Kısacası söz dinleyen ve bunda ısrarcı olanlar,hem kendilerini,hem de tüm evreni kurtarma şansını elde edecekler,barındırdıkları potansiyellerini açığa çıkarabilenler de tüm insanlığı etkileyeceklerdir.
Işte benim de ifade etmek istediğim buydu, Sevgili Ceycet;
Ayrıca Nuh Tufanını hepimiz biliriz ve yeryüzü tamamen yok olmadan önce Nuh Peygamberimize emredildiği gibi Gemi aracılığıyla Ses'e kulak verenler, işitenler ve Çağrı'ya cevap verenler Tanrı'nın Sözü'nü Nuh Tufanı öncesinde dinleyenler kurtulabildiler. Diğerleri ise yine bilindiği üzere yok olup gittiler. Burada kimin kazancı söz konusu Sizce? Tabiki Söz'ü işittikleri an o durumda pek bir tufan olacağı gözükmese de durumun mahiyetini bilenler tarafından yerine getirilip işi ciddiye alarak dalga geçmek yerine gününü gün edip de zamanlarını affedersiniz çirkinliklerle geçirenlerin mi? Elbette onların sonu yıkımdır kaçınılmaz.
Nuh'un Soyu bilindiği gibi Oğulları Sam, Ham ve Yafet aracılığıyla sürdürüldü ve Tanrı, Insanoğluyla yeni bir Antlaşma yaptı ve dünyanın her tarafına çeşitli Uluslar oluşturularak dağıldı. Yani bundan çıkarmak istediğim şey, hepimizin Nuh Peygamberin Soyundan geldiğimiz. Çünkü Nuh Tufanı öncesinde yeryüzü tamamen silinmişti. Bütün >Dünyada yaşayanlar aslında farklı Uluslar da olsa sonuçta aynı kaynaktan çıktığıdır. Hepimiz özünde birbirimizle akrabayız. Ama bunun yanında Peygamberlerin Hz. İbrahim Soyuından devam ettiği ve Yahudilerin bu Soydan türediği, bundan dolayı da Seçilmiş Irk oldukları kanaatine vardım. Tanrı'nın Ulusu:) Ancak bazı zamanlar Antlama gereği uymadıkları anlarda görüldüğü gibi yeryüzü kendilerine cehennem oldu ama şimdi, şuanda bir Süper Güç konumunda..
Tanrı'nın Yahudiler üzerindeki Planını anlamaya çalışıyorum. Ama bundan kastım bu beni aşar diyerek günaha girmek olarak düşünülmemelidir. Çünkü asıl günahın ne olduğunu bilmemiz lazım. Eğer Amaç, Kutsal Kitapları irdeleyerek, araştırılarak birtakım şeyler öğrenmemize müsaade edilmeseydi zaten başka ne amaç olabilirdi ki yeryüzüne Kutsal Kitapların indirilişin temelindeki sebep? Demekki öğrenmemiz gereken çok şeyler var ve bizden istenilende sadece ve sadece 'Beynimizi kullanmak' ama doğru, ahlaki sorumluluk bilincinde, Insanlığa yarar getirecek şekilde.. Zaten aksi durumda Tanrı'ya ihanet etmiş olmakla birlikte sonuç da korkunç bir hal alır. Hani bazan Tanrı Korkusu vardır içimizde deriz, bu söz boşuna söylenmemiştir, kimimiz çok korkar ki korkmak çok iyidir, çünkü kişiyi en azından günaha sürükleyebilecek şeylerden uzak tutar, kimilerimizde ise hiç korku yeralmamakta işte onların geldikleri son durum hayatının neresinde olursa olsun o anı yaşamak ona tamamen Cehennem olur. Asıl günahın ne olduğunu bu sayede anladım. Tanrı'nın buyruklarına karşı gelip söz dinlememezlik.
Ki yeryüzünde bulunan bütün toplumları gözününde bulundurduğumuzda görülüyor ki, birçoğu Tanrı'sını unutmuş ve kendilerince ilahlaştırarak başka inanç ve ibadet şekillerini sunarak geriye doğru gitmişlerdir ya da çağdaş toplumlar içersinde tamamiyle kendi özünden uzaklaşmış ve sözümona medeni ve uygar seviyesine yükseltilmiş toplumlarda bireysel olarak dejenerasyona tabi tutulmuşlardır. Bundan kastım illaki çağdaş toplumların tamamiyle uygar olduklarını ve sözümona örnek teşkil edici unsurlara sahip olduklarını ifade etmek istemiyorum. Elbetteki toplumsal bozulmalar söz konusu olacaktır. Ama bunun nedenine baktığımızda ise karşımıza Medeniyetin bizlere sunduğu yüksek teknolojinin vermiş olduğu imkanlardan kaynaklanmadığı bir gerçektir. Bir bağdaşlık kurmam gerekirse tıpkı Kutsal Kitaplarımızı yanlış olarak algılayan insanlarının tutumlarının nereden kaynaklandığını bunun sebebinin her halukarda Kutsal Öğretiler olmayıp kişinin evrim eksikliğinden kaynaklanan negatif duygularının sonusunda meydana geliyorsa aynı şekilde Medeniyeti olumlu yönüyle değil olumsuz yönüyle kullananların ortaya çıkardıkları asıl bozulmaların yine Medeniyetten değil kendilerinden kaynaklandığı anlaşılmalıdır.
Peygamberler belirli bir sıraya tabi tutularak aynı soydan geldiklerini farkettim. Bakınız yanlış olarak ele alabilirsiniz ama benim gördüğüm bunlar ki zaten eksiklerimi, hatalarım hatta yanlışlarımı Sevgili Ceycet'in yüksek Bilgi'sine dayanarak telafi etmeye çalışıyorum. Burada amaç Insan Neslinin kurtarılması için yok olmasını engellemek adına Tanrı'nın Amacını da biraz olsun kendi kapasitemin aldığı ölçüde ki bu zaten fazlasına vakıf olmanın imkansızlığı çerçevesinde olaya sadece bir başka açıdan bakmaya çalışıyorum hepsi bu..
Burada Insan neslinin neden oluştuğu, sonrasında neden yok olma tehlikesiyle karşı kaşıya kalındığını ve Tanrı'nın Insanoğluyla yapmış olduğu Antlaşmanın içeriği ve mahiyetini, yeryüzünde meydana gelen doğal afetlerin gezegenin jeopolotik açıdan kaynaklandığı gibi görülse de gidişat gereği şuanda çok zorlu bir evreye girildiği, yeryüzündeki son durumun içeriği hepimizce bilinmektedir, olaya ister dinsel ister bilimsel ister felsefi ister coğrafik ister ne açıdan olursa olsun bakalım sonuçta Tanrı Gerçeğine hep ulaşacağımız ve diğer üst boyutların teknolojisine ulaştığımızda ise bilim yönünden de Tanrı Gerçeğini anlayacağımız, kanıtlanacağı kaçınılmaz bir gerçektir.
4. Boyut hakkında hepimiz az çok bilgiye vakıfız. Ama bilinenlerden çok bilinmeyelere doğru ilerlemek açısından daima kendi bildiklerimizle yetinmeyelim. Çünkü gözden kaçırdığımız en ufak bir şey bizim üst boyuta geçişimizde büyük bir engel olabilir. Bazılarımız şuanki yaşamlarında kullanmış oldukları bedenleriyle bir üst boyuta transfer olurken bazılarımız da ölümden sonra ( çünkü yeterli seviyeye gelinmiş olması gerekiyor ) ( evrim ve tekamül açısından ), bazılarımız da üst boyuta geçiş hakkını kazanamayarak- daha çok düşük frekanslıları kastediyorum- geldikleri boyuta geri iade edilecektirler. Bu arada geldikleri yere derken bizim şuanda galaksilerin hangi boyutundan geldiğimiz de bir perde arkasıdır
Ileri ya da geri transferle gelmiş olalım önemli olan 3. boyutu tam istenildiği şekilde yaşayarak tamamlayıp deyim yerindeyse vermek zorunda olduğumuz bütün dersleri başarıyla verip bir üst sınıfa geçmek olacaktır.
Saygılar,