Dinin yok olmama olasılığı vardır.
İnsan zeki ve fakat fiziksel ve ruhsal anlamda zayıf, ya da daha iyi bir ifadeyle, yetenekleri çok sınırlı bir canlıdır. Yaşamında desteğe muhtaç olduğu/olacağı zamanlar pek çoktur. Böyle zamanlarda arkasında sonsuz bir gücün olmasını ister. Bırakınız böyle bir gücün var olmasını, bunun olma ihtimali, hayali, umudu bile insanı rahatlatmaya yeter.
Din, insana arkasında büyük bir gücün olduğunu vaat ediyor..
Din, kötülerin bu dünyada, bu dünyada olmazsa öbür dünyada cezalandırılacağını söylüyor.. Ne güzel.. Birine kötülük eden adam öbür dünyada cezasını çekecek. Gerçekten rahatlatıcı bir durum.. Tanrım, iyi ki varsın...
İnsan için ölümden sonra yok olmak da pek hoş bir gerçek değildir. Rahatsız edici bir durumdur.
Din, insana ölümden sonra yeni ve hayal edilebilecek en güzel hayatı vaad ediyor..
Bunu yaparken, hitap ettiği toplumun (Kur'an için Arap toplumu) zevklerini ve eğilimlerini de göz önünde bulunduruyor.. Örneğin, göğüsleri henüz tomurcuklanmaya başlamış el değmemiş sübyan kızlar vaad ediyor.. Altından ırmaklar akan bahçeler.. Çöl adamı için bu konumdaki bahçelerde sübyancıklarla oynaşmak değerli olmalı...
Çalışarak değil ama dualarla neticeye varmak da gerçekten cazip bir öneri...
Kutsal (!) kitaplarda yer yer çalışmanın önerildiği kısımlar olsa da insanları dua ederek hayatlarını düzenlemeye teşvik eden kısımlar azımsanmayacak derecede çok..
En çok dua edilen toplumlar islamı kabullenmiş toplumlar.. En geri kalmış, aciz durumdakiler de...
Her bir dua bir çeşit beyin yıkama gibi. Her bir duada insan tanrısına ve dinine daha sıkı bağlanıyor..
Yer yüzünde bunun böyle olmadığına dair milyonlarca örnek gözler önünde dururken insan bunu görmüyor (görmek istemiyor).
Kuzey Amerika yerlilerinden Navajo'ların bir öz deyişi var:
"It's impossible to awaken a man who is pretending to be asleep"
Yani, "uyuyormuş gibi yapan bir adamı uyandırmak imkansızdır"..
Pespembe rüyalar içinde mutlu ve mışıl mışıl uyuyup gitmek varken hayatın/evrenin acı gerçekleriyle kim yüzleşecek?
Yanıt: Atesitler...
Ateistler, daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi, kötülükleri önleyecek, kötüleri cezalandıracak, koruyan, kollayan, seven bir tanrının var olmasını herkesten çok isteyip özlemekle birlikte gerçeklerin böyle olmadığını görüp bunu kavramış, evrende yalnız olduğu gerçeğini cesaret ve metanetle göğüslemiş, bilimin aydınlattığı yolda tek başına yürüyen insandır. Kendisine anlatılan dini içerikli saçma sapan hikayelere kanmayacak derecede zeka seviyesine sahip olduğu gibi, yaşamı boyunca karşılaşacağı güçlüklerle tek başına baş etmeye çalışabilecek derecede de ruhsal güce sahiptir.
Annemlerin yatak odalarındaki karyolanın baş ucunda asılı duran kutsal kitabımızı ilk kez lise yıllarımda okudum. Okuduğumda büyük bir hayal kırıklığına uğradım. "Ben tanrı olsaydım bundan çok daha iyisini yazabilirdim" diye düşündüm. Bunun üzerinde, 5 ayrı tefsiri yan yana koyup ayet ayet, sure sure karşılaştırarak tekrar gözden geçirdim ki dinime olan inancım kaybolmasın, en azından zayıflamasın. Heyhat, her okuyuşum dinime olan inancımı da saygımı da törpüledi ve sonuçta kaybettirdi. O kitaplardaki metinleri bana anlatılan tanrıya yakıştıramamıştım.
Daha sonra evrenin, yaşamın işleyişini izlemeye, gözlemlemeye başladım. Bir tanrının olmadığı apaçık ortadaydı.
Navajo'lar gibi kısa keseyim..
"It's impossible to awaken a man who is pretending to be asleep"