Masonlar.org - Harici Forumu

Masonluk Bilgidir. Bilimdir. Ilimdir. => Felsefe => Kavramlar => Konuyu başlatan: ADAM - Eylül 20, 2009, 07:57:10 öö

Başlık: GÖRELİLİK VE BİLGİ - 4
Gönderen: ADAM - Eylül 20, 2009, 07:57:10 öö

SONUÇ

Hangi konuda olursa olsun, bilimsel bilgi görelidir.

Açıklama evresinden yoksun bulunan görsel ve deneyimsel bilgi de zorunlu olarak görelidir.

Doğanın nesnel gerçekliğine ilişkin tüm bilimsel bilgileri bir evrensel bütün olmak üzere birleştirip değerlendiren filozofik bilgi de, aynı durumdadır; doğadaki her olayın, her olgunun, her sürecin birbirleriyle olan tüm ilişki ve bağıntıları noksansız olarak açıklanmadıkça göreli kalacaktır.

Doğanın nesnel gerçekliklerine ilişkin bilginin saltık ve göreli yanları birbirlerinden ayrılamaz.

Eğer insan göreli bilgiyi küçümser ya da yadsırsa, buna karşılık bilginin saltık içeriğini “tek ve gerçek bilgi” olarak nitelendirip yüceltirse, dogmatizme yönelir.

Eğer insen saltık bilgiyi olanak dışı görür ve göreli bilgiyi saltıktan bağımsız sayarsa, doğa ile uyum gösteremeyen bir septisizme düşer.

Doğanın nesnel gerçekliklerine ilişkin bilginin artırılıp geliştirilmesi, ancak “sonsuzluk” terimiyle nitelendirilebilecek bir sürece yayılmıştır.

İnsan ancak algılayabildiklerini açıklayabildiği oranda bilgi sahibi olabilir. Bu bilgisi de doğanın sonsuzluğunda hep göreli kalacaktır.

BİTTİ

Başlık: Ynt: GÖRELİLİK VE BİLGİ - 4
Gönderen: Prenses Isabella - Eylül 20, 2009, 12:10:58 ös
Belirttiğiniz gibi 'Sonuç' anlamından hareketle Bilginin İlanihaye ( Sonsuzluk ) olduğunu kavradım.

Saygılar,
Başlık: Ynt: GÖRELİLİK VE BİLGİ - 4
Gönderen: Prenses Isabella - Eylül 20, 2009, 01:40:50 ös
Son olarak Bilgi hususunda şöyle bir çıkarsamaya sahip oldum ki o da elde edilen Bilgi ne olursa olsun önemi ve mahiyeti gereği eğer ki Insanlığa, Dunyaya ve bağlantılı olarak Evrenlere zarar vermesi durumunda Büyük Londra Kütüphanesi Yangını olayı misali hem kişiyi hem de sahip olunan bilgiyi anında yok eder. O yüzden çok dikkatli olunması gerekliliğine inananlardanım. Gerçi bu derecede bir tehlike arzeden Bilgi, kolay kolay kimsenin eline geçemediği gibi sahip olunması gerekenlerle yetindiğimiz için ki, en bariz örnek olarak ben bile bilmediğim hususlarda çok temkinli davranmaya çalışıyorum. Başıma iş açmaktansa beni ilgilendirmeyenler hususunda her zaman için kolay kolay burnumu sokmamaya gayret ediyorum. Fakat bilmediğim halde elime bir Bilgi geçse de inanın elim ayağım tutuşur :D ne yapacağımı bilemez durumda olduğum için hemen unutmak için elimden geleni yapıyorum.

Saygılarımla
Başlık: Ynt: GÖRELİLİK VE BİLGİ - 4
Gönderen: Genius Loci - Eylül 20, 2009, 09:41:44 ös
sn. isabell,

ikidir görüyorum büyük londra kütüphanesi yangınından bahsediyorsunuz. Bilgilendirme rica edeceğim, cahilliğime veriniz.

Büyük londra yangınını biliyorum, iskenderiye kütüphanesinin (3 kez) yakılığını biliyorum londra kütüphanesinin nazi bombardımanıyla yıkıldığını biliyorum ama büyük londra kütüphanesi yangını hakkında en ufak bir bilgi sahibi değilim. Acaba bu yangını kim başlatmıştır, kütüphane niçin yakılmıştır bir de hangi tarihte olmuştur?

Bilgilendirirseniz çok memnun olurum.

saygıyla.
Başlık: Ynt: GÖRELİLİK VE BİLGİ - 4
Gönderen: ozak1977 - Eylül 21, 2009, 12:04:55 öö
Bilgi kirliliği...
Başlık: Ynt: 1666 Büyük Londra Kütüphanesi Yangını
Gönderen: Prenses Isabella - Eylül 21, 2009, 10:52:43 öö
sn. isabell,

ikidir görüyorum büyük londra kütüphanesi yangınından bahsediyorsunuz. Bilgilendirme rica edeceğim, cahilliğime veriniz.

Büyük londra yangınını biliyorum, iskenderiye kütüphanesinin (3 kez) yakılığını biliyorum londra kütüphanesinin nazi bombardımanıyla yıkıldığını biliyorum ama büyük londra kütüphanesi yangını hakkında en ufak bir bilgi sahibi değilim. Acaba bu yangını kim başlatmıştır, kütüphane niçin yakılmıştır bir de hangi tarihte olmuştur?

Bilgilendirirseniz çok memnun olurum.

saygıyla.

Estağfurullah Sayın skullG; elbetteki dikkatinizi çeken şey hususunda sorgulama yapma hakkına sahipsiniz. Ya da merak edebilir ve ilginizi çekenler hususunda merakınızı gidermek adına bir tür girişimler yapılabilinir. Ama merakınızı gideremeyeceğim için üzgünüm :D Sayın Adam'la özelden birtakım şeyler paylaştım. Derinine inmek ise üzerime vazife olmayacağı için, en azından bunu idrak edebildiğimden affınıza sığınıyorum.

Saygılar,    
Başlık: Ynt: GÖRELİLİK VE BİLGİ - 4
Gönderen: ADAM - Eylül 21, 2009, 11:25:58 öö

1666 tarihli büyük Londra yangını, neredeyse kentin tümünü silip süpürmüş olan bir afettir. Bundan sonra kentin yeni baştan imarı gerekmiştir. Bu yangının sonrasının Masonluğun Tarihi ile de bir bağlantısı var. Ben de ona MASONLUK TARİHİ'NDE ANLATILMAYANLAR başlığı altındaki yazılarımdan birinde değiniyorum ama bu olay anlında Masonluğun Tarihi'nde anlatılmayan değil, anlatılan bir olaydır.

Bu yangında Londra'daki bir çok kütüphanenin yanıp kül olduğundan kuşku yoktur. Ancak bunu tarihteki diğer kütüphane yakma olaylarıyla bağdaştırmanın doğru olmayacağı kanısındayım.  Öyle olsaydı, doğrudan ve sadece kütüphane(ler) yakılırdı. Tarihte kütüphanelerin yakılması olayları ya bir dinsel bağnazlıktan ileri gelmiş ya da o ülkenin kültürünü yok etmeyi hedeflemiştir. Oysa o tarihte İngiltere'de böyle bir sorun yok.

Sevgiler.
     
Başlık: Ynt: GÖRELİLİK VE BİLGİ - 4
Gönderen: Prenses Isabella - Eylül 21, 2009, 11:43:00 öö

1666 tarihli büyük Londra yangını, neredeyse kentin tümünü silip süpürmüş olan bir afettir. Bundan sonra kentin yeni baştan imarı gerekmiştir. Bu yangının sonrasının Masonluğun Tarihi ile de bir bağlantısı var. Ben de ona MASONLUK TARİHİ'NDE ANLATILMAYANLAR başlığı altındaki yazılarımdan birinde değiniyorum ama bu olay anlında Masonluğun Tarihi'nde anlatılmayan değil, anlatılan bir olaydır.

Bu yangında Londra'daki bir çok kütüphanenin yanıp kül olduğundan kuşku yoktur. Ancak bunu tarihteki diğer kütüphane yakma olaylarıyla bağdaştırmanın doğru olmayacağı kanısındayım.  Öyle olsaydı, doğrudan ve sadece kütüphane(ler) yakılırdı. Tarihte kütüphanelerin yakılması olayları ya bir dinsel bağnazlıktan ileri gelmiş ya da o ülkenin kültürünü yok etmeyi hedeflemiştir. Oysa o tarihte İngiltere'de böyle bir sorun yok.

Sevgiler.
     

Bu yangının Masonlukla bir ilgisinin olabileceğini mi düşünüyorsunuz Sayın Adam? Özür dilerim, şaşkınlıkla olayı karşıladığımın bilincindeyim ancak durum karşısında bilinçsizliğimin bir ürünü olduğu için tam detaylarından mahrum kalmaktayım . Bunun için de yorum yapmaktan sanırım vazgeçmeliyim. Çünkü bazı noktalara değinmem galiba, kurcalamam, benim boyumu aşıyor, diye düşünüyorum.
Başlık: Ynt: GÖRELİLİK VE BİLGİ - 4
Gönderen: ADAM - Eylül 21, 2009, 12:01:24 ös
Sayın Isabell,

Hayır, yangının Masonluk ile doğrudan ilgisi yoktur. Ancak bu olaya Masonluk Tarihi'nde dedeğinilir. Şu nedenle:

Bu yangından sonra ortaya çıkan durum üzerine Christopher Wren adlı mekanikçi Paris'e gönderilir. Bunun nedeni de o sıralarda Avrupa'da artık Gotik Limari Stili'nin hem yapım süresi hem maliyeti nedeniyle gözden düşmüş olması, bunun yerine genelde "Neoromanesk" olarak anılan mimari stilinin getirilmesi ve bunun üneversitelerde okutulmaya başlanıp geleneksel inşaatçı ustaları yerine okumuş mimarların yetiştirilmesine başlanmasıdır. Alaylıların yerini okullular alıyor.

Christopher Wren Londra'ya döndüğünde kendisine önce "Sir" unvanı verilir. Ardından londradaki inşaatçı mason localarını devlet adına denetlemek üzere "büyük üstat" olarak göreve atanır. IAncak bu iş bu kadarla kalmaz. Sir Christopher Wren Londra'nın yeni baştan imarında birçok yapının mimarlığını da üstlenir. Aralarında en önemli olanı da St. Paul Katedrali'dir. Bütün bu yapıp etmeleriyle İngiltere Mimarlık Tarihi'nde Inıgo Jones'dan sonra en büyük mimar niteliğini edinir.

Masonluğun anlatılan genel tarihinre hep "Operatif Masonluktan Spekülatif Masonluğa Geçiş" diye bir deyiş kullanılır.  Bu şu anlama gelir: Önce operatif masonluk vardı; sonra onun yerine spekülatif masonluk geçti.

İşte bağlantı bindan ibaret; .aşka bir şey değil. Ötesini ise ben bir başka başlık altında anlatıyor ve Masonluğun bu genel, anlatılagelmiş, resmi tarihçesinin yanlış olduğunu, bu işin içinde anlatılmamış şeyler bulunduğunu ileri sürüyorum. Eğer ilginizi çekerse yazdıklarımı izleyin.

Sevgiler.


 
 
Başlık: Ynt: GÖRELİLİK VE BİLGİ - 4
Gönderen: Prenses Isabella - Eylül 21, 2009, 12:03:53 ös
Sayın Isabell,

Hayır, yangının Masonluk ile doğrudan ilgisi yoktur. Ancak bu olaya Masonluk Tarihi'nde dedeğinilir. Şu nedenle:

Bu yangından sonra ortaya çıkan durum üzerine Christopher Wren adlı mekanikçi Paris'e gönderilir. Bunun nedeni de o sıralarda Avrupa'da artık Gotik Limari Stili'nin hem yapım süresi hem maliyeti nedeniyle gözden düşmüş olması, bunun yerine genelde "Neoromanesk" olarak anılan mimari stilinin getirilmesi ve bunun üneversitelerde okutulmaya başlanıp geleneksel inşaatçı ustaları yerine okumuş mimarların yetiştirilmesine başlanmasıdır. Alaylıların yerini okullular alıyor.

Christopher Wren Londra'ya döndüğünde kendisine önce "Sir" unvanı verilir. Ardından londradaki inşaatçı mason localarını devlet adına denetlemek üzere "büyük üstat" olarak göreve atanır. IAncak bu iş bu kadarla kalmaz. Sir Christopher Wren Londra'nın yeni baştan imarında birçok yapının mimarlığını da üstlenir. Aralarında en önemli olanı da St. Paul Katedrali'dir. Bütün bu yapıp etmeleriyle İngiltere Mimarlık Tarihi'nde Inıgo Jones'dan sonra en büyük mimar niteliğini edinir.

Masonluğun anlatılan genel tarihinre hep "Operatif Masonluktan Spekülatif Masonluğa Geçiş" diye bir deyiş kullanılır.  Bu şu anlama gelir: Önce operatif masonluk vardı; sonra onun yerine spekülatif masonluk geçti.

İşte bağlantı bindan ibaret; .aşka bir şey değil. Ötesini ise ben bir başka başlık altında anlatıyor ve Masonluğun bu genel, anlatılagelmiş, resmi tarihçesinin yanlış olduğunu, bu işin içinde anlatılmamış şeyler bulunduğunu ileri sürüyorum. Eğer ilginizi çekerse yazdıklarımı izleyin.

Sevgiler.


 
 

Tamam.
Başlık: Ynt: GÖRELİLİK VE BİLGİ - 4
Gönderen: quadriga - Eylül 21, 2009, 01:05:01 ös
Şehrin en önemli bölgesi ve Londra soylularının ikamet ettiği yer olan Westminster bu yangın ile neredeyse yokolmuştur. Bunun yanında dünyanın en büyük katedrali olan ve o dönemde restorasyon amacıyla ahşap iskelelerle çevrili olan St Paul katedrali de inanılmaz zarar görmüştür ve kubbesi erimiştir. Daha sonradan çevresi ahşap iskele ile çevrili olmasa katedralin çok daha az zarar göreceği ve devasa kubbesinin ayakta kalabileceği ortaya atılmıştır. Sonuç olarak 1666 büyük londra yangını şehri yutan ve baştan kurulmasına neden olan bir faciadır.

Kimileri 666 sayısının uğursuzluğunu ve şeytana ithaf edilişini bu yangın ile bağdaştırmaktadırlar.

Saygılarımla...
Başlık: Ynt: GÖRELİLİK VE BİLGİ - 4
Gönderen: Prenses Isabella - Eylül 21, 2009, 01:14:53 ös
Şehrin en önemli bölgesi ve Londra soylularının ikamet ettiği yer olan Westminster bu yangın ile neredeyse yokolmuştur. Bunun yanında dünyanın en büyük katedrali olan ve o dönemde restorasyon amacıyla ahşap iskelelerle çevrili olan St Paul katedrali de inanılmaz zarar görmüştür ve kubbesi erimiştir. Daha sonradan çevresi ahşap iskele ile çevrili olmasa katedralin çok daha az zarar göreceği ve devasa kubbesinin ayakta kalabileceği ortaya atılmıştır. Sonuç olarak 1666 büyük londra yangını şehri yutan ve baştan kurulmasına neden olan bir faciadır.

Kimileri 666 sayısının uğursuzluğunu ve şeytana ithaf edilişini bu yangın ile bağdaştırmaktadırlar.

Saygılarımla...

Aslında Olay, kurcalandığında bazı anlamlar da otomotikman geliyor ve bence bunun üzerinde durarak değişik görüşlerin vermiş olduğu bazı ipuçlarından yola çıkarak aslında olayın ortaya çıkmasındaki sebebi ve ve asıl kaynağı sorgulayabilirsek belki bazı şeyleri de açığa çıkarabilme şansımızın olduğunu irdeliyorum. Bilmiyorum ne düşünüyorsunuz ya da ne düşünlüyorsa, işin açıkçası ben bu konunun üzerine gitme taraftarıyım. Aslında içimde hem bir korku, bir şüphe varken bazı şeylerin üzerine gidebilme cesaretini pek gösteremediğim için malum gizli kalınması gerekenlerin gizli ama bir yönden de gizliliklerin kaldırıldığı ve Hakikatlerin yavaş yavaş açığa çıkarılması sürecinde olduğumu için her ne kadar önemli derecede bir çelişkiye düşsem de olayın gidişatı gereği benim de düşeceğim pozisyonu da gözardı edemediğim bir gerçekliğimdir aynı zamanda. Hem açıklanması ve açığa kavuşturulması yönünde içsel olarak hissettiğim yoğun bir dürtü varolmakta hem de ilerisi için tek yanlı düşündüğümde bireysel olarak bundan zararlı çıkacağım düşüncesi ise  beni otomotikman bu olaydan uzaklaştıran itici bir faktör olarak görmekteyim.

İçsel olarak hep bir çelişki yaşadığım doğru ama neden bu şekilde yoğun bir çelişkilerle hayatımı devam ettirme yönünde çok zorlandığımın da bilincindeyim ama söylediğim gibi yol gösteren Biri'ne hep bu amaçla ihtiyacım olduğunu biliyorum.

Saygılar,
Başlık: Ynt: GÖRELİLİK VE BİLGİ - 4
Gönderen: Katharsis - Ocak 21, 2013, 07:48:14 ös
Londa yangının ardından külleri serpip tekrar konuya dönüyorum, ekleyeceklerim konunun her adımından geçtiği için en son bölüme kadar okuyup düşüncelerimi buraya yazmaya karar verdim:


Sayın ADAM “İnsan-Bilgi Konusu”nda bilginin üç türüne değindi: Görsel ve Deneyimsel Bilgi, Bilimsel Bilgi ve Felsefi Bilgi.

Ardından, bilginin birbirini izleyen dört evresinden bahsetti: Algılama, Düşünme, Anlama ve Açıklama.

“Görelilik ve Bilgi-1” başlığı altında ise: görelilik-saltlık yapısı, bilen ile bilinen, bilen ile bilinen, bilgi türleri, bilginin oluşması, başkalarının bilgilerinden yararlanmak, DNA’larda bilginin var oluşu, eski uygarlıklar, bilinmeyene doğru yol almak başlıklarında konu incelendi.


Sayın popperist “Görelilik ve Bilgi-1” bölümünde bir ekleme yapar, konuya sadece farklı diyalektik görüşler ile değil, farklı mantık yönelimleri ile de bakılabileceğinden bahseder. Bu konuyu biraz daha genişletirsek, biçimsel mantıkla diyalektik arasındaki ilişkiye bir göz atarız. İki konunun gerçek ilişkisi, konuları ayrı ayrı ele alan ve onlara ayrı ayrı bakan düşünme türüyle, aynı zamanda bunları tekrar bir araya getirme ve işlemesini sağlama yeteneğinde olan düşünce arasındaki ilişkidir.

Troçki’nin bu konuda bir benzetmesi mevcut, Troçkiye göre biçimsel mantıkla diyalektik arasındaki ilişki basit matematikle yüksek matematik arasındaki ilişkiye benzemektedir. Biri diğerini yadsımıyor ve belirli sınırlar içinde geçerli olmayı sürdürüyor. Bir başka örnekle, yüzyıllar boyunca hakim olan Newton yasalarının atomaltı parçacıklar dünyasında yanlış olduğu gösterilmiştir. Bu konuyla ilgili mantık ve diyalektik için başka tamamlayıcı örnekler de mevcuttur ancak konuyu dağıtmamak için Troçki’nin benzetmesinde duruyorum.


“Görelilik ve Bilgi-2” başlığı altında ise: bilgi göreli midir değil midir konusunda “Her göreli bilgi saltıklığını da içerir.” Sonucu çıktı.

“Görelilik ve Bilgi-3” başlığı altında ise: tarihte bilgi konusunda, doğanın yapısındaki madde ve evrenin büyüklüğü konuları işlendi.

“Görelilik ve Bilgi-4” başlığı altında ise: sonuç bölümü yer aldı.



Bilginin birbirini izleyen dört evresi konusuna geri dönersek;

Algılama-Açıklama olarak iki nokta ele alalım ve ikisini birleştiren dinamik eğriyi bir yol olarak düşünelim. Bu yol sırasında, pratiğe dökülen yaşam sırasında herhangi bir bilgi türünün bir başkasıyla değişik evrelerdeki sentezinde, birleşiminde ve bir nesnel tezahür oluşturmasında, bazı basamaklara tekrar döneriz, bu bir nevi unuttuklarımızı geri dönüp toplamaktır. Bilgi, anılarımızda depolanır ve zamanla değişen algımıza, düşünce tarzımıza, yöntemlerimize, anlamlandırma biçimlerimize, açıklamalarımıza göre tekrar değişir.



Bilgiyi anlamlandırma sürecinin bir alt basamağı olan düşünme sürecini ele alalım;

Biçimsel mantıkta dışa vuran tek yanlı soyut düşünce, diyalektiği aforoz ederek bilime çok büyük bir zarar vermiştir. Biçimsel mantığı kapsamlı bir eleştirel analizle inceleyen ilk kişi Hegel olmuştur.

“Mantık nasıl düşünüleceğini öğretir mi?” diye bir soru sorulmuş ve buna cevap olarak, “Diyalektik, insanlara düşünmeyi öğretme iddiasında değildir. Bu, biçimsel mantığın ukalaca iddiasıdır ve Hegel bu iddiayı, psikoloji size sindirimi ne kadar öğretiyorsa, mantık da size düşünmeyi olsa olsa o kadar öğretir.” diyerek, ironik bir biçimde yanıtlamıştır.

Nesne, parçalarının ayrıntılı bilgisini elde etmek amacıyla ayrıştırılır, analiz edilir. Ama bunun tehlikeleri vardır: Parçalar, bütünle olan ilişkileri dışında doğru olarak anlaşılamazlar. Nesneye bütünsel bir sistem olarak geri dönmek ve onu bir bütün olarak koşullandıran altta yatan dinamikleri kavramak gerekir. Böylece bilme süreci soyuttan tekrar somuta ilerler. Düşünme evresinin bir yolunu böyle oluştururuz.

Zaman içinde kesintisiz bir dönüşüm süreci yaşanır ve “a”=”a” gibi matematiksel bir aksiyom, bir şeyin değişmemesi, yani değişmeyecekse “var olmaması” ile kendine eşit olacağı anlamına gelir. Bu da bizim için farklı bir bakışla alınan yoldur. Atomaltı parçacıklar vardır ve yoktur. Lineer süreçler kaos içinde sona erer.



Bilgi konusunu bu başlıklar altında bu kadar incelemişken eminim birçoğunuz  “Neden bilmeye ihtiyaç duyarız? diye sormuştur kendi kendine…

Bu soruya bir cevap olarak Hegel’den bir aktarım yapalım: “Bilmenin bütün amacı, nesnel dünyayı, onun altında yatan yasallık ve zorunlu ilişkileri mümkün olduğunca sadık biçimde yansıtmaktır.”

Bilgi, algılama-anlamlandırılma durakları arasında gidilen yolun farklı duraklarında da işlenir ve beynimizin bir yerlerinde depolanırken, beynimizi besler ve bizi güçlü kılar. Kimi zaman fazla bilmek ve düşünmek insanı mutsuz etse de, olayları düşünme şeklimiz geliştikçe farklı şekillerde düşünüp olumlu ve olumsuz yönleri daha net görürüz. Bilgileri anlamlandırırken genişleyen dünyamızın çoklu kapıları koridorları uzatır. Biz iç bakışla belki kendimizi devinimin olduğu bir şatoda zannederken, bir başkası bize bakışında ilk başta karşısında sadece küçük bir var zannedebilir. Biz şatonun çevre karşısında ne kadar küçük kaldığını gene bilgi ile anlarız. Küçüklüğümüzü fark etmemiz bizi bilginin imkansızlığını söylemekten çok daha çok araştırmaya ve bilmeye itmelidir.

Bilgi büyük bir güçtür, bilgelik ise bu gücün kullanılması, uygulanması ve aktarılmasıdır. Bilgelik, bazı kaynaklara göre: “Bilgi ile erdemin birleşiminden oluşan olgunluk ve insanın öz varlığını bilmesinden doğan bir içsel aydınlıktır.”

Bilgi ile erdemin parçalarını oluşturduğu bütün, parçalarından daha büyüktür, bu aksiyom bütünün bilge kişi olduğunu söyler. Konuyu bilgin ve bilge kişi tanımlarına getirerek konu dışına çıktığımı bilsem de, birbiriyle bağlantılı konular gidişatın bizi başka başlıklar altında bilge kişilik, erdemler gibi konuların da derinlere inilerek irdelendiğini ve irdelenmesi gerektiğini vurgulamak istedim. Bu konu dahilinde paylaşımlarından ötürü değerli katılımcılara teşekkür ederim.


Sevgi ve saygı ile,

Başlık: Ynt: GÖRELİLİK VE BİLGİ - 4
Gönderen: Etimolog - Aralık 16, 2014, 07:37:01 ös
Sayın ADAM , yazı dizinizin birinci bölümünde şu ifadeniz üzerinden düşündüm: Ben derim ki: Bilginin, doğanın nesnel gerçeğini yansıtabilmesi için, doğa ile tam bir uyum göstermesi gerekir.
Peki biz bilgiyi doğadan eksik ,daha doğrusu göreli olarak alıyorsak  tamamen zihnimizde yani onu  doğa dışı olarak , doğayla bağlantılı olmadan saltıklaştırıyorsak ama bir aşamadan sonra doğaya aktarırken , onu işlerken tekrar göreli hale geliyorsa yani anlık bir saltık doğru mevcutsa o zaman sadece dış dünyaya bunu aktaramıyoruz , bilinebilir hale getiremiyoruz demek değil midir ?
Başlık: Ynt: GÖRELİLİK VE BİLGİ - 4
Gönderen: Etimolog - Aralık 16, 2014, 09:54:53 ös
Bir de doğanın bizim zihnimizin yansıması olduğunu kabul edersek doğanın nesnel gerçekliği olmaz.
Başlık: Ynt: GÖRELİLİK VE BİLGİ - 4
Gönderen: ADAM - Aralık 17, 2014, 07:53:05 öö

Beş yıl önce işlenmiş bir konuya dönmek zor...

Bu yazı dizisinde sözü edilen bilginin bilimsel nitelikli olduğunu göz ardı etmeyelim.

İnsanın zihni doğa dışı değildir. Bu nedenle varsayımsal bir düşünceyle bilginin göreliyken saltıklaştırılması ve sonra yine göreli bir biçime dönüştürülmesi hiç de mantıklı bir olasılık değildir. (Böyle bir şey olmaz demek bağrnazlıktır ama bağnazlık etmeyeceğiz diye her saçmalığın geçerli olabileceğini benimsemek de gerçek dışılık olur.)

Zihnimiz bizim içimizde, Biz de doğanın bünyesinde olduğumuza göre, doğanın zihnimizin yansımısı olduğunu kabul etmek de söz konusu olamaz. Sadece doğanın bizim zihnimizdeki bir yansımasının söz konusu olduğunu söyleyebiliriz.  Bu yansıma da, farklı zihinler nedeniyle göreli bir nitelik taşıyacaktır.