Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Insanlik ve Dinler Tarihi  (Okunma sayısı 5763 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 13, 2009, 09:14:49 ös
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 353
  • Cinsiyet: Bay

Saygideger Uyeler,

Bu konu, ihtisas diyemeyecegim ama ilgi alanima giriyor. Okudugum kitaplardan cikarimlarim asagidaki gibidir. Fikir ve goruslerinizi lutfederseniz sevinirim.

1. Hominidler, Dunya uzerindeki sahnede yaklasik 5 milyon yil once gorulmege baslanmistir. En eskileri Australopithecus Afarensis’e ait bulunan fosillesmis kemikler, bu turun 4 milyon yil once yasadiklarini gostermistir.
1988 yilinda bir grup Fransiz ve Israilli antropolog tarafindan yayinlanan bir rapora gore “Israilde bir magarada bulunan ve Homo Sapiens oldugu anlasilan otuz insan iskeleti kalintilarinin, thermoluminescence teknigi kullanilarak 90 bin yasinda olduklari saptanmistir.

1989 yilinda Israil'de Carmel daginda bir magarada bulunan 60 bin yil oncesine ait Neanderthal insani kalintisinda, cagdas insanin sahip oldugu sekil ve olculerde konusma kemigi de denilen bir hyoid kemigi bulunmustur. U biciminde ve iki grupta 11 kucuk kasla girtlaga bagli olan bu kemik vasitasi ile konusma yetenegine sahip Neanderthal insani ile Cagdas insan takriben 75 bin yil beraberce yasadiktan sonra ne olmustu da Neanderthaller birden bire sahneden cekilmislerdi?

2. Cagdas insan olarak bizler, kokleri  5 milyon yil oncesine kadar giden Hominidlerden turemis isek burada da bilimin cevaplayamadigi ilginc bir durum soz konusudur. Ornegin tespit edilebilen ilk atesin kullanimi, Homo Sapiens'in ortaya cikisindan cok oncesine, tam 1.500.000 yil oncesine aittir. Bir magarada atesi kullanan ve zeka gerektiren bu tur kimdi? Ayrica modern insan sanki ansizin ortaya cikmisti ve evrim yasalarindaki sureclere bu durum uymuyordu. Bir noktadan sonra gelisim cok hizli ve detayli olmustu. Sanki aradaki surecler, yuksek bir iradenin devreye girmesiyle birdenbire atlanmis gibi...

Bu konuda istisnai bir otorite olan Prof. Theodosius Dobzhansky, Insanoglu Evrimlesiyor (Mankind Evolving) adli eserinde belirttigi uzere, bu gelismenin evrimsel bir ilerleme icin en uygunsuz zaman olan, Dunya’nin bir buzul cagindan gectigi bir donem sirasinda meydana gelmesi olgusu karsisinda bilim adamlari bilhassa saskindir. Homo Sapiens’in, daha once bilinen turlerin bazi ozelliklerinden tamamen yoksun ve daha once hic meydana cikmamis ozelliklere sahip olmasina dikkat cekerek su sonuca variyor; “Modern insan, fosil bakimindan soydas bir cok akrabaya sahiptir ama atasi yoktur. Dolayisiyla Homo Sapiens’in turemesi bir bulmacaya donusmektedir.”

1957’de Ralph Solecki’nin bulduklari, umdugundan fazlaydi. Kazi noktasinda katman ustune katman kaldirildikca, magaranin o bolgedeki insan yerlesiminin 100.000 ila 13.000 yil oncesindeki doneme ait yasamin temiz bir kaydini korudugu anlasildi. Bu kaydin gosterdikleri, buluntunun kendisi kadar sasirticiydi. Insan kulturu bir ilerleme degil, bir gerileme gostermekteydi. Belirli bir standarttan baslayarak, sonraki nesiller daha gelismis degil, daha dusuk bir uygarlagin yasam izlerini gostermekteydiler. Ve M.O. 27.000’lerden M.O. 11.000’lere dek, nufusun gittikce azalisi, yerlesimin tamamen ortadan kalktigi bir noktaya kadar varmaktaydi. Iklimsel oldugu tahmin edilen sebepler nedeniyle, insan 16.000 yil kadar o bolgeden neredeyse tamamen ayrilmisti. Ve derken, M.O. 11.000 civarinda “dusunen insan” yeni bir sevk ve izah edilemez bicimde belirgin bir kulturel seviye ile tekrar ortaya cikti.
Bu durumun su demek oldugu kacinilmazdir: Yeryuzunde “uygarlik”, sifir noktasindan baslayarak daimi yukselen bir grafik cizmemektedir. Ve artik, tarihin tozlu sayfalari arasinda tahminlerimizin dahi uzerinde uygar toplumlarin var oldugunu ve soz konusu uygarliklarin ansizin buyuk dususler yasamis olabileceklerini ciddi olarak goz onune almamiz gerekiyor.

3. Bize cok degerli  bilgiler birakmis olan ve ilk yaziyi icat etmis olan Sumerliler ile baslayan mitlerde, tanrilarin insanlara benzemesi, tanrilarin evlenmeleri ve hatta insan kizlarindan esler alip cocuk sahibi olmalari, insanlar gibi yiyip icmeleri, savasmalari ve yaralanmalari, cebiri dahi bilen Sumerliler icin garip inanis bicimleriydi. Yanlis mi aktarmislardi, yoksa gorduklerini mi yazmaya calismislardi? O zaman bu tanrilar kimdi?

4. Uygarligimizin kokleri yaklasik 5 bin yil once civi yazisini icat eden Sumerlilere dayanmaktadir. Unlu bir tarihcinin dedigi gibi ”Tarih Sumerle baslar”. Uygarligimizin da o tarihten itibaren surekli yukseldigini dusundugumuzde, son olarak yaklasik 10.500 ila 11.000 yil once yapildigina inanilan piramitler, Atlantis ve Mu Uygarliklari o zaman neyin nesidir? Bir altin cagin ardindan bilinmeyen bir sebepten dolayi insanlik veya dunya uzerindeki o donemin uygarligi karanlik bir caga girmis, bunun sonucunda yazmayi dahi unutmus olabilir mi?  Yoksa mevcut kanitlar esliginde, yeni bir bakis acisi ile yepyeni bir senaryo mu yaratmaliyiz?

Yuzyillardan beri Bati kulturunun temeli Yunanlilara, dini de Tevrat’a dayandiriliyor. Fakat Sumerliler hakkinda gercekler ortaya ciktikca bu inanis yikilmaya baslamistir. Sumerlilerin gerek kendi caglarina, gerek sonraki donemlerdeki kulturlere olan etkilerini iki temel kaynaktan ogrenmekteyiz;
a) Arkeolojik buluntular,
b) Yazili belgeler.

Bu kaynaklari bir yana koyar ve sadece Sumer'lerin dinlerine ve "Tanrilarina" bakarsak bile cok ilginc bilgilerle karsilasiriz. Binlerce yil boyunca dinsel yazitlarin dilini olusturan “eski sozcuklerin” Sumer dili olduguna hic suphe yoktur artik. Tanrilar, soy kutukleri ve bu konudaki hikayeler ile ilgili olarak, bu gune kadar Sumerlilerin biraktiklarindan daha eski kayitlar hicbir yerde bulunamamistir. Bu tanrilar adlandirilmis ve guclerine gore siralanmis olduklarindan bir karmasa soz konusu degildir. Sumerliler, tanrilarin goklere ait olduguna inanmaktadir.
Sumer ve Akkad metinleri, Gok ve Yer Tanrilarinin istediklerinde Dunya’dan yukselebilmekte, goklere cikabilmekte ve Dunya’nin gogunde gidip gelebilmekte olduklari konusunda hicbir supheye yer vermez.

Sumer dini ise cok-tanrili bir dindi. Tanrilar insan gorunumunde, fakat insan ustu gucleri bulunan olumsuz  varliklardi. Insanlar gibi onlarin da cocuklari, eslerinden olusan aileleri vardi.  Tum tanrilar bir Bastanri altinda toplanmislardi. Her biri bir gok cismi ile sembolize edilen 12 buyuk tanrinin olusturdugu bir Ilahlar Meclisi tarafindan yonetilirlerdi. Tanrilar da insanlar gibi sever, uzulur, yer, icer, kiskanir, kavga eder, kotuluk yapar, hastalanir, hatta yaralanabilirlerdi.  Yer, Gok, Hava, Su Tanrilari yaratici, digerleri yonetici ve koruyucu Tanrilardi.

Bas Tanri AN idi. Babil ve Asur metinlerinde ANU olarak gecmektedir. Anu, tanrilarin buyuk babasi ve kraliydi.  Mekani ve kralliginin merkezi ise goklerdeydi. Sumerler Anu’yu bir yildiz ile sembolize ediyorlardi ve bu dort katli anlami once Akkad civi yazisina, sonrada Babilce ve Asurca’ya gecmis, bazen kucuk degisikliklere ugrasa da caglar boyunca aynen kullanilmistir. Kanatli bir kure ise Anu’nun evini, yani 12. gezegeni sembolize ediyordu. Tanrilarin ihtiyac duyduklarinda danismak veya meclis toplantilarina katilmak icin gittikleri yer ANU’nun bu mekani idi. Sayisiz metin Anu’nun sarayinin buyuk giris kapisini Hakikat Agaci ile Hayat Agaci tanrilarinin korudugunu anlatir. Tipki Suleyman mabedinin girisindeki iki buyuk sutun gibi. Uzerinde dusunuldugunde Yasam ve Hakikat’in evrendeki en onemli iki temel oge oldugu anlasilacaktir. Hangi sey bu ikisinden daha kapsamli ve onemli olabilir ki?
Anu’nun iki oglu bulunuyordu.  Buyuk olani ENLİL, yedi nokta veya yedi koseli (ya da uclu) yildiz ile sembolize edilirdi.  Kucuk olani EN.Kİ ise Ay (hilal) ile gosteriliyordu.  Sularin efendisi olmasi nedeniyle kendisine EA da deniliyordu. Ea ayni zamanda Alim adini da almisti ve madencilikten de sorumlu oldugundan bir baska adi da EN.Kİ.DU.NU (yani derinlikleri kazan Enki) idi. Ve bilinen bir diger adi da Nudimmud idi; yani seyleri yapan.  Kisacasi EN.Kİ, insanligin yaratilmasinda bas rolu oynadigi gibi, insani koruyan ve insanoglunun da en cok sevdigi tanri idi. 

EN.Kİ, ilk baslarda dunyanin idaresinden sorumlu tanri olarak atanmasina ragmen, daha sonra bu gorevini bas tanri ANU’nun istegi ile buyuk kardesi EN.LİL’e (istemeyerek de olsa) devretmek zorunda kalmisti. Her sehrin bir koruyucu tanrisi vardi. Bu sehir Tanrilari, evrenin yonetimini aralarinda bolusmuslerdi. Sumeriloji dalinda dunyaca unlu uzman olan Muazzez Ilmiye Cig, “Kuran, Incil ve Tevrat’in Sumer’deki Kokeni” isimli kitabinda aynen soyle yaziyor: “Tanrilara ait listelerde 1500 kadar Tanri adi bulunmasi, Sumerlilerin ne kadar cok Tanri yarattigini gostermektedir”. Bu gercekten de ilginc bir durum.  Sumerliler acaba nicin bu kadar cok Tanri yaratma ihtiyacini duymuslardi? Yoksa bu yazdiklari bir zorunluluk muydu, gercegin bir yansimasi miydi? Tipki geriye biraktiklari ve sonraki uluslara isik tutmus olan diger yazitlar ve eserleri gibi.

Sumerliler, bu Tanrilar dunyasi uzerine pek cok efsane gelistirmisler, siirler yazmislar, ilahiler bestelemisler, torenler duzenlemisler ve butun bunlari yaziya gecirerek zamanimiza kadar ulasmasini saglamislardir. Onlarin kurduklari veya onlara bir sekilde kabul ettirilen ve yasadiklari gerceklerle cakisan cok tanrili din, yavas yavas tek tanriya donuserek, bugunku dinlerin temelini olusturmustur. Fakat bu arada ilginc olani, diger Tanrilar da tamamiyle yok olmayarak bu dinlerde melekler, seytanlar, iblisler, cinler olarak varliklarini korumustur.

Bir inanisa gore seytan insanlar tarafindan yanlis anlasilmaktadir. Buyuk bir cogunluk seytani kotu nitelerken, bir kisim insan ise seytanin Tanri’nin en onemli meleklerinden biri olduguna, asil kotulugun ser pesinde kosan iblislerde bulunduguna inanmaktadir. Onlara gore kotuluk serdedir. Bu nedenle ser pesinde kosan iblis oldugu gibi insan da vardir. Bu azinliga gore Seytan’in yanlis anlasilmasinin temel nedeni, yurutmekle mukellef oldugu zor ve uzucu gorevidir: insanlarin, varliklarin Tanri’ya olan inanclarini sinamakta, cesitli yontemlerle iradelerini celmeye calismaktadir. Sonucta yapmaya calistigi sey, saf Tanri inanci ile dolu olanlari tespit edebilmektir.

Yahudi, Hiristiyan ve Musluman dinleriyle Sumer dini arasindaki ortak noktalar sunlardir:

Tanrinin yaratici ve yok edici gucu,
Tanri korkusu,
Tanri yargilamasi,
Kurbanlar, torenler, ilahiler, dualar ve tutsulerle Tanriyi memnun etmek,
Iyi ahlakli, durust ve haktanir olmak,
Buyuklere saygi gostermek ve kucukleri korumak,
Sosyal adalet,
Temizlik.

Temizlik Sumerliler’de cok onemli idi. Tapinaga gidenlerin, dua edenlerin, kurban kestirenlerin vucutca temiz olmalari gerekiyordu. Yeni yapilan binalar, icine girilmeden once dinsel bir temizlikten gecirilirdi. Bu konuda rastlanan bir atasozu son derece carpicidir: “Yikanmamis elle, yemek yeme”. S.N.Kramer’e gore ilk sabunu da Sumerliler yapmistir.

Dusman saldirilarina ugrayan ve yakilip yikilan sehirler icin yazdiklari bir agitta:

“Artik karabasli halk, toren icin yikanamiyor, kirliyi begenmek onlarin kaderi oldu ve gorunusleri degisti.”  denmektedir.

Sumerlilere gore Tanrilar, sehirleri ve tum kultur varliklarini meydana getirmis ve insanlara vermistir. Ayni kurguyu Kuran’da da buluyoruz. Ornegin A’raf suresinde ortunmek icin elbiseleri, Nahl suresinde daglarda barinaklari, sicaktan korumak icin elbiseleri, savasta koruyacak zirhlari, Yasin suresinde gemileri ve benzeri binekleri hep Allah yaratmistir. Yasin suresi, ayet 82’de “O, bir seyin olmasini diledigi zaman ona “ol” der, hemen oluverir” der.  Sumer’de de Tanrilar “ol” demis ve her sey oluvermistir.

Her uc dinde de Tanrilarin “var edici” gucleri yaninda, “yok edici” gucleri de bulunmaktadir. Ornegin Sumer’de Dunya’dan sorumlu Tanri Enlil, Tanrilar meclisinde Ur sehrinin yikilmasina karar verir.  Ur sehri Tanrisi buna cok uzulse de elinden bir sey gelmez.  O nedenle Sumer’de Tanri kizmaya gorsun, kendi ulkesi bile olsa yakip yiktirir.
Benzer deyisleri Kuran’da da buluyoruz: Hac (El-Hacc) suresinde; Nuh ve İbrahim Milletleri’nin; Ad, Semud ve Lut Kavimleri’nin; Medyen Halki’nin nasil cezalandirildigi anlatilmakta ve sonraki ayette soyle denmektedir; “Nice ulke halkini zalim olduklarindan helak ettik. Onlarin tavanlari cokup duvarlari ustlerine yikilmistir. Nice kuyulari kuruttuk, nice saraylari bombos biraktik”.

Camilerin ve minarelerin ustundeki yarim ay, Sumer Ay Tanrisi’nin semboludur. Sumer dininde Ay kulturunun onemli bir yeri vardi. Ayin ilk gorundugu gun, 15 gunluk oldugu ve gorunmedigi gunlerde torenler yapilir, hatta bazi yiyecekler yenilmezdi. İslamiyet’te de oruc ve bayramlar Ayin gorunusune gore duzenlenmistir. 

Sumerliler ile ilgili olarak su ana kadar anlatilanlarin bir ozetini yapmam gerekirse; bir yanda uzay yolculuguna dair bilgiler, diger yanda kagni turu arabalar ve ilkel silahlar, bir yanda gelismis matematiksel formul ve kapsamli goksel gozlemler, diger yanda kullanilan basit bir civi yazisi. Bunlarin birbirine tezat olusturdugu aciktir. Ayrica, Sumerliler yani Karabasli Halk, kendilerinin Tanrilar tarafindan secilmis ustun bir halk oldugunu yazmislardir. Ancak, Homo Sapiensin ortaya cikisi nasil bir bulmaca ise, uygarligimizin temelini olusturan Sumerlilerin de kim olduklari, nereden geldikleri bir baska muammadir.

Sumerlilerde 7 sayisi son derece onemlidir. 7 gun gecmesi, 7 dag asmak, 7 isik, 7 kapi gibi.  Ayni sekilde Tevrat ve Kuran’da da 7 sayisi sikca kullanilmistir. İslam’a gore cennetin 7 kapisi vardir. Sumer yer alti dunyasinin da 7 kapisi bulunmaktadir. Ayrica 12 sayisi da Sumerlilerce hem kutsal, hem de ugurlu sayiliyordu. On iki buyuk tanri, gunes sisteminin 12 uyeden olusmasi, bir yilda on iki ay ve bir gunde on iki cift saat bulunmasi gibi.

Benzerlikler cok ilginc degil mi? Bahsettigimiz tarih yaklasik 4000 sene once. Kesinlikle soylenebilir ki, ozellikle Sumerlilerden daha sonraki tarihli metinler ve calismalar, astronomik olmasindan ziyade astrolojiktir. Yani is bilimsellikten yavas yavas cikmaya baslamis ve falciliga, kehanette bulunmaya dogru donusmustur. Iste bu noktada inanc sistemlerinin gelismesi ve bu surecin dogurdugu baski ve sorgulanamaz tekduzecilik ile bilimsel ve toplumsal gelisme; kisacasi uygarlik erezyona ugramaya baslamistir.

Bu konunun devaminda NEFILIM'lerden bahsetmek lazim ama konu oldukca uzadi. O konuyu da daha sonra irdeleyelim isterseniz ya da baska konu basligi altinda.

Uzunluk icin kusura bakmayin, konu detaylariyla bir butun olusturuyor. Ama sonuc olarak denebilir, kadim dinlerin kokeni Sumerler'e kadar dayaniyor, etkilesim cok fazla. Insanligin gelisiminde de bir karisiklik, bir veya bircok mudahale var, nereden, kimlerden, ne kadar ve ne icin... Bu da ayri bir konu...

Saygilarimla,
Bakmak yetmez, gormek gerek...


Şubat 13, 2009, 10:14:17 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Sayın Dino,

Bildiklerinizi paylaştığınız için teşekkürler; ancak pekçok kişi bilimsel verilerin ışığından yararlanmaktansa hipotezlere inanmayı tercih ediyor.

Saygılarımla


Şubat 14, 2009, 01:07:43 öö
Yanıtla #2
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 386

Dinler ateşböcekleri gibidir: Parlayabilmek için karanlığa gereksinim duyarlar. Tüm dinlerin koşulu yaygın olan belirli bir derecede cehalettir. Ki sadece bu havada yaşayabilirler ancak.


Şubat 14, 2009, 01:20:08 öö
Yanıtla #3
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 784
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Dino

Paylaşımınız  için teşekkürler.

Sayın Degas

İnsanlığın klonlanarak başladığını iddia ediyorsunuz, bu durumda klonlayanları vareden (yaratan)  güç hakkında fikriniz nedir? Yine bir yorumunuzda (yanlış anımsamıyorsam)  İnsanların işçi olduğunu söylemiştiniz, insanlık varedilerek yapılmak istenen nedir sizce?

Saygılarımla,


Şubat 14, 2009, 03:26:40 öö
Yanıtla #4
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 353
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Dino

Paylaşımınız  için teşekkürler.

Sayın Degas

İnsanlığın klonlanarak başladığını iddia ediyorsunuz, bu durumda klonlayanları vareden (yaratan)  güç hakkında fikriniz nedir? Yine bir yorumunuzda (yanlış anımsamıyorsam)  İnsanların işçi olduğunu söylemiştiniz, insanlık varedilerek yapılmak istenen nedir sizce?

Saygılarımla,


Sevgili Dogudan,

Sayin Degas'in bu iddiasini okumamisim ama tam da boyle olmasa da, insanligin, ozellikle de Homo Sapiens'in bir takim etkenler tarafindan, olmasi gerektiginden cok daha hizli evrimlestirildigi, Homo Erectus halini aldigi ispatlanmaya calisilmaktadir. Bu evrimin gerceklestirilmesinin nedeni de, insanoglunun akilli bir yaratik olarak ve edevat kullanmayi becererek isci olarak calistirilmasidir, demir, bakir ve altin madenlerinde. Evrimi gerceklestirenler de NEFILIM'ler.

Eger merak ediyorsaniz bu konudaki bilgilerimi de memnuniyetle aktaririm.

Sevgi ve Saygilarimla,
Bakmak yetmez, gormek gerek...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
3326 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 14, 2007, 05:05:02 öö
Gönderen: MASON
2 Yanıt
12350 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 16, 2011, 01:06:28 ös
Gönderen: BULGARIA
1 Yanıt
6167 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 06, 2011, 03:21:44 öö
Gönderen: seteney
7 Yanıt
8604 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 09, 2011, 09:52:40 öö
Gönderen: ADAM
63 Yanıt
27544 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 18, 2011, 11:36:27 ös
Gönderen: Alşah
0 Yanıt
2962 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 11, 2012, 09:30:25 ös
Gönderen: Tij
1 Yanıt
3973 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 17, 2012, 10:56:55 öö
Gönderen: peacewings
5 Yanıt
2229 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 25, 2016, 01:37:49 ös
Gönderen: İNSAN
10 Yanıt
4331 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 22, 2016, 05:39:19 ös
Gönderen: Etimolog
1 Yanıt
1586 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 25, 2016, 03:13:36 ös
Gönderen: kurt