlamlı kavramlardı. Atilhan, "kan iftirasının" yani dinsel olarak Hıristiyan kaynaklı anti-semitizmin en önemli temlarından biri olan Yahudilerin Hıristiyanlar çocukları kaçırıp, kanlarını akıtıp hamursuz imal ettiklerine inanan ve propagandasını yapan ilk Türk ve Müslümandı. Atilhan'ın 1933-34 yıllarında yayımladığı Milli İnkılap dergisi Nazi ideolojisinden etkilenmişti. Nazi ideologu Julius Streicher'in yayınladığı Der Stürmer'de yer alan karikatürler Milli İnkılap'ta aynen kullanıldı. 1934'te Nihal Atsız Orhun dergisinde[3], Cevat Rıfat Atilhan ise Milli İnkılap dergisinde Yahudilere karşı ırkçı yazılar yazmaları sonucunda halk etki altında kalarak Yahudi azınlığa karşı şiddet olaylarına girişti.[3] Tekirdağ, Edirne, Kırklareli ve Çanakkale gibi illerde Yahudilere ait dükkân ve evler yağmalandı[4] ve birçok kadına tecavüz edildi.[5] Atilhan, aynı zamanda masonluk karşıtı yazılar yazdı.

Eserleri:

Ey Türk! Düşmanını Tanı!
İslamı Saran Tehlike ve Siyonizim
İğneli Fıçı-Tarih Boyunca Yahudi Mezalimi-
Masonluk Nedir? Tarihte ve Günümüzde Masonluk
Türk Oğlu! Düşmanını Tanı!
Bütün Açıklığıyla İnönü Savaşları ve Gerçek Kahramanlar
Menemen Hadisesinin İç Yüzü
Sultan Abdulhamid Han Ve İttihatı Terakkicilerin Cinayetleri
Yahudiler Dünyayı Nasıl İstila Ediyorlar?
Medeniyetin Batışı
Siyonizm ve Protokolları
Tarih Boyunca İslam Hakimiyeti ve Uğradığı Suikastlar
Gizli Devlet ve Fesat Programı
Tarihte ve Günümüzde Masonluk
İslam ve Beni İsrail
Dünya İstilacıları
Çağ Açan Hükümdar Fatih
31 Mart Faciası
Türk! İşte Düşmanın
Musa Dağı
Suzi Liberman'ın Hatıra Defteri
Filistin Cephesinde Yahudi Casusları
Farmasonluk Nedir? 24 Sina Cephesinde Yahudi Casusları
Dünya İhtilalcileri İsrail
Farmasonluk İnsanlığın Kanseri
Farmasonlar İslamiyeti ve Türklüğü Yıkmak İçin Nasıl Çalıştılar
İstiklal Harbi'nde Sarıklı Kahramanlar
Live long and prosper.


Ağustos 16, 2015, 09:26:40 ös
Yanıtla #19
  • Mason
  • Aktif Uye
  • *
  • İleti: 718
  • Cinsiyet: Bay


Yani, akılcılığı ve bilimselliği esas alan, benim şahsi fikrimce vatandan ziyade önce İNSAN'a değer veren Masonluk, nasıl olur da bunların olmadığı ülkelerde, bu çelişkiyi bir doğallık olarak addeder? Masonluk böylesine o ülkelerin yapısıyla-inançlarıyla-sistemiyle çekişirken, Masonlar nasıl "biz tabî olduğumuz ülkelerin yasalarına saygılıyızdır ve uyarız" diyebilir?


Bunların olmadığı ülkelerde zaten masonluk da yoktur. Masonluğun hangi ülkelerde varlık gösterdiği bellidir.

Masonluğun kendine özgü bir algısı var. Ve bu algı her ülkedeki genel algı ile örtüşmeyebilir. Bu çok doğaldır. Ama Masonluk, insana değer vermeyen, dogmatizmin karanlığına gömülmüş, yasa diye kanun diye adalet diye haksızlığın marşının çalındığı ülkelere, "biz yasalarınıza saygılıyız" diyebilir mi? Böylesi yasalara saygı, Masonluğun ilkeleri ve idealleri ile çelişmek demek değil midir?


Yasa başkadır, yasaların uygulanmaması veya kötüye kullanılması başka. Her mason Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na uymak ve kendi çapında korumakla yükümlüdür. Eğer yarın-öbür gün anayasa değişir de, sizin dediğiniz gibi karanlık ve çağ dışı bir anayasa yürürlüğe girerse, o zaman zaten o anayasa gereği masonluk da yasaklanır. Dolayısıyla yasalara saygılı olmak veya olmamak gibi bir durumun da anlamı kalmamış olur.

Üyeleri aracılığıyla toplumu dönüştürmenin hayalini kurmazlar mı?

Hayal kurmak ile toplumsal eylem yapmak arasında dağlar kadar fark var. Masonluk toplumsal eylem yapmaz.

Ve son bir soru daha: Masonluk için önce vatan mı gelir yoksa insanlık mı? Vatanların kuralları-kanunları-yasaları vs. mi insanlığın evrensel gereklilikleri mi?

1700'lü yılardan beri nice mason ülkeleri için savaşmış, kimileri bu uğurda hayatlarını kaybetmişlerdir. Hatta Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nda olduğu gibi birbirlerine karşı savaşan masonlar da olmuştur. Türk Kurtuluş Savaşı'nda da örnekleri vardır.

Masonluk "temelden-tepeye (bottom-up) bir toplumsal gelişim sürecine inandığından, önce vatan gelir. Yani birey ==> yakın çevre ==> geniş çevre ==> toplum ==> ülke ==> tüm insanlık.

Kendinizi ve ülkenizi geliştirmeden, tüm insanlığa yarar sağlayamazsınız. Fakat bu önerme, Montesquieu'nün değindiği, diğer ülkeleri mahvedecek, insanlığa zararı dokunacak konuları tabi ki içermemelidir. Örneğin nükleer silahların icadı. Fakat icad edene sorduğunuzda da size şunu der. "Ben bunu icad etmeseydim, başka bir ülke icad edecekti. Şimdi her ikimizde ettik ve dünya bu sayede bir dengeye oturdu. Barış bu şekilde sürdürülebildi."
Live long and prosper.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
9 Yanıt
21072 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 16, 2011, 11:16:33 ös
Gönderen: AMON RA
19 Yanıt
14958 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 08, 2012, 09:45:54 ös
Gönderen: smyrnali
36 Yanıt
23849 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 23, 2012, 10:20:17 öö
Gönderen: Masor1976
49 Yanıt
30251 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 29, 2014, 11:29:47 öö
Gönderen: ABCDEF
15 Yanıt
13265 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 07, 2015, 01:28:57 ös
Gönderen: _SplendouR_
8 Yanıt
9904 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 09, 2018, 12:28:29 öö
Gönderen: Tık-Tik-Tak
0 Yanıt
4575 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 30, 2010, 02:58:20 ös
Gönderen: karahan
11 Yanıt
13673 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 12, 2014, 04:25:08 öö
Gönderen: resurrected
17 Yanıt
8593 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 17, 2016, 10:38:10 ös
Gönderen: resurrected
10 Yanıt
5463 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 27, 2014, 06:25:26 ös
Gönderen: KAM