Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Liberal masonlar bunları rituellerinden çıkarmışlar mıdır?  (Okunma sayısı 6479 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 20, 2012, 10:15:30 ös
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay





Masonlukta dogmalara karşı çıkıldığını biliyoruz. Beri yandan masonluğun birçok dinden, elbette özellikle Hıristiyanlıktan esinlenmeleri bulunduğunu da biliyoruz. Bu nedenle, burada bu başlık altında paylaştığımız konu Masonluğun tutumu ya da ritüellerindeki öğretileriyle ne denli bağdaşabilir; işte bakınız, bunun önüne koskocaman bir soru işareti yerleştirmek gerek.

Üstelik Hıristiyan kişiler mason olsa bile acaba Hıristiyanlığın temel dogmalarını ne ölçüde Masonluğun tarzıyla yani bilimsel yöntem, akıl ve bilgelik yoluyla değerlendirebiliyor ki?... Masonluğu kendi yaşanına yerleşmiş tabularına dokundurmayı başarabiliyor mu? (Dikkat: Buradaki soru masonların dokunması değil, Masonluğun dokunmasıdır.)

Masonluğun o tabulara dokunduğu bazı dereceleri var. Bunların başında Katolik olanları gelir. Sırasını veremem ama Ortodoks ve genel olarak Protestan dediklerimiz daha sonradır. Yahudi tabuları da araya girer. Böyle olunca elbette bu konu İslâm için de geçerli olur. İşin pek ilginç yanı Masonluğun öğretisiyle Doğu dinleri arasındaki çelişkilerin Batı’da benimsenenlere oranla (buna Paganizm de dahil) pek daha az oluşu…





Merhaba aslında bu soruyu uzun zamandır sormak için niyetleniyordum. Sn ADAM bahsedince tekrar sormaya niyetlendim. Yani bu forum sayesinde Masonluk ile ilgili birkaç temel bilgi edinebildim. İlk önce evrenin yüce mimarına ( yaratıcı-yaratan) inanma gerekliliği. İkincisi masonluk her türlü dogmaya karşıdır. Üçüncüsü ise masonluk içerisinde felsefi düşünceler ve özellikle hristiyanlık, yahudilik ile ilgili ve bilgiler ve onların kutsal kitaplarından belki simgesel anlamlar yüklesede bazı düşüncelerini almış olduğudur.

Benim öğrenmek istediğim ve kafamda tam oturtamadığım sorular şunlardır.

1- Yüce yaradana inanmak gerekli peki liberal masonlukta bu nasıl aşılmış yani ritueller bir yaratıcıya işaret ediyorsa, atıfta bulunuyorsa liberal masonlar bunları rituellerinden çıkarmışlar mıdır? Yerine ne konmuştur?

2- Kutsal kitaptaki bilgiler ve hikayeler dogmatik bilgiler değil midir? Dogmaları reddeden ve insan ürünü olan masonluk bunlardan nasıl yararlanmaktadır?

Saygılarımla.
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


Şubat 20, 2012, 11:14:32 ös
Yanıtla #1
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Sn asimov,

Sorularınızın kanımca forumda pek çok yerde cevabı bulunmaktadır.  bu son derece faydalı konunun mecraından çıkmaması gerektiğini düşünüyorum. Eğer siz sorunuzu oluşturarak ayrı bir başlıkta bu sorularınızı yöneltirseniz daha iyi olacaktır.  Ama yine de sorularınızı başka bir başlık altına da bu şekliyle taşıyabilirim. Sizin tercihinizi yapmanız için bir süre bekleyeceğim. Sn katılımcı ve takipçilerden de eğer bu sorulara cevap vermek istiyorlarsa açılacak yeni başlığa yazmalarını rica edeceğim.

Bu arada ben de konuyu dağıttığım için tüm takipçilerden ve yazarlardan özür dilerim.

Sevgi ve Saygılarımla.


Şubat 20, 2012, 11:50:08 ös
Yanıtla #2
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

Merhaba,

Sn SkullG,
Ben de sorunun yerinin burası olmadığının farkındayım aslında. Ama Sn Adam sorumla bağlantılı yazınca sorayım dedim.
Aslında sorular ayrı bir başlık altında açılmalıydı.
Başlık dışında yazdığım için özür dilerim.

Saygılarımla.
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


Şubat 21, 2012, 11:25:12 ös
Yanıtla #3
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 89
  • Cinsiyet: Bay

Sn.asimov, "liberal masonlar" kavramına katılmadığımı belirtmek isterim, "düzensiz" olarak bence daha yerinde olur.Hem düzensiz olup hemde mason olunup olunamayacağı da ayrı bir tartışma konusudur.Sn.Adam'ın söylediği kavram gibi "Önlüksüz" Mason olabilirler fakat "Önlüklü" Mason olmak için Düzenli Mason olmak gereklidir diye düşünüyorum.

Gelelim konuya 2. sorunuzdan başlamak isterim ;

Alıntı
Kutsal kitaptaki bilgiler ve hikayeler dogmatik bilgiler değil midir? Dogmaları reddeden ve insan ürünü olan masonluk bunlardan nasıl yararlanmaktadır?


Felsefe'de dahi "felsefik dogmalar" mevcuttur.Kaldıki Kutsal Kitaplarda yer alan "dogma" diye nitelendirdiğiniz hikayeler, o zamanlarda Peygamberler tarafından hadislerde açıklanmıştır. Belkide bundan 1000 yıl sonra şuan söylenen bir olay ileride anlatıldığında dogmatik bir hikaye olarak kalabilir..

Dünyada şuanda "Yahudi Soykırımı" nı araştırmak yasaktır. Körü körüne kabul edilmelidir.. Yani dogmatik bir yaklaşım söz konusudur. Fakat bu gerçek olmadığı ve bu acının yaşanmadığı anlamına gelmez. Burdan yola çıkarak dogmatik öğretilerin "gerçeği aramada" bir engel olduğu söylenemez.

"Gerçeği aramak, yaşam boyu süren öğrenme ve yaratıcılığın pınarıdır"

"Eğer Tanrını yani efendini arıyorsan, onu sadece bütün kalbin ve ruhunla ararsan bulursun"


1. soruya verecek bir cevabım var lakin sessiz kalıp katılımcıların yorumlarını beklemem daha iyi olur sanırım

Saygılarımla
Omnia in numeris sita sunt/her şey sayılarda gizlidir


Şubat 22, 2012, 01:01:18 öö
Yanıtla #4

Ben bir mason değilim. Fakat şöyle düşünüyorum, Masonluk ile söz konusu dogmaların, o dogmalara mensup kişilerce nasıl uzlaştırılabildiği konusu aslında cevabı içinde bir sorudur. Gerçek şu ki, locadaki üç kutsal kitabın üçü, kronolojik sıra ilerlediğinde zaten diğerlerini sert bir şekilde eleştiren, zıtlaşan kitaplardır. Özellikle Kuran'ı Kerim'in, mevcut İncil ve Tevrat'taki dogmaların çoğuyla ciddi derecede zıt öğretileri mevcut. Yani bırakın masonik prensipleri, ortada bir masonik prensip olmasa dahi o üç kitap herhangi bir yerde bir arada bulunması imkansızdır. Masonik prensiplerle çelişene kadar, birbirleriyle çelişen din kitapları daha acil bir sorundur.

Örneğin İslam'da tek tanrı inancı varken, İncil'de teslis vardır. Kuran'da İncil'deki bu tutum sert bir şekilde eleştirilir. Alev Alatlı'nın dinler arası diyaloğun imkansızlığını açıklarken kullandığı ifadeyi aynen almak gerekirse, "bir kadının mahrem yerinden doğan bir tanrı kavramı ile, İslam'ın muhalefetün lil havadis sıfatına sahip (Allah'ın hiçbir varlıkla benzeşemeyeceği) tanrısına inanan birinin ortak bir yolda yürümesi imkansızdır".

Yani masonluk şöyle kalsın, Hristiyanlık ve İslam'ın nasıl uzlaştırıldığı zaten başlı başına bir sorundur.

Her ne kadar forumun farklı yerlerinde bu sorunun cevaplandırıldığı söylense de, bu durumun samimi bir açıklaması olacağını düşünmüyorum. Adeta matematiksel denecek bir eşitsizlik var. Burası kesin.

Fakat ben şöyle düşünüyorum; masonluk, bu üç kitabı yan yana koyarak, zaten tam da bu çelişkiyi, alegori olarak, bir sembol olarak kullanabilir, ve aslında şunu demek isteyebilir "biz de tam bu çelişkiyi göstermek istiyorduk".

Bu durumda bu çelişkiyi göstermek istemekle, masonluğun, üç kitabı yanyana koymakla, aslında üç kitabı tümüyle bir "boş küme" olarak ele aldığı düşünülebilir.

Yani şunu demek istiyor olabilir; "üç din de, özünde birdir, farklılıkları olmaması gerekir, ve masonluk, kendi deistik öncülüyle (nitekim bir tanrının varlığına inanmayan mason olamaz) bu üç dinin farklı bir yorumunu benimser".

Bu farklı yorum da kaçınılmaz olarak deizm oluyor. Yani tek tanrıcılık. Bundan sonraki tüm ihtilafları ve ihtilaf konusu olan tüm uygulamaları reddediyor. Ortaya iyice ayıklanmış bir tevhid inancı çıkıyor.

Burada da kalmıyor.

Derecelerin ilerledikçe, yeni prensiplerin üzerine eklendiğini görüyoruz. Özellikle Sayın Adam'ın yazısında söylediği şeyler bunlar. İçeriği nedir ben bilmiyorum. Ama böyle bir şey şayet varsa, ki Sayın Adam'dan var olduğunun ipuçlarını alıyoruz, masonluk, tek tanrıcılığın içine kendi prensiplerini koymaya başlıyor, ve haliyle bu prensipler de, ayıklanmış ibrahimi dinlerle doğal olarak bir çelişki oluşturuyor. Ve masonluk böyle yapmakla, aslında kendi din anlayışını oluşturuyor.

Peki inançı Hristiyan mason, veya Müslüman, Musevi mason tüm bunları kendi diniyle nasıl uzlaştırıyor?

Tabii ki uzlaştıramıyor. Uzlaştırmasının mümkün olmadığını söylemek için çok araştırma yapmaya gerek yok. Üç kitapta yazılanlar ve masonik derecelerin kendi öğretileri zaten durumu açıklıyor.

Peki uzlaştıramayınca ne yapıyor? Masonluktan ayrılıyor mu? Binlerce masonun hala mason olarak kaldığını gördüğümüz için, ayrılmıyor diyebiliriz. Peki napıyor?

Bence pek işin üstüne gitmiyor. Bu durumu dert edinmiyor. Zaten ben çoğu masonun, masonik prensipleri hayatına uygulamak için mason olduğunu düşünmüyorum. Çoğu mason, bir sosyal statü ve güç elde etmek için masonlukta kalıyor, eğer gerçekten Hristiyan'sa, zaten masonlukta ettiği yeminleri tutmuyor, masonik prensiplere gönül vermiyor. Locadaki 3 kitaptan birine inanmaya içten içe devam ediyor. Derece atladıkça ezberleyip okuduğu masonik unsurları formalite icabı kabul ediyor. Aslında herkes, kendi işine gücüne bakıyor. Veya gerçekten masonsa, bu gerçekten hristiyan veya müslüman olmadığı, masonik yorumları tercih ettiği anlamına geliyor. Bu sefer o üç kitabın üçüne de inanmıyor, ve masonluğun, yani yeni dinin yolunu benimsiyor.

Mu?

Bilmiyorum. Ben burada kendi çözümlememi, varsayımımı yazdım. Bu sorunun gerçek bir cevabı varsa da bilmek istiyorum.

Saygılar
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Şubat 22, 2012, 09:39:21 öö
Yanıtla #5
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Forumdaki uğraşının da bir sınırı var…

Başka bir konu ile yoğun bir biçimde ilgilenirken, Sayın Asimov’un açtığı bu başlığı unuttuk gitti. Zaten Sayın Asimov da bu başlığı öteki konunun içinde açmıştı da, sonradan buraya transfer oldu.

Benim açımdan sayın Asimov’un her iki sorusu da, çok uzun olmayan birer açıklama ile yanıtlanabilirdi. Ancak bu arada Sayın hailstorm ile Sayın popperist konu üzerinde kendi değerlendirmelerini belirtince, bu konu üzerinde bir şey yazabilmek biraz daha zorlaştı. Şimdi hepsini birden göz önünde tutmak gerekiyor.

Burada ortaya konular soruların yanıtlarının verilebilmesi ve çok da ayrıntıya girmeyen bu yanıtların anlaşılabilmesi için önce dünya yüzünde Masonluğun bütününü anlayabilmek, konuya daha geniş bir perspektifle bakabilmek gerekiyor.

Örneğin Sayın hailstorm Sayın asimov’a verdiği yanıtta, "liberal masonlar" kavramına katılmadığını, "düzensiz" denmesinin daha yerinde olacağını, hem düzensiz olup hem mason olunup olunamayacağı da ayrı bir tartışma konusu olduğundan onların "önlüksüz" mason olabileceğini söylüyor.

İşte bu, konuya hayli dar bir açıdan bakmak, o açının dışında kalanları görmemek ya da bilerek göz ardı etmek oluyor. Öylesine ki, bu konuda hayli çekinceli bir tutumu olan HKEMBL üyeleri bile böyle düşünmüyor. Önlüksüz mason terimi sadece masonlarca ve hiçbir mason kuruluşuna üye olmayan ama özünde mason nitelikleri bulunan kişiler için kullanılan bir terim. Ötekiler ise berikilerce düzensiz olarak nitelense bile önlük takıyor yani “önlüksüz” değiller.

Ben bu sözü ederken dediğimin bir ayrıntısına dikkat ettiniz mi acaba? Bir daha dikkatinizi çekeyim: Ötekiler ise berikilerce düzensiz olarak nitelense bile…

Şimdi her şeyden önce buradaki şu “düzensiz” sıfatı yanlış kullanılan bir sıfat. Öz Türkçe kullanım çabası yaratıyor bu yanlışlığı. O nedenle belki HKEMBL üyelerinin eskiden alıntılı olarak kullanmayı sürdürdükleri “gayri muntazam” terimi daha iyi. Çünkü orada daha başka bir belirtme var. 

Bunu İngilizce bilerler için daha iyi anlatabilirim. Masonluktaki “düzen” teriminin İngilizcede kullanılan karşılığı “order”. Bunun Fransızcası ve Almancası da benzer: “ordre” ve “Orden”. Oysa bir mason örgütünün o Anglosakson Masonluğu tutumuyla yapılan değerlendirmesinde kullanılan sıfat “regular” ya da “irregular” yani cetvelde (listede) yer alan ya da almayan… Bir diğer deyişle konu düzen bozukluğu değil, düzen gereklerinin yerleştirilmiş olup olmadığı.

İşte o düzen gerekleri de onlara göre öyle ama ötekilere göre öyle değil.

Evrensel Masonluk açısından anlaşılması gereken de bu işte… Evrensel Masonluk öyle İngilizlerin, Amerikalıların tekelinde değil. Dünya yüzünde farklı Masonlukla var ve hepsinin de kendi saygınlığı, kendi düzeni geçerli.

Bir mason kuruluşunun bir diğeriyle örgütsel ilişkileri içinde bulunmayışı hatta bundan kaçınması, bu iki mason kuruluşundan birini hemen düzensizliğe sürüklemiyor. Bir mason kuruluşunun düzensizliğine yol açabilecek nedenler farklı.

İşte bakın size bir örnek; hem de taptaze: Fransa’da İngiltere Birleşik Büyük Locası’nın uydusu durumunda olan Grande Loge Nationale de France geçenlerde Anglosakson Masonluğu topluluğunda yer alan büyük localarca ilişki dışı olarak nitelindi. İlkelerini değiştirmiş ve Fransa’daki diğer obediyanslar gibi özgürlükçü yani liberal cepheye geçiş yaptığı için mi? Hayır. Masonluk ile hiç uyuşmayan birtakım etkinliklere bulaştığı için.




Bunları yazdıktan sonra da şunun farkına vardım: Bu başlığı açan sayın Asimov’un sorularına hiç de yanıt vermemiş oldum. Sadece Sayın hailstorm’un bir açıklamasına eleştiri getirdim. Bu bile çok uzun sürdü. Sayın popperist’in kapsamına katılmasam da çok güzel bulduğum değerlendirmesine de değinemedim. Ancak şimdilik burada, bu başlığa sonra yeniden dönmek üzere biraz durmak istiyorum çünkü bu aslında hayli geniş ve tartışma götüren bir konu. Elbette benim dediklerim de eleştirilebilir.

« Son Düzenleme: Şubat 22, 2012, 01:23:45 ös Gönderen: skullG »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Şubat 27, 2012, 04:47:57 ös
Yanıtla #6
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Sayın Asimov’in bu başlık altındaki sorularına dönmek isterim.

Şöyle sormuştu Sayın Asimov:


1- Yüce yaradana inanmak gerekli peki liberal masonlukta bu nasıl aşılmış yani ritueller bir yaratıcıya işaret ediyorsa, atıfta bulunuyorsa liberal masonlar bunları rituellerinden çıkarmışlar mıdır? Yerine ne konmuştur?”


Bazı mason kuruluşlarının temel benimseyişine göre; bir masonun bir yüce yaradana inanması zorunludur. Bu bir asgari koşuldur. Bazı mason kuruluşları bu asgari koşulu daha ileri götürerek asgarilikten kurtarır ve o “yüce yaradan” kavramı yerine “tanrı” kavramını yerleştirir. Böylece, tutumları bakımından deizmi yeterli görmedikleri, teizme yöneldikleri anlaşılır. Bazıları bununla da yetinmez; o “tanrı” kavramının nasıl bir tanrıyı yansıttığını tanrımlar ve Masonluk için öyle bir inancı zorunlu görür; böylece başka dogmalara karşı çıksa bile kendi içinde iyiden iyiye teist nitelikli bir dogmaya bağlanır.

Bu açıklama, bildiklerimizi yinelemek oldu ve soruyla doğrudan bağlantılı değil; farkındayım. Ancak sorunun yanıtı bakımından bu açıklamanın yararlı olacağını düşündüm.

Bazı mason kuruluşları ise masonları böyle bir inanç koşuluna bağlamamayı öngörmüştür. Ancak dikkat: Bu ateizmden yana çıkmak demek değildir; sadece Masonluğu belirgin ya da belirsiz bir inanç koşulunun dışında tutmak, inananı kadar inanmayanı da saygın görmek, her ikisini birbirine insan olarak eşit saymak tarzındaki bir tutumu benimsemektir. Liberal masonlar olarak nitelenenler de işte bu eklektik tutumlarından ötürü öyle nitelenmektedir.

Şu “ritüellerden çıkarmışlar mıdır?” sorusuna gelince… Bunu yanıtlamak için bir yanlış bilgiyi girmenin gerektiği görüşündeyim.

Bunu şöyle ters bir soru ile dile getireyim ama hiç kimse alınmasın: Siz Masonlukta tek bir ritüel olduğunu mi sanıyorsunuz? Öyle sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.

Masonlukta aynı derecenin ne kadar çok sayıda ritüelinin olduğunu söylemek olanaksızdır. Tamam, ritüeller birbirine çok benzer hatta dışarıdan yüzeysel olarak öylesine bakan bir kişi bunları aynı gibi bile görebilir ama biraz ayrıntıya girilince aralarındaki farklar ortaya çıkar.

Masonluktaki liberal (özgürlükçü) akım yeni bir olgu değildir. 18. yüzyılın başında sadece deist yönelimli bir Masonluk vardı. Aynı yüzyılın ortalarında bir yanda teist nitelikli bir Masonluk eğilimi belirirken bir yandan da liberal eğilimli bir Masonluk anlayışı ortaya çıkmıştır. Her mason kuruluşu da kendi ritüellerini o anlayış doğrultusunda düzenlemiştir.

Zaman içinde gerek dönemin gerekse çevrenin etkisiyle ritüeller üzerinde değişiklikler yapılmıştır. Bu hemen her büyük loca için ayrı ayrı olmak üzere geçerli bir olgudur. Üstelik bu değişiklikler az buz da değildir.

Örneğin Özgür Masonlar Büyük Locası’nın bu konu üzerinde 2009 yılında yapmış olduğu bir yayın var. A4 kağıdı boyunda 840 sayfalık bir kitap. 1909 yılından başlayarak tüm 1. derece ritüellerinin derlenmiş olduğu bir araştırma çalışması bu.

Şimdi kimileri ÖMBL’nin ritüelleri yozlaştırmış olduğunu ileri sürebilir. Peki, diyelim ki o ileri sürüş doğrudur. Daha öncesine ne diyeceğiz? Bu kitabın ilk 430 sayfasında 1909-1969 yılları arasındaki değişimler sergileniyor. 1969 yılında ise bugünkü ÖMBL ile HKEMBL tarafından uygulanan ritüeller tıpatıp aynı. Ondan sonraki ilk değişikliği HKEMBL yapıyor. Elbette o değişikliğin bir gerekçesi var; yok değil. Ancak bu değişiklikler o kadarla kalmamış ki… Her iki büyük locada sonradan yapılmış değişiklikler de var.

Şu halde şöyle özetleyelim: Sayın Asimov’in sorusunda yer verdiği ritüel değişikliği konusu ile bir ulu yaradana inanmak zorunluluğu ya da böyle bir zorunluluğun olmayışı birbirleriyle bağlantılı değildir.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Şubat 29, 2012, 01:09:14 ös
Yanıtla #7
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Sayın Asimov bu başlık altında bir soru daha sormuştu. Şöyle:

2- Kutsal kitaptaki bilgiler ve hikayeler dogmatik bilgiler değil midir? Dogmaları reddeden ve insan ürünü olan masonluk bunlardan nasıl yararlanmaktadır?

Önce kutsal kitap demeyelim de bunu biraz daha genişletip “Kutsal Kitaplar” diyelim… Ayrıca kutsal kitapları da teist dinlerin daha çok bildiğimiz üç kitabı (Tevdrat, İncil ve Kuranı Kerim) ile de sınırlı tutmayalım. Daha birçok kitap var kutsal olarak nitelenen… Zend Avesta, Tripitaka, Vedalar, Mormonların Kitabı bunlardan sadece birkaçı.

Kutsal kitaplarda birtakım öyküler yer alır; doğru. Bu öykülerden kimisi gerçek tarihsel olayları yansıtmaktadır. Öyle oluşu bilimsel verilerle de destelenişinden ötürüdür. Kimisi tarihsel öykü gibidir ama gerçek olup olmadığı kuşkuludur çünkü bunlar bilim önünde yansınmakta olmasa da bilimsel veriler bunları desteklememektedir. Kimisi bir tarihsel olay gibi anlatılmakta olsa da aslında gerçek değil alegoridir; inananların buna bakarak ders alması yaşamlarını ona göre kurması önerilmektedir.

Tarihsel bir olay doğru ise, hele bir de bilimsel verilerle destekleniyorsa, bunun tartışması yoktur. Olmuştur, gerçekleşmiştir, doğrudur, yadsınamaz. Bunun böyle oluşu onun “dogma” olarak nitelenmesini gerektirmez. Çünkü dogma bir olay üzerine değil bir düşünü, inanç, benimseyiş, kabul, tasarım üzerine kurulur. Bilimsel verilerin desteklemediği bir tarihsel olay varsayımı ya da öykü, ille de doğru olduğu ileri sürülerek kabullenilmesi zorunlu tutulursa dogmalaşır. Dolayısıyla dogma, kanıtlanamasa da doğruluğu ileri sürülen ve sorgulamasız-tartışmasız kabul edilmesi istenen bir şeydir.

Bu konuyu Masonluğa nasıl bağlayacağız?

Şöyle:

Masonlukta işte böyle dogmalar yoktur. Kaldı ki Masonlukta dinlerin kutsal kitaplarına saygı gösterilmesi ile o kitapların değerlendirilmesi arasındaki fark da söz konusudur. Masonluğun temel öğretisi ritüellerde yer alır. Öğretinin gerek esnekliği gerekse zamana uyarlanabilmesi bakımından da simgelere ve alegorilere ağırlık verilir.

Sanılmasın ki o alegorilerin kapsamında yer alan öyküler bazı kutsal kitaplardan alınmadır!

Hayır, Masonlukta hiçbir kutsal kitaptan hiçbir alıntı yoktur.

Yer yer benzerlikler, yakınlıklar görülebilir. Bu nedenle de antimasonik cephelerde Masonluğun ritüelleri için yozlaştırılmış ya da bozulmuş (tahrif edilmiş) kutsal kitap nitelemesi kullanılmıştır. Bu yaklaşımda kutsal kitaplardaki an8latımların özgün olduğu, ilk kez o kitapta yazıldığı tarzındaki bir varsayım yani bir başka dogma üzerine oturulmaktadır. Oysa şunu da gözden uzak tutmamak gerekir ve öyle olduğu zaten görülmektedir ki, kutsal kitaplardan birçoğunun anlatımındaki birçok öğe, o kutsal kitabın ortaya çıkışından daha önceki bir kaynaktan alıntı ya da esinlenmedir.

Esinlenme… Masonlukta bulunan da budur zaten, alıntı değil.

Böyle olunca, bana Sayın Asimov’un sorusu yanıtını bulmuş gibi geliyor.

Sizce öyle değil mi?

Değil diyorsanız, siz de bu konu üzerindeki bilgilerinizi aktarırsanız, paylaşımlı tartışmayı sürdürebiliriz.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Nisan 04, 2012, 12:22:08 öö
Yanıtla #8
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

Merhaba,



Sayın Asimov bu başlık altında bir soru daha sormuştu. Şöyle:

2- Kutsal kitaptaki bilgiler ve hikayeler dogmatik bilgiler değil midir? Dogmaları reddeden ve insan ürünü olan masonluk bunlardan nasıl yararlanmaktadır?

Önce kutsal kitap demeyelim de bunu biraz daha genişletip “Kutsal Kitaplar” diyelim… Ayrıca kutsal kitapları da teist dinlerin daha çok bildiğimiz üç kitabı (Tevdrat, İncil ve Kuranı Kerim) ile de sınırlı tutmayalım. Daha birçok kitap var kutsal olarak nitelenen… Zend Avesta, Tripitaka, Vedalar, Mormonların Kitabı bunlardan sadece birkaçı.

Kutsal kitaplarda birtakım öyküler yer alır; doğru. Bu öykülerden kimisi gerçek tarihsel olayları yansıtmaktadır. Öyle oluşu bilimsel verilerle de destelenişinden ötürüdür. Kimisi tarihsel öykü gibidir ama gerçek olup olmadığı kuşkuludur çünkü bunlar bilim önünde yansınmakta olmasa da bilimsel veriler bunları desteklememektedir. Kimisi bir tarihsel olay gibi anlatılmakta olsa da aslında gerçek değil alegoridir; inananların buna bakarak ders alması yaşamlarını ona göre kurması önerilmektedir.

Tarihsel bir olay doğru ise, hele bir de bilimsel verilerle destekleniyorsa, bunun tartışması yoktur. Olmuştur, gerçekleşmiştir, doğrudur, yadsınamaz. Bunun böyle oluşu onun “dogma” olarak nitelenmesini gerektirmez. Çünkü dogma bir olay üzerine değil bir düşünü, inanç, benimseyiş, kabul, tasarım üzerine kurulur. Bilimsel verilerin desteklemediği bir tarihsel olay varsayımı ya da öykü, ille de doğru olduğu ileri sürülerek kabullenilmesi zorunlu tutulursa dogmalaşır. Dolayısıyla dogma, kanıtlanamasa da doğruluğu ileri sürülen ve sorgulamasız-tartışmasız kabul edilmesi istenen bir şeydir.

Bu konuyu Masonluğa nasıl bağlayacağız?

Şöyle:

Masonlukta işte böyle dogmalar yoktur. Kaldı ki Masonlukta dinlerin kutsal kitaplarına saygı gösterilmesi ile o kitapların değerlendirilmesi arasındaki fark da söz konusudur. Masonluğun temel öğretisi ritüellerde yer alır. Öğretinin gerek esnekliği gerekse zamana uyarlanabilmesi bakımından da simgelere ve alegorilere ağırlık verilir.

Sanılmasın ki o alegorilerin kapsamında yer alan öyküler bazı kutsal kitaplardan alınmadır!

Hayır, Masonlukta hiçbir kutsal kitaptan hiçbir alıntı yoktur.

Yer yer benzerlikler, yakınlıklar görülebilir. Bu nedenle de antimasonik cephelerde Masonluğun ritüelleri için yozlaştırılmış ya da bozulmuş (tahrif edilmiş) kutsal kitap nitelemesi kullanılmıştır. Bu yaklaşımda kutsal kitaplardaki an8latımların özgün olduğu, ilk kez o kitapta yazıldığı tarzındaki bir varsayım yani bir başka dogma üzerine oturulmaktadır. Oysa şunu da gözden uzak tutmamak gerekir ve öyle olduğu zaten görülmektedir ki, kutsal kitaplardan birçoğunun anlatımındaki birçok öğe, o kutsal kitabın ortaya çıkışından daha önceki bir kaynaktan alıntı ya da esinlenmedir.

Esinlenme… Masonlukta bulunan da budur zaten, alıntı değil.

Böyle olunca, bana Sayın Asimov’un sorusu yanıtını bulmuş gibi geliyor.

Sizce öyle değil mi?

Değil diyorsanız, siz de bu konu üzerindeki bilgilerinizi aktarırsanız, paylaşımlı tartışmayı sürdürebiliriz.



Sn ADAM sormuş olduğum soruları pek güzel yanıtlar vermişti. Ben de daha sonra farklı bir başlık altında benzer sorularımı yinelemiştim ancak göndermiş olduğum iletiler silindi. Hatta o zaman aralığında sn ADAM ve başka üyelerinde iletileri silindi. Teknik bir arıza mı yoksa başka bir nedenden mi bilemiyorum. Sn yöneticilere nedenini sordum ancak herhangi bir yanıt alamadım.

Her neyse konumuza dönersek Masonlukta dogma yoktur, kutsal kitaplardan alıntıların olmadığı sonucuna ulaşmıştık. Sn ADAM aynı şekilde yanıtında bunları belirtiyor.

Benim ilgilendiğim masonluk ve din arasındaki ilişki.

Hulki Cevizoğlu'nun bir kitabı var "Masonluk ve Roteryanlık" diye. Bu kitabın 106 ve 107 sayfasından bir alıntı yapmak istiyorum. Ardından tekrar sorularım olacak.

Hulki Cevizoğlu:" İsrail bayrağındaki altı köşeli yıldızın Masonlukta da olduğu söyleniyor. İsrail parlamentosundaki yedi kollu şamdan olduğu  ve Masonların 23. derecesindekilerinde amblemi olduğu söyleniyor, yani İsrail ile Masonluk arasındaki semboller açısından pek çok örnek var. Bunları açıklayabilir misiniz?"

Enver Necdet Egeran:"Benim tabii yetkim yok ama. Bildiğim kadarıyla bunları anlatayım ben. Bu yüksek dereceler için 23. derece filan-falan, yüksek dereceler felsefi derecelerdir. Felsefi dereceler il üç derecenin ortaya koyduğu felsefe, ahlak, ahlakiyet ve öğretileri daha geniş şekilde sıralayıp koyuyor ortaya. Ama ortaya koyduğu şu: 9'dan, 4'ten, 14'e kadar olan kısmında ibrani felsefesini işliyor. Binaenaleyh bu şekilde bazı amblemler oraya konmuş olabilir ama bu demek değildir ki Musevi düşüncelerini ele almış onun üzerinde işliyor. İbrani felsefesini bir kere yapıyor , koyuyor, ondan sonra 29'a kadar Hristiyani felsefeyi işliyor. Binaenaleyh ne oluyor? İbrani, Hristiyani ve İSlami felsefenin tümü Masonların aydınlanmasına yardımcı oluyor ama felsefesi bakımından."

"Üst derecede bunlar yok. Üst derece doğrudan doğruya meslektir. Meslek üzerinde durulur. Ama felsefi kısımda. İbrani felsefesini ihmal edemessiniz. İbrani felsefesi çünkü ilk gelen kitap Tevrat'tır. Ondan sonra İncil gelmiştir. Ondan sonra Kuran gelmiştir. Yani üçünü bağlamak lazımdır. Üçünü bağladıktan sonra Hakiki felsefe ortaya çıkıyor."

Şimdi Sn Üstad'ın söylediklerine göre kutsal dinler ve onların felsefesi masonluğun temelinde var. Hakiki felsefe bunların üzerine inşa ediliyor.

O zaman şu soruları sormak istiyorum:

1- Masonluk kutsal kitapları ve dinleri referans alan bir felsefi düşünce ve öğreti midir?

2- Din ve dinsel hikayeler kutsal kitaplarda geçen ancak öğreti bakımından inanç temeline kurulu olduğundan, Masonlukta dogma yoktur ifadesi nasıl doğru olabiliyor?

3- Din felsefesi kutsal kitaplara aittir. Peki 3 büyük dinin dışında masonluğa kabul edilenlerin inançları ve felsefeleri ne olacaktır? Bunlar da öğretilecek midir?

4- Konu başlığı ile bağlantılı Liberal Masonlar madem Din ve Tanrı inancını temel referans olarak almıyorlar, üyelerinin inanıp inanamadığına bakmıyorlar. O zaman onlar bu din felsefesini işlemiyorlar mı? Kutsal kitapları referans olarak almıyorlar mı? Almıyorlarsa hakiki felsefeye ulaşmak için hangi temelden yararlanıyorlar.?

Saygılarımla.
 
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


Nisan 08, 2012, 08:58:37 öö
Yanıtla #9
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Sayın Asimov’un bu başlık altındaki ikinci katkı ve soruları, kaldı da kaldı.

Benden başka da kimse yanıtlamak istemiyor galiba… Belki de umursamıyorlar.

Önce şunu söylemeli: Hulki Cevizoğlu’nun HKEMBL Eski En Muhterem Büyük Üstadı Enver Necdet Egeran ile bir TV kanalındaki söyleşisi, o tarihlerde ortaya çıkmış bir sansasyonun etkisiyle yapılmıştı. Bence pek başarısız bir program olmuştu o; dışarıdan katılmalarla karmakarışık. Üstelik Egeran da kendisine sorulanlardan çok kendi istediklerini anlatmaya, eski defterleri karıştırmaya girişmişti. Sonrada Hulki Cevizoğlu gerek bu söyleşi gerek bir başka söyleşiyi değerlendirmek amacıyla ve kalıcı olsun diye işte o kitabı yazmıştı ama o kitapta da Masonluk ile bağlantılı bilgiler hiç de doğru dürüst verilmemişti. Kitap sattı ve maliyetini çıkardıysa bunun nedeni yazarının medyatik oluşudur.

Masonluğun bazı yüksek derecelerinde Yedi Kollu Şamdan bir simge olarak kullanılmış olabilir. Ne ol yani! Ben bu konu üzerinde uzun ve resimli bir sunum aktarmıştım foruma bir zamanlar Masonluk ile bağlantısız olarak. Bugün, Başbakanlık resmi konutunda koskocaman bir Yedi Kullu Şamdan var süs olarak. Masonluktaki yedi kollu şamdanın dolaylı olarak Tevrat bağlantılı bir simge olduğundan kuşku duyulamaz; ancak bugünkü Yahudilik ile ilgisi yoktur o bağlantının. Yahudiler bunu kendilerine amblem edinmiş olabilir; Menorah derler. Fakat bunun bir de dokuz kollusu vardır Hanukah denilen. Tevrat’ta da bir simgedir Yedi Kollu Şamdan; Hanukah orada yoktur çünkü çık daha sonranın bir ürünüdür o.

Masonlukta dokuz kollu şamdan da vardır. Üç kollu, beş kollu, on beş kollu şamdanlar da vardır. Hepsinin içinden bir tek yedi kollusu mu alınmalı ille de Masonluğu ille de Yahudilik ile bağdaştıracağız diye?… Çok kez söyledim; yineleyeyim: Günümüzde İsrail’de Masonluk, Türkiye’deki Masonluktan çok daha zor yaşıyor çünkü İsrail aslında teokratik bir ülkedir ve Masonluğun ilkeleri Yahudi dininin dogmalarıyla bağdaşmaz, diğer dinlerin dogmalarıyla bağdaşmadığı gibi… Dolayısıyla Masonluk ()burada sözü edilen Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti) 9’den 14. dereceye kadar İbrani Felsefesi’ni izliyor diye bir şey yok. Bu yanlış, bilgisizce bir lâf. Zaten “İbrani Felsefesi” diye bir şey mi var? O da tartışılır. Önce “İbrani” sözcüğünün sözlük anlamı ortaya konmalı ve ondan sonra konuşmalı…

Diyeceksiniz ki, Sayın Egeran yanlış mı söylemiş. Hayır, yanlış söylememiştir. Konuyu bambaşka bir yöne çekmek istemesi söz konusudur ama yorumları dışında yanlış bir şey söylemiş olamaz. Fakat aktarılırken yanlış anlaşılmış ve dedikleri saptırılmıştır. Bu saptırma kimi zaman bilerek, kimi zaman bilir bilmez yapılmaktadır. Medyanın olağan huyudur bu. Hele bir anlatım çok uzunsa ve kırpılması gerekiyorsa, yanlış yere atılan makasların sonucunda ortaya bir ucube çıkar. Bir de bunu yapan kişi zaman içinde bir medyatik isim olmuşsa, dediklerinin doğruluğuna güvenilir. Oysa bu gibi iddialardan bulunanların anlattıkları üzerine sadece bu konuda değil her konuda başından beri anlatılanların doğruluğunun bir soru işaretiyle birlikte değerlendirilmesi gerekir.

Masonlukta dolaylı bir biçimde (doğrudan değil) Tevrat esinlenmeli birçok öykü vardır. Bunlar EKEİR’nde de görülür, diğer bazı ritlerde de… Niçin dolaylı diyorum?... Çünkü bu öyküler doğrudan Tevrat’tan alınma değildir. Benzer biçimde dolaylı olarak İncil esinlenmeli, Zend-Avesta esinlenmeli öyküler de vardır. Bunlar aslında başka kitaplardan alınmadır. İşte o kitaplardaki anlatımlar ile bu din kitaplarındaki anlatımlar benzeşir.

Şimdi siz bana örnek soracaksınız…

Peki. Francis Bacon “Nova Atlantis”.

Ben şimdi bunu dedim ya… Masonluğun kökeninde çok eski tarihli uygarlıkların bulunduğunu hatta Masonluğun o tarihlerden bu yana var olduğunu ileri süre birtakım kurgulardaki anlatımları çok tutanlar bu satırları okursa, koltukları kabarabilir. Oysa böyle yapılacağına o kitabı alıp okumak gerekir; sonra da Masonlukta uygulanmakta olan ritüellerle karşılaştırmak. Kolay iş değil, biliyorum. Üstelik böylece “kesin doğru” denilebilecek bir sonuç da alınamaz. Fakat kolaya kaçınca yanlışlık yapma olasılığının çok daha arttığını görüyoruz.

Tüm bu anlattıklarım bu tartışmanın ana başlığı ile ne denli bağlantılı?

Bağlantıyı şöyle kurabiliriz: Bu öyküler ya da bir temel felsefenin işlenişi birçok mason kuruluşunda çok uzun zamandan (diyelim ki 18. yüzyıl ortalarından) bu yana hiç değiştirilmeksizin, belki ancak ufak tefek kalem dokunuşlarıyla korunmuş. Bu böyledir ve hep böyle kalacaktır denilmiş. Onlar öyle derken kimileri de bakmış ki bu iş öyle gitmiyor. Zaman çok şeyi değiştirdi. Önce bir Aydınlanma Çağı, ardından bir koskoca 19. yüzyıl yaşandı bu dünyada. Evrim ve devrimler birbirini izledi. Bütün bunlar düşünce ve felsefe üzerinde de olağanüstü etkiler yarattı. Ardından iki dünya savaşı… İnsanlık 20. yüzyılın ikinci yarısına çok farklı anlayışlarla girdi. Dolayısıyla işte o öteki kimileri Masonluktaki ritüelleri de bu çağın gereklerine göre uyarlamak zorunluluğunu duydu. Öyle yaptılar köhnelikten sıyrılabilmek, çağcıl olabilmek, Masonluğu çağdaş koşul ve gereksinmelerle uyumlu yaşayıp yaşatabilmek için.

Değiştirdiler… Doğrudur.

Doğru mu yaptılar, yanlış mı? İşte o tartışılır.

İyi mi yaptılar kötü mü? İşte o da tartışılır.

Sonuç güzel mi oldu çirkin mi? İşte o haydi haydi tartışılır.

Fakat bu işleri yapmış oldukları yansınamaz. Zaten kendileri de yadsımıyor. Zatken ötekilerin kendileri gibi yapmamış olmalarından ötürü onların çağın gerisinde kalmış olduklarını iddia ediyorlar.

Sayın Asimov’in yazısının sonunda dört soru var. Bakın, işte onlara hâlâ gelemedik. Ben bir kerede öyle o kadar çok uzun boylu yazamıyorum. Zaten sormalı Sayın Asimov’a o soruların yanıtlarına da gelelim mi yoksa bu kadarı yeter mi diye?


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.