Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: De Optimo Reipublicae Statu deque Nova Insula-2  (Okunma sayısı 1937 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 25, 2009, 11:40:52 ös

Ütopya’nın İçeriği:


Ütopya’nın Birinci Bölümü:

More’un unutulup gitmesini engelleyen en büyük eseri 1915-16 yıllarında yazdığı ütopya adlı eseridir.
Ütopya iki bölümden oluşmuştur. Latince yazılmış olan ütopya iki yılda tamamlanmıştır. More önce Ütopya’nın ikinci bölümünü sonra birinci bölümünü yazmıştır. More düşlediği kusursuz düzeni ikinci bölümde anlattıktan sonra kendi ülkesindeki ve tüm Avrupa’daki durumu Ütopya’daki düzenle karıştırıp ne kadar berbat olduğunu da birinci bölümde anlatmıştır. More okuyucularına adeta “bir şu Ütopia’ların bir de bizim şu halimize bakın” mesajını vermek istemiştir.


Ütopia’nın anlamı “hiçbir yerdir.” Bu herkes tarafından bilinmesine rağmen More öyle bir yer varmış gibi anlatır. Ütopia’nın başkahramanlarından Ropheal Hythloday gevezelik eden anlamına gelir. Bir gemici olduğu sanki gerçekten yaşadığı ve More’un onunla konuştuğu gibi gösterilmeye çalışılır. Ütopia bir adaydı ve bu adanın nerde olduğu tam bilinmiyordu. Ayrıca adanın Anyder adlı bir nehri vardı. “Anyder” ise suyu olmayan anlamına geliyordu.


More Anters kentine gittiğinde orada Peter Giles ile tanışır. Daha sonra Notre Dame da Peter Giles More’u bir gemiciyle tanıştırır. Bu gemici Portekizli Latince ve Yunanca’yı çok iyi bilen gençliğinde varını yoğunu kardeşine bırakıp dünyayı dolaşma sevdasına kapılan America Vespuci gibi Amerika kıtasını keşfeden bir denizciyle kader birliği yapan Rapheal Hythoday’dır.


Raphael Thomas More’un düşlerini dile getiren onun yerine onun gibi konuşan hayali bir kahramandı. Rapheal dünyayı gezerek birçok yer görecek gördüğü yerlerin kötülüklerini ve acımasızlıklını anlatacak ve en sonunda bu olumsuzlukların dışında ideal ve adil bir düzen sunan Ütopia adasına demirleyecekti. Yani Rapheal bütün dünyayı gezmiştir ancak Ütopia adasında kusursuz bir devlet görmüştür. Bu kusursuz düzeni ikinci bölümde anlatacağı için birinci bölümde başka konulardan konuşulur.


Rapheal’in anlatımıyla More’un krallara bakışı şöyledir “Barış Avrupa Krallarının umunda değildir. Onlar kan dökerek ülkeleri ele geçirirler sadece. Kralların danışmanlarına gelince onlar daha yüksek mevki kapmaktan keselerini altınla doldurmaktan başka bir şey düşünmeyen metelik etmez dalkavuklardır.”


More ülkedeki yoksulluğun nedeninin soylular olduğun belirtir. Soyluları bal vermez arılara benzetir. Onların başkalarının alın teriyle geçinen topraklarında yaşayanların derilerini yüzen caniler olduğun belirtir. İngiliz zenginlerinin bencilliğinin yasalarla önlenmesi gerektiğin belirtikten sonra “Toplum her insana eşit bir güvenlik sağlamalıdır. Bir insan para çaldı diye öldürülmemelidir. Çünkü tanrı bir insanın değil bir başka insanın öldürmesini kendisini bile öldürmesini yasaklamıştır. Oysa biz yasaların gölgesine sığınarak bir birimizi boğazlıyoruz” (Urgan200043).
More’un yaşadığı dönemde Kral tanrının yeryüzündeki temsilcisi sayılırdı. Ulu bir varlık olan kral için her şey feda edilebilirdi. Kral canı isterse ülkenin tüm varlığına el koyar özel vergilerle halktan para toplayabilir sıkıntı çekmemek için her şeyi yapabilirdi. Onun baskı ve haksızlığa uğrama hakkı yoktur olmamalıdır. Ama Rapheal daha doğrusu More böyle düşünmemektedir. “Kralın en kutsal görevi kendinden önce halkın mutluluğunu düşünmektir. Zorba kralın tahtta oturmaya hakkı yoktur. Halkın acıları iniltileri ortasında keyif sürmek krallık değil zindan bekçiliği demektir”.


Thomas More Ütopia’nın birinci bölümünde mülk sahipliğinden de yakınır. Memleketin zenginliğinin eşit dağıtılması gerektiği mülkiyet hakkı toplumun temeli oldukça en kalabalık ve yararlı sınıfın yoksulluk açlık umutsuzluk içinde yaşayacağını ısrarla belirtir. Ütopia’nın birinci bölümü özetle; İngiltere’deki akılsızlık ve bağnazlığı vurgular. Baskılarını zorbaca sürdüren kraldan kargaşa içinde yaşayan bir toplum vicdan özgürlüğünün ve dinsel hoşgörünün olmadığı bir ortam sadece üst tabakanın yaralandığı eğitim hakkı küçük bir azınlığın zengin ve varlıklı olduğu çoğunluğun yoksul ve çaresiz olduğu bir düzen bu bölümün ana fikrini oluşturur. Ayrıca bu düzenin tam karşıtı bir düzenin ipuçlarına da bu bölümde verilir.


More birinci bölümü Rapheal’den Ütopia adasını en ince ayrıntılarına kadar anlatmasını isteyerek bitirir. Rapheal- More arasındaki sohbete yemek yemek için ara verilir. Yemeğin ardından bahçeye çıkılır ve ikinci bölümün içeriğini oluşturacak sohbet başlar.


Ütoya’nın İkinci Bölümü:

İkinci bölümde Rapheal daha doğrusu More sanki gerçek bir yermiş gibi sanki kendisi orayı gözleriyle görmüş gibi Ütopia’yı ayrıntılı olarak anlatır.
Ütopia eskiden ada değilmiş. Burayı akıllı ve erdemli Kral Utopus kurmuştur. Bu adada biri diğerinden 24 mil uzakta olan 54 tane güzel kent vardır. Başkent adanın tam ortasında bulunan Amaraute’dir. Amaraute herkesin rahatça ulaşacağı temiz ve düzenli bir kenttir. Ütopia’da evler taş ve tuğladan üç katlı olarak yapılmıştır. Her evin büyük bahçeleri vardır. Bu bahçelerde çeşit çeşit ağaçlar yararlı bitkiler ve çiçekler vardır. Bahçeler ve evler arasında duvarlar yoktur. Kapıların kilidi de yoktur. Hiç kimsenin özel bir malı yoktur. Ne varsa herkesin malı olduğu için isteyen başkasının evine bahçelerine girebilir. Ayrıca her on yılda bir kurayla evler değiştirilir. Başka eve taşınırlar.


Ütopia’da kent dört parçaya bölünmüştür. Her bölgede bir çarşı vardır. bütün ihtiyaç maddeleri bu çarşıda depolanır. Besin maddeleri çarşıya gelmeden pisliği ve bulaşıcı hastalığı önlemek için kentin dışındaki akarsuda yıkanırdı. Ütopia’lılar acıma duygularının kan döke döke körleşmemesi için yenilecek hayvanları kendi vatandaşlarına kestirmezlerdi. Her evin başı çarşıya gidip istediği kadar besin alabilirdi. Hiç kimsenin gerektiğinden fazla eşya ve yiyecek alması aklından geçmezdi. Yöneticiler bölgeleri dolaşır maddelerin kıt olduğu yerlere diğer yerlerden aktarım yaptırırlardı.


Ütopia’da sofralarda yalnız kız çocukları değil erkek çocuklarda hizmet görürdü. Sofrada taşkınlık yapılmasın diye her gencin yanına bir yaşlı oturtulurdu. Gençlerin düşüncelerini çekinmeden açıklamaları serbestti. Gerçek bir demokrasinin olduğu Ütopia’da herkes aynı giyinir ancak bekarlarla kadın erkek ve evlilerin giyimleri arasında çok küçük farklılıklar olabilirdi.


Ütopia’lılar güzelliğe önem verirler ancak yüzlerini gözlerini boyamayı altınlar inciler elmaslar takmayı pek gülünç bulurlar.Ütopia’lılar inci ve elmaslara aldırmaz altına da öneme vermezler. Onlara göre bunlar az bulundukları için değerlidirler. Oysa sevgi dolu bir ana olan doğa hava su bitkiler gibi yararlı ne varsa yeryüzüne bırakılmış bu yararsız nesneler ise toprağın derinliklerine gömülmüştür. Altını rezil etmek için fırsat kollayan ütopyalılar onları suç işleyenlerin boynuna zincir parmaklarına yüzük kulaklarına küpe olarak takarlardı. Ada halkının gözlerini kamaştırmak için altın takan elçiler Ütopyalıların maskarası olur alaya alınırdı.


Ütopya’da yönetim demokratikti. Her kentte otuzar aile yılda bir gizli oyla bir yönetici seçer. Bu yöneticiler de halkın gösterdiği 4 aday arasından gene gizli oyla kent başkanını seçerler. Halk kent başkanını beğenirse değiştirmek zorunda değildir. Başarılı olmayan yönetici bir dahaki yıl seçilmezdi. Kent başkanları bir araya gelir kurultay oluşturur bu kurultay 3 günde ve gerektiği zaman toplanarak ülkenin durumunu gözden geçirip gerekli kararları alırdı. Bu kurultayın kararlarını denetleyen bir kurultay daha vardı. Yılda bir toplanan bu kurultay 54 kentten seçilen gün görmüş üç yaşlı kişiden oluşturuluyordu.


Ütopya’da fazla yasa yoktur. Zaten yasaya da ihtiyaç yoktur. Varolan yasalara karşı koymak kimsenin aklından geçmez. Çünkü bu yasaların doğruluğunu herkes kabul eder. Yargıçlar Ütopya’da baba gibi görülür. Herkesin kendini savunması daha doğru sayıldığından avukata ihtiyaç yoktur. Eğer avukatlar olursa yasalara karşı hile yolları da oluşur.


Ütopya’da suçu düpedüz işlemekle tasarlamak arasında fark yoktur. İkisinin cezası aynıdır. “Kötülük yapmak isteyenler sadece karşısına bir engel çıktığı için bu kötülüğü yapmamışlarsa niçin suçlu sayılmasınlar” diye düşünür Ütopya’lılar.Her şeye rağmen suç işleyen olursa o suçluların boynuna utanç simgesi olan altın takılır köle muamelesi yapılırdı. Köleler yenilecek hayvanları kesen zahmetli ve ağır işleri görürlerdi. Ütopia’da köle olanlara daha ağır şartlar uygulanırdı. Ütopya’da ölüm cezası da yoktu. Köle olarak cezalandırılıp doğruya iyiye yönlendirilip yeniden topluma kazandırma amaçlanırdı.


16. yy İngiltere’sinde Avrupalıların çoğu aylak aylak gezerken Ütopia’da hiçbir ayrım yapılmadan herkes çalışmak zorundaydı. Sadece sağlık engeli olanlar çalıştırılmazdı. Herkes her işte çalışırdı. Hem erkek hem kadın tarımla uğraşır zanaatkarlık yapar askere gider ve okur yazardı.


Ütopia bir tarım ülkesidir. Her kentin yakınlarında tarıma ayrılmış büyük alanlar vardır. Ütopia’lılar bu çiftliklerde dönüşümlü olarak çalışırlar. Böylece köye yerleşmiş bir köylü sınıfı ve şehirde yaşayan şehirli sınıfı yoktu.Ütopya’da herkes çalışmak zorundadır. Ancak hayvan gibi çalışmak yoktur. Üç saat sabah üç saat öğleden sonra olmak üzere günde 6 saat çalışılır. Öğlen iki saat dinlenilir. Yöneticiler çalışmaları denetler. Aylaklığa izin vermezler. Herkesin çalıştığı bir toplumda çalışma saatleri az olacak ve böylece insanlar kafalarını geliştirmeye zaman bulacaklardır.


Ütopya’da yaşlılara ve hastalara özenle bakılır. Her kentin dışında dört tane hastane vardır ve ihtiyacı karşılayacak büyüklük ve düzendedir. Hastanede bakım çok iyidir. Burada hastalara karşı en önemli tutumlardan biri de iyileşmesi mümkün olmayacak hastaların fazla acı çekmelerini önlemek için ölmelerini doğru bulmaktadır. Ruhun ölümsüzlüğüne inanıldığı için kişiye telkinde bulunulur eğer kişi ölmek isterse bir uyuşturucuyla hayatına son verilirdi. İstemeyen kişinin ölümüne izin verilmez. İntihar eden kişilere ise iyi gözle bakılmaz cesedi pis bir bataklığa atılır.


Ütopia’da kızlar 18 erkekler 22 yaşından önce evlenemezlerdi. Evlenmeden önce cinsel ilişki yasaktı. Bu yasağa uymayanlar olursa ömür boyu bekarlık cezasına çarptırılırlardı.Ütopia’da kadın-erkek eşittir. Evlenmeye niyetlenen çiftler yaşlı bir kadın ve erkeğin denetiminde çırılçıplak birbirlerine gösterilirlerdi. Ütopya’da boşanmada sınırlıydı. Sadece eşleri tarafından aldatılanlara yeniden evlenme hakkı tanınırdı. Aldatma suçu yinelenirse cezası ölümdü.


Ütopia’da öğretmenler çocuklara sadece bilgi vermezler. Onlara önce doğru dürüst düşünmesini öğretirler. Doğru ahlakın ancak doğru düşünceden doğabileceğini bildikleri için sadece yönetici ve bilimle uğraşanların değil tüm yurttaşların gerçek anlamda aydın kafalı olmalarını sağlamak gerekli görülürdü.


Ütopya’lılar çalışma saatlerinden sonra istediğini yapabilirler. Orada meyhane kumarhane bulunmadığı için kötü işlerle boşuna zaman harcamanın imkanı yoktur. Herkes doğuştan ölüme kadar eğitimin gerekli olduğuna inanır. Bilim sanat toplumun ortak malıdır. Ütopya’lılar Roma ve Mısır bilimi sanatı üzerine her şeyi bilirler. Hristiyanlık dininin gereklerini yerine getirirler.


Savaş onlar için hayvanca bir iştir ve tiksindiricidir. İnsanların kanını dökerek elde edilen zaferlerle övünülmez utanç verici bulunur. Ütopya’lılar ülkelerini savunmak zorunda kalırsa akıllarıyla savunma yaparlar. Ütopia’lılar dış ticarette kazanıp ülkelerinde dokunmadıkları para ve altınları savaşın pis işlerinde kullanırlar. Savaş başlar başlamaz düşman ülkenin en kalabalık yerlerine ve savaş meydanlarına ilanlar asılır onların krallarını öldürenlere büyük paralar öldürmeyip getirenlere ödülün iki katı kendileri teslim olanlara ise bütün ödüllerin verileceği ve canının bağışlanacağı bildirilir. Ütopia’lılar sadece kendilerinin değil düşmanlarının da acı çekmesini istemezler. Eğer bütün bunlara rağmen savaş kaçınılmaz olursa kendileri savaşmaz paralı askerler tutarlar. Buna rağmen de ülkeleri tehlikeye düşerse gönüllü olan herkes kadın-erkek fark etmeden savaşılır. Onlar savaşı öç almak için yapmazlar. Şehirleri yakıp yıkmazlar. Eğer savaşı kazanırlarsa sadece karşı devlete savaş masraflarını ödetirler.


Ütopya’da hiçbiri hor görülmeyen bir çok din vardır. Kimi güneşe kimi aya kimi bir gezegene veya kişiye tapabilir. Ama Ütopia’lıların çoğu tek tanrıya inanır. Bu tanrı dünyaya egemendir. Akılla dini hiçbir zaman bir birbirinden ayırmazlar. Falcılığa ve yıldızlara inanmaya pirim verilmez. Her şeyin başı doğadır. Doğada aklın çözemeyeceği şey yoktur. Aslolan akla göre yaşamak ve düşünmektir. Adanın en eski yasası olan “kimse dininden dolayı kötülenemez” maddesi en ciddi uygulanan maddedir. Herkes inandığı dinin propagandasını yapabilir ama başka dini kötüleyemez. Din adamları sadece dua etmez hastalara bakar bataklıkları kuruturlar.O çağda Avrupa’da boş inançlar aşılayan sayısız din adamları varken Ütopia’da sadece 13 rahip ve bir baş rahip vardır. Rahipler gizli oyla halk tarafından seçilir. Rahipler evlenebilir de. Hatta dul ve yaşlı kadınlar da rahip olabilirler. Rahipler kesinlikle devlet işlerine karışmazlar. Ütopia’lılar dinsel törenlerde kurban kesmezler Ütopia’lılar dinin ayırıcı yönlerini kullanmazlar birleştirici yönleriyle tapınaklarda ibadet ederler. Tapınaktaki ibadet ortak bir duayla sona erer.Ruhlarının yaşayacağını bildikleri için ölümden korkmazlar. Bir yakını ölen asla ağlamaz. Ölünün cenazesi şölen havasında neşeli şarkılarla kaldırılır.


Hem toplumsal hem kişisel mutluluğa varmak isteyen Ütopya’lılar için hoş yaşamak dünyanın tadını çıkarmak iyi bir şeydir. Hem kendileri hem de başkaları için diye düşünürler. Bütün insanlar yaşamın sevinçli sofrasına ortakça oturmalı ve dünyanın tadına varmalıdır. Ütopya’da kasaplık yasaktır. Avcılık da yoktur.


Thomas More eserini övgüyle bitirir.Ütopya’dan başka yeryüzünün hiçbir yerinde böyle erdemli insanlar ve kusursuz toplum yoktur. Ütopya’da hiç kimsenin parası mülkü yoktur ama; geçim derdi de yoktur. Kendisinin ve gelecek nesillerinin kaygısını duymadan mutludur insanlar.Avrupa’da devlet denilen şey bu değildir. Avrupa’da devlet zenginlerin yoksulları öldüresiye sömürmek için düzenledikleri suikastten başka bir şey değildir .


More Ütopyasını bir özlemini dile getirerek noktalar:“Şunu da saklamayacağım ki Ütopia devletinin birçok özelliklerini bizim kentlerimizde görmeyi isterdim. Bir umuttan çok bir dilektir bu”


Sonuç

Ütopia’da acılar ve haksızlıklar ortadan kaldırılmıştır.İnsanlar eşit ve özgür yaşıyorlardır.Kralın baskıları da yoktur soyluların lüks tutkusu da… Görevlileri parayla satın almak da mümkün değildir. Savaş naraları atan dinsel baskılar yapan yöneticiler de yoktur.” Kısacası ütopya; bir düş ülkesibir mutluluk diyarıdır
Bütün bu belirlemeler sonucunda Thomas More’un Ütopya’sında bir tasarım vardır. Bu tasarım bir adada kurulmuştur. Bu adada adaletli düzen düşleri vardır. Özel mülkiyet her türlü kötülüğün kaynağıdır. Adada özel mülkiyet de parada yoktur. orada herkes emeğiyle yaşama katılır. Ütopyalılar ürettiklerini ortak depoda biriktirir ve gerektiğinde kullanırlar.


M.Urgan'nın Ütopia Çalışmasından alıntıdır.

Saygılarımla...
Ben, ben olanım


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
3 Yanıt
3066 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 26, 2009, 02:05:48 ös
Gönderen: Genius Loci