Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: PIERRE PLANTARD – İkinci ve Son Fasıl  (Okunma sayısı 6342 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 20, 2010, 08:43:37 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




1950’li yıllarda Pierre Plantard’ın yaptığı işler, ikide birde tutuklanıp sorgulanmasına yol açıyordu. Paris Emniyet Müdürlüğü’ndeaki dosyası hayli kabarmıştı. Fakat çok sonraları Pierre Plantard, 1946 yılında kendisine François Ducaud-Bourget tarafından Prieuré de Sion adlı örgüte katılması için davet iletildiğini, bu nedenle Alpha Galatès adlı dernek ile ilişkisini kestiğini ileri sürdü. İlişkisini kesmiş olduğu doğru olabilir ama gerekçesinin bu olup olmadığı kuşkulu. Kim bilir, belki de kendisine bir başka oyuncak bulmuştu. Nitekim savaş ertesinde Fransa’da kurulmuş olan sivil savunma komitelerinde görev aldığı biliniyor.

Polisteki dosyasında görülen bir diğer olay, 1953 yılında bir de dolandırıcılık suçu ile tutuklanıp hüküm giyerek, 6 ay hapis yatmış oluşudur. Bu konu, Prieuré de Sion Derneği’nin kuruluşuna ilişkin resmi belgelerde de yazılıdır.

Pierre Plantard, bu örgütün resmen bir dernek haline getirilişinin gerekçesini kendince şöyle açıklamıştı: «1956 yılında Jean Cocteau bu örgüte yeni bir biçim verirken, üyeler arasında bir anlaşmazlık çıktı. Bu soruna, aynı zamanda Malta Şövalyeleri Tarikatı’nın da üyesi olan Amerikan yandaşları yol açtı. (Sözünü ettiği Malta Şövalyeleri Tarikatı günümüzde de etkinliğini sürdürmekte olan çok önemli bir politik örgüt.) Prieuré de Sion’un korunması gerekiyordu. Bunun için önce bazı belgelerin Paris’teki Milli Kütüphane’ye yerleştirilmesi uygun bulundu. Ardından, devletin yetkili organlarına başvurulup, Fransa’da resmen tescil edilmiş, ulusal nitelikli bir dernek olması sağlandı. Böylece, gelecekte bu örgütün Amerikalıların eline geçmesi önlenmiş oldu.»

Tarihçi yazar Gérard de Sède, 1962 yılında “Les Templiers sont parmi nous” (Tapınakçılar Aramızda) adlı bir kitap yayımladı. Bu kitapta Tapınak Şövalyeleri hakkında birçok şey anlattı. Bu arada, Normandiya’daki Gisors’da bir yeraltı kilisesi yaparak hazinelerini oraya gömdüklerinden de söz etti. Bu gibi diğer yayınlar gibi bunu da ciddiye alanlar oldu. Gisors’da kazılar yapıldı. Hiçbir şey bulunamadı.

Priieuré de Sion, hemen bundan kendi hesabına bir pay çıkardı. Gisors’da elbette hazine falan bulunamazdı. Hazine vardı ama Gérard de Sède bu bilgiyi her kimden almışsa, yanıltılmıştı. Hazine orada değil, bambaşka bir yerdeydi. Nerede olduğunu ise sadece kendileri biliyordu.

Artık resmi bir dernek olan Prieuré de Sion böyle bir açıklama yapınca, ilgileri üzerine toplayıverdi. Basın ve yayın organları, televizyoncular, derneğin ileri gelenleriyle görüşmek için birbirleriyle yarışır oldu. Bu arada yüzlerce kişi, bu derneğe üye olabilmek için başvuruda bulundu.

Zaten istenilen de buydu... Prieuré de Sion bir anda popüler oluverdi. Ancak derneğin yöneticileri önceleri kendilerini naza çekti. Basın ve yayın organlarının ilgisi uyandırılmıştı bir kez. Nasıl olsa peşlerinden koşacaklardı. Zaman kazanmalı, onların her istediğini öyle hemen vermekten kaçınmalı, ne anlatacaklarını ve nasıl anlatacaklarını çok iyi ayarlamalıydılar. Bunun için bir süre basın ve yayın organlarını, araştırıcı yazar ve muhabirleri oyaladılar. Bu stratejiyi ise elbette Pierre Plantard yürütüyordu.

Şöyle görünüyor: Prieuré de Sion ile ilgili birtakım bilgiler, durup dururken basın ve yayın organları ile araştırıcıların önüne serilivermiş gibi. Sanki bunların dünya kamuoyuna duyurulması özellikle istenmiş.

Nitekim Pierre Plantard, kendisiyle görüşenlere anlatmak istediği her şeyi baştan sona anlatmamış ama bulabilmeleri için onlara ipuçları vermekten de geri kalmamış.

Acaba neden?

Onu kendisine sormak gerekirdi. Nitekim soranlar olmuş. Fakat doğru dürüst bir yanıt alamamışlar. Şöyle bir yorum yapılabilir: Prieuré de Sion, amaçlarına ulaşabilmek için tarih boyunca hep entrika çevirmişti. Çoğu zaman bunun için başka örgütlerden yararlanmıştı. Amacına ulaşamadı ulaşmasına ama umudunu da yitirmedi. 1960’lı yıllarda yine bir entrika çevirmeye girişti ama bu kez bir başka yöntem uyguladı. Şimdi niyeti, dikkatleri üzerine çekmekti. Çağın koşul ve anlayışları eskiye göre çok değişmişti. Gizli kapaklı işler yapmaktansa, insanlığın kendisine gereksinmesi olduğunun anlaşılmasını, kendinde olan çok değerli bir “şey”in elde edilmesi için ricada bulunulmasını hatta belki yalvarıp yakarılmasını bekliyordu.”

Artık araştırmacılara, gazetecilere, medyacılara birtakım bilgiler veriliyordu. Ancak bunu yaparken öyle bir tutum takınılıyordu ki, bu bilgileri edinenler, sadece alabildikleriyle yetinmek zorunda kalıyor, bunun ötesinin de bulunduğu sezdirildiği için merakları daha da kamçılanıyordu. Nitekim 1979 yılında Pierre Plantard, 70 yılında İsraillilerin baş kaldırması üzerine Romalılar tarafından tarumar edilmiş olan Kudüs Tapınağı hazinesinin Languedoc’a, Rennes-la-Château yakınlarında bir yere taşınmış olduğunu ve şimdi kendi ellerinde olduğunu da söyledi. Üstelik bunun, “zamanı geldiğinde” (!) İsrail’e verileceğini de ekledi.

Böyle bir şey doğruysa, hele bir de bunun doğru olduğu lâfta bırakılmayıp gerçekleştirilirse, uluslararası boyutta gerek dinsel gerekse ekonomik ve politik çevreler olağanüstü bir şoka uğrar. Ötesi, bir de İsa’nın gerildiği çarmıhta ölmediği, canlı olarak indirildiği, sonra çoluk çocuğa karıştığı, çocuklarının da nesiller yetiştirdiği kanıtlanacak olursa, Hıristiyan dünyasında neredeyse iki bin yıldan bu yana korunmuş olan temel inanç öğelerinin tümü göçer. Böyle bir olay, Yahudilik ile Hıristiyanlık arasındaki farkları birdenbire ortadan kaldırır; Hıristiyanlar âdeta boşluğa düşmüş gibi olur. Yahudi olamayacaklarına göre, başta Müslümanlık olmak üzere başka bir dine yönelmek zorunda kalabilirler.

Pierre Plantard elbette bunları çok iyi biliyordu. Bu nedenle, iddialarına ilişkin olmak üzere kamuoyu oluşturmaya çalışırken, doğrudan ortada görünmemeyi yeğliyor; özellikle basın ve yayın organlarının üzerine gelmesini, bulgularını da sanki kendi gösterdikleri çabayla keşfetmiş gibi dünya kamuoyunun gözleri önüne sermesini bekliyordu.

İlginç bir oyundu bu; hayli zekice çevrilmiş bir manevra!... Üstelik sonunda başarıya ulaşmış bir taktik!...

1885 yılında Rennes-la-Château köyüne atanmış olan genç rahip Bérenger Saunière, birtakım belgeler bulmuştu. Bunun sayesinde hayli varlık edinmişti. Söz konusu belgeler, büyük olasılıkla elde ele dolaştıktan sonra Paris’teki Milli Kütüphane’de “Gizli Dosyalar” adı verilmiş olan bir arşivde 1964 yılında keşfedildi. Güya keşfedildi çünkü bunlar oraya, araştırıcılarca bulunarak kamuoyuna aktarılması ve böylece bir sansasyon yaratılması amacıyla, Pierre Plantard tarafından koydurulmuştu.

İşte böylece Pierre Plantard, dünyanın gündemine oturmayı başardı hatta bir ara dünya kamuoyunun odak noktası bile oldu. Sonraki yıllarda ise, bu belgelerin gerçek dışı olduğu, Pierre Plantard’ın yakın dostlarından Philippe de Chérisey tarafından düzenlendiği, bunlara birer eski belge süsü verilerek ortaya çıkarıldığı iddiası ile karşılaşıldı.

Pierre Plantard ile Philippe de Chérisey bunu yalanladı.

Sonra her ikisi de ayrı ayrı olmak üzere önceki savunmalarını yalanladı.

Böylece, gerek Rennes-la-Château köyündeki olaylara ilişkin öykülerin, gerek “Gizli Dosyalar” kapsamında bulunmuş belgelerin gerekse Prieuré de Sion hakkında anlatılanların ne denli gerçek olduğu bilmeceye dönüştü. Ayrıntılarına bakılınca, bunlardan hangisinin gerçek, hangisinin uydurma olduğu öyle çapraşık bir hale geldi ki, kimse bu işin içinden çıkamaz oldu.






Bu olağanüstü yalan dolanlarla yaratılmış, birçok insanın zihnini allak bullak etmiş karmaşanın sonrası da var. Ancak ben bu bağlamda anlatacaklarıma burada son veriyorum. Bu yazı dizisini ilgiyle ta en başından bu aşamaya kadar okumuş olup da yakın tarihimizde bunların üzerine daha başka neler olduğunu merak eden çıkarsa, onları da anlatırım.




ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mayıs 05, 2013, 01:40:05 öö
Yanıtla #1
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 55
  • Cinsiyet: Bay

Sayın ADAM,

Ellerinize sağlık, "Birinci Haçlı Seferi-1" başlığıyla başlarsak bu başlık 102. başlık.
Bu son başlıkta, "Bu yazı dizisini ilgiyle ta en başından bu aşamaya kadar okumuş olup da yakın tarihimizde bunların üzerine daha başka neler olduğunu merak eden çıkarsa, onları da anlatırım."

Demiştiniz.

Bundan sonraki konu başlıklarında konunun yakın tarihimizi ilgilendiren kısmına değindiniz mi acaba? Diğer başlıklara adım attım, yalnız sonradan bunu sormayı unutabilirim diye şimdi sormak istedim.

İlginiz için teşekkürler,


Sevgiler



Mayıs 05, 2013, 08:34:44 öö
Yanıtla #2
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Bu, tarih olarak üç yıl öncesinde kalmış bir çalışma...

Buna şimdi bir ekleme yapmak, tüm çalışmayı başından başlayarak yeniden gözden geçirmeyi ve bununla bağlantılı birikimi kontrol etmeyi, ayrıca bir gelişim var mı yok mu diye araştırmayı gerektirir.

Buna gücüm olduğunu sanmıyorum. Ancak merak edip araştıran ve ek bilgileri olan çıkarsa, paylaşması elbette her bu konuyla ilgileneni mutlu eder. 
« Son Düzenleme: Mayıs 05, 2013, 09:09:24 öö Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
5 Yanıt
4001 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 29, 2007, 12:26:27 ös
Gönderen: shemuel
1 Yanıt
9703 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 28, 2011, 06:15:32 ös
Gönderen: ARCHITECT
9 Yanıt
17057 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 03, 2011, 02:23:13 ös
Gönderen: fırkateyn
0 Yanıt
2882 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 17, 2010, 08:25:01 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
9591 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 19, 2010, 08:11:08 öö
Gönderen: ADAM
12 Yanıt
8426 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 13, 2010, 02:35:23 ös
Gönderen: Cornelius
0 Yanıt
2509 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 04, 2011, 10:41:08 ös
Gönderen: khanjar
42 Yanıt
26796 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 10, 2011, 04:41:36 ös
Gönderen: Masor1976
1 Yanıt
6571 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 10, 2011, 07:28:40 ös
Gönderen: ozkann
4 Yanıt
3295 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 06, 2013, 12:05:49 ös
Gönderen: 418